İYİ Parti Malatya İl Başkanı Süleyman Sarıbaş, Malatya Net Haber Gazetesi'ne, Merkez Bankası'nın faiz artırımı, Türkiye'nin ekonomik durumuyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Sarıbaş, AK Parti hükümetinin 18 yıllık kötü yönetimi ve keyfice yapılan harcamaların, Türkiye'de ekonomik bir krize neden olduğunu söyledi.
Harcamalar keyfice yapıldı
2002 yılında ağır bir ekonomik bunalım ve 28 Şubat şartlarında AK Parti'nin yasaklarla, yoksullukla, yolsuzlukla mücadele etmek için yola çıktığını anlatan Sarıbaş, "Siyaset dediğiniz şey bir hikaye yazma, yani bir yol, bir hudut belirleyeceksiniz, vatandaşı buna inandıracaksınız. AK Parti bunu çok iyi yaptı, ne zaman yaptı? 2002 yılında ağır bir ekonomik bunalım vardı, bunun neticesinde 28 Şubat, milletin sosyal ve özel hayatına dokunmuştu o günün şartlarında AK Parti biz yasaklarla, yoksullukla, yolsuzlukla mücadele edeceğiz. Yoksullukla nasıl mücadele edersiniz, Gayri Safi Milli Hasıla'da (GSMH) gelir dağılımını adil bir şekilde paylaşırsanız olur. Toplumun üstteki yüzde 20'lik kısmı, GSMH'nın yüzde 60'ını alırken, alttaki yüzde 20'lik kısım yüzde 5'ini alıyorsa burada büyük dengesizlik olur. 60'ı 40, 5'i de 20'ye çıkarırsak dengeyi biraz sağlamış olur. 'AK Parti bunu yapacağım dedi.' Yoksullukla mücadele bu demektir. Yolsuzlukla mücadele devletin bütün kaynaklarını bir bütçe içerisine alıp, bütçe içerisinde devletin aciliyeti olan konuları titiz bir şekilde bütün harcamaları milletin arzu ve isteği doğrultusunda en azami tasarrufla millete hizmet yapmak. Üçüncüsü yasaklar, bu konuda millet özgür olacak, istediğini konuşacak. AK Parti bunları anlattı, millet değer fakat geldiğimiz noktada 18 yıl sonra geldiğimiz nokta devlet bir kişinin şahsi meselesine indirgendi. Geldiğimiz son nokta şu; Biz varsak devlet var, devlet varsa biz varız. Yani partisini devletle özdeşleştiren bir anlayış. Biz batarsak devlette batar. Böyle bir anlayış yok. Bin yıllık bir tarih, binlerce hükümet gelmiş geçmiş. Yanlış olan şey şu; hükümetle devleti özdeşleştirmek. Devleti seçmiyoruz, hükümetleri seçiyoruz. Devlet daim, hükümet bugün var yarın yok. Dolayısıyla siz kendinizi devletle özdeşleştirirseniz, hükümet olmayı bırakmışsınız her şey olmuşsunuz. Bu yanlış, yanlış nereye götürdü; ben istediğimi yaparım, istediğimi harcarım kimseye hesap vermeme götürdü. Devletin bütçesinin dışında paralel bütçeler oluştu. Varlık Fonu, başka fonlar oluştu, keyfince harcamalar oluştu. Saray oluştu. Cumhuriyetle birlikte hayatımızdan çıkardığımız saray kültürü oluştu. Saray kültürü ile birlikte, saray dalkavukları, saray bekçisi, saray mafyası oluştu" diye konuştu.
Hükümete güvensizlik var
Türkiye'nin bugün en büyük sorununun güvensizlik olduğunu söyleyen Sarıbaş, "Dünyada para var ama kimse Türkiye'ye güvenmiyor. Türkiye Cumhuriyeti Devletine değil. Devleti yöneten hükümete güvensizlik var. Çünkü biz, 18 yıl sonra yanlış yapmışız diyorsanız, her şey de yanlış yaptın. FETÖ'da, askeriyede, 15 Temmuz 'da, hırsız bakanları yüce divana göndermedin, ekonomide, hukukta yanlış yaptın. Bostan korkuluğu musun, devlet mi yoksa aile şirketi mi yönetiyorsun. Ne oldu, karşılığı ekonomi kriz. Dolar 8 lirayı geçti, belki 10 liraya çıkardı. Faizi yükselttiler, hani faiz haramdı, hani faizi yükseltmeyecektik, hani enflasyonunun sebebi faizdi, faizi yükseltmeyecektiniz. Faiz aşağıda olursa enflasyonda düşük olacaktı. Ne oldu, 6 ay geçmedi faiz yükseltmek zorunda kaldın. Kredi derecelendirme kuruluşlarının rakamlarına bakmıyorum diyordun ne oldu şimdi? Şimdi de rakamları dikkate alacağız diyorsun" şeklinde konuştu.
