ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

İsa'dan önce Erguvanlar beyaz mıydı?

Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut / Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi 

02 Haziran 2023 00:14
İsa'dan önce Erguvanlar beyaz mıydı?

Markos İncili'nde nakledilen rivayete bakılırsa Romalılar Hz. İsa'yı çarmıha germeden önce ona erguvan rengi bir elbise giydirmiş. Bir başka rivayete göre ise Hz. İsa'nın kendisine ihanet eden havarisi Yahuda İskariot kendisini erguvan ağacına asmış ve bu olaydan sonra aslında beyaz olan erguvan çiçekleri utançtan kızıllaşmaya başlamıştır.


İsa'dan önce erguvanlar beyaz mıydı?

Gün bitti. Ağaçta neş'e söndü.

Yaprak âteş oldu. Kuş da yâkut.

Yaprakla kuşun parıltısından

Havzın suyu erguvâna döndü

Ağaç, Ahmet Haşim

Eski bir rivayete göre, Yağfur isimli hükümdarın güzel kızı Haniçe, her gün sarayın penceresinden yolları gözler ve sevdiği delikanlıyı beklermiş. Bir gün kendisini görmek için gelen sevdiceği, sarayın karşısındaki çeşmeden su içerken hükümdarın adamları tarafından yakalanarak şehir surlarının dibinde acımasızca ateşe verilmiş. Gözlerinin önünde acımasızca yakılan sevdiğinin acısını dindirmek için çığlık çığlığa dışarı fırlayan Haniçe, çeşmenin başına koşarak avuçlarını su ile doldurmuş. Bu sırada gözlerinden akan iki damla yaş çeşmenin havuzuna düşünce, burada bulunan su kıpkırmızı kana kesmiş. Denir ki o vakte kadar kar gibi bembeyaz çiçekleri olan erguvanlar, o günden sonra kızıla çalan mor bir renge bürünmüşler ve o gün bu gündür de bu renkte açarlar, aşkı, masumiyeti, hüznü, asaleti ve sevdayı temsil ederlermiş.

Işık ağacı

Baklagiller (fabaceae) familyasına mensup çalı görünümlü ve bol tohumlu bir bitki olan erguvan (cercis siliquastrum), tek gövdeli bir ağaçtır. Kabukları koyu yeşil olup sürgünleri tazeyken kızıl kahverengiye çalan ağacına, kuşkusuz yoğun gün ışığına gereksinim duyması nedeniyle "ışık ağacı" da denir. Kerestesi çok güzel cila kabul ettiği için mobilya sanayiinde kaplama tahtası olarak kullanılır. Hemen her tür toprakta yetişse de narin ve işvelidir. Toprağını sevmesi gerekir. Kış aylarında oluşan dondan etkilenebilir. Nisan ayının sonu ile Mayıs ayının başında yalnızca birkaç haftalığına morumsu pembe renkte çiçek açar ve sonbahar mevsiminde fasulyeye benzeyen tohumlar bırakır. On metreye kadar boylanabilir. Toprağa azot bağlayan bir bitkidir ve güzün olgunlaşıp kış boyunca ağacının üzerinde kalan meyveleri fasulye görünümündedir.

Anavatanı Kuzey Amerika, Akdeniz, Balkanlar, Güney Avrupa ve Batı Asya olup ilk defa 1753 yılında İsveçli biyolog, botanikçi ve hekim Carl Linnaeus tarafından tanımlanarak Latincede kabuk ve kapsül gibi anlamlara gelen "siliqua" kelimesinden türetilen "siliquastrum" sözcüğüyle isimlendirilen erguvan, ülkemizde özellikle Akdeniz, Karadeniz, Marmara ve Ege bölgelerinde yaygındır. Özellikle kıyı bölgelerinde arz-ı endam eder. Budama dışında herhangi bir bakım gerektirmediği için kültürü kolaydır. Meyvesi çiğ olarak tüketilebilen erguvanın salatalara da ilave edilebildiğini not edelim.

İsmini mor renginden alıyor

Şamanların hastalıkları def etmek ve kötü ruhları kovmak için tarihin en eski dönemlerinden itibaren kullandıkları erguvanın ismi, Akad dilinde mor rengi ifade eden argamannu sözcüğünden gelmiş, Aramî diline argvana şeklinde geçmiştir. Araplar tarafından arcuvan, arguvan, zamzarik ve hazrik, İranlılar tarafından ise ergavan olarak isimlendirilen erguvan, bazı bölgelerde yude, urdun yahut Ürdün ağacı olarak bilinmektedir. Türkçemize evvela argavan şeklinde geçse de sonraları erguvana dönüşmüştür. Yine bazı Türk bölgelerinde deliboynuz, gelin yemişi, yemişen, selecek ve zazalak olarak da bilinir. Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig adlı eserinde kaydedilen on yedi çiçek arasında zikredilmiştir. Ayrıca erguvan ağacına İngilizlerin redbud ve Judas Tree, Almanların Judasbaum ve Fransızların ise Arbre de Juée dediklerini de belirtelim.

