Alişan Hayırlı
Var mı itirazı olan?
07 Ocak 2024 15:2127 Ekim 2016 tarihinde Büyükdoğu sevdalısı, Tecdeli hemşerim, çok kıymetli dostum Yusuf Memur kardeşimle, Memleketimizin gözbebeği, bir zamanlar adına şiirler yazılmış, çocukluğumuzun geçtiği, meyve diyarı, Malatya öz kültürünün doğup yeşerdiği beldelerden biri olan Tecde’de birlikte unutulmaz bir gezi düzenlemiştik.
O gün, yani tam yedi yıl evvel Tecde’nin bir ucundan girip öteki ucundan çıkmış, eski komşuları ziyaret etmiş, kahvehanelerde oturup sohbetler yapmış, artık kıyıda köşe kalmış bahçeler arasında gezerken eski anılarımızı tazelemiş, bu geziyi yaparken kâh hüzünlenmiş, kâh gülmüş, kâh ağlamıştık.
Doyumsuz ve tadı damağımızda kalan bir geziydi.
Diyeceksiniz ki, “Bize ne, iki kişi bir olmuş kendi memleketinizi gezmişsiniz, bizi ne ilgilendirir, bunun makaleye konu olacak kadar ne önemi var?”
Haklısınız.
Ama desem ki Malatya kültürü, yaşam adetleri, meyve bahçeleri, eski evleriyle buram buram Malatya kokan bu beldenin betonlaşmasına, apartmanlarla işgal edilmesine karşı çıkan, Tecde’nin katillerine kahramanca direnen 2-3 kişiden birinin Yusuf Memur olduğunu söylesem, o zaman da yine der misiniz, “Bize ne?”
Demezsiniz.
O iki üç kişiden biri Rahmetli Hayrettin Abacı, diğeri de Yusuf Memur… Kendimi saymıyorum, ayıp olur, kendini beğenmişlik olur diye…
Yedi yıl önceki gezimize gidelim…
Yusuf Memur’la geziyoruz… Bir kahvehaneye girdik, eski komşularla oturduk çay içiyoruz, konu yine geldi çattı, “Bahçelerimizi ve arsalarımızı satıp apartman yapmaya…”
Yusuf Memur hemen atıldı, “Ben” dedi, ”Canımla kanımla baba yadigârı evimi savunacağım, asla evimizi yıktırmayacağım, arsamızı ve bahçemizi imara açtırmayacağım, tek başıma da kalsam bu kutsal mücadeleden asla taviz vermeyeceğim”
Tecdeli komşularımız nerdeyse bizi dövecekti. (O kişiler kendilerini bilir, şimdi hepsinin ya evi yıkıldı ya da hasarlı, nerdeyse altında kalacaklardı) “Bizim tuzumuz kuruymuş, eee, bırakmıyormuşuz ki, kendileri de güzelce bir apartman dairesinde otursunlar”
Aslında Yusuf abiyle ben Donkişotluk yapıyorduk, arı kovasına çomak sokuyorduk, eski evlerinin yerini müteahhitlere verince, hepsinin arsa sahibi olarak 4-5 tane evi olacaktı. Biz neden engel oluyorduk, biz Tecdeliler’in düşmanı mıydık?
Bize o gözle bakıyorlardı, o gün kimin dükkânına gitsek, kiminle oturup kalksak bize hain gözüyle bakıyorlardı. Fitne fesat sokmaya gelmiştik!
Aslında biz Yusuf Memur ile birlikte bu katliama, Tecde, Çilesiz, Barguzu gibi bağ köylerinin imara açılmasına, ileride deprem olur altında kalırsınız diye değil, Allah da biliyor ki, bu düşünceyle değil, başka gerekçelerle karşı çıktık.
“Yapmayın etmeyin, bu beldeleri imara açmayın, arsalarınızı satıp beton binalara mahkûm olmayın, bu güzelliği bozmayın, bu yeşili kurutmayın, bu kültürü yok etmeyin, ata yadigârı geleneklerimizi kaybetmeyin, dedelerimizin tarihi ve mimarı mirasını yıkmayın, mazimizi betona gömmeyin, Malatya’nın kadim tarihine ihanet etmeyin” diye uyardık komşularımızı, Malatya’nın yönetici ve siyasetçilerini… Yoksa deprem olacak hepiniz altına kalacaksınız diye değil… (Nerden bilelim, biz müneccim miyiz?)
Ama farkında olmadan, demek ki bizi Allah konuşturmuş, bu katliamın bedeli daha da, bizim düşündüğümüzden ağır oldu. Biz o kadar haklı çıkmışız ki, (Keşke haklı çıkmaz olaydık, deprem olmayaydı, kimse ölmeyeydi, evlerimiz yıkılmayaydı da) sadece bizim Tecde eski kültürüyle yok olmasın derken, neyse ki, yeni kurulan beton şehir bile yok olacakmış…
Bizim bu tarihteki gezimizden birkaç yıl sonra, Yusuf Memur’un da evinin bulunduğu ada parseli imara açmak ve apartman yapmak için harekete geçmişler, fakat Yusuf Memur razı olmadığı için, şimdi Tecde’nin merkezindeki bu ada parsel kurtulmuş, yüzlerce binanın yapılmasına engel olmuş, bu da Yusuf Memur’un azimli ve kararlı duruşu sayesinde… Yoksa kim bilir, kaç bina daha yıkılacak kimler ne kadar depremzede olacaktı.
