01 Temmuz 2020 00:26
Kiraz, yaptığı yazılı açıklamada, “Bankaları daha çok kredi verme ve iktidara destek olmaya çağıran Hazine ve Maliye Bakanı’na karşılık, mevcut tablo bankaların batık ve yasal takibe intikal edecek kredilerinde artış olacağını gösteriyor” uyarısında bulundu.
Koronavirüs salgını nedeniyle Mart ayında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) tarafından yapılan değişiklikle bankaların tahsil edemedikleri kredi alacakları hakkında yasal takibe intikal ettirip işlem başlatmaları için uygulanan 90 günlük sürenin 180 güne çıkarıldığını anımsatan Kiraz, “Batık ya da geri ödenemeyen krediler için uzatılan bu 180 günlük süre Ağustos ayında doluyor. Mevcut ekonomik tabloya bakarak, Eylül ayından itibaren bankaların halen beklettikleri ve yasal takibe intikal ettirmek durumunda kalacakları kredi alacaklarının büyük artış göstereceğini, öngörebilirim.
İktidarın sürekli şekilde tebliğ değişiklikleri, yönetmelik ve kararname değişiklikleri ile bankaları daha çok kredi vermeye zorlayan tutumunun yanı sıra şimdi kredi alacaklarını yapılandırma ve milli şuurla hareket etme söylemine yönelmesi uzun süredir üstü örtülmeye çalışılan batık kredi krizinin yaklaştığının işaretleridir.
Gerek BDDK’nın tahsil edilemeyen kredilerin kanuni takibe intikal süresini 180 güne uzatan kararı gerekse Cumhurbaşkanının icra ve haciz davalarının 3 ay ertelenmesi kararları hep sorunları erteleyerek günü kurtarma yaklaşımının ve kalıcı çözüm üretememenin sonucudur” ifadelerine yer verdi.
İcra-Haciz davalarının erteleme süresi Haziran ayında dolduğuna dikkat çeken Kiraz, şunları kaydetti: “Erteleme öncesinde icra daireleri ve mahkemelerindeki dava dosyası sayısı 21 milyondu. Erteleme süresi dolup davalar görülmeye başlandığı andan itibaren bu sayının 27 milyona ulaştığı medyaya da yansırken, kanımca 180 günlük kanuni takibe intikal süresinin dolmasından itibaren de Eylül ayında icra-haciz davalarının sayısı bankaların tahsil edilemeyen kredilerden ötürü açacağı davalarla 30 milyon ve üzerine çıkacaktır. Kanuni ehliyeti olmayan 19,5 milyonluk 0-18 yaş nüfusunu düştükten sonra bu tablo, kalan nüfusun her iki kişisinden birisinin icra-haciz davalarıyla mahkemelik olduğunu göstermektedir. Bu süreç ekonominin kilitlenmesine, banka sisteminin batık kredi artışıyla sıkıntılı bir duruma sürüklenmesine ve giderek bir banka krizinin patlak vermesine doğru zemin hazırlamaktadır. Kaldı ki ülkemizde faaliyet gösteren toplam 48 bankanın 25’i tamamıyla yabancı sermayelidir. 3 kamu bankası ile 2 özel banka dışındaki diğer özel sermayeli bankaların da hemen tamamında yabancı ortak, sermayedar ya da hissedar olduğu göz önünde bulundurulduğunda Hazine ve Maliye Bakanının bankalara “milli şuur ile hareket etmeleri” çağrısı anlamsız kalmaktadır.”