Geçtiğimiz hafta Sinemacı Hacı Yeşil korona da vefat etmiş ailşe fertleri karantinaya alınmışlardı. Bu gün tedavi altında olan baba sinemacı Hüseyin Yeşil ile oğlu Zeki Yeşil tüm çabalara rağmen kurtarılamayan vefat ettiler. Sinemacı ailenden ardı ardına gelen vefat haberleri Malatya'da büyük üzüntü yarattı.
Üç Kuşağın direnişi 'Yeşil Sinema'
Genç yaştaki işletmecisi Murat Yeşil’den babası ve dedesinin de buranın işletmeciliğini yaptığını öğrenince Yeşil Sinema’ya duyduğum sevgiye bir de hayranlık eklendi. Medyaya konuşmayı sevmezler dese de, Murat’tan dedesi ve babasını da kapsayan bir söyleşi rica ettim. Sağ olsunlar, Murat’ı ve beni kırmayıp Yeşil Sinema’daki sohbete dahil oldular. Yeşil Sinema’nın hikâyesini kurucusu, 85 yaşındaki Hüseyin Yeşil, dününü oğlu Hacı Yeşil, bugününü ise torunu Murat Yeşil ile konuştuk.
- Yeşil Sinema Malatyalı sinemaseverler için özel bir mekân. Eminim sizin için de öyledir. Hikâyeniz nasıl başladı?
Malatya’da çıraklıktan başladım. İlkokul mezunuyum. Okulu bitirdikten sonra Malatya’da bulunan Havaikmall Tamirhanesi’nde iki buçuk sene çalıştım. Tamirhane dağıldı. Beni de İzmir’e verdiler. Rahmetli babam bırakmadı. Bu sefer şoförlük, muavinlik için çare aradık. Bir komşumuz vardı, aldı beni götürdü birinin yanına. Yaz boyunca kum taşıdık Kırkgöz’de. Diğer bir komşumuz İbrahim İpekçi, belediyede sinema salonunun kontrolü için nöbet tutardı. Dedim ki akşamları boşum, müsaade edersen yardım edeyim. Olur dedi. Akşamları sinemaya devam ederken sonra elektrikçiye döndüm. Bir ara Diyarbakır’a gittim, orada üç sene kalıp sinema ve elektrik işi yaptım. Sonra evlenip askere gittim, askerlik bitti ve geri döndüm. Yirmili yaşlardayım. Askerden döndükten sonra 4 ortak olarak yazlık sinema kurmaya karar verdik. Kirkor, Karabek, Nevzat Arpacı ve ben, 4 kişi yazlık sinemayı kurduk. İş yürüdü. Derken kış geldi. Ticari salonu tuttuk ve Ar Sineması adıyla kışlık sinema yaptık. Daha sonra ortaklarımızdan birinin tütün ambarı vardı ve orayı sinema olarak kurduk, 2 yıl çalıştırdık. Bir gün ben orada yokken yangın başlamış. Keresteden yapılmış bir tütün ambarı olduğu için kül oldu. Mahvolmuştuk. Fakat bir yandan da kışlık devam ediyor. Ortağım oyuncuydu ve ayrıldık. Kışlık sinema bende kaldı ve Melek Sineması adıyla tek kişi devam ettim.
Hüseyin Yeşil
-Aileniz sinema işletmeciliğine nasıl bakıyordu?
Babam Tekel’de çalışan kendi halinde bir insandı. Destek olmadı, engel de.
-Para kazanabiliyor muydunuz, çarkınız ne şekilde dönüyordu?
Ar Sineması’nın yanışı bizi borçlandırmıştı. Çok sıkıştık ve Karabek ile Kirkor’dan ayrıldık. Daha sonra Nevzat Arpacıdan da ayrılmak zorunda kaldım. Çok borçlandım ve çok faiz ödedim. O zamanın parasıyla 10 milyon alıp 12 milyon ödedim. Sonraları bu sinemadan kazandıklarımla borçlarımı kapattım.
-Malatya’nın o yıllardaki sinema atmosferi nasıldı?
60-70’lerde televizyon yoktu, insanlar radyo dinlerlerdi. Ama insanlar sinemayı severlerdi, akşam eğlenceleriydi. Biletleri gündüzden satmaya başlardık öğlene kadar. Salon dolar taşardı. İnsanlar çoluk çocuklarıyla birlikte gelirlerdi. Haftada 1 gün aile matinesi yapardık ve salon şartları pek iyi olmadığı ve günümüzde ki gibi klima falan olmadığı için insanlar kan ter içinde bile olsa aile matinelerine gelir film izlerlerdi.
-O dönemde Malatya’da kaç salon vardı?
