Fikri Demirtaş
[email protected]
ŞEYH BEDREDDİN'İN MEZARINI YAPIN
25 Aralık 2020 14:27Değerli canlar, bu yazımda bir kaç yıl önce gördüğüm ' muhteşem bir açık hava müzesi İstanbul'da bir ünlüler mezarlığı ve
Şeyh Bedreddin'in mezarının hikayesi hakkında edindiğim bilgileri paylaşacağım.
İSTANBUL'DA BİR ÜNLÜLER MEZARLIĞI
Sultanahmet'e inen Divanyolu üzerindeki
Türk Ocağı Derneği'nin bahçesindeki
türbede Osmanlı sultanları II. Mahmut, Abdulaziz ve II. Abdülhamit'in mezarları var. Haziresinde ise paşalar, sadrazamlar, kaptan-ı deryalar ve Osmanlı hanedanı mensuplarına ait yaklaşık 150 mezar yer alıyor.
Türbe aynı zamanda açık bir hat müzesidir. Mezarlar önemli şahsiyetlerin şanına layık olsun diye en mâhir ustalara yaptırılmış
kitabeler, devrin en meşhur hattatlarına yazdırılmıştır.
Osmanlı taş işçiliğini yansıtan, hat ve tarih yönünden önemli mermer lahit ve mezar taşı bulunmaktadır.
Mezar taşları ve türbeler gerçek birer sanat eserleridir. Burada dünya görüşleri birbirinden çok farklı, muhalif, hayatta bir araya gelemeyen isimler de yatıyor.İttihat ve Terakki'nin ünlü sadrazamı Said Halim Paşa ve ideoloğu Ziya Gökalp'ın,ilk basın şehidi, devletin katlettiği ilk gazeteci Hasan Fehmi'nin mezarları da buradadır.
Ünlüler mezarlığının asıl ilginç yanı,
Simavne Kadısı'nın oğlunu padişahların yanına gömmek fikri, 27 Mayıs'tan sonra doğuyor.
23.10.1961 tarih ve 5/1840 sa yılı Bakanlar Kurulu kararı ile, Bedreddin’in kemiklerinin Sultan Mahmud Türbesi’ne gömülmesi kararlaştırılır.
Yetkililerden oluşan bir heyet eşliğin de, 29.11.1961 günü defin işlemi gerçek leştirilir.
Sanki padişahlara ‘‘atanıza ve iktidarınıza isyan etmiş olan şeyhle yanyana yatın bakalım!’’ diye nispet yaparcasına...
Topraktan bir karışık yükseklikte gelişigüzel sıralanmış eni bir karışık mermer bantla çevrilmiş. mezara yığılan birkaç kürek toprak! Kırmızı açmış canlı bir çiçek. Mütavazi bir mezar.
Mezar taşının başına dikdörtgen bir mermer kesilmiş üzerine Simavna Kadısıoğlu, Şeyh Bedreddin ( K.S) Doğum H:760 ( 1359)İdamı H.820 (1418) Ruhuna Fatiha. Bu mekana nakli 29.11.1961
Ama ne yazık ki Osmanlı Padişahların, paşaların, bürokratların hepsi birer sanat eserleri mermer mezarlar içinde Şeyh Bedreddin'in mezarı 60 yıldır sahipsiz bakımsız kalmış . Şimdiye kadar bir mezar yapılması ve yazıt dikilmesi lazımdı.(...)
Hakkında yurtdışında yurt içinde onlarca araştırma yapılan, sanat eserleri yazılan bu önemli tarihi kimlik, şaşalı mezarlar içinde neden belirsiz bir “mezarda” gömülü? Tarihe meraklı insanlarımız yabancı ziyaretçiler, Bedreddin’in mezarını görmek isterlerse nereyi göstereceğiz? Bunlar ve benzeri soruların cevabı yok. Veya bu cevabı sadece yetkililer biliyor..."
Bedreddin’in anısını onun üzerine araştırma yapan düşün ve bilim adamlarının, sanatçıların yüzyıllar öncesindeki sosyal isyanın hikâyesini bugünlere taşıyan, sadece bu eserler değil. Halk da unutmuyor. Yüzyılların ötesinden bugünlere gelen “ben dehalümce Bedreddinem” atalar deyimi, halkın da unutmadığının kanıtı..."
