Göç İdaresi Başkanlığı Uyum ve İletişim Genel Müdürlüğü ile Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) iş birliğinde düzenlenen göç, güvenlik ve sosyal uyum konularının bölgesel düzeyde ilgili kurum ve kuruluşlarının üst düzey temsilcilerinin katılımıyla çalıştay gerçekleştirildi. Çalıştay, Doğu Anadolu bölgesindeki illeri kapsarken, “Göç, Güvenlik ve Sosyal Uyum” konuları masaya yatırıldı.
Kentte bulunan bir otelde gerçekleştirilen çalıştaya İçişleri bakan yardımcısı Mehmet Ersoy, Malatya valisi Hulusi Şahin, UNHCR Türkiye temsilcisi Phillippe Leclerc, Göç idaresi başkanı Dr. Savaş Ünlü, Doğu Anadolu bölgesinde bulunan emniyet müdürleri, jandarma komutanları, milli eğitim müdürleri ve müftüler katılım sağladı.
“Önemli Çıktılar Elde Ediyoruz”
Çalıştay’da ilk olarak bir değerlendirme yapan Göç İdaresi Başkanı Dr. Savaş Ünlü; “Bu konuyu yönetmekte sahada birçok kurunum uyum ve koordine içerisinde çalışmasını mecbur kılıyor. Devletimizin bütün kurumları olmak üzere tüm birimleriyle uluslararası örgütlerle ve sivil toplum kuruluşlarıyla uyum ve işbirliği içerisinde büyük bir başarı sağladık. 4 çalıştay gerçekleştirildi. Doğu Anadolu beşinci, yedi bölgede yapacağız. 4 çalıştayda önemli çıktılar ortaya koydu. Göç yönetiminde önümüzü aydınlatan çok önemli çıktılar ortaya çıktı” dedi.
“Pandemi öncesinde başlattık”
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Temsilcisi Philippe Leclerc, bölgesel çalıştayları pandemi öncesi başlattıklarına dikkat çekerek; “Bu bölgesel çalıştayları Göç, Güvenlik ve Sosyal Uyum kavramları açısından alıyoruz. Bu kavramları doğru bir açıdan ele alınmazsa birbiriyle çatışan kavramlar olarak görülebilir. Yaşadığımız çağda milyonlarca insan can korkusuyla ülkelerini terk ederken, güvenlik arayışı içerisinde olanlar ciddi mağduriyetlerle karşılaşmaktadır. Bu insanlık dramını çözmek bize ağır bir sorumluluk yüklemektedir.”
“3 Bin 361 Göçmeni Geri Gönderdik”
Malatya’da düzensiz göçmenlere yönelik çalışmaları aktaran Malatya Valisi Hulusi Şahin; “Türkiye bir köprü pozisyonu ifa etmesinden kaynaklanan, dünyanın merkezinde yer almasından kaynaklanan nedenler dünyanın göç yönünden en kritik ülkelerinden, yükü de en fazla taşıyan ülke. Tüm paydaşlar olarak önce Türkiye’nin güvenliği hususunda üzerimize düşeni sıkı bir şekilde yapıyoruz. Türkiye yapmış olduklarıyla dünyaya örnek teşkil eden bir ülkedir. Gerek sınır güvenliği gerekse de düzensiz göçle önemli Bir görev ifade etmektedir. Bu kapsamda Malatya’da çok önemli bir merkez konumundadır. Malatya 2 geri gönderme, 1 geçici gönderme merkezi ile geri gönderme merkezi ve 3 binin üzerinde kapasitesiyle çalışarak, geri gönderme merkezlerine ev sahipliği yapıyor. Buradaki işlemlerle sınır dışı işlemleri de yapılıyor. Bugüne kadar Malatya’dan çok sayıda Afganistan ve Pakistan’a geri gönderme işletme yaptık. 3 bin 661 düzensiz göçmeni 15 charter seferiyle ülkelerine geri gönderdik. Malatya’da çok çeşitli sosyal uyum politikaları da uygulanıyor. Sosyal uyum ve yaşam eğitimleri yapıyoruz. Yükümü ağır fakat büyük bir sorumluluk içerisinde davranmalıyız” dedi.
