Malatya'nın kayısı bahçelerinin içinde yol arkadaşım Fotoğrafçı Hüseyin Koç. Battalgazi Alişar köyü, Küllü Mağara, Tohma köprüsünü gezdik. Kayısı bahçelerinde fotoğraflar çekerek güzel bir gün geçirdik.
“Karnın yardım kazmayınan belinen
Yüzün yırttım tırnağınan elinen
Yine beni karşıladı gülünen
Benim sâdık yârim kara topraktır”dedi ki
Bizim ona yaptığımız bütün eziyetlere rağmen bizi her mevsim ayrı bir güzellikle karşılayan, besleyen sadık yârimiz kara toprak, uzun bir bekleyişin ardından nihayet gülen yüzünü gösteren güneşin parlak ışıkları arasında kayısı ağaçlarımızın çiçeklerini açtırdı. Malatya’yı eşsiz güzelliğe büründüren beyaz kayısı çiçekleri Beydağ'ının tepesindeki karlara artık erimesi gerektiğini hatırlatıyor adeta.
Beydağ'ının beyaz sırtları, Malatya ovasının kayısı çiçekleri, topraktaki yaşam saçan canlılığı, gökyüzünün mavisi… Kadraja harika görüntüler yansıttı.
Mart- Nisan ayları Malatya halkı için çok önemlidir. Halk, dağı, bayırı, ovayı süsleyen kayısı çiçeklerinin dona yenik düşmeden hayatta kalmayı başarmalarını büyük bir kaygıyla bekler. Ticari anlamda kayısı Malatya halkı için büyük öneme sahiptir; ancak kayısı çiçeklerinin dona yenik düşmesi sadece ticari kaybın verdiği bir üzüntü değildir. Aynı zamanda ömrünü tamamlayamadan yok oluşun yüreklere verdiği hüzündür.
Bu yıl 25-27 Mart tarihleri arasında Malatya'da ikincisi yapılan “Kayısı Çiçeği Festivali” maalesef olması gereken şenlik havası içinde geçmedi. Nedeni ise kayısı ağaçları henüz çiçek açmadan Malatya Büyükşehir Belediyesinin festival yapması oldu. Bürokrasi mantığıyla festival yapmak şu anlama gelir: Ben belirlediğim gün ve tarihte festivalimi yaparım; kayısı çiçeği sen ister aç, ister açma… Tabi bu mantıkla yapılan şenliğin insanların ruhunda uyandıracağı şenlik havası da doğaya uygulanan bürokrasi kadar oluyor.
Festivaller, şenlikler vb etkinlikler, yıl sonunda basılan faaliyet raporlarında yer alan birer satırdan ibaret olmayıp bir şehrin ekonomik ve kültürel hayata katkıları nedeniyle önemlidir. Kısacası doğayı kendi bürokratik anlayışımıza uydurmaya çalışmak gibi bir gafletin içine düşüyoruz.
Dünyadaki benzer festivallere bakmak gerek. Örneğin Japonya'da her yıl Sakura Kiraz Çiçeği festivalleri yapılmakta. Bu festival Japon halkı için baharı karşılama, doğanın yeniden canlanması, yavaş yavaş dökülen kiraz çiçeklerinin sessiz ve huzurlu ölümü simgelemesinin yanı sıra ülkeye büyük gelir getiren turistik faaliyete de dönüşmüş durumdadır. Japonları pek çok alanda olduğu gibi bu alanda da başarıya götüren doğru uygulamalar nedir araştırmak ve örnek almak gerekir. İlkbaharın gelişiyle canlanan doğanın insanların ruhuna vereceği mutluluğun şenliğe dönüşmesi bürokratik uygulamalarla olmayacağı bir gerçektir. Her yıl değişen iklim koşullarına göre kayısı ağaçlarının en yoğun çiçek açtığı dönemi “Kayısı Çiçeği Şenliği” günleri olarak belirleme uygulamasıyla doğaya uyum sağlamak gerekir. Bizi doyuran “ En Sadık Dostumuz” kara toprağın bu dostluğuna sadakatle karşılık vermek gerekir.
Malatya halkı için büyük bir ticari değere sahip olan kayısı Malatya adıyla bütünleşmiş haldedir. Avrupa Birliği'nden coğrafi işaret tescili alan ve dünya kuru kayısı ihracatının yüzde 85'i Malatya'da gerçekleşmektedir. Adını Hititliler döneminde "Meyve Bahçesi" anlamına gelen "Melitue, Maldiya, Melita" kelimelerinden alan Malatya’da kayısının yanı sıra diğer meyve türlerinin de ekonomik gelir olarak yetiştiriciliği yapılmaktadır. Elma, armut, kiraz, şeftali, erik, ceviz ve dut Malatya çiftçisinin geçim kaynağı olan diğer meyve türleridir. Elbette ki halk arasında "Mişmiş"de denilen kayısının Malatya halkı için ayrı bir anlamı ve önemi vardır. Belki de Malatya’nın adının “Meyve Bahçesi” olarak anılmasının bir diğer nedeni de kayısı bahçelerinin bir köşesine ev halkının meyve ihtiyacını karşılaması için yetişebilecek her türlü meyveden birer, ikişer ağaç dikilmesidir. Bu manzaranın da ilkbaharda büyüleyici bir görüntüsü vardır.
Aynı bahçede çeşit çeşit çiçek açan meyve ağaçları… Birbirleriyle kavga etmeden aynı bahçede doğanın kendilerine sunduğu imkanları kullanarak insanları ve diğer canlıları beslemeye çalışması insanların örnek alması gereken bir durumdur. Nasıl ki farklı türden ağaçlar bitkiler bir bahçeye eşsiz bir güzellik katıyorsa toplumdaki farklı kültürlere sahip insanlar da birbirlerine güzellik ve başarı katar.
Güneşi içimize taşıyan
kökleri çok eskilerden… İster “altın elma” densin, ister İran ve Mısır’da söylendiği gibi “güneşin altın yumurtası” diye isimlendirilsin, kayısı binlerce yıldır sadece bedenimizi değil ruhumuzu da ışıltısıyla besliyor. En iyi üflemeli müzik" duduk" aletlerini yapan Ermeni ustalarının kullandığı malzemenin kayısı ağacı olması insanı şaşırtmıyor. Kayısı müziğe de ruh üflüyor.
Şimdi yakınlarınızda gün kurusu yada isimli sarı kayısı varsa bir iki tane elinize alıp onları ağır ağır yerken Malatyadaki kayısı çiçeği fotoğraflarına bir daha bakalım.
..."Malatya’yı baştanbaşa çiçek bürümüş
Malatya’nın gençleri almış yürümüş..."
isimli şarkısı eşlik ederse bir de bu fotoğraflara… Ahh içimiz dışımız güneş olmaz da ne olur…