Ekonominin durumu kötü,Sistemin değişmesi lazım
Sarıbaş, ülkenin ekonomik durumunun kötü olduğunun farkında olduklarına dikkat çekerek, "Çarşı pazar gezdiğimiz zaman, görüyoruz. Önümüz kış hele bir faturalar gelmeye başlasın o zaman belli olacak vatandaşın hali. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yürümez. Tek adam sisteminde kayırmacılık, torpil, bizden olmak var. Liyakat, kalite, ölçüm yok. Dolayısıyla üçüncü sınıf adamla devlet yönetirseniz, damat gibi ekonominin 'e sini' bilmeyen adamı ekonominin başına koyarsanız, şimdiki de öyle ekonominin düzelteceklerine asla inanmıyorum. Ekonomiyi şahıslar mı düzeltecek.Sistemin değişmesi lazım. Sistemin demokratikleşmesi lazım. Bütün sistem aygıtlarının demokratikleşmesi lazım. Kurumlarımız çöktü. Kurullar Cumhurbaşkanımızın ağzına bakıyor. Kim koyuyor yasakları Cumhurbaşkanı bitti. Bilim kurulunun tavsiyesi, uzmanların tavsiyesi var mı yok mu? Belli değil. Oysa yasaklar konulacaksa bu ülkenin parlamentosu var. Bakanlar kurulu vardı, şimdi fiilen hukuken bakanlar kurulu yok. Cumhurbaşkanına bağlı, Bakanlar var. Bakan olarak anılıyor, ama sekreter. Meclise karşı sorumlu değil. Dolayısıyla bu sistemle çözemezsiniz. Yasakları bir kişi koyuyor bir kişi kaldırıyor. Başından savma açıklamalar yapılıyor. Rakamlar inandırıcı değil. Rakamları gizliyor" dedi.
Hükümet pandemi ile mücadele etmedi
Hükümetin pandemi ile mücadele etmediğini vurgulayan Sarıbaş, "Pandemiyi milletin tercihine bıraktılar. Sosyal mesafe, maske, temizlik koruyun, tedbirleri siz alın dediler. Ölürseniz, ölürsünüz dediler. İşin özü bu. Allah milleti bunların elinde korusun. Türkiye'de şuanda bir yönetim yok. Kaptansız bir gemi gibi, şoförsüz araba gibi. Ülkede bir keyfilik var. Bunun vatandaşa yansımasını damat giderayak söyledi zaten, 'Allah sonumuzu hayreylesin.' Vatandaşa nasıl yansıyacak biliyor musun; kıtlık yokluk gelecek. Sürekli zam geliyor. Gıdaya, suya, doğalgaza, elektriğe toplasan yüzde 70 zam gelmiş. Vatandaşa ne vermiş, yüzde 3 buçuk vermiş. Temel ihtiyaçlarınıza yüzde 70 gelmişken, vatandaşın geliri yüzde 3 buçuk veya 7 artar ise vatandaşın durumu ne olur. Vatandaşın yiyeceğini kesiyorlar, zannediyorlar ki, vatandaş farkına varmayacak. Nisan, Mayıs aylarında yokluk var. Çünkü bir ayda yem fiyatlarına 4 kez zam yaparsanız inek kalmaz. İnek kalmazsa buzağıda, üretim de kalmaz" ifadesini kullandı.
Devletin parasını hunharca harcadılar
18 yıldır devletin parasının hunharca harcandığını öne süren Sarıbaş, "Devletin ayakta duran kurumlarına, ekonomik birimlerine saldırdılar. Bağımsız olması gereken kurumlar vardı. Merkez Bankası Sermaye Piyasa Kurumu, Bankalar Birliği, TÜİK bu kuruluşlar ekonomik kurumlardı, gerekli kararları anında alıyorlardı. Hepsini üçüncü sınıf adamlarla hunharca saldırınca bu kurumlar çalışamaz, işlevsiz hale geldi. Sonuç ortada" açıklamalarında bulundu.
Haber-Foto: Hanifi Evren-Nevzat Kanar