1763’yılından kalma Malatya’nın merkezinde, Tüccar Pazarı ile Yemenici Çarşısı arasındaki en eski camilerden biriyken eski Söğütlü Cami, 1987 yılında ‘bile isteye’ yıktırılıyor. Eski Söğütlü camiinin resmi kayıtlarda adı Cinci Hüseyin Camii’dir. Avlusundan akan arkın kıyısında yer alan söğütlerden esinlenen halk, bu adı yakıştırarak Söğütlü Cami demeyi yeğlemiş.
Cami, 12 Mart 1977’de A-353 sayılı Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu kararı ile tescil edilmiş.
Tescilin ardından Söğütlü Camiini Yeniden Yaptırma Derneği’nin girişimleriyle 2 Temmuz 1987’de Kültür ve Turizm Bakanlığı Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulunun 3484 sayılı kararıyla eski caminin yıkımına ve hazırlanmış olan projeye göre uygulama yapılmasına onay çıkarılır. Kararın ardından kerpiçten yapılmış olan eski Söğütlü Cami minaresiyle birlikte yıktırılır.
Yalnız, eski caminin minaresi de tescillidir. Yıkım sırasında kesme taşların numaralandığını gören bir görgü tanığı, minareyi aynı taşlarla yeniden örecekler, diye umutlandığını; ama sonradan eski taşları bir daha göremediğini söylüyor.
Malatya Vakıflar Bölge Müdürlüğünden edindiğim bilgiye göre, tescilli eski Söğütlü camiinin minaresine ait olan yüzlerce kesme taş, Beydağı yamaçlarında yapılmakta olan bir camide kullanılmak üzere muhtara verilir. Camide kullanılmayan taşlar, insan ve doğanın yıpratmasıyla baş başa cami inşaatının yanına yığılarak terk edilir.
Eski camilerin çok kıymetli el dokuması halılarının, kitabelerinin, avizelerinin ne oluğu da ayrı bir ibret dersi ve merak konusudur.
ESKİ FOTOĞRAFLARI GELDİ
Bunun üzerine Kültür ve Turizm Bakanlığına başvuruyorum, eski Söğütlü Cami ile ilgili görsellere ulaşmak amacıyla. 31 Aralık 2014 tarihinde Sivas Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünden yanıt alıyorum. Eski minarenin tescil, koruma ve yeniden yapımıyla ilgili kurumun Vakıflar Genel Müdürlüğü yetkisinde olduğu bildirilirken Söğütlü Camii’nin yıkımından önceki halini gösteren pek çok fotoğraf içeren bir CD gönderiyorlar. Zaman siyah beyaz akarken onlarca fotoğrafta eski Söğütlü Camiinin muhteşem minaresi de kitabeleri de kayıplara karışıyor ne yazık ki…
SARI İMAM’IN TORUNU ANLATIYOR
Eski Söğütlü camiinin kitabesinde Hicri 1177 (1763) tarihinde Vilayet Âyan Reisi Hacı Bektaş’ın yardımı ile yaptırıldığı yazıyor.
“Reis-i âyan-ı vilayet Hacı Bektaş
Kılıben malını hayrata ihsan”
Malatya Âyan Reisi Hacı Bektaş Efendi’nin üçüncü kuşak torunu 1932 doğumlu Abdurrahman Bektaş; Hacı Bektaş dedesinin babasının Ali Efendi, babaannesinin Senem Hatun olduklarını, Ali Efendi dedesinin bir bacısıyla Sarıçiçek’ten Aşağışehir (Battalgazi)’e geldiklerini, Hacı Bektaş Veli soyundan geldiklerinden bu soyadını taşıdıklarını, babası Mustafa Efendinin Aşağıbağlar Mahallesindeki Sûflâ camiinin yapımında önemli katkısının olduğunu, dedesinin de Malatya’nın eski müftülerinden Sarı İmamoğlu Hacı Hüseyin Bektaş olduğunu ifade ediyor.
YENİ SÖĞÜTLÜ CAMİİNİN SORUNLARI BİTMİYOR
Taş temel üzerine kerpiçle yapılmış olan eski Söğütlü camiinin geniş avlusunun da kapsadığı alan, şimdiki Söğütlü camiye zemin oluşturuyor. Eskisinin yerine, eski caminin avlusunu, bahçesini de kapsayacak daha büyük bir cami ve bu caminin altına ve etrafına 60 civarında dükkân yapılıyor.
Caminin altına ve dört bir çevresine yaptırılan 60 civarındaki dükkân, Vakıflar Bölge Müdürlüğünce kiraya veriliyor. Bunca insanın barındığı, çalıştığı altmış dükkânınsa bir tuvaletinin olmamasından yakınıyor esnaflar. Birçok kabinli bir tuvalet yaptırmış Vakıflar Bölge Müdürlüğü; ama esnaf da bu tuvaletleri ancak ücret karşılığında kullanabiliyor. Cami tuvaletinin işletme ihalesini alan şahıs, ayda 4 bin lira kira veriyormuş Vakıflar Bölge Müdürlüğüne.
Caminin kuzey sahanlığına batıdan otuz bir basamaklı merdivenle çıkılıyor. Bir o kadar basamak da güney cephesinde var; ama özürlü girişi, daha doğrusu özürlü asansörü yok.
Caminin altında dükkânlar olduğundan ikinci kata pek çok basamakla çıkılıyor. Özürlü girişi yok, özürlüler için asansörü yok, 1300 metre karelik toplam alanın 700 metre karesi kapalı alan; toplam 1500 kişilik bir cami.
