Sabah saat 07.30…
Akçadağ Ankara karayolu üzerinde Ahmet Sevin kaptanlığındaki araçla Kürecik köylerine doğru seyir halindeyiz. Akçadağ yol ayrımını geçtikten sonra, Kâğıt Fabrikası’na varmadan yolun tam ortasında bir aracın yaralı bir hayvanın yanında durduğunu gördük.
Başkası olsa aldırmadan geçerdi.
Ancak araçta iki hayvan sever vardı. Geçemezdik.
Ahmet’in gözleri kartal gibi… Ömrü çobanlıkla ve kırsalda geçmiş, hemen tanıdı, aniden frene bastı ve haykırdı: “Alişan abi bu kurt!” dedi.
Heyecanla koşarak kaza mahalline gittik. Gittik ki ne görelim, videoda gördüğünüz bu araç sahibi kurdu yaralı görünce aracını kurdun yanına park etmiş ki, başka bir araç gelip bir kere daha çarpıp öldürmesin. Ayrıca acilen müdahale için birkaç kişiyi aramış… Duyarlılığı görüyor musunuz? Kim yapar bunu?
Kurt’a baktık, kenara çekmek istedik, ancak yarasını iyice büyütürüz diye öylece bıraktık. İnliyordu, belli ki canı çok yanıyordu, bir yandan da korkuyla bize bakıyor, bizden kendisine bir zarar geleceğini sanıyordu. Hayvan işte… Canını kurtarmak için çaba sarf ettiğimizi nerden bilsin.
Hemen Doğa Koruma ve Milli Parklar Eski Bölge Müdürü Abdullah Koç’u aradım. Fotoğraf ve konum attım. “Derhal ekibi gönderiyorum” dedi.
Video görüntüsünü çekerken kurt aniden fırladı, aynı anda hem sevinç hem panik yaşadık. Sevindik çünkü hayati tehlikesi olmadığını düşündük, panikledik çünkü bize saldırabilirdi.
Kurt, kendisinin başında insanların birikmesini gururuna yedirememişti. Bir kurt asla insandan yardım bekleyemezdi. Can havliyle sıçradı ve hızla yol kenarındaki sulama kanalına girdi.
Peşinden gittim.
Kanal içinde sağa sola çarpılarak, acı içinde yalpalayarak ilerliyor, can havliyle bize bakıyordu. Kendisine öyle acıyarak bakılmasından utanır gibiydi… Ne kadar asil ve gururlu bir hayvan… “Korkma kurt”, dedim, “Seni kurtaracağız, ekip birazdan gelecek, senin yaranı sarıp iyileştirip tekrar yuvana, vatanına, dağlara bırakacağız”
Sanki beni anladı. Gözlerini yumdu, beklemeye başladı. Suyun içinde tir tir titriyordu. Bu kurt belli ki, yaralanmasından çok bizim kendisiyle ilgileniyor olmamızdan rahatsızlık duymuştu. “Bir kurt ölecekse dağ başında ölmeliydi, böyle insan eliyle iyileştirip bırakılmaktan daha onur kırıcı ne olabilirdi.”
Olsun, kurt bizim hakkımızda böyle düşünse de, biz kurt gibi düşünmüyoruz. Kendisine son bir kere daha baktım, kurtulacağına dair umudumu kulağına fısıldayıp yola revan olduk.
Kürecik ’teki gezimiz sırasında öğlene doğru telefonuma mesaj geldi: ”Kurdu bulduk, getirdik ve tedavi altına aldık” Bir de fotoğraf eklemişler.
Ooh, derin bir nefes aldık, Allah’a şükrettik. Böylece kurda verdiğimiz sözü yerine getirmiş olduk.
Bizden sonra Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü’nün ekibi gelmiş ve kurdu bıraktığımız yerden alıp götürmüş, acil müdahale etmişler. Müdürlük sonradan kurt ile ilgili operasyonu basına haber olarak vermiş. Tabi benim çektiğim videolarımla… Akşama doğru bir baktım ki, genel basının bütün sitelerinde şöyle bir haber var: “Yaralı kurdu kurtardık” Allah razı olsun.