“Göç Etmek Zorunda Kaldılar”
İçişleri Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy, savaştan kaçan insanların göç etmek zorunda kaldıklarına vurgu yararak; “Dünya insanlık var olduğu sürece göçlere maruz kalmış kıtlıklar, kuralıklar, yokluklar, yoksulluklar olmuş, topraklarını terk etmek zorunda kalmışlar. Bugün hem bizim coğrafyamızı hem de içinde bulunduğumuz büyük mazlumlar coğrafyasını en derinden etkileyen göç ise savaşlar. Özellikle de iç savaşlar. Bulunduğunuz konum, coğrafi ve jeopolitik konumumuz itibariyle bütün savaşların merkezinde bir ateş çemberi içinde bırakılmış bir ülkeyiz. Bu kadar ağır şartların bize dayatıldığı bir coğrafyada elhamdülillah dünyanın en huzurlu ülkesinde ve şehirlerinde yaşıyoruz. Afganistan’dan Fas’a kadar bir coğrafya kan gölüne dönüştürüldü. Bunların hiçbirine dahlimiz yok. İnsanlar Afganistan’dan göç etmek zorunda kaldılar çünkü 40 yıldır tepelerine bomba yağdırıldı. Onların barış ve huzuruna katkıdan başka hiçbir kötülüğümüz olmadı. Ama o insanlar Türkiye’ye göç etmek buradan da başka ülkelere girmenin yollarını aramak zorunda kaldılar.” dedi.
“Geri itemezdik”
Ülkelerinden savaştan kaçan ve senden yardım bekleyen komşularımızı geri itemezdik ifadelerine yer veren Ersoy, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Irak ve Suriye’ye demokrasi getirmek o insanları özgürleştirmek istediler. Sanki dünyanın bütün diktatörlerini devirdiler, her tarafa demokrasiyi getirdiler sadece Irak, Suriye kaldı. Hemen yanlarındaki başka diktatörlükleri hayatları boyunca hiç görmediler ve bir iç savaş başladı. Suriyeli garibanların tepesine yağdırılan misket bombalarına inanın hiç dahlimiz olmadı. Hiçbir günahımız yok. Akın akın insanlar yaşanmaz hale getirilen ülkelerinden kaçacak yer aradılar. Türkiye Cumhuriyeti olarak bu sorunu gördük ve uluslararası camiaya, BM’ye çağı yaptık. Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölgeler oluşturalım, savaştan kaçan insanların Suriye toprakları içinde bir yerde tutalım dedik. Ne BM ne uluslararası kamuoyu ne uluslararası camianın önde gelenleri, savaşın gerçek sorumluları, bombaları bizzat oraya yağdıranlar, kendi şehirlerinde insanları yaşayamaz duruma getirenler son derece ilgisiz kaldılar. Bu teklifimize yanaşmadılar. İnsanlar sınırımıza dayandı. 10 bin kilometre uzaktan gelmediler, yüzyıllarca birlikte yaşadığımız, aynı medeniyet ve kültür değerlerini paylaştığımız insanlardı. Kapımıza dayandılar, bizim için hadise şuydu; tecavüze uğramak durumunda olan komşumuzun kızının zilimize basması, ‘O kapıyı açmam’ diyen var mı? Türkiye o sorumluluğu yerine getirdi ve o gün kapıları açtı. Sonrada bu insanların süratle geri dönüşlerini sağlayabilmek, ülkelerinde ve bölgelerinde güvenli bölgelere geri dönüşlerini sağlamak için elinden gelen bütün gayreti gösterdi. Ama maalesef çok ciddi bir şekilde yalnız bırakıldık. İnsanlık bir dram yaşıyorken, ait olduğumuz bu coğrafyanın insanları bu kadar büyük zulme ve acıya maruz kalmışken, bu medeniyetin en önde gelen büyük unsuru olarak sesiz kalmamız, görmeden gelmemiz mümkün değildi. Ülke olarak üzerimize düşen sorumluluğu insanlık, kültürümüz, medeniyet değerlerimiz adına tümüyle yerine getirmeye çalıştık. Başkanlarının yaptığını yapmamız beklenemezdi. Sınırlarımıza dayanan insanları ölüme mahkûm edemezdik, geri o savaşın içine itemezdik. Biz, birilerinin yaptığı gibi Ege Denizinde botlarını şişleyip, çocukları soğuk sularda ölümüze mahkûm edemezdik. Sınırlarımızda Yunanistan’ın yaptığı gibi onları çırılçıplak soyup, öldürüp orada bırakamazdık. Bugün bize, “Gönderin, atın” diyorlar. Hayır, kardeşim hem insanlık hem de uluslararası hukukun emirleri, vicdan ve hukuki sorumluluğumuz neyse onu yerine getirerek, yapmak zorundaydık.”