İmam Hatip Abdullah Bilgin, İmam Hatip Mehmet Refik Metin, Müezzin Mehmet Çavunt, yazıyı hazırlamak üzere camiyi ziyarete gittiğimde tanıştığım yeni Söğütlü camiinin görevlileri.
SÖĞÜTLÜ CAMİ, KADINLAR HAPİSHANESİ Mİ ERKEKLER HAPİSHANESİ MİYDİ?
81 yaşındaki Çırmıhtılı (Yeşilyurt) Ahmet Partal: “Çırmıhtı’dan misafirliğe gelirdik Malatya’daki akrabalarımıza. Akrabalarımızın evi yakındı Söğütlü Cammine; oyun alanımız da doğal olarak caminin çevresiydi.
Ben o zamanlar ilkokula yeni başlamıştım. Eski Söğütlü Cami, kerpiç binaydı, kubbeli değil, dam şeklindeydi. Ev gibiydi. Minaresine dikkat etmemişim demek ki. Biz çocuklar için camiden çok kadınlar hapishanesi oluşu ilginçti. Ailemiz konuşurdu, orada kadınların mahpus olduklarını. Üzülerek, onlara acıyarak anlatırlardı.
Biz de kapının aralığından, dış duvarda bulabildiğimiz aralıklardan içeriye merakla bakardık. Avlunun ortasından bir ark geçerdi. Kernek’ten gelen suydu. Bildiğimiz toprak ark, beton değildi. Kadınların o arktan akan suda bulaşık ya da çamaşır yıkadıklarını görürdük. Yıl 1940’lar; yani İkinci Dünya Savaşı yılları. Bir süreliğine kadınlar hapishanesi olarak kullanıldığını biliyorum.”
Eski Söğütlü Camiinin bir süreliğine hapishane olarak kullanılmış olduğunu, cami imam hatiplerinden de öğreniyorum. Onlar da babalarından duyduklarını söylüyorlar. Hatta hapishaneden bir gece kaçan mahkûmlardan birinin Adıyaman’a doğru giderken donmuş olduğunu, mahkûmun donmuş olarak bulunduğunu büyüklerinden dinlediklerini aktarıyorlar.
Söğütlü camiinin yerini bağışlayan Malatya’nın eski müftülerinden Sarı İmamoğlu Hacı Hüseyin Bektaş’ın torunlarından 82 yaşındaki Abdurrahman Bektaş’ın ifadesine göre ise Söğütlü cami, çok eski yıllarda erkekler hapishanesi olarak kullanılmış. Kadınlar hapishanesi ise yıktırılan eski belediye binasının güneyinde yer alıyormuş.
Hüseyin Yeşil (80): Tütün, o zamanlar devletin tekelindeydi. Üretici, doğrudan satamazdı tüketiciye ya da herhangi biri, üreticiden aldığı tütünü bir başkasına satamazdı. Satarsa kaçakçı olurdu. Amcam da tütün satmış, kaçakçılıktan hapse düşmüştü.
Amcama çıkınla ekmek götürürdüm o sıralar cezaevi olarak kullanılan eski Söğütlü camiye. Eski Söğütlü cami, kerpiçten yapılmış ev gibiydi. Avlusunun etrafı çitle çevriliydi. Avlusunda ark dolusu su akardı bir de havuz vardı. Hapishanenin arkasında kunduracıların dükkânları vardı.
Kundura yapanlar, gönleri; yani derileri getirir buradaki havuzda ıslatırlardı. Burası erkekler hapishanesiydi. Bir hapishane de geçtiğimiz yıllarda yıktırılan eski belediye binasının güneyinde bulunuyordu. Eski belediye binasının güneyindeki kadınlar hapishanesi olmalı.
Erdoğan Altürk: İçlerindeki tarihi halıları götürmek için iki ahşap cami vardı iki sini de yok ettiler. Bu caminin minberini 1965’te aslına uygun olarak tamir ettim. Şu anda Eski Malatya Ulu Cami’de muazzam tarihi değeri olan oyma işçiliklidir.
Söğütlü Camiinin minaresinin tekrar yerine konulması için yıllarca uğraştım. Kernek’in dağında atılı vaziyete idi. Duyarsız ve sahipsiz memleketim…
İki ahşap cami de 1940 Alman harbinde beş yıl yedek askeri kışlası olarak kullanıldı. Mevcut olan kışla ihtiyaca cevap veremediğinde bu ahşap camiler kışlaya çevrildi. Dükkânımız yakın olduğundan yemek taşırdım.
Harutyun Irmak: Söz konusu Söğütlü Camiinin hapishane olduğunu biliyorum. 1940’larda ben dört yaşında iken babam sigara tabakasında kaçak sayılan tütünle yakalanınca kısa dönem ceza evinde yattı. Cezasını çekip de çıkacağı zaman babamı almaya gittiğimizde iç kısmını da görmek imkânım oldu. Yıllar sonra 1948 yılından itibaren Edison firmasını kurunca da komşuluk yaptık, yıkılıncaya kadar.
Eski Söğütlü Camiinin ahşap oyma işçiliğinin harika örneklerinden biri olduğunu, Erdoğan Altürk tarafından onarıldığını ve şu anda Eski Malatya’daki Ulu Camide olduğunu öğreniyoruz.
2014
http://www.malatyagezi.com/eski-sogutlu-cami-hapishane-miydi/ Bu sayfada daha esaslı bilgileri, fotoğraflarıyla birlikte Sultan Kılıç vermektedir.