Önce benimki açıldı sonra Renkli Sinema ve Can Sineması. Malatya’da ilk açılan sinema İstanbul Sineması'ydı. İstanbul’dan sonra şehir Sineması açıldı sonra biz açıldık. Gün olurdu ki Malatya’daki sinemaların hepsini ben çalıştırırdım. Sonra televizyon çıktı sinemalar çöktü ve zarar edenler kapattı. Böyle olunca ben de Renkli'yi de, Can'ı da İstanbul’u da aldım ve Melek Sineması bünyesinde birleştirdim.
Peki, sinema salonu işletmeciliğinin mevcut durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Teknoloji her türlü hizmeti sağlıyor. Oturduğun yerden 10 salonu çalıştırıyorsun. Bundan daha iyi bir şey var mı?
-Sizden sonra bu işin çocuklarınız tarafından devam ettirilmesini istediniz mi?
İstedim, istiyorum. Sonuna kadar devam… Öbürleri yapamazlar fakat Murat hevesli. Zaman zaman tecrübelerimi de paylaşıyorum.
Hacı Yeşil
Bu bir bayrak yarışı
Babası Hüseyin Yeşil’in ardından Yeşil Sinema’nın işletmesini üstlenen Hacı Yeşil, işe başladığı 80’lerdeli yozlaşmayı hatırlatıyor ve işletmeciliğin bir bayrak yarışı olduğunu söylüyor; “Ben zaten Adana’da okuyordum ve orada da bu iş için şirketlerle çalışmaya devam ettim. Oradaki film şirketleriyle kontaklar kurardım. 80’lerde Türk Sineması yozlaştı, kötüleşti. O dönemde zaten Malatya’da salonlar babamın elindeydi, öte taraftan biz bu işi yapıyoruz ve ailecek bu işe gönül vermişiz. Murat (kendisinden sonra işi devralan oğlu) o zamanlar daha çok küçüktü, ortaokula gidiyordu. Babamla oturup, bu işi yapıyoruz ve bu işe gönül vermişiz ama bu işi nasıl ilerletebiliriz diye düşündük. Burayı (Yeşil Sinema’nın binası) bulduk. 3 salonla başladık. Çok şükür, Allah da yardım etti kazandık ve daha iyisini yaptık. Buradan kazandığımızı yine buraya harcadık. Burada babamın ve benim, her yerde emeğimiz var. İnşaatında bizzat çalıştık. Hacı Yeşil, oğlunun işi devralmasıyla ilgili olarak da yine idealizmi işaret ediyor; “Murat okulu bitirdi, memur olmak istemedi. Bu işi yapacağım dedi. Ben de ‘peki, yap’ dedim. Babam da onay verdi, kalsın burada dedi. Aslında burada bütün mesele, bir bayrak meselesi, sağ olsun babamın getirdiği noktadan ileriye doğru götürmeye çalışıyoruz.”
Murat Yeşil
AVM'lere karşı direniyoruz
Dedesi ve babasının ardından Yeşil Sinema’yı devralan Murat Yeşil, söze çok şanslı olduğunu söyleyerek başlıyor. Kıymetli bir emaneti korumaya çalıştığını söyleyen Murat, teknolojik şartların işini kolaylaştırdığını söylüyor ama direnişin devam ettiğini de hatırlatmadan edemiyor; “Bana çok değerli bir sermaye emanet ettiler, bu sebeple çok şanslıyım. Diğer bir şansım da imkân ve teknolojik şartlardan dolayı onlara göre işimin daha kolay olması. Şu an tek rakibimiz AVM’deki sinema. Direniyoruz. İşimizde iyiyiz, başarılıyız. Belki de Türkiye de hiçbir bireysel sinemanın AVM sinemalarına karşı veremediği mücadeleyi veriyoruz. Bunun için de İstanbul’u ve yurt dışını iyi takip ediyoruz. AVM’lerdeki salonlar ne yapıyorsa aynısını yapıyoruz. Adaptasyon bizim için çok sıkıntı olmuyor. Severek yapıyoruz bu işi. Sadece ticari olarak bakarsak yapılacak iş değil zaten.”
Murat, üçüncü kuşak temsilci olarak geleceğe dair planı hakkında da ‘direnmeye devam devam’ diyor; “Şu an bir AVM sineması furyası var ve müstakil sinema salonları olarak direniyoruz. Bir tane Eskişehir’de var. Hatay’da, dedemin 50 senelik arkadaşları vardı, müstakil işletmeciler, bıraktılar. Gaziantep ve Sivas vardı, bıraktılar. Bunlar çok eski sinemalar. 50-60 senelik olanlar var. Biz bu işi meslek edindik, devam ettirmek için direneceğiz.”
Suat Köçer -Yeni Şafak