*****
TÜRKİYE TURING ve OTOMOBİL KURUMU( Alıntı. Nisan- Mayıs 1964 )
SİMAVNA KADISI OĞLU ŞEYH BEDREDDİN
Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin
Yirmi sene Topkapı Sarayı Müzesi depoların da bir çinko kutu içinde toprakla kanşık olarak muhafaza edilen büyük Türk mütefekkirlerinden Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedrettin’e ait kemik ler 1961 yılının son aylarmda Sultan Mahmut Türbesi haziresine defnedilmişti. Zamanla unu tulmaması ve aslında Serez’deki türbesinden alınarak getirilmiş olması dolâyısile bir mezar yapılması ve kitabe dikilmesi lâzımdı. Turing ve Otomobil Kurumunun kıymetli Başkanı Sayın Reşit Saffet Atabinen’in alâka, gayret ve him metleri ile bugün bu da başarı yoluna girmiş bu lunmaktadır. Vilâyetin, Turing ve Otomobil Ku- rumunun ve Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü nün müşterek çalışmalarile haziredeki diğer me zarların ahengini bozmayacak, baş ve ayak taş larının da devrinin karakterine uyacak tarzda bir mezar meydana getirileceğinden emin bulun maktayız.
Bu kemiklerin toprağa gömülüşüne kadar ge çirdiği epiy uzun bir macerası vardır. Bu cihetleri biraz olsun açıklamamız lâzımdır.
Aslında îranlı bir molla olan Sait Haydar Herevi’nin fetvası üzerine 1417 yılında Serez’de idam edilen Şeyh Bedrettin’in naaşı hâlâ orada muhafaza edilmekte olan türbesinde idi. Tabiî olarak aradan geçen yüzyıllar zarfında ceset ta mamen kemik haline inkilâp etmiş, hatta kemik ler bile ufalmış ve çürümeye yüz tutmuştu. İşte İstanbula nakledilen bu kemiklerdir. Millî Müca deleyi müteakip, Lozan Muahedesinden sonra yapılan mübadelede müslümanlarm ayrılması ile gayrimüslimlerin ayakları altında kalır, tecavuze uğrar diye, 1924 de mübadeleye tabi tutulan Daltaban Mustafa Paşa(l) ahfadından Osman Bey (2) tarafından Yunan Hükümetinin malûmatı tahtında türbesindeki mezardan almarak İstanbula getirilmişti. Bu nakil keyfiyeti Mebanii Hayriye Müdürü olup bu müdürlüğün lağvinden sonra İzmir ve Edine'de uzun müddet Vakıflar Müdürlüğü yapan Serezii Esat Bey(3) tarafından da aynen kabul ve teyit edilmişti. Hakikat bu merkezde iken bazı zevat kemiklerin Balkan Harbi esnasıfta getirildiğini ifade etmişlerdir ki yukarıda izah ettiğimiz veçhile bu cihet tamamen hakikata aykırıdır (4).
İstanbul’a getirilen bu kemikler bilâhare mü nasip bir yere gömülmek üzere bir çinko kutu içine toprağıle karışık olarak yerleştirilerek mu vakkaten Sultanahmet Camii mahfilinde muha faza altına alınmıştı. Bir aralık Çapa’daki Ce-
malettin İshaki’nin türbesine defnedilmesi düşü nülmüş ise de sonradan vazgeçilmiştir. Daha uzun müddet camide durması mahzurlu görülen bu kemikler aradan onsekiz sene geçtikten sonra 1942 yılında Vakıfiar Genel Müdürlüğü ile Millî Eğitim Bakanlığı arasında yapılan yazışmalar sonunda Sultanahmet Camiinden ileride Türk büyükleri için ayrılacak bir yere defnedilmek üzere çinko mahfazası ve gerekli izahatı gösteren levhası ile Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğüne nakil ve teslim edilmişti. Bütün bu cihetler o zaman bazı yersiz dedikodulara yol açar mülâhazasile mümkün mertebe gizli tutulmağa çalışılmıştı.
Böylece kemikler yirmi sene de Topkapı Sa rayı Müzesinin bir deposunda kalmıştır. İleride kime ait olduğu unutulur diye ya Serez’de halen mevcut bulunan türbesine iade edilmesi veya İs tanbul’da her hangi bir hazireye gömülerek bir kitabe dikilmesi için 1961 yılında Müze Müdür lüğü tarafından Millî Eğitim Bakanlığına müra caat olunmuştu. Bakanlık Çenberlitaş’daki Sultan Mahmut Türbesi haziresine gömülmesini muvafık bulmuş, fakat Bakanlar Kurulu karan olmadan şehir içindeki her hangi bir türbe hazire sine gömülmesinin imkânsızlığı karşısında durum Başbakanlığa arzedilmişti. Nihayet bu kemikler Bakanlar Kurulu kararile(5) Sultan Mahmut Türbesi haziresine gömülmesi sağlanarak 29. 11. 1961 günü üsulüne uygun bir şekilde, ihtiramla Topkapı Sarayı Müzesinden nakil ve defnedilmek suretile otuz sekiz sene sonra toprağa kavuşmuştu (6). Bu nakil ve defin keyfiyeti il gililerden müteşekkil bir heyet tarafından yapıl mış ve bir zabıt verakası ile tevsik edilerek durum Millî Eğitim Bakanlığına bildirilmişti (7).
