Antik Semsûr (Adıyaman) sınırları içinde yer alan ve ağırlıklı olarak Orta Fırat bölgesinde bulunan Komagenne Krallığı'na ait kalıntılarla ilgili dünya ölçeğinde çok önemli araştırmalar yapıldı. Cilt cilt kitaplar yazıldı, raporlar hazırlandı.
2 bin yıllık geçmişin kapısı aralandı ve bunun sonucu olarak dünya genelinde bir ilgi uyandığını söylemek mümkün.
İnsanlığın ilgisini çeken 2 bin yıllık kalıntılar oldukça geniş bir alanda bulunsa da asıl dikkatleri çeken, Komagenne Krallığı'nın anıtsal heykellerinin yer aldığı Nemrut Dağı'nın zirvesinde bulunan anıtsal kült merkezidir.
2 bin 150 metrelik bir yükselti olan Nemrut Dağı'nın zirvesinde bulunan benzersiz anıtsal kült merkez, 1881 yılında keşfedildikten sonra onlarca araştırmacı burayı çalıştı ve benzersiz alanın gizeminin peşine düştü.
Dağın doğu, batı ve kuzey teraslarında yer alan anıtsal heykeller ve 50 metre yüksekliği olan insan yapımı Tümülüs'ün sırrını çözmek için uzun yıllar sürecek çalışmalar yapıldı.
Kimi araştırmacı arkeolojik kazılar yaptı, kimisi heykellerinin yapılış hikayesinin peşine düştü, kimisi de Kommagene Kralı I. Antiochos'un mezarını ortaya çıkarmaya çalıştı. Her biri ayrı bir gerçekliği ortaya çıkardı, arkeolojik tartışmalara ışık oldu.
Bu araştırmacıların içerisinde en dikkat çekici olan hiç kuşku yok ki Nemrut'un tarihsel geçmişini önemli bir oranda aydınlatan, yıkıldıktan sonra toprak altında kalan kısımlarını açığa çıkarmasıyla tanınan Amerikalı kadın arkeolog Theresa Goell'dir.
Arkeolog Goell, 31 yıl boyunca Nemrut Dağı'nda bulunan kalıntılar üzerinde araştırmalar yapar, her taşına dokunur, gözden kaçanları ortaya çıkarır.
Kazılar sırasında ortaya çıkan kitabeleri büyük bir heyecanla çözmeye çalışır, uzmanlardan destek alır. Ve bunun sonucu olarak anıtsal mezar hakkında bazı bilgilere ulaşır.
Kral I. Antiochos'un yazdırdığı kitabelerde bahsettiği anıtsal mezarın insan yapımı Tümülüs'ün altında olduğuna inanarak, mezar alanına ulaşmaya çalışır.
İnsanüstü bir çalışma hırsıyla anıtsal mezarı ortaya çıkarmak için akıl almaz yöntemler dener. Kuş uçmaz, kervan geçmez dağın zirvesine katır sırtında malzemeleri taşıtır.
Buna rağmen mezar odasına ulaşamaz ama Komialara ait kalıntıları dünyaya büyük oranda tanıtmayı başarır.
Peki, kimdir bu sıradışı arkeolog?
"Theresa Bathsheba Goell, Rusya'dan ABD'ye göç etmiş orta halli bir Yahudi ailenin çocuğu olup 17 Temmuz 1901 yılında New York'ta doğar. Brooklyn'de büyür, liseye kadar burada okur. Daha sonra Harvard Üniversitesi'ne bağlı Radcliffe Koleji'nde yükseköğrenim okumaya başlar. New York ve Columbia üniversitelerinde eğitim alır, 1923 yıllarında eğitimini tamamlar.
Goell, henüz üniversitedeyken kısmi ama kalıcı olan işitme kaybına uğrar. Bu durum kendisini yolundan alıkoyamaz, durumunu öğrendikten hemen sonra 'dudak okuma' tekniklerini öğrenip sorunun üstesinden gelerek, yoluna devam eder.
