Tıp Bayramı, Malatya Turgut Özal Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. dönem öğrencilerinden Nazmi Dişçeken’in günün anlam ve önemine yönelik konuşmaları ile başladı. “Bugün burada, insan hayatına adanmış kutsal bir mesleğin neferleri olarak, 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutlamak için bir araya geldik. Tıp, yalnızca bilgiyle, teknikle, cihazlarla ilerleyen bir alan değildir; aynı zamanda fedakârlıkla, vicdanla ve sonsuz bir özveriyle şekillenen bir sanattır. Bugün, bu sanatın temsilcileri olarak bir kez daha mesleğimizin anlamını ve önemini hatırlamak için buradayız. 14 Mart, bizler için yalnızca bir bayram değil, aynı zamanda tarihe kök salan bir direnişin, bir uyanışın sembolüdür. 1827 yılında, II. Mahmud döneminde modern tıp eğitiminin temelleri atılırken, yıllar sonra 1919’da işgal altındaki İstanbul’da tıbbiyeli gençlerin bağımsızlık için verdiği mücadele, bu mesleğin sadece insanları iyileştirmekle kalmayıp, aynı zamanda bir milletin bağımsızlık ruhunu da taşıdığını göstermiştir. İşte bu ruh, bizleri her zaman ileriye taşıyan en güçlü motivasyonlardan biridir.” dedi.
Nazmi Dişçeken, “Hekimlik, sadece bir meslek değildir; bir vicdan, bir adanmışlık ve bir yaşam biçimidir. Bizler, pandemiler, savaşlar, afetler gibi zor zamanların mesleğiyiz. Hekimler her dönemde her şartta insan sağlığını korumak için var gücüyle çalıştı, çalışmaya da devam ediyor. Yakın tarihte yaşadığımız COVID-19 pandemisi, bir hekimin ne denli büyük bir sorumluluk taşıdığını bir kez daha tüm dünyaya gösterdi. Evlerinden, ailelerinden uzak kalan hekimler, kendi hayatlarını riske atarak gece gündüz demeden mücadele ettiler. Bu süreçte pek çok meslektaşımızı kaybettik. Onları saygıyla ve minnetle anıyoruz. Yine, geçtiğimiz yıl yaşadığımız büyük deprem felaketinde, sağlık çalışanlarının nasıl bir özveriyle sahada olduğunu hepimiz gördük. Enkaz başında doğum yaptıran ve çadır hastanelerde gece gündüz çalışan hekimler, tüm yorgunluklarına rağmen bir canı daha kurtarmak için mücadele ettiler. Sadece sağlık dağıtan değil, aynı zamanda umudu, dayanışmayı ve insanlığı da yaşatan bir mesleğin mensuplarıyız. Tıp Bayramı, özellikle Cumhuriyet döneminden itibaren düzenli olarak kutlanmaya başlanmış ve hekimler başta olmak üzere sağlık çalışanlarının emeklerinin takdir edildiği bir gün olmuştur. Sağlıkta dönüşümün hızlandığı bu dönemde, hekimler her zaman bilimin ışığında hareket etmiş, hasta haklarını ve tıp etiğini en ön planda tutarak görev yapmışlardır. Atatürk’ün, "Türk hekimi, her zaman mesleğinin gerektirdiği fedakârlık ve yüksek ahlâkî değere sahiptir." sözleri, bu mesleğin ne denli büyük bir sorumluluk taşıdığını gözler önüne sermektedir.” ifadelerine yer verdi.
