ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

Cennet suyundan bir damla

Karpuz, geç Osmanlılar döneminde mimarî bir süsleme biçimine ilham vermiştir. Bazı Osmanlı yapılarının duvar ve tavanlarında karpuz ve bıçak tasvirlerine rastlanmaktadır. Özellikle cami, türbe, tekke ya da dergâhlarda görülen karpuz veya karpuz dilimine saplanmış bıçak figürasyonları, söz konusu meyvenin tasavvufî bir anlama sahip olduğuna işaret etmektedir. Turgut Özal Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Aysun Bay Karabulut Yazdı 

20 Ağustos 2022 06:05
Cennet suyundan bir damla

Tek yıllık, mevsiminde sarı renkli çiçekler açan ve sürüngen gövdeli bir bitki olan karpuz (Citrullus Lanatus), Kabakgiller (Cucurbitaceae) familyasına mensup olup, özellikle yaz aylarının vazgeçilmezidir. Kolları toprak yüzeyinde metrelerce uzayabilen bitkinin olağan koşullarda ortalama bir buçuk ila yedi kilogram arasında değişen, yaklaşık yüzde 30'luk bir bölümünü meydana getiren dışı sert ve yeşil kabuklu iri top şeklindeki meyvelerinin içi kırmızı, tatlı, sulu ve serinleticidir. Şeker içeriği yüksektir. Kültürü için ağırlıklı olarak akarsu kenarlarındaki su tutma kabiliyeti yüksek, derin ve iyi havalanabilen milli topraklara gereksinim duyan karpuz sıcak ve ılıman iklimlerde yetişmekte, nemli havadan hoşlanmamaktadır. Soğuk havadan fazlasıyla etkilendiği için don tehlikesi olan alanlarda yetişmemektedir. Dünyada domatesten sonra en fazla üretilen meyve olan karpuzun yıllık üretimi takriben 100 milyon ton civarındadır ve bu üretimin büyük bir bölümünü (60 milyon ton) gerçekleştiren Çin'in ardından karpuz üretiminde Türkiye ikinci sırada (4 milyon ton) gelmektedir. Karpuzun en fazla Adana, İzmir, Diyarbakır ve Şanlıurfa illerimizde yetiştirildiği ülkemizi İran, Brezilya ve Mısır takip etmektedir. Günümüzde dünyanın 96 ülkesinde 120'den fazla karpuz çeşidinin yetiştirilmektedir.

5 bin yıllık meyve

Kadim İbrani metinleri ve eski Mısır'daki mezar resimlerinden anlaşıldığı üzere, karpuzun tarihi aşağı yukarı 5 bin yıl öncesine dek dayanmaktadır. Mısırbilim incelemeleri ve bu çerçevede yürütülen antik DNA çalışmaları, insanlık tarihinin en eski dönemlerinden itibaren mevcut olup özellikle de muhtevasındaki cucurbitation bileşiği nedeniyle acı bir tadı olan ve zaman içerisinde ehlileştirilen karpuzun, gerek dekorasyon unsuru olarak kullanıldığı gerekse kültürünün yapıldığı eski Mısır'da tüketildiğini ortaya koymuştur. Bilimsel araştırmalar tarafından önceleri Sudan'ın Darfur bölgesinde ehlileştirildiği ve daha sonra Nil Nehri kıyısı boyunca kuzeye doğru yayıldığı değerlendirilen kordofan türü karpuzun, bugün yaz mevsiminde bütün dünyada zevkle tüketilen karpuzun atası olduğu yönünde güçlü bir kanaat meydana gelmiştir. Dolayısıyla bugün bildiğimiz anlamda karpuzun ana vatanının Doğu Afrika olduğu ve buradan da Akdeniz kanalıyla dünyanın birçok yerine yayıldığı söylenebilir.

Karpuz kelimesi Türkçeye Yunanca (karpos) ve Farsçadan (harbuz) geçmiş olmakla birlikte, meyvenin kültürümüzde uzun asırlara dayanan bir yerinin bulunduğunu söyleyelim. Orta Asya'dan günümüze uzanan uzun süreçte Türklerin yeme-içme kültürlerinde yaygın olarak görülen, Anadolu ve Balkanlarda halen takip edilebilen sözlü kültürün önemli bir parçası olan ve başta Türkçenin en büyük isimleri olan Kaşgarlı Mahmud ve Ali Şir Nevaî olmak üzere birçok isim tarafından kaleme alınmış klasik Türkçe metinlerde "Büken" olarak adlandırılan karpuz, Türk tarihi araştırmacılarına göre Uygurların yerleşik yaşama geçmeleri ile birlikte Türkler arasında yetiştirilmeye başlanmış, daha sonra da Çinlilere geçmiştir. Meyvenin, bazı Türk toplulukları tarafından da kabul edilen ve bitkisel temelli beslenmeyi idealize eden Mani dininin yeme-içme rejiminde çeşitli sebze ve meyvelerle birlikte önemli bir yeri olduğu bilinmektedir.

