Darende’de Unutulmuş Bir Roma Mozolesi: Ozan Anıtı
Haber, 18 Kasım 2023 14:01Araştırma: Mustafa Kaan Sağ ve Kemal Kutgün Eyüpgiller
Varlıklı Romalılar, Erken İmparatorluk Dönemi’nde kendileri, aileleri ve köleleri için mezar yapıları yaptırmıştır. Gösterişli definler için urnalar (kül kapları) kullanılmış ya da kabartmalı mezar stelleri yapılmıştır. Et yiyen manasına gelen sarkofaj (lahit) ancak az sayıda kişinin yaptırabildiği mezarlarken lahitlerin anıtsal boyuttaki versiyonları olan mozoleler çok özel kişiler için nadiren inşa edilmiştir. Günümüzde Ozan Anıtı olarak adlandırılan tek hacimli anıt mezar, Helenistik dönemden itibaren Anadolu’da yaygınlaşmaya başlayan Yunan tapınağı formundaki mozole geleneğinin bir devamı olarak karşımıza çıkmaktadır. “Ölüyü tanrılaştırmak, yüceltmek, kahramanlık seviyesine çıkarmak, ölümsüzleştirmek, şan ve şeref sahibi yapmak” bu tip mezarların yapılış amaçlarından bazılarıdır.
Ozan anıtı, günümüzde Malatya İli, Darende İlçesi, Ozan Köyü’nde 154 ada, 20 parselde, köyün çeperinde, kayısı bahçeleri içerisinde yer almaktadır. Yapının üzerinde yazıt bulunmadığı gibi, yapı hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgiye de rastlanmamıştır. Dolayısıyla yapının inşa tarihi ve banisi hakkında kesin bir kanıya varmak olası değildir. Yapım tekniği, üslubu ve dekoratif öğelerin niteliği göz önünde tutularak anıtın Roma İmparatorluk dönemine ait olduğu ve kabaca M.S. 2. yüzyıla tarihlendiği görülmektedir. Nitekim başlangıçta basit çadır kamplarına sahip olan Samosata, Zeugma ve Dura Europos’un yanı sıra Fırat Nehir hattının önemli geçitlerinden biri olan Melitene, M.S. 2. yüzyıldan itibaren Roma İmparatorluğu tarafından Part İmparatorluğu’na karşı bir lejyon şehri hâline getirilmiştir.
Yunan tapınağı formundaki mozole geleneğinin ilk örneklerinden biri, Ksantos’taki (Xanthos) Nereidler Anıtı’dır (M.Ö. 400-380). Nereidler Anıtı, dikdörtgen ve yüksek bir podyum üzerinde İyon düzeninde bir tapınak formuna sahiptir. Benzer şekilde Ozan Anıtı da İyon düzeninde bir tapınak formunda tasarlanmıştır. Ancak Roma tapınaklarında da yaygın olarak görülen yüksek podyum kullanımının aksine Ozan Anıtı’nda podyum kullanılmamıştır. Yapının yerden yüksekliği yaklaşık 6,5 metredir. Batı cephesinde yer alan giriş kapısı, kapı üzerindeki tepe penceresi ve doğu cephesindeki tepe penceresi dışında tüm cepheleri özdeştir. Cephelerde bir yapı kaidesi ya da stilobat üzerinde yükselen dört adet İyon sütunu ve üstlerinde yine İyon düzeninde bir saçaklık yer almaktadır. Bu saçaklık üç fasyalı bir arşitrav, düz bir friz ve kornişten oluşmaktadır.
Cephedeki sütunlardan köşede bulunanlar 3/4 sütun, ortada bulunanlar ise yarım sütundur. Cephelerine taşıyıcı özelliği olmayan yarım sütun yerleştirilmiş bu tip tapınaklar, Antik Yunan döneminden itibaren kullanılmış ve pseudoperipteros olarak adlandırılmıştır. Yalancı peripteros anlamına gelen bu tipte, tapınağı çevreleyen yarım sütunlar yapının peripteros olduğu, yani dört tarafı serbest sütunla çevrilmiş olduğu izlenimini vermektedir. Sütunların arasında her cephede simetrik olarak yerleştirilmiş üç adet küçük niş bulunmaktadır. Bu nişler yerden yaklaşık 4 metre yükseklikte ve saçaklığa yakın bir biçimde konumlandırılmıştır. Nişlerin çerçevelerine iki adet sütunla taşınmış kemer formu verilirken nişlerin hemen altında aşağı doğru sarkmış kalın girland rölyefleri yerleştirilmiştir. Bu nişlerden batı ve doğu cephelerinde ortada bulunanlar pencere fonksiyonu görecek şekilde açılmış ve çerçeveleri dikdörtgen formunda tasarlanmıştır.