Rektör Yardımcısı ve aynı zamanda Tıp Fakültesi Dekanı olarak görev yapan Prof. Dr. Ahmet Selim Özkan gerçekleştirdiği açılış konuşmalarında, “Tıp Bayramı, Türkiye'de her yıl 14 Mart'ta kutlanan özel bir gündür. Bu önemli gün, Anadolu'nun ve İstanbul'un işgaline karşı direniş planının yapıldığı, bağımsızlık mücadelesinin sembolü olan bir tarihle de özdeşleşmiştir. Tıp Bayramı'nın kökeni II. Mahmut dönemine kadar dayanmaktadır. Tıbhane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adlı tıp okullarının 14 Mart 1827'de açılışından sonra Tıp Bayramı kutlanmaya başlanmıştır. Aynı zamanda 1919 yılında Birinci Dünya Savaşı sonunda İstanbul'da işgal güçlerine karşı bir direniş günü olarak da bilinen 14 Mart, tıp camiası için büyük bir öneme sahiptir. 14 Mart 1919 günü Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire'nin açılış yıldönümünü fırsat bilerek, Tıbbiyeliler bir anma günü düzenlemişlerdir. Bu anma, İngiliz işgalcilerine karşı direnmek için bir toplanma vesilesi de olmuştur. Tıbbiyelilerin, işgali protesto için toplandıkları o gün, devrin ünlü doktorları da bu toplantıya destek vermiştir. Bursa’daki Yıldırım Darüşşifasında ilk Türkçe tıp derslerinin başladığı tarih olarak kabul edildiği için, Tıp Bayramı, 1929-1937 yılları arasında 12 Mayıs günü kutlanmış, ancak daha sonra yeniden 14 Mart olmuştur.” ifadelerine yer verdi.
Prof. Dr. Ahmet Selim Özkan, “Sağlık, insanın en temel haklarından biridir. Uluslararası anlaşmalar ve sözleşmeler, sağlıklı yaşam hakkını güvence altına almak amacıyla düzenlenmiştir. Sağlık hizmetlerinin kalitesi ve erişilebilirliği, bir ülkenin gelişmişlik düzeyini belirlemede önemli bir faktördür. Günümüz toplumlarının önceliklerinden biri, insan sağlığının korunması ve sağlık hizmetlerinin geliştirilmesidir. Ülkemiz, sosyal bir hukuk devleti olmanın gereği olarak sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve geliştirilmesine büyük önem vermektedir. Sağlık hizmetlerindeki başarılarıyla tanınan ülkemiz, hem yurt içinde hem de yurt dışında takdirle karşılanmakta ve örnek gösterilmektedir. Temel sağlık hizmetlerinden tedavi edici hizmetlere, sağlık hizmetlerine erişimden sağlık yatırım modellerine kadar birçok alanda başarılı çalışmalar yürütülmektedir. Genel Sağlık Sigortası, çağdaş hastaneler ve ileri teknolojiye sahip tesisler, acil yardım ve hava ambulans sistemleri, bebek ve anne ölüm oranlarındaki iyileşmeler gibi alanlarda ülkemiz, sağlık hizmetlerindeki başarısını kanıtlamaktadır. Sağlık hizmetlerinin geleceğini belirleyen kurumlardan biri de sağlık hizmetini sunanları yetiştiren eğitim kurumlarıdır. Üniversiteler, bu kurumlar içinde çok önemli ve vazgeçilmezdir. Üniversitelerimiz, sağlıkla ilgili fakülteleri ve meslek yüksekokuluyla hem etkin bir sağlık hizmeti sunmakta hem de mesleğinin gerektirdiği donanıma sahip, sorumluluk sahibi hekim ve sağlık çalışanlarının yanı sıra bilim insanları yetiştirmektedir.” dedi.
16 Haziran 2020’de kurulan Malatya Turgut Özal Üniversitesi Tıp Fakültesinin, Dahili, Temel ve Cerrahi Bilimler Bölümlerine bağlı 34 Anabilim Dalında, 16 profesör, 28 doçent, 44 Dr. öğretim üyesi, 57 araştırma görevlisiyle toplam 145 akademik kadro ve 470 öğrencisiyle eğitim, araştırma ve sağlık hizmeti vermekte olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ahmet Selim Özkan, “İki yıl önce yaşanılan büyük felakete rağmen üniversitemiz akademik, idari ve teknik olarak sürekli gelişim içindedir. Battalgazi yerleşkesinde Temel Tıp Bilimleri eğitimi yapılırken, Sağlık Bakanlığı ile imzalanan birlikte kullanım protokolü gereğince Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde de klinik olarak eğitim ve sağlık hizmeti vermeyi sürdürmekteyiz.” dedi.
