Malatya'da yayınlanan Bİ'KENT DERGİSİ için yazdığı köşe yazısında; Malatya'nın en büyük talihsizliği 24 ocak Sivrice depremini de yaşadığını anlatan Malatya Mimamrlar Odası Başkanı Yunus Emre Fidanel şunları belirtti:
" 4 Yıldan bu yana süre gelen sayısız depremler ve pandemi hem yapılarımızı hem de vatandaşlarımızı psikolojik olarak fazlasıyla etkiledi. Deprem ve pandeminin üstüne gelen ekonomik krizle birlikte de insanlar Malatyada kalmalı mıyım gitmeli miyim diye arafta kaldı. İmkanı olanlar bıraktı gitti, imkanı olmayanlarda fiziksel olarak burda kaldı ama psikolojik olarak kaldığı yerden devam edemedi maalesef. Çarşı pazarda konuştuğum herkes aynı dilde aynı sıkıntılardan bahsediyor. Şehri terkedenlerle konuştuğumda da gittikleri şehirlerde bambaşka problemlerle karşılaştıklarını görüyorum. Gidenlerin en büyük ortak problemleri sosyal hayatlarının olmaması. İnsan eşiyle dostuyla vardır. Sokakta gezerken, alışveriş yaparken veya canınızın sıkıldığında çat kapı yanına uğrayacağınız dostunuzun olması, sıcak bir çay eşliğinde samimi bir sohbet dünyalara bedeldir. Malatyadan gidenlerin bu sosyal yaşantıdan mahrum kaldıklarını ve mutlu olamadıklarını görüyorum. Ufacık bir fırsatını yakalasalar hiç beklemeden dönüş yapacaklarından şüphem yok.
Biz Malatyalıların kopamadığı kendine has çok farklı alışkanlıkları ve davranışları vardır. Mesela hangi Malatyalı Gündüzbeyde veya Çırmıhtıda tava yemeği yedikten sonra kanalın kenarında çay eşliğinde derin sohbetlere dalmadıki? Veya hangi Malatyalı Kanalboyu turundan sonra İstanbul Pasajında kitapları kurcalayıp Akpınara tatlı yemeye inmediki? Bu alışkanlıklar bizi biz yapan en temel özelliklerdi. Girdiğimiz her sokakta eskilere dalıp acısıyla tatlısıyla geçirdiğimiz günleri burnumuzun kemiği sızlayarak buram buram hissederdik.
Gurbetçilerimizin tatil için geldiğinde özellikle gidip gördüğü, fotoğraf çekindiği, eski anılarını hatırlayacağı ve o eski kokuyu hissetmek istediği birçok yer vardı. Kent hafızası dediğimiz şeyde tam olarak buydu. Ancak yaşanan depremin yaralarını sarmak adına Ankarada hazırlanan ruhsuz bir projeye Malatyayı kurban ettiler. Şehirden gidenlerin tekrar dönmesi, kalanların da dört elle şehre sarılması için çok büyük bir fırsatı ıskaladık. Vasıflı göç engellenmedikçe yaranın derinleşeceğinden ve bu kentte kalıcı hasarlar bırakacağından şüphemiz yoktur.
Biz elimizden gelen bütün gayretle her türlü girişimlerde bulunarak bunun önüne geçmeye çalışsakta başaramadık, dikkate alınmadık. Şehrin önde gelenleri, meslek odaları, stk'ları, vatandaşları.... Her kesiminden görüş alınarak proje detaylandırılmalıydı. Yapmadılar, yaptıramadık. Beton yığınlarından ibaret ruhsuz binalar hızla yükseliyor. Sadece dört duvar mekan yapma gayretinden öte hiçbir hassasiyet yok maalesef. Siyasete kurban edildi güzel Malatya'm...
Bu hafızanın haricinde bizlere referans olan birçok yapı da vardı. Bunlardan biride geçen haftalarda yıkımı gerçekleştirilen İş Bankası binasıydı. Üzülerek takip ettik süreci. Her Malatyalı'nın buluşma noktası, adres referansı veya çarşıda olma hissi uyandıran bir yapıydı. Tarihi veya kültürel bir özelliği olmamasına rağmen önemliydi. Ve bunun gibi sayabileceğim birçok sokak veya mekan veya bina... Tüm ruhu ezdik geçtik maalesef.
Dönüşü olmayan pişmanlıklarla dolu bir yolda savrulup gidiyoruz..."