Nitekim o tarihte Yusuf Memur’un yanına gitmişler ikna etmek için… İkna olmayı bırakın Yusuf Memur çılgına dönmüş, o gün komşuları aracılığıyla müteahhitlere ültimatom gibi bir mesaj göndermiş, “Ben cezaevinde yatmaya alışmışım, ölümü göze alan varsa, benim evimin bulunduğu yere apartman yapsın!”
İşte bu yürekli duruş sayesinde, hiçbir müteahhit ihaleyi almaya yanaşmadığı için o bölge betonlaşmadan kurtulmuş…
Şimdi nereye geleceğim?
Kaç tane çıktı koca Malatya’da Yusuf Memur gibi yiğit?
Hiç!
Bakıyorum şimdi, 6 Şubat’tan sonra herkes bülbül kesildi, eski evini yıkıp parselini müteahhitlere satmak için yarış edenler, ortalığa düşmüş, hesap soruyor yetkililere:
Niye Tecde’yi, Barguzu’yu, Çilesiz’i imara açmışlar, neden yüksek binalara izin vermişler, neden altına dükkân yapmışlar, neden neden neden? Hesap verin hesap!
6 Şubat’tan önce neredeydiniz? Biz sizinle kahve köşelerinde tartışırken, bizi neden dövmeye kalktınız?
Hepsi deprem uzmanı kesildi, bu beton binalar bu zeminlere yapılırken, (O zaman köşe oluyorlardı tabi), hangi yetkili sizin arsanızı silah zoruyla imara açtı? Tamam, yetkililer suçlu, siz tekniği ve yasayı bilmek zorunda değilsiniz, peki sizin hiç mi suçunuz yok, siz pür-ü pak mısınız? Bu felaketler başımıza gelmeden yıllar önce sizi uyaran Yusuf Memur’ları, Hayrettin Abacı’ları neden aforoz ettiniz? (Kendimi saymıyorum, ayıp olur diye, kendi kendini övüyor dersiniz)
Bugün eğer 6 Şubat asrın felaketinin hesabını soracak birileri varsa onlar, Rahmetli Hayrettin Abacı (Tabi mezarından kalkıp gelebilirse, yoksa ahirette kesin soracak), diğeri Yusuf Memur’dur. (Bir başkası da benim ama söylemiyorum, dersiniz ki, nedir bu adamdaki kibir gurur diye… O yüzden sesim çıkmıyor) En çok ve tek konuşmaya bunların hakkı var. Çünkü bu iki kahraman imara, ranta, lüks evlere, zenginliğe, paraya rest çektiler!
Dediler ki, “Biz tarihimizi, şerefimizi, eski otantik evlerimizi, bahçelerimizi, Allah’ın bize verdiği bu güzelliği, tabiatımızı, ağaçlarımızı, kuşlarımızı, karıncalarımızı… hasılı maddi ve manevi değerlerimizi satmayız!”
Olay bu… Var mı itirazı olan?
Yorumlar (0)
Yazarın Diğer Yazıları
Bir edebiyat çocuğu: 'Vınnık Cegeti'
11 Ekim 2024 15:21
Malatya’da alıç mevsimi başladı
29 Eylul 2024 15:21
Ah Gündüzbey’im ah!
23 Eylul 2024 15:21
İstanbul’da kalender bir esnaf: Pala Dayı
30 Ağustos 2024 15:21
Dağ dağa kavuşmaz insan insana kavuşur: 40 yıl sonra gelen tarihi buluşma
15 Temmuz 2024 15:21
Basak Köyü’nde bir aşk hikâyesi…
21 Haziran 2024 15:21
Bir tarihi konak, bir tarihi adam
29 Nisan 2024 15:21
Hamido neden şehit edildi?
21 Nisan 2024 15:21
Nerede o annemin yaptığı bilikler!
12 Şubat 2024 15:21
Bana eski şehrimi verin, yenisi sizin olsun
26 Ocak 2024 15:21
Sandıktan çıkan bir fotoğraf
27 Aralık 2023 15:21
Sancımız hafif mi, orta mı, ağır mı?
17 Aralık 2023 15:21
Hasta oldum
13 Aralık 2023 15:21
Bir yangının külünü yeniden yakmayın!
09 Ağustos 2023 15:21
Verçenik Yaylası Kaçkar Dağlarında bir Malatyalı
06 Ağustos 2023 15:21
Şavşat Karagöl ve Tuğra Otel
02 Haziran 2023 15:21
Bilmezdik
13 Nisan 2023 15:21
Altaylar’dan Banazı’ya halı ve kilim sanatımız
03 Şubat 2023 15:21