İhanet eden havari

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "İklimimizde gülden sonra bayramı yapılacak bir çiçek varsa, o da erguvandır" diyerek methettiği ve çiçek açışı baharın müjdesi olarak kabul edilen erguvanın kültür tarihi açısından da oldukça önemli olduğunu belirtelim. Markos İncili'nde nakledilen rivayete bakılırsa Romalılar Hz. İsa'yı çarmıha germeden önce ona erguvan rengi bir elbise giydirmiş, bir başka rivayete göre ise Hz. İsa'nın kendisine ihanet eden havarisi Yahuda İskariot kendisini erguvan ağacına asmış ve bu olaydan sonra aslında beyaz olan erguvan çiçekleri utançtan kızıllaşmaya başlamıştır. Yahuda'nın kendisini erguvan ağacına asması ile bir ilgisi var mıdır bilinmez, fakat Bizans İmparatorluğu'nda hükümdar dışında başka birinin iktidarı temsil eden erguvan rengini herhangi bir şekilde kullanmasının sert bir şekilde yasaklanarak bu yasağa uymayanlara ceza-i müeyyide uygulandığını ve bitkinin aynı zamanda Hıristiyanlık inancının simgesi olduğunu da biliyoruz. Yine Eski Mısır ve Roma'da asaletin ve ulaşılmazlığın sembolü olduğunu da.

Bahar aylarında İstanbul Boğazı'nı kendine has rengiyle mora boyayan erguvan, aynı zamanda Osmanlı başkenti Bursa'mızın da tarihî zenginliklerindendir. Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid'in damadı Emir Sultan'ın her yıl erguvan mevsiminde müritleri ile buluşmasıyla ortaya çıkan ve Evliya Çelebi tarafından Erguvan Faslı, Erguvan Cemiyeti ve Erguvan Bayramı olarak sözü edilen erguvan şenlikleri, 19. yüzyıla kadar adeta bir panayır havasında kutlanmaya devam etmiştir. Öte yandan erguvanın Dîvân şiirinin önemli motiflerinden biri olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. Birçok Dîvân şairimiz, beyitlerinde erguvandan söz etmiş, onun temsil ettiği değerleri şiirlerinde işlemişlerdir.

Sağlığa faydaları

Mor çiçekleriyle dikkat çeken Erguvan, Osmanlı zamanında bağışıklık sistemini güçlendirmek için şerbeti yapılarak da tüketiliyordu. Erguvan çiçeğinin vücuda faydaları ise şu şekilde;

-Erguvan ağacının yapraklarını kuruttuktan sonra bitki çayı şeklinde tüketildiğinde, vücuttaki zararlı maddelerin atılmasına yardım eder ve idrar sökücü özelliğe sahiptir.

Yetiştiği ortamın havasını temizler, sindirim sistemini düzenler, kas ve romatizma ağrılarına iyi gelir, azotu tutarak, çevresindeki bitkilerin kullan yardımcı olur, bağışıklığı güçlendirir, mevsimsel griplere karşı korur. Erguvan çayının düzenli tüketilmesi, bol bol idrar ve terleme ile vücuda zararlı maddelerin atılmasına fayda sağlamaktadır. Hazmı kolaylaştırarak sindirim sistemine iyi gelir ve bu sebeple ishal tedavisinde de kullanılır. Aynı zamanda kas ağrıları ve romatizma ağrılarına iyi gelmektedir.

Erguvan ağacı, birçok kültürün geleneksel tıbbında ve modern tıpta da önemli bir yere sahip. Şamanlar erguvanı bazı hastalıkların tedavisinde kullanmışlardır.

Tarih boyunca geleneksel Çin tıbbında erguvan ağacının kabuğu antiseptik olarak kullanılmış. Yine meme kanseri hücre dizisindeki DNA hücre döngüsü (proliferasyon) ve anti mikrobiyal etkisi olduğu yapılan bilimsel bir çalışmada gösterilmiştir (Avrupa Tamamlayıcı Tıp dergisinde / Johnny Amer).

Capital Naturalist da yayınlanan bir blogda erguvanın ve ağacının ABD'li Kızılderili yerliler tarafından günlük hayatta birçok işlevde kullanıldığına yer veriliyor. Alabama kabileleri bu ağacın köklerinden soğuk sıkım yöntemiyle bir özüt elde ediyor ve bunu ateş düşürücü olarak kullanıyor. Delaware ve Oklahoma yerlilerinin ise bu çiçeği hem ateş düşürücü olarak hem de kusmayı sağlayan pürgatif bir ilaç olarak kullandığı belirtiliyor. ABD Tarım Bakanlığı Doğal Kaynakları Koruma Servisi'nin internet sitesinde Amerikalı yerlilerin ayrıca erguvan ağacı kabuğunu boğmaca tedavisinde de kullandığı kaydediliyor. Erguvan aynı zamanda damarları daraltıcı ve kanamayı durdurucu bir özelliğe sahip. Ateş düşürme, dizanteri ve ishal tedavisinde kullanılıyor. Boğmaca ve tıkanıklık da dahil olmak üzere erguvanın göğüsten kaynaklanan şikayetlere iyi geldiği biliniyor.

Yerli inanışa göre yakılmış ağacının külü vücutta kıl çıkmayan bir yere sürülürse, kıl bitirir, ellere yakılırsa kınadan daha güzel parlak olurmuş...

Erguvan şerbeti

İstanbul Sultanahmet'te bulunan restoranında Şef Recep İncecik Beyefendi'den aldığım erguvan şerbeti tarifi ile bitirmek istiyorum...

Topladığımız erguvan çiçeklerini önce serip biraz beklettikten sonra bol soğuk suyla yıkayıp iyice süzdürelim. Çiçekleri taş havanda dövüp ezelim. Sonra ezilen erguvan çiçeklerini toz şekerle iyice ovalım. Rengini ve tadını verinceye kadar, ara ara karıştırarak 4-5 gün bekletelim. Şeker ve suyu damak tadımıza göre ayarlayıp servis edelim. İçine şeker dışında bal veya şeker hastaları için tarçın ve/veya bitkisel şeker eklenebilir. Biraz mayhoş olsun isterseniz limon da ilave edebilirsiniz.

Ayrıca erguvanın salatasının da lezzetli ve faydalı olduğunu buraya not edelim.

[email protected]

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.