Prof. Dr. Ahmet Selim Özkan, “Sağlıkta şiddet, sağlık sektöründe çalışan bireylerin maruz kaldığı fiziksel, sözlü veya duygusal saldırıları ifade eder. Bu tür şiddet vakaları, sağlık çalışanlarının psikolojik ve fiziksel sağlığını olumsuz etkilemekte ve sağlık hizmetlerinin kalitesini düşürebilmektedir. 14 Mart aynı zamanda sağlıkta şiddetle mücadele günü olarak kabul edilmekte ve bu konuya da dikkat çekilmektedir. Sağlıkta şiddetle mücadele, sadece sağlık çalışanlarının değil, toplumun da sorumluluğudur. Herkesin sağlık hizmeti sunan bireylere saygı göstermesi ve destek olması, sağlıkta şiddetin önlenmesinde önemli bir adımdır. Ayrıca yapılan olumlu ve caydırıcı hukuki düzenlemelere rağmen sağlıkta şiddetinde halen devam ediyor olması da gecesi gündüzü olmadan hastaların sağlıklarına kavuşması için gayret eden hekim ve sağlık çalışanlarını üzmektedir.” ifadelerine yer verdi.
Konuşmalarını Tıp Fakültesi öğrencilerine nasihatler vererek sonlandıran Prof. Dr. Ahmet Selim Özkan, “Ömrünüzün en güzel yılları sadece ders çalışarak ve okuyarak geçmesin, mutlaka bir hobiniz varsa ona da vakit ayırın ve o konuda da kendinizi geliştirin. Ama bu mesleği icra edecekseniz çok okumanız ve yabancı dilinizi geliştirmeniz lazım. Şimdiden hayatınızı bu yönde şekillendirin. Hastayla iletişim ve empati, sizin gelecekte bu meslekteki memnuniyetinizin derecesini belirleyecektir. Sürekli hocalarınızı izleyin, dinleyin ve hastayla nasıl iletişime geçmek gerektiğini kendi tesbitlerinizle değerlendirin ve bu yönde kendinizi geliştirin. Mutlaka ama mutlaka sahipsiz, yaşlı, garip hastaların dualarını almayı unutmayın. Mesleğinizi en iyi şekilde yaparak, gerek sizlerin yetişmesinde önemli katkıları olan ailenize borcunuzu öderken gerekse yetişmenizde ve çalışmanızda ortam sağlayan ülkenize de borcunuzu ödemiş olursunuz.” ifadelerine yer verdi.
Tabipler Odası Başkanı Uzman Dr. Mustafa Sezai Demirel ise konuşmalarında “Bu gün günlerden 14 mart... Bu gün benim günüm. Bu gün sizin gününüz, Bu gün, sağlığa, şifaya gençliğini adayanların günü. Karanlığı aydınlatmak için, yine ben geldim, üzerimde bembeyaz önlüğüm ile berrak tertemiz bir sayfa açıp geldim. Hizmet için tasalı kalbimle ben geldim. Her gün daha fazla itibar için mücadele eden bir hekim olarak yine ben geldim. Daima dik ve kararlı duruşumla karşınızdayım. Biz hekimler bir mum misali, sessizce içten içe yanarak tükenir, etrafını aydınlatmak uğruna, kendimizi feda ederiz. Bizim hizmet ateşimiz, karanlığa ışık olmak için yanar durur, Bir insanın yüreğine dokunmak, onlara şifa olmak için emek sarf eder dururuz yıllarca.” ifadelerine yer verdi.
14 Mart Tıp Bayramı Sanat Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ersan Çiftçi’nin sanat yönetmeni olduğu Türk Müziği Topluluğu eser dinletisi ardından gerçekleşen toplu fotoğraf çekimi ile sona erdi.