“Olabildiğince Tedbirlerimizi Alıyoruz”
‘Türkiye bir göçmen cenneti olmasın diye elimizden gelen gayreti gösteriyoruz, göstereceğiz’ ifadelerinde bulunan Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü: “O yollarda kapılarımızı açtık, açmak zorundaydık. Sonrada her türlü tedbiri de aldık. Son 5 yıldır Türkiye’deki Suriyeli nüfusu hiç artmıyor. “Aklımızla alay mı ediyorsunuz, bu kadar doğururken nüfus niye artmıyor?” diyorlar. Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölgeleri onun için oluşturduk. 531 bin Suriyelinin ülkelerine dönmelerini sağladık. Sınırlarımızda entegre güvenlik sistemlerini çok iyi uygular hale geldik. Geçişlerini engelledik.”
“En huzurlu ülkeyiz”
Bakan yardımcısı Ersoy konuşmasının devamında ise; “Türkiye’nin güvenliği, huzurunu ve göçle mücadelesini İsviçre’de, Avrupa’nın göbeğinde yapmıyoruz. Biz, bütün sorunların kaynağı olan bir coğrafyanın tam ortasında ve hepsiyle sınırı olan bir bölgesinde yapıyoruz. Bin 300 kilometre sınırımızda devlet, devlet otoritesi bırakmadılar. PKK’ya komşu yaptılar. Afganistan, Pakistan, Bangladeş’in durumuna bakın. Bütün akışı durdurduk, son yıllarda aldığımız tedbirlerle kesinlikle hem gelen sayısında çok ciddi düşüş hem de yakalanan sayısında çok ciddi artışlar sağlar olduk. Çok yoğun bir mücadele ederek o süreci durdurduk. Güvenliğimize herhangi bir olumsuz etkisinin olmasını bütün bu çalışmalarla önledik. Ermenistan, İran, Irak, Suriye, Yunanistan bütün komşularımız PKK kamplarına ev sahipliği yaparken, her tarafımız sevgili Avrupalı dostlarımızın, Amerika’nın silahlandırdığı, eğittiği, donattığı binlerce teröristle, PKK, YPG ile çevrilmişken dosta güven, düşmana korku verircesine, inadına, herkese ve her şeye rağmen elhamdülillah arkadaşlarımızın çok büyük fedakârlık ve gayretleriyle, devletimizin kurum ve kuruluşlarıyla tam bir uyum ve koordinasyon içerisinde göçünden terörüne kadar verdiği ortak akla dayalı mücadeleyle terörün bütün unsurlarına karşı sağladığı kuvvet ve hâkimiyetle dünyanın en huzurlu ülkesiyiz. İddia ediyorum Hakkari, Şırnak, Diyarbakır dünyanın en güvenli şehirlerinden biri” ifadelerini kullandı.
Onay OZAN