Deniz Berk / Kapak Fotoğrafı: DepoPhotos
Türkiye’de artan enflasyon nedeniyle alım gücü düşerken, yeterli beslenmek gün geçtikçe giderek zorlaşıyor. Türk-İş’in Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması’na göre, açlık sınırı 19 bin 271 lira olarak belirlendi. Bu veriler uyarınca, Türkiye’de milyonlarca aile yetersiz beslenme riski altında yaşarken, çocukların yeterli ve dengeli beslenememesi obezite ve bodurluk risklerini yaygınlaştırıyor, öğrenme bozukluklarının önünü açıyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2022 verilerine göre, ülkede her gün ekmek veya makarna tüketen çocukların oranı yüzde 62,4 iken, meyve tüketimi yüzde 50,5, sebze tüketimi yüzde 33 seviyesinde kaldı. Her gün et, tavuk veya balık yiyen çocukların oranı ise sadece yüzde 12,7 olarak ölçüldü. İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) “Enflasyonun Sofra Hali: Türkiye‘de ve İstanbul’da Gıda Enflasyonu” başlıklı raporunda ise Türkiye’de gıda fiyatlarındaki hızlı artış nedeniyle daha az et, sebze ve meyve tüketilmeye başlandığı belirtildi. 2010 yılında nüfusun yüzde 69,4’ü her gün en az bir kere sebze veya salata tüketirken, bu oran 2022 yılında yüzde 41,2’ye indi.
Yerli üretim gıda talebini karşılayamadı
İPA raporuna göre, 2001 yılından beri Türkiye’de yüzde 30 oranında nüfus artışı olmasına rağmen beslenmenin sağlanacağı çoğu üründe aynı bu oranda bir artış olmadı. Artan gıda talebine yerli üretim uyum sağlayamadığı için Türkiye gıda ithalatını artırdı.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından hazırlanan Küresel Gıda Fiyat Endeksi’ne göre ise Türkiye’de gıda enflasyonu yıllık yüzde 44,4 artış gösterdi.
Öğrenciler öğün atlamak zorunda kalıyor
Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) 2022 verilerine göre, Türkiye’de öğrencilerin yüzde 20’si haftada en az bir kez maddi yetersizlikler nedeniyle okulda yemek yiyemiyor. PISA’nın araştırmalarında öğün atlayan öğrencilerin matematik başarısının düştüğü bilgisi de yer alıyor. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmaları 2018 verileri de 5 yaş altı çocuklarda kötü beslenmenin yaygınlığının yüzde 9,8 olduğunu ve Türkiye’de çocukların toplamda yüzde 6’sında büyüme geriliği bulunduğunu gösteriyor. TÜİK tarafından yayınlanan Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri’ne göre ise Türkiye’de yoksulluk ve sosyal dışlanma riski altında olan çocukların oranı yüzde 39,7 olarak belirlendi.
Dicle Dilan Salman
“Merkezi hükümetin beslenme yetersizliğine çözüm bulması gerekiyor”
Çocukların yetersiz beslenme sorununu 9. Köy’e değerlendiren Beslenme Uzmanı Dicle Dilan Salman, ekonomik kriz derinleştikçe besin erişiminin büyük bir sorun haline geldiğine dikkat çekti. Çocukların okullara karınlarının aç olarak gelmesinin düşük enerjiye, akademik anlamda da yetersiz, umutsuz ve isteksiz olmalarına neden olduğunu belirten Salman, birçok çocuğun bu yoksulluktan dolayı okuldan ayrıldığına da dikkat çekti. Çocukların gelişiminde önemli rol oynayan okul çağının da içinde bulunduğu ilk 8 bin gün beslenme alışkanlıklarının oluşmasının, yetişkinlik döneminin sağlıklı geçmesine yol açtığını da vurgulayan Salman, bu nedenle okulda beslenmenin sağlanmasının büyük önem taşıdığını belirterek şunları söyledi:
“Ancak günümüzde buna dair herhangi bir adım yok. Muhalefetin elinde olan yerel yönetimler bir şeyler yapmaya çalışıyor olsa da bu imkanlar çok sınırlı. Merkezi hükümetin beslenme yetersizliğine çözüm bulması gerekiyor; geleceğe dair umut besleyebilmek için önce en temel hak olan tokluğun sağlanması, karınların doyması gerekiyor”
“Sürekli açlık yaşayan çocukların kavga ediyor olması tesadüf değil”
Akademik çalışmalara göre yetersiz beslenmenin doğrudan okul başarısını etkilediğini vurgulayan Salman, sağlıklı ve dengeli beslenemeyen çocukların cümle kurmada zorluk yaşadığını, uykulu ve agresif olduklarını belirterek, “Bu çok normal bir şey, sürekli açlık yaşayan çocukların kavga ediyor olması çatışma ortamlarının okullarda artıyor olması tesadüf değil, birbirini çok etkiliyor. Barışçıl bir okul ortamının sağlanması için temel hakların sağlanması gerekiyor” dedi.
Salman, çocukların ihtiyaç duydukları gıdayı alabilecekleri zamanın çok büyük bir kısmını okulda geçirdiklerini, bu yüzden maddi yetersizlik yaşamayan çocukların dahi, kantinde satılan besin değeri düşük gıdaları tercih etmek zorunda kaldığını belirterek, “Sadece maddiyatı düzeltmek de yeterli değil, okul içlerinde bulunan kantinlerin denetimlerini de artırmak gerekiyor” dedi.
Türkiye’deki çocuklardaki obezite, çok yemekten değil yetersiz beslenmeden kaynaklanıyor
Deprem sonrasında Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) tarafından yapılan çalışmalarda 5 yaş altı çocuklarda yüzde 6,2 bodurluk, yüzde 8,9’unda zayıflık ve yüzde 4,4’ün aşırı kilo belirlendiğine dikkat çeken Salman, “Türkiye’deki obeziteyi ‘fakir şişmanlığı’ olarak niteleyebiliriz. Çok yemekten öte, karbonhidrat ve şeker yoğun beslenmekten kaynaklanan bir obezite görülüyor” dedi.
Depresyon, kaygı bozukluğu gibi ruhsal hastalıklar, kanserler, nörolojik hastalıklar gibi birçok sorunun çocukluk dönemiyle ilişkili olarak da ortaya çıktığının altını çizen Salman, tüm çocukların beslenmesinin sağlanması için acil çözümler geliştirilmesi gerektiğini vurguladı.Salman şöyle konuştu:
“Akut krizi çözmek için ‘Her çocuğa en az bir öğün ücretsiz beslenme ve su haktır’ diyoruz. Bunun bir hak olduğunu ve acilen yapılması gerektiğini söyleyerek bunun için mücadele ediyoruz. Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu bu sözü büyütebilmek için kuruldu. Türkiye’nin neden Okul Yemeği Koalisyonu’na üye olmadığını sürekli soruyoruz, bunun için yerellerde de velilerin, sivil toplumun, Türk Tabipleri Birliği, Gıda Mühendisleri Odası gibi meslek örgütlerinin de bir araya geldiği yapıları örgütlemeye devam ediyoruz. Çocukların açlığını çözmeden diğer sorunlarını çözmeye çalışmak çok gerçekçi gelmiyor“