'Cennet suyundan bir damla...'

Yunan ve Çin mitolojilerinde yaratılış ile ilişkilendirilen karpuz, İslam kültüründe de oldukça ilgi çekici bir yerde durmaktadır. İslamî literatürün sahih hadis kaynağı Buharî'de "yaş hurma ile birlikte Hazreti Peygamber'in en sevdiği meyve" olarak nitelendirilen karpuzun "cennet suyundan bir damla" olduğu ve "cennetteki her yiyecekte karpuz lezzetinin" bulunduğu belirtilmektedir. Yine söz konusu metinde Allah Rasûlü'nün ağzından "karpuzun yiyecek olarak açlığı ve içecek olarak susuzluğu giderdiği, güzel koktuğu, insanın içini temizlediği, mesaneyi ve karnı yıkadığı" nakledilmiştir. Aynı şekilde başka hadislerle Peygamber Efendimizin karpuzu taze hurma ile birlikte yediği ve Hazreti Ali'ye, "cennet meyvesi olan" karpuzu yemesini tavsiye ettiği de bildirilmiştir. Karpuz, ayrıca geç Osmanlılar döneminde mimarî bir süsleme biçimine de ilham vermiştir. Hem İstanbul'da hem de başka şehirlerde bulunan bazı Osmanlı yapılarının duvar ve tavanlarında karpuz ve bıçak tasvirlerine rastlanmaktadır. Özellikle cami, türbe, tekke ya da dergâhlarda görülen karpuz veya karpuz dilimine saplanmış bıçak figürasyonları, söz konusu meyvenin tasavvufî bir anlama sahip olduğuna işaret etmektedir. Kuşkusuz Bektaşi geleneğinde karpuza özel bir önem atfedilmiş olması da bu durum ile alakalıdır. Hacı Bektaş Veli tarafından Balkanları irşada gönderilen Sarı Saltuk'un bugünkü Arnavutluk'ta bulunan bir mağaranın tavanına fırlattığı ve rivayete göre orada kalan bıçak saplı karpuz hikâyesi bu bakımdan önemlidir. Nitekim Alevî ve Bektaşilerin Muharrem oruçları sırasında karpuz yemekten kaçınmaları da geleneğin karpuza atfettiği önem ile irtibatlıdır. Öte yandan bu bahiste karpuzun yalnızca Alevî ve Bektaşi geleneği için değil, aynı zamanda Mevleviyye, Celvetiyye ve Kübreviyye gibi bazı Sünnî tarikatlar açısından da önemli olduğunu, ve karpuz ile ilgili bir çok hikayenin bulunduğunu da belirtelim.

İçeriği çok zengin

Meyve ağırlığının yaklaşık yüzde 68'ini etin, yüzde 30'unu kabuğun ve yüzde 2'sini çekirdeklerin oluşturduğu karpuzun içeriğinde insan sağlığı açısından faydalı birçok madde bulunmaktadır. Meyvesi meyve suyu, şurup, turşu, reçel ve konserve üretiminde, kabukları hayvanların beslenmesinde ve çekirdekleri de kozmetik sanayiinde kullanılan karpuz protein bakımından yoksul olup yağ ve kolesterol ihtiva etmemekle birlikte, yüzde 8 ila yüzde 14 arasında olduğu hesaplanan şeker içeriği yüksektir. İçeriğindeki su miktarı oransal olarak yüzde 90'ın üzerindedir ve enerji miktarı düşüktür. Aynı zamanda muhtevasında A, B1, B5, B6, C ve E vitaminleri, lif, sodyum, kalsiyum, potasyum, magnezyum, manganez, çinko, fosfor, demir, likopen, beta karoten, kolin, folat, niasin, pantotenik asit, piridoksin, tiamin, sitrulin ve argininin gibi çeşitli maddeler bulunmaktadır. Ek olarak, son yıllarda yaygın biçimde toz haline getirildikten sonra glütensiz keklere katılan karpuz kabuğunda protein, yağ, kül ve ham lif ile birlikte muhtelif fenolik maddeler gibi birçok biyoaktif bileşenin bulunduğunu da belirtmeden geçmeyelim.

