Necati Güngör
[email protected]

ŞU BİZİM KASAPLAR ÇARŞISI

20 Ağustos 2020 14:32

Çocukluğumun, ilk gençlik çağımın önemli bir bölümü bu çarşıda geçmişti. Babamın dükkânında... Özellikle de yaz tatillerinde.

Fırat İlkokulu'ndan çıkar çıkmaz Yeni Cami'nin avlusundan vurur, Şark Sinema'nın bulunduğu sokağa sapar, oradan Kasap Pazarı'na gelirdim.

Bizim çarşı esnafı, yani kasaplar, okuyan çocuklara hep sevecenlikle bakardı. Onların bu bakışını hep üzerimde duyumsardım.

Tatil aylarındaysa banliyö tren yolunu aşıp Davar Pazarı, Arabacı Pazarı, Saman Pazarı'nı geçip Hal Binası'nı bir boy adımlayıp Kasap Pazarı'na gelirdim.

Sabahın erken saatlerinde çarşı esnafı henüz dükkânını açardı. Demirci Pazarı, Şire Pazarı, Buğday Pazarı yeni yeni canlanırdı.

Çarşı pazara mal getiren köylülerin kalabalığı özellikle 1960 sonrasında artış göstermişti.

Demirciler ocaklarını yakar, köylülere tarım aletleri yaparlardı.

Berber dükkânları, köyüne dönmeden önce tıraş olmayı zorunlu gören müşterilerle dolardı.

Şire Pazarı, özellikle yaz sonuna doğru yeni ürünlerle dolup taşardı: Kuru kayısı, kabuk, çekirdek, ceviz, dut bastığı, kayısı bastığı, kesmece, ceviz sucuğu, kuru üzüm, bal, pekmez...  adeta göz doyururdu!

Malatya'nın her evinde teneke kutularda, küplerde, sandıklarda kış için saklanan bu ürünler o kadar boldu ki, adeta dükkânlardan taşardı.

Kasaplar en erkenci esnaftı çarşıda. Birçok kimse, gün doğmadan çıkardı evinin kapısından. Bir şevkle çarşının yolunun tutar, tren yolunun üst yanındaki Davar Pazarı'na gelir, köylülerin getirdiği kesimlik hayvanları seçerlerdi. Geç kalan, semiz hayvanları kaçırmış olurdu. Her kasap günlük ihtiyacına göre birkaç hayvan alır; mezbahaya gönderilmek üzere görevli kişilere teslim ederdi. Her kasabın kendine özgü bir işareti vardı; boya ile bu işaret (nişan) hayvanın üzerinde belirtilirdi. Kimi başına, kimi, böğrüne, kimi arka bacağına bir işaret çekerdi. Bu işaretleri okumanın ustası ise, mezbahanın başkalfası idi. İşaretlerle ilgili bir yanlışlık hemen hiç yaşanmazdı.

Mezbahaya giden hayvanların etleri, vakit öğlen saatlerine ulaşmadan Belediyenin et kamyonuyla çarşıya getirilir, üzerine sabit kalemle yazılmış numaraya göre dükkânlara dağıtılırdı.

Bir iki saat sonra da, yine mazbaha işçilerinden biri (Topal Memik miydi adı?) etleri kancalara takma parası toplamaya çıkardı. "Et takma parası" mıydı adı? Yanlışım varsa Ömer Dut düzeltsin lütfen.

Yaz ayları boyunca sığır eti kesilmezdi. Sığır eti ağır olur, denirdi. Sığır kesmek için kış aylarını beklemek gerekiyordu.

Şimdilerde maşallah, ağustos sıcağında bile sığır etleri dolduruyor vitrinleri. Bir gelenek yok edilmiş...

Ayrıca bahar ayları boyunca gebe hayvan ile süt kuzusu kesilmezdi.  Kuzuyu mezbahaya gönderebilmek için hayvancık yaşını doldurmuş olmalıydı.

Kadim zamanlarda kasap dükkânlarında buzdolabı hemen hemen hiç yoktu. Bizim çocukluk yıllarımızda, kasap esnafı arasında buzdolabı olan sayılıydı. Buzdolabının yerine etler ıslak hilatlara (hılalara) sarılır; teldolapta saklanırdı.

1960 sonrasında buzdolabı olan dükkân sayısı arttı. Sanırım yetmişli yıllara gelindiğinde, her dükkânda buzdolabı vardı artık.

Buzdolabı sayısı artmıştı ana, Malatya'da onarımcı sayısı tekti. Mustafa Başsoy adında bir onarımcı, hemen her dükkânın çağrısına koşardı. Malatya'nın sıcaklarında bu buzdolapları daha mı fazla bozulurdu? Belki de... Elektrik kesintileri de sıkça yaşanırdı sanki...

Dükkânlarda akan su Yeni Cami'den borularla gelirdi. Hiç durmaz, sürekli akar, küçük, beton arklarla tahliye olurdu. Bu su için ücret ödenmezdi.

Sonradan o  camiden gelen suyu kestiler. Turgut Temelli zamanında mıydı; sanırım evet... Yerine şehir şebeke suyu bağlandı. Sayaç takıldı her dükkâna. Kullanılan suya fatura kesildi.