Okulundan mezun olduktan sonra 1926 yılında İngiltere'ye göç ederek, Cambridge Üniversitesine sanat tarihi, mimarlık ve arkeoloji alanda eğitimlerine devam eder, 1933'de lisans diplomasını alır. Mezun olduğu gibi Amerikan Doğu Araştırmaları Okulları adına alan çalışmaları yapmak üzere Filistin'e gider. O tarihte henüz İsrail Devleti kurulmamıştır.
Goell, Tel Aviv, Hayfa ve Kudüs gibi şehirlerde 200'den fazla binanın mimari çizimini üstlenir. Çalışma sözleşmesinde sadece arkeolojik saha çalışması yapmak değil, buna bağlı olarak modern tarzda mimari tasarımlar yapmak da vardır.
Buradaki çalışmalardan sonra, 1935 yılında New York'a döner. İlk saha çalışması deneyiminde, arkeoloji için gerekli olan çizim becerisinin eksik olduğunu fark eder ve bu eksikliği gidermek üzere New York Üniversitesi Uygulamalı Güzel Sanatlar Okulunda çalışmaya başlar." 1
"1938'de New York Güzel Sanatlar Enstitüsü'ne kaydolup, yüksek lisans eğitimi alır. Tezin konusu bugün Orta Suriye'de bulunan 'Antik Palmira'daki Heykellerle Yakındoğu Roma Heykelleri Arasındaki İlişki' üzerinedir.
Goell, yüksek lisans çalışmalarına devam ederken danışman hocası, bundan sonraki hayatının tamamını değiştirecek olan bir öneride bulunarak, Komagenne ile ilgilenmesini ister.
Bu arada Hitler fırtınası Avrupa'nın sınırlarını aşıp hızla dünyaya yayılmaktadır. Goell, bu vesileyle hayatının seyahatini erteleyip ABD ordusunun hizmetinde çalışmaya başlar.
Ordudaki işi çizim ve sanatla ilgilidir ve geçicidir. Dünyayı kasıp kavuran savaş, Goell'in akademik çalışmalarına da sekte vurmuştur.
Yeniden başlaması için savaşın bitmesi ve ortalığın sakinleşmesi gerekecektir..." 2
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bir Amerikan üniversitesi, Tarsus'ta başlattığı kazılara yönetici asistanlığı yapması için Goell'e teklifte bulunur.
Goell teklifi kabul edip, 1946 yılının yaz sezonunda ilk profesyonel arkeolojik saha çalışması için Tarsus'a gelir.
Goell, Tarsus'ta çalışmaya devam ederken, üniversitedeki danışman hocasının tavsiyesine uyarak 1947 yazında Tarsus'tan Nemrut Dağı'na bir ziyaret gerçekleştirir.
Bir dağ silsilesinin yüksek tepesine konulmuş bu kutsal alanın Goell'de yarattığı heyecan kısa zamanda keşif tutkusuna dönüşür.
İnsanüstü bir kuvvet tarafından yapılmış gibi, o mükemmel ve devasa heykellerin mistik sırrını çözmek, bu işe adanmış koca bir ömrün bundan sonraki biricik amacı olacaktır.
Nemrut'un zirvesinde kazı yapmayı aklına koyan Goell, çalışma sahasını etüt etmek amacıyla 1951'de bir gezi daha yapıp kesin kararını verir.
Nemrut'ta arkeolojik çalışma yapacak, bunun için para ve çalışma ekibi kurma arayışına girişecektir.
Bayan Goell, çalışmaları için bir vakıf (Bollingen Vakfı) ve National Geographic topluğundan fon desteği alır.
Verilen desteğin bir kısmıyla donanımını temin edip Türkiye'ye gönderir. Söz konusu donanım öyle sıradan araç gereçler değildir.
Kamp çadırından el arabasına, kazma-küreğinden insan sırtında taşınabilir muhtelif manuel vinçlere kadar mevcut olan tonlarca ağırlıktaki malzemenin tamamı Amerika ve Avrupa menşeli olup son derece pahalı malzemelerdir.
Malzeme, uygun mekânlarda depolanır. İhtiyaç durumuna göre, eşeklerin ve katırların sırtına vurularak, yaklaşık dört-beş saat süren dik ve yer yer sarp kayalık olan zorlu patika yoldan Nemrut'un tepesine nakledilir. Kazı sezonu bittikten sonra aynı işlem dönüş için tekrarlanır.
