Selami Yücel
DEMİRYOLU İLE SEYAHAT ANKARA’DAN MALATYA’YA SEYAHAT
29 Ocak 2025 01:10Benim dönemimde Malatya Turan Emeksiz Lisesi öğrencileri çok başarılı idi. Sınıfımdan mezun olanların hemen hemen hepsi yüksek okula kapak attılar. Zamanımızda Malatya’da test kitabı diye bir şey yoktu dershane de. Kendi kendimize yani picine ders çalışıyorduk. Zaman zaman da hocalarımız dersten arta zamanlarda bizlere hizmet vermeye çalışıyorlardı. Çok önemli hocalarımız vardı Rasim Yörük; Fizikçi Talat Hoca, Coğrafyacı İclal Dündar gibi.
O zamanlar test imtihanı da yeni çıkmıştı. Zekâ testi diye bir şey çıkarmışlardı. İlk defa test sorularını ben Üniversite sınavlarında gördüm. Bir şeyler karaladım işte. İki Okulu kazanmışım Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini ve Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Coğrafya Antropoloji bölümünü.
Telefon falan nahak getire. Babam Rahmetli Cemal Yücel’e telgraf çektim. Kaydımı nereye yaptırayım diye. Cevap geldi: Ankara Hukuk Fakültesi dedi. Emir demiri keser. Hukuk Fakültesine kayıt yaptırdım ama, kayıt yaptırmak her işi çözmüyordu. Başımı sokacak sıcak bir ev veya yurt gerekiyordu. Öğrenci yurtlarına müracaat ettim. Babam memur olduğu geliri kaçıramadığım için puanım tutmuyordu. Şaşırdım kaldım. Babam amcanın evinde kalacaksın dedi. Geldim sığındım amcamın evine. Babaannem de o zaman misafir olarak amcamlara birkaç aylığına gelmişti.
O zamanlar Ankara’da müthiş bir hava kirliliği ve müthiş bir soğuk vardı. Dallardaki kumrular patır patır yerlere düşüyorlardı. Kış soğukla ve bol karla gelmişti. Ne is paldır küldür 1968 yılı Şubat ayı tatiline kadar geldik. Malatya’ya gidecektim. Babaanne sen Ankara’da kal ben Malatya’ya gideyim desem de ille ben de gideceğim diye tutturdu. Yapacak başka bir şey kalmamıştı. Malatya’ya böyükanam ile trenle gidecektik. Biletler alındı bir kompartımana bindik. Kompartımanda ben, babaannem ve Güneydoğu illerine giden dört öğrenci vardı. Babaannem o zamanlar seksen yaşında idi, çok da zayıftı. Yanımıza bir günlük kadar katık vardı. İkimizin de cebi tam takır. Beş kuruş paramız yok.
O sene kış çok soğuk geçiyordu. Karlar arkası arkasına yağıyor, soğuktan yere türkürsen tükürük havada donuyordu. Ne ise amcamla bay bay ettik tren hareket etti. Akşam oldu pata küte gidiyoruz. Kayseriyi falan geçtik. Sivas sınırında Çetinkaya’ya geldik. Gece saat 24 civarıydı. Tren aniden dağ başında durdu, bir müddet sonra geri geri geldi tekrar ilerledi gene durdu. Bu ileri geri gitmeler birkaç defa sürdü. Koca Tren kara yenik düşmüş.
Dediler ki Tren kara saplandı. Malatya’dan yardım gelecek. Ne ise yapacak bir şey yok ama, ummadığımız bir şey oldu. Trenin stimini yani kaloriferlerini de kestiler veya kalorifer hatları dondu. Eksi 25 derecede dağın başında kompartımanda soğukta ayazda hapis kaldık. Gecenin ayazı, titremeye başladık. Babaannem bir köşeye sindi dilleri tutuldu. Babaannemin sesi çıkmıyordu, bir köşede yumulmuş kalmıştı. Donmasından korktum. Hatta eğildim nefes alıp almadığını kontrol ettim. Şükür nefes alıp veriyordu. Sırtımdaki paltomu çıkardım babaannemin üzerine kapattım. Onu kurtarmıştım ama benim durumum fecaat idi. Dondu donacak , öldü ölecektim. Böylesi soğuk bir zamanda insanın dili de tutuluyormuş, onu da anladım vesselam. Ben de bir köşeye titreyerek sindim. Donarak öleceğimi düşündüm. Kompartımandan çıt çıkmıyordu. Ne ise güneş doğdu vakit öğlene yaklaştı ne gelen ver ne giden. Ben halen tir tir titriyorum. İkindiye doğru biraz kanımdaki buzlar çözülmeye başladı.