Toplam sayısı yirmi sekiz olan dükkânlar için malatya Belediyesi'ne yıllık kira ücreti ödenirdi. Bir sıra dükkân sırtını Pamukhan'a vermişti. Bir sıra da, kilisenin duvarına yaslanmıştı.

Şark Sineması da günün her saatinde ayrı renk katardı Kasaplar Çarşısı'na. Bir kez sürekli müzik yayını yapılırdı. Merhum Kasap Rifat Kalay (Yayla Kasabı) sinemadan kendi dükkânına bir kablo çektirmiş, aynı müzik onun dükkanından da yayınlanıyordu çevreye. Rahmetli keyif ehli  biriydi. Kravat takan ender kasaplardan biriydi. Keza fötr şapka takar... Pantolonu ütülüdür. İstanbul Türkçesiyle konuşur... Gece yaşamına düşkünlüğü de bilinirdi.

Salı günleri Şark Sineması kadınlara metine oynatırdı. Bazen şık giyimli, gösterişle hatunlar sinemaya gelirdi. Merhum Rıfat ağabey, hanımları görünce dayanamaz, et satıyormuş gibi yaparak laf dokundururdu: "Yayla kuzusu bunlar, yaylada yayılmışlar..."

Kadınlar rahatsız olmaz, onu et reklamı yapıyor sanarak geçip giderlerdi.

Benim için dükkân okuma yeri gibiydi. Bütün gün dergi ve gazete okurdum dükkânın önünde. Bu dergi ve gazeteler kiloyla satın alınırdı. Et sarmak için. Bütün gazeteleri, dergi sayfalarını elden geçirirdim.

Gün gelecek, o dergilerin, gazetelerin yazar ve çizerleriyle tanışacak, kimileriyle dost olacaktık Babıali'de!

Kasap Pazarı'nda hemen her dükkânda, Atatürk'ün ya da İsmet Paşa'nın, Fevzi Çakmak'ın resimleri asılı olurdu. Politikayla uzak yakın ilgisi olan insanlardı. Gazete okuyan, radyo haberlerini kaçırmak istemeyen insanlar vardı. Malatya Hükümet Meydanı'nda yapılan mitingileri kaçırmayanlar... Ama kimileri de politik görüşlerini kendine saklayan iddiasız insanlardı.

Dindar esnaf, dini inancını sermaye yapmazdı doğrusu. Namazında, orucunda ve kendi halinde yaşayıp giderdi kasaplar. Sesi güzel olanlar dükkânında ilahi okur, müezzinlik eder, ama başkasının inancına karışmazlardı.

Celeplik yapan Tunceli kökenli hemşerilerimiz bu çarşıda hayvan ticaretini ellerinde tutarlardı. Kasaplarla iç içeydiler. Onlar Aleviydi. Gelgelelim, hiçbir Sünni esnafla aralarında bu konular konuşulmazdı. Alevi Sünniye, Sünni Alevi'ye karşı saygılıydı. Çünkü bu çarşıda asıl saygınlık dürüst kalarak elde edilirdi.

Kasap Pazarı'nın bende yaşayan çok anıları var. Onları zaman zaman yazmak istiyorum. Ancak bugünlük burada nokta konuyu noktalıyorum.

Yorumlar (0)

Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!