Ağız kokusunu gideriyor

Geleneksel ve tamamlayıcı tıp açısından önemli olduğu bilinen karpuz Yunan ve Roma tıbbında şifa kaynağı olarak kullanılmıştır. Özellikle Hipokrates ve Dioscorides tarafından kendisinden övgüyle söz edilen meyvenin idrar söktürücü ve güneş çarpmasını iyileştirici bir ecza olarak değerlendirildiğini biliyoruz. Ayrıca meyve, Tıbb-i Nebevî olarak bilinen İslam Peygamberi'nin sağlık yaklaşımı bağlamında tıbbî tavsiyelerde bulunduğu meyveler cümlesindendir. Buna göre karpuz ağız kokusunu güzelleştirmekte, bağ ağrısını gidermekte, gözün görme oranını arttırmakta, susuzluğu giderip iştahı açmakta ve insanın karnında biriken kurtları öldürmektedir.

Karpuz, yaz aylarının en sevilen meyvelerinden biridir. Sulu ve tatlı tadıyla tüm yaz boyunca mutfaklardaki yerini alır. Ancak karpuz yerken içerisinde bulunan siyah çekirdekler genellikle çıkartılır ve atılır. Son yıllarda popüler olmaya başlanan karpuz çekirdekleri, aslında karpuzla birlikte tüketilmesi gereken bir besindir. Sağlık açısından birçok faydası olduğu söylenen bu çekirdeklerden bahsedelim.

Sadece karpuz değil çekirdeği de hafif doğal tuzla kavrularak yapıldığında çok lezzetli bir çereze dönüşür. Aynı zamanda sağlığa da oldukça faydalı olup Kan basıncını düzenlemeye yardım eder İçeriğinde B vitamini, Kalsiyum ve potasyum miktarı yüksek olup, birçok mineraller bulunur. Bu anlamda Kalp ve damar ve yüksek tansiyon hastalıklarına yakalanma riskini azaltır. Bağışıklık sistemini güçlendirir. B vitamininden zengin olduğundan, sinir sisteminin sağlıklı çalışmasına destek olarak hafızayı güçlendirir. Doymamış yağlardan zengindir. Bu sayede vücuda enerji verir. Kötü kolesterolün düşürülmesine yardımcı olur. Karpuz çekirdeklerinden elde edilen yağ veya çay, saçların da güçlenmesine katkıda bulunur. Cilt bakımında maske ve piling yapımında kullanılır, böylece daha sağlıklı bir görünüm sunar. Kabukları hayvan beslenmesinde kullanılırken, çekirdekleri kozmetik ve ilaç sanayinde değerlendirilmektedir. Karpuz çekirdekleri içinde bulunan "Cucurbocitrin" adlı madde ile kan basıncını düşürmeye ve böbrek fonksiyonlarının düzenlenmesine yardımcı olur.

Birçok derde deva...

İçeriğinde bulunan yüksek antioksidan nitelikli likopen sayesinde kalp, damar ve kemik sağlığının korunmasında önemli bir rol üstlenen karpuz, bunun yanı sıra kan basıncının düzenlenmesine katkı da sağlamaktadır. Vücudun günlük kalsiyum ve potasyum ihtiyacını karşılamasına ilave olarak muhtevasındaki A vitamini ile cildi nemlendirmekte, saç sağlığına iyi gelmekte ve erken yaşlanmayı önlemekte, C vitamini yükü ile ise hem astım rahatsızlığı hem de kanser hücreleri ile mücadele etmektedir. Aynı zamanda idrar söktürücü de olan karpuz yalnızca böbreklerin düzenli bir biçimde çalışmasını sağlamamakta, ayrıca metabolizmayı ve sindirim sistemini düzenleyerek yağ yakma hızına ivme kazandırmakta ve vücutta yağ birikiminin oluşmasını engellemekte, sıvı kaybını önlemekte, bağışıklık sistemini güçlendirmekte, kronik iltihaplanmayı azaltıcı etkiler göstermekte, göz sağlığına, kas ağrılarına ve uyku sorunlarına iyi gelmekte, vücutta biriken iltihabı yok etmekte, zihinsel yoğunlaşma katsayısını arttırarak hafızayı güçlendirmektedir.

Son olarak belirtilmemesi gereken bir husus da karpuzun bazı durumlarda zararlı olabileceği gerçeğidir. Örneğin insülin direnci, hipoglisemi ve diyabet türü rahatsızlıkları olan kişilerin meyveyi dikkatli bir şekilde tüketmeleri gerekmektedir. Ortalama iki dilimin (yaklaşık 280 gr) aşılması durumunda söz konusu rahatsızlıkları bulunanlar karpuzdan zarar görebilirler.

[email protected]

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.