Oldukça uzun bir macera geçiren bu kemikler kime aitti, sahibi kimdi? Şimdi bu ciheti gözden geçirecek ve kısa da olsa Şeyh Bedrettin’i anlat mağa çalışacağız.
Şeyh Bedrettin Türk-Osmanlı ve umumiyetle batı müslüman tarihinde unutulmayacak tam manasile nevi şahsına münhasır yüksek bir âlim tipidir. Yaşadığı devrin çok üstüne çıkmış ve ge niş kitleyi de aynı yüksekliğe çıkarmağa uğraş mış, en geniş bir bilgi ile en sağlam bir iradeyi kuvvetli bir pota haline getirdiği nefsinde kay natıp birleştirmek istemiş bir şahsiyettir. Bu güzide şahsiyetinin çeşitli yönlere malik olduğu muhakkaktı. Bunları âlim, filozof, sofi, inkılâpçı ve mütefekkir Bedrettin diye tavsif ederek her yönden ele almak mümkündür. Şeyhin bu çeşitli va sıflarını ele alarak yazılmış bir çok türkçe ve ya bancı dillerde neşriyatın varlığım işaret etmek kendisinin yüksek hüviyyeti hakkında kısa da olsa bir fikir verecek mahiyettedir.
Şeyhin doğum yeri hakkında ihtilâflar var dır. Bir çok ecnebi kaynaklarda Kütahya'nın kazası olan Simav’a izafeten Simavî diye kayitlidir. Halbuki Şeyh Bedrettin Edirne’nin şimalinde, Eskizağra-Kızanlık yolu üzerinde Simavna kasa basında doğmuştur. Binaenaleyh Simavi değil Simavnevi, yanı Simavnalı demek lâzımdır. Bu da doğru değildir. Babası Simavna’nın fatihi ve kadısı olduğu için Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedrettin demek lâzımdır. Şeyh bu kasabada 1371 yılında dünyaya gelmiştir. Babası Kadı İsrail bu kasabanın hem fatihi, hem de kadısıdır. Aslında Anadolu Türklerinden olan İsrail Türklük ve Müslümanlığı yaymak için gönüllü olarak Rumelü’ye geçmiş ve Osmanlı Ordusu erkânı arasına karışarak büyük yararlıklar göstermişti. Simavna kalesi’nin zabtında büyük gayret sarfedib sonunda muvaffak olduğundan Birinci Sultan Murat tarafından kendisine bu kasabanın mülkî, idari ve ilmi amirliği verilmiş ti. İsrail bu kasabada düzeni yoluna koyarak Kadı olarak yerleşti. Böylece sükuna kavuşarak oğlu Mahmut Bedrettin’i ciddî bir tahsile tabi tuttu. Evvela kendi okuttu, sonra devrin en ta nınmış iki alimini oğluna hoca olarak getirtti. Mahmut Bedrettin böylece o zamanki bütün im kânlardan faydalanarak ilmini artırdıktan sonra seyahate çıktı ve Mısır’a kadar gitti. Orada İslâm dünyasının en kudretli Ulemasını bularak onlardan ders aldı. Bu arada Seyyit Şerif Cürca- ni ile Mübarekşah Mantiki gibi tanınmış muta savvıflarla görüşerek onlardan faydalandı. Bir ara Mekke’ye giderek oradaki ülema ile tanıştı ve onlardan da feyz aldı. Mekke’den dönüşünde aslen Bayburt Türklerinden olup ilmile İslam âlemine büyük bir ün salan Şeyh Mahmut Ek- melettin’e intisap etti. Artık tam manasile olgunlaşmış ve hakikî bir alim mertebesine yükselmiş olduğundan, halk ve hükümet nezdinde şöhreti; artmıştı. Bu şöhret Mısır Hükümdarı Seyfettin Berkok'un kendisini oğlu Ferec’e hoca tayin etmesile büsbütün yayılmıştı.