Yazarın Diğer Yazıları

YETMİŞ YIL ÖNCE MALATYA DÜĞÜNLERİ
17 Kasım 2024 14:32

MALATYA'NIN UNUTULMAZ İNSANLARI: BERBER ATA YILDIRIM
03 Kasım 2024 14:32

TANDIR EKMEĞİ
27 Ağustos 2024 14:32

GÜLE GÜLE RENKLİ SİNEMA!
14 Ağustos 2024 14:32

BİR ZAMANLAR MALATYA...
10 Mayıs 2024 14:32

ATINI, KURT ÇEMBERİNDEN KURTARAN ÇOCUK
13 Nisan 2024 14:32

MALATYA BİR ZAMANLAR NEDEN GÜZELDİ?
24 Mart 2024 14:32

AHMET MEKİN KAYGILIYDI
12 Ocak 2024 14:32

Gazetecilik Aşkı Yüzünden öğrenimi yarıda kaldı
24 Kasım 2023 14:32

BİR ZAMANLAR MALATYA EVLERİNDE SÜT, YOĞURT, PEYNİR ÜRETİLİRDİ...
05 Ekim 2023 14:32

ŞU BİZİM KASAPLAR ÇARŞISI
21 Ağustos 2023 14:32

MEHMET ALİ KELLECİ'Yİ YİTİRDİK!
27 Haziran 2023 14:32

HIDIRELLEZDE DİLEK TUTARDI MALATYALILAR
06 Mayıs 2023 14:32

MALATYA'NIN YETİŞTİRDİKLERİ... TAHİR ABACI
05 Kasım 2022 14:32

GÜRÜNLÜ ÇOCUK
18 Temmuz 2022 14:32

HIDIRELLEZDE DİLEK TUTARDI MALATYALILAR
07 Mayıs 2022 14:32

HEKİMHAN'DA BİR GAZETECİ...
03 Nisan 2022 14:32

MALATYA’DAN İSTANBUL SARAYLARINA: UDÎ NEVRES BEY
27 Şubat 2022 14:32

“HİKÂYE YAZIYORSUN YA...”
27 Şubat 2022 14:32

MALATYA'DA ANLATILAN TARAKLIKUŞ SÖYLENCESİ
05 Ekim 2021 14:32

ATATÜRK MALATYA'DAN DÖNDÜKTEN SONRA
17 Ağustos 2021 14:32

ESKİ YAZLARDA MALATYA
10 Ağustos 2021 14:32

9 YIL SONRA ASLANTEPE, UNESCO’YA GİRDİ
27 Temmuz 2021 14:32

MALATYA'NIN UNUTULMAZ İNSANLARI: ÇİLİNGİR YAKUP USTA
07 Mart 2021 14:32

MALATYA'DA ESKİ YILBAŞILAR
31 Aralık 2020 14:32

İSTANBUL'DA ÖĞRETMENLERİMLE
29 Aralık 2020 14:32

Güle Güle Renkli Sinema
17 Aralık 2020 14:32

Bir Zamanlar Malatya'nın Gezgin Satıcıları
14 Kasım 2020 14:32

HEMŞERİLİK ÜZERİNE
05 Kasım 2020 14:32

ESKİDEN MALATYA'DA REKLAM NASIL YAPILIRDI?
24 Ekim 2020 14:32

SİNEK ÖLDÜRENE SİNEMA BEDAVA
21 Ekim 2020 14:32

MALATYA'DA ANNELERİN ÇOCUKLARINA SESLENİŞİ:
17 Ekim 2020 14:32

HAMİYET YÜCESES MALATYA'YA GELMİŞTİ
10 Ekim 2020 14:32

GAZETECİLİK MESLEĞİNİN PÎRİ LASTİK SAİT
06 Ekim 2020 14:32

NAİF MALATYA'MIZ
28 Eylul 2020 14:32

EVLİYA ÇELEBİ'NİN GÖZÜYLE MALATYALILAR
24 Eylul 2020 14:32

HÜRRİYET KAHRAMANI BİR GEYİK
18 Eylul 2020 14:32

MALATYA, DELİLERİNİ NEDEN SEVİYOR?
11 Ağustos 2020 14:32

AYAĞININ ÇARIĞIYLA EDEBİYATA GİREN ÇOCUK
27 Temmuz 2020 14:32

PİNGEL
02 Temmuz 2020 14:32

MALATYA OKULLARINDA SÜT TOZU ZORLAMASI
07 Haziran 2020 14:32

'ARKADAŞIM VE KARDEŞİMSİN'
03 Haziran 2020 14:32

NASILSA DANANIN KUYRUĞU KOPACAK...
13 Mayıs 2020 14:32

UYKUCULUĞU YÜZÜNDEN TİTANIC VAPURUNU KAÇIRMIŞTI
11 Mayıs 2020 14:32

HIDIRELLEZDE DİLEK TUTARDI MALATYALILAR
07 Mayıs 2020 14:32

MALATYA'DA ANLATILAN TARAKLIKUŞ SÖYLENCESİ
04 Mayıs 2020 14:32

BURADA BÜLBÜL AĞLAMIŞ...
02 Mayıs 2020 14:32

İSTANBUL'UN YÜKÜNÜ TAŞIYAN, ŞU BİZİM PÜTÜRGELİ HAMALLAR...
21 Nisan 2020 14:32

'MERSEDES KADİR' YA AKILLI OLSAYDI?
20 Nisan 2020 14:32

MALATYA’DA ÇAĞALAR NEYLE OYNARDI?
11 Mart 2020 14:32

Malatya da Söylenegelen beddualar
10 Mart 2020 14:32

BİZ O KATERİNA'NIN CEMAZİYELEVVEL'İNİ BİLİRİZ!
09 Mart 2020 14:32

Malatya Bir Zamanlar Neden Güzeldi?
04 Mart 2020 14:32

ESKİDEN MALATYA’DA HASTALIKLAR NASIL TEDAVİ EDİLİRDİ?
02 Mart 2020 14:32

MALATYA SANCAĞINDA BULUNAN HANLAR VE HAMAMLAR
21 Şubat 2020 14:32

ATATÜRK'ÜN YANINDAKİ ÜÇ MALATYALIDAN BİRİ: RUŞEN EŞREF ÜNAYDIN
16 Şubat 2020 14:32

YİRMİNCİ YÜZYIL BAŞINDA MALATYA DEĞİRMENLERİ
15 Şubat 2020 14:32

MALATYALILARIN KUMKAPI ÇIKARMASI
11 Şubat 2020 14:32

ADLARIN DA BİR HİKÂYESİ VAR
04 Şubat 2020 14:32

BABIALİ'NİN EVSİZLERİ
03 Şubat 2020 14:32

ELLİ YIL ÖNCE MALATYA DÜĞÜNLERİ
27 Ocak 2020 14:32

Tüm Yazılar