Malatya’dan da yardım gelmedi. Trene talimat verilmiş. Geri geri gidin, Adana üzerinden Malatya’ya gidin diye. Soğuk ve kar üzerime ikinci bir kambur üzerimize bindi. Yanımıza aldığımız ekmek ile peynir de bitti. Cebimizde beş kuruş bile yok. Devrisi gün oldu geceyi geçirerek Adana İstasyonuna geldik. Herkes koşup su alıyor, ekmek alıyor, zeytin alıyor. Biz ise babaannem ile açlıktan ölüyoruz. Babaannemin de hiç sesi çıkmıyor. İki günden beri oruçlu gibiyiz. Babaanneme hitaben. Babaanne ben treni dolaşayım belki tanıdık birisine rastlarım. Ondan para alır, o para ile Ekmek, zeytin, helva alır yeriz dedim. Başladım kompartıman kompartıman dolaşmaya. Dolaş babam dolaş. Tanıdık ve bildik biri yok. İleride bir kişiyi gördüm gözüm çakmak çakmak oldu. Komşumuz ve sınıf arkadaşım Bekir İlyasoğlu idi bu. Tereddütlü bir şekilde çekinerek yanına yaklaştım.
-Bekir sende para var mı? Bana biraz borç para ver dedim.Bekir ağam elini cebine attı beş lira çıkardı bana uzattı, buyur etti. Parayı alır almaz fırladım İstasyondaki büfeye iki ekmek, su, zeytin ve helva aldım koşarak kompartımana geldim. Artık Sivas soğuğu da yoktu. Daha ılıman bir hava içerisinde yola revan olduk.
Babam Cemal Yücel hem benim hem babaannem için çok endişe etmiş. Üç gün İstasyondan ayrılmamış. Geceleri işçilerin yattığı pansiyonda yatmış.
Tren Döğanşehiri geçti. Kanlarımız artık ısınmıştı. Nazlı nazlı Malatya İstasyonuna yanaştı. Pencereden baktım babam da orada biribirimize el ettik, trenden indik. Babamla sevinçle kucaklaştık.
Babam bir taksi tuttu doğru eve geldik. Rahmetli annem Zehra Yücel de bizi karşılamak üzere hazırlık yapmış. Eve girdik ki odun sobası gümbür gümbür yanıyor. Üzerinde de tarğana(tarhana) çorbası kaynıyor. Çorbayı kaşıkladım da kendime geldim, gözlerim açıldı.
Yorumlar (0)
Yazarın Diğer Yazıları
MALATYA'NIN YOLLARI
20 Ocak 2025 01:10
ALMALI KÜFDE (ELMALI KÖFTE)
01 Ocak 2025 01:10
MALATYA’DA MAHALLE MAÇLARI
17 Ekim 2024 01:10
AKÇADAĞ’LIYA AKÇADAĞ ŞAKASI;
23 Ağustos 2024 01:10
Zurnacı Vahap Tuncay
06 Aralık 2023 01:10
Emmim (Amcam) Kemal Yücel’i Yitirdik
24 Kasım 2023 01:10
KASAP NEDİM KALAYCIOĞLU
07 Haziran 2023 01:10
Sami Kasap
10 Aralık 2022 01:10
Bekir Çavuş’un Kısa Hayat Hikâyesi
28 Kasım 2022 01:10
Malatya Gurebiyesi (Kurabiye)
17 Kasım 2022 01:10