Gazeteci Alişan Hayırlı tarafından bulunan ve Malatya Büyükşehir Beleidyesi ve Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü ekipleri tarafından tedavi edilen kurt sağlığına kavuşunca yeniden doğaya bırakılmasına karar verildi. Gazeteci Alişan Hayırlı şunları yazdı:
"İşte o an geldi çattı.
9 gün önce Akçadağ yol ayrımı asfalt üzerinde can çekişirken bulduğumuz Asena isimli altı aylık yavrukurdun tedavi süreci tamamlandı ve doğaya salındı.
Doğa Koruma ve Milli Parklar İl Müdürlüğü ile Malatya Belediyesi’nin müşterek çalışması sonucu eski sağlığına kavuşturulan kurt, bugün öğleden sonra kafes içinde bırakılacak bölgeye getirildi. Doğa Koruma ve Milli Parklar İl Müdiresi Sayın Mihriban İncibaş başkanlığındaki teknik ekip, özenle bakılıp beslenen kurdu yaralı bulunan yerin yakınındaki dağlık bölgede salıverdi.
Kafesin kapağı açıldığında kurt önce şaşkın şaşkın etrafına bakındı, dokuz günlük esaretten dolayı başı dönmüştü sanki, neler oluyordu, burası nereydi, bu insanlar başına niye toplanmıştı, diye düşünüyordu galiba… Esaret ve kapalı bir mekânda kalmasından dolayı dengesini kaybetmiş olan kurt, özgürlüğüne kavuşmasına bir adım, bir saniye kaldığını fark edememişti.
Haydi kurt! Çık dışarı! Atıl! Uçsuz bucaksız dağlar, gökyüzü, özgürlük seni bekliyor. Hadi ne duruyorsun! Çıksana!
Görevli kafesi hafiften kaldırdı, aniden dışarı atıverdi kendisini… Bir kurdun özgürlüğe uçuverişine, ailesine kavuşma şevkiyle gözlerden kayboluşuna canlı şahit olduk.
Gitti, gitti, gitti… Belli bir süre sonra çalılıkların altında durdu, şöyle bir geriye doğru bakıverdi. Evet, hayal değildi, kurt özgürlüğüne kavuşmuştu. Sonra yeniden koşmaya başladı.
Uzak dağın tepesini döndü, toprağı koklaya koklaya gözlerden kayboldu. Muhtemelen toprağı koklayarak ailesinin izini sürüyordu. Kurdun doğaya salınışı sırasında yanımızda bulunan köylü Mehmet abi seslendi: “Bu kurt akşam karanlığına kalmadan anne-babasını bulacaktır” dedi.
Akşam gün kararmadan taaa uzaklardan uluma sesleri geldi. Belki de yavrukurt Asena’nın ve ailesinin sevinç naraları idi ve bize teşekkür ediyorlardı.
Kim bilir, belki de…"