"Eski çağ sanatı ve tarihi üzerine de eğitimli olan Goell, 1939'dan itibaren Nemrut'la ilgilenir. Puchstein ve Humann'ın kitabını okuduktan sonra Nemrut merakı iyice artar. 1947 Temmuz'unda, ilk kez yolculuk yapmaya karar verir ve bölgeye gelir.1953 yılında, 52 yaşında ve işitme yeteneğini yitirmekteyken Nemrut'a çıkar.
Bölge halkının dışında Nemrut'a çıkan ilk kadındır. Ayrıca Amerikan Doğu Araştırma Okulu'nun sponsorluğunda, Türkiye'nin doğusunda bir kazıya liderlik eden ilk kadın arkeolog olur. Goell ile birlikte çalışan, eski çağ tarihçisi Frederich Karl Dörner, II. Dünya Savaşı'nın ardından 1951 yılında, Kommagene ve özellikle Nemrut Dağı ile ilgili gerekli çalışmaları tanımlamak amacıyla tekrar bölgeye gelir. Dörner'in önceliği Kâhta Çayı kıyısındaki Arsemia'da kazı yapmak olmakla birlikte Nemrut'a ilgisi de devam etmektedir.
Antiochos'un babası Mithradates Kalinikos'un Kahta Çayı üzerindeki Arsemia'daki mezar anıtını keşfeder. Sonra Goell ile birlikte kazı yapmaya başlarlar. Biri mimaride diğeri yazıtlarda birbirine yararlı olur. Goell, ilk yıllarda daha çok kazı ve belgeleme çalışmalarına ağırlık verirken, 1954-56 arasında Antiochos'un mezarını bulmak için tümülüste kazılar yapar ancak bunlar sonuçsuz kalır.
1984 Nemrut'taki son yılı olur. 84 yaşında, ölümüne dek Nemrut'la ilgili bazı makaleler dışında araştırmalarının yayınlanma fırsatını pek elde edemeyen Goell, 1983'te Donald H. Sanders'den kazı çalışmalarını derlemesini ister. Sanders'in 13 yıllık uğraşı sonucunda, Goell'in çalışmaları, 1996 yılında, oldukça kapsamlı olarak, iki cilt halinde, 'Nemrud Dağı: The Hierothesion of Antiochus I of Commagene' adıyla, basılır." 3
Amerikalı kadın arkeolog olan Goell ömrünün büyük kısmını Nemrut Dağı'nın zirvesinde bulunan devasa heykelleri araştırmakla geçirir. Tam 31 yıl boyunca araştırır, I. Anticios'un mezarına ulaşmaya çalışır.
Bunun için dağın başında çadırda bir hayat yürütür. Kahta ve çevre köylerde yerel halkın geleneklerine göre yaşar ve Kürtçeyi öğrenir. Bu nedenle halk arasında "Nemrut'un Kraliçesi" adını alır. Nemrut çevresini adım adım gezer, bütün ayrıntıları kayıt altına alır.
Nemrut Dağı'ndaki anıtsal kült merkezini ve Kamiaların Kutsal Alanını Amerika gündemine taşır. 1985 yılında ölünceye kadar ilgisini sürdürür ve öldüğünde ise ilginç bir vasiyet bırakır.
Vasiyetinde cesedinin yakılarak küllerinin, birlikte çalıştığı Yusuf Aydın tarafından Tümülüs'ün zirvesinden savrulmasını istemiştir.
Ailesi vasiyetine sadık davranır. Cesedi yakar ve küllerini Nemrut Dağı'nda savrulmak üzere saklar. Nemrut Dağı'na gelen Goell'ın yeğenleri uzun yıllar önce birlikte çalışan Yusuf Aydın'ı Pütürge'ye bağlı köyünde bularak, vasiyetinin yerine getirilmesi için durumu anlatırlar.
Yusuf Aydın şaşırır ve dediklerini yapar. Külleri Tümülüs'ün en zirvesinden Fırat Vadisine yani antik Komagenne topraklarına savurur.
Bir anlamıyla Nemrut Dağı'na aşık olan Theresa Goell'de amacına ulaşmasa da, külleri bütün Nemrut'la buluşur.