Girlandlar (askı-çelenkler) Roma dönemi lahitlerinde insan ve hayvan figürlerinin yanı sıra en sık kullanılan süslerdir. Bu süslerin anlamını açıklayan yazılı kaynaklar bulunmamaktadır. Söz konusu çelenkler çoğunlukla çiçek, meyve, defne, meşe, sarmaşık yaprağı ve çam kozalağı gibi bitkisel elemanların bir araya getirilerek kurdeleler ile sarılması sonucu oluşturulmuştur. Girlandlı süslemelerin Roma dönemindeki ilk örnekleri M.S. 1. ve 2. yüzyılda üretilen mezar sunaklarıyla kül urnalarında görülmektedir. Girlandlı lahitler ise 2. yüzyılın başlarında ortaya çıkmış, ortalarında yaygınlaşmış ve aynı yüzyıl sonlarında yaygın kullanımını kaybetmeye başlamıştır. Roma İmparatorluğu Kapadokya Eyaleti sınırları içerisinde bulunan ve bir kısmı girlandlı olan lahitler de çoğunlukla 2. yüzyılın sonlarına tarihlenmektedir.
Aslında girland motifi, Roma döneminden önce kare veya daire biçimli bir taban üstünde yükselen sunakların süslenmesinde kullanılmıştır. Helenistik dönem girlandları, sadece yapraklardan yapılmış olup incedirler, ortalarında kalınlaşmazlar ve aşağıya doğru sarkmazlar. Roma İmparatorluk dönemi girlandları ise ortalarında kalınlaşır ve aşağıya doğru sarkarlar. Bu bilgiler ışığında Ozan Anıtı’nda karşılaşılan girlandların Roma Dönemi’ne ait olduğu ve kabaca M.S. 2. yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca girland ve üzerlerindeki nişler, anıt mezarın yapıldığı kişiye ithafen dönem dönem adak adandığını ve bu adakların nişlere yerleştirildiğini düşündürmektedir.
Yapının genelinde taşlarda yüzey kaybı bulunmakta, yer yer strüktürel hasarlar da görülmektedir. Yapının en büyük problemi cephelerde köşe taşlarında görülen kopmalar ile yapı kaide ve temelindeki eksik taşlardır. Yapının çevresinde zemin kotu düşürülmüş, anıtın temelleri açığa çıkmıştır. Bu eksiklikler nedeniyle duvarların taşıyıcılık özelliği zayıflamış, beden duvarından ayrılmalar meydana gelmiştir. Yapının üst örtüsündeki eksiklikler de yapıyı olumsuz etkilemektedir. Kimi yerde arşitrav ve korniş arası bölge yok olmuştur. Üst örtüdeki bitki oluşumu da yapıda dış kütlede görülen önemli bozulmalardandır. Üst kaplama büyük ölçüde yok olmuş ve anıtın üst örtüsü düz çatı hâlini almıştır.
İç mekânın genelinde yüzey kirliliği hâkimdir. Yapının güney duvarında kesme taş yüzey sonradan oyularak mihrap benzeri bir niş oluşturulmuştur. Kesme taş yüzeylerde kısmi derin oyuklar bulunmakta, taşların bir kısmında da yüzeysel aşınma görülmektedir. Tavan yüzeyinde tonoz üzengi/başlangıç kotundan itibaren yoğun bir karbon tabakası/yüzey kirliliği ile bazı bölümlerde nem ve buna bağlı tuzlanma görülmektedir. İç mekân döşeme kaplaması kısmen yok olmuş, kısmen toprak dolgunun altında kalmıştır.
Ozan Mezar Anıtı, büyük ölçüde fiziksel bütünlüğünü koruyarak günümüze ulaşmıştır. Restitüsyon çizimleri, yapı üzerindeki mevcut izler ve benzer dönem yapıları incelenerek hazırlanmıştır. 20. yüzyılın başlarında Anadolu’yu gezerek pek çok tarihi eseri tespit eden Gertrude Bell’in Anadolu’da fotoğrafladığı binalar arasında Ozan Anıtı da yer almaktadır. Bu fotoğraflardan anlaşıldığı üzere, yapıdaki bozulmaların büyük bir bölümü fotoğrafların çekildiği tarihte de mevcuttur. Yapının kare formu ve birbirini tekrar eden cephelerden oluşması, eksik yapısal detay ve motiflerin tamamlanmasında kolaylık sağlamıştır. Cephelerde görülen büyük boyutlu detay ve malzeme eksiklikleri, yapı üzerindeki diğer elemanlar incelenerek tamamlanmıştır. Anıtın restorasyon projesi büyük ölçüde restitüsyona dayalı olarak hazırlanmış; yapının en doğru şekilde ayakta tutulabilmesi ve geleceğe aktarılabilmesi için gerekli müdahaleler belirlenmiştir.
Ozan Mezar Anıtı, Roma dönemi anıtsal mezar yapılarının günümüze iyi durumda ulaşmış seçkin örneklerinden biridir. Bu özelliğine karşın yapı gözden kaçırılmış, tarihi ve mimari özellikleri üzerine herhangi bir çalışma yakın geçmişe dek yapılmadığı gibi onarımı da gündeme gelmemiştir. Yapıya ait rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri, ilgili Koruma Bölge Kurulunca onaylanmış olup, restorasyon projesinin uygulama aşamasına geçilmesi beklenmektedir. Anadolu’nun zengin kültürel mirasının bu denli önemli bir örneğinin özenli bir restorasyon sürecinin ardından bölgenin kültür turizmine önemli bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Araştırma: Mustafa Kaan Sağ, Kemal Kutgün Eyüpgiller
Haber, 18 Kasım 2023 14:01
Yorumlar (0)