Bedrettin’in yaşadığı yüzyıllarda tasavvufun, inanışlara dayanan dinî ve İçtimaî doktrinlerin geniş kitle üzerinde büyük önemi vardı. Zira çe şitli istilâlar ve millî, İçtimaî sebeblerle adeta post kavgası haline gelen Hükümetlerin birbir- lerile olan devamlı mücadeleleri ve bunlarm sebebiyet verdiği buhranlar geniş kitleyi şaşkın bir hale getirmişti. Böylece milyonlarca insan ları şeyhin İçtimaî bünyeyi istikrara kavuştura cak sofiyâne fikirlerine inandırmıştı. Bedrettin bu sırada Mısır, Suriye ve Anadolu’da en büyük .bir nüfuz sahibi bulunan, din âlimliği ile şeyhliği şahsında mezcetmiş Şeyh Hüseyin Ahlati’ye intisap etmişti. Bedrettin bu sırada bazı keramet ler de gösterdiğinden, şöhreti üstün bir dereceye vasıl oldu. Esasen yazmış olduğu «Mükaşefat» adlı eserinde bunun hepsini haber veriyor, dinî ve İçtimaî hayatta yeni bir ufuk açıyordu. Bu arada felsefede ileri hamlelere ulaşmış, eşyanın hakikatini görmek için derin düşüncelere dalmış, mürakabe ve müşahedelerini kendi nefsinde de nemişti. Bu hailenle geniş ölçüde dikkati çekmiş, devrinin sofileri arasında en üstün bir şahsiyet olmuştu. Artık yerinde duramıyor, seyahatlar yaparak sofiyâne düşüncelerini daha geniş ve çeşitli ülkeler görmek suretile yaymak ve insan lığa maletmek istiyordu. Bütün İsrarlara rağ men Mısır’dan ayrıldı. Suriye ve Şarkî Anadolu’ yu dolaştıktan sonra Tebrize geldi. Orada Timur ile görüştü. Timur Şeyhe çok hürmet ve iltifatta bulundu. Buna rağmen Timur’un yanında fazla kalmadı. Erzurum, Van, Bitlis ve havalisini d
laşarak Kahire’ye döndü. Bu suretle ufku ve İç timaî görüşü daha fazla genişlemişti. Mısır’a döndüğü zaman Şeyh Hüseyin Ahlatî son günle rini yaşıyordu. Bu ünlü Şeyhin ölümünden sonra bütün taraftarları Bedrettin’in bu makama otur masını arzu ettiler. Fakat Bedrettin bu ünlü ma kamı kabul etmedi. Çünkü son seyahatinde Ana dolu’da kopmak üzere bulunan siyasî fırtınayı yakinen hissetmiş, Timur’un saldırılarile Osman lI ülkesinin kanlara boyanacağını sezmişti. Bina enaleyh Kahire’deki bu yüksek mevkiden ve par lak hülyadan vazgeçmesi lâzımdı. Bütün İsrarla ra rağmen durmadı ve yine Suriye yolu ile Cenu bî Anadolu’ya ve oradan da Konya’ya ulaştı. Konya’dan Ege bölgesine geçti ve İlmî, dinî ve sosyal olgunluğunun verdiği inançla bu havalide gizli ve esrarengiz dolaşmalar ve temaslar yaptı. Nihayet Trakya’ya geçerek Osmanlı Saltana tının merkezi Edirne’de yerleşmek istedi. Bu sıralarda olanlar olmuş, Ankara meydan muhare- besile Timur Yıldırım Beyazit’i mağlup etmişti. Osmanlı ülkesi fetret devri yaşıyor ve Şehzade' kardeşlerin taht kavgası devam ediyordu. Edirne’de büyük kardeşi Süleyman Çelebi’yi mağlup ederek hükümran olan Musa Çelebi vardı. Musa Çelebi Şeyh Bedrettin’i büyük bir ihtiramla karşıladı, ve hemen kendisine en büyük İlmî makam olan Kadıasker’lik rütbesini verdi. Bedrettin bu makamdan faydalanarak geniş mikyasta taraf tar kazandı ve Ege mıntıkasında muvaffak oldu ğu gizli çalışmalarında devam etti . Böylece gizli tertibat almak ve teşkilât kurmak fırsatını ele geçirmişti. Musa Çelebi taht kavgasına düştü ğünden, bunların farkına varamıyor ve farkında olmıyarak şeyhe büyük fırsatlar veriyordu. Fa kat Mehmet Çelebi Edirne’yi de ele geçirip birliği temin edince Şeyhin durumu birdenbire değişmişti. Evvela Kadıasker’lik mevkiini, sonra da İznik’e sürgün gönderilmek şuretile serbestisini kaybetti. Şeyh, belki İçtimaî nazariyelerini kurduğu gizli teşkilâtla bir müddet daha olgunlaş tıracak ve zaman da kazanacaktı. Fakat bu sür günlük programının değişmesine sebep oldu. Kendisinden ziyade taraftarları adeta «daha ne bekliyoruz, ne duruyoruz» diyorlardı. İzmir havalisi ve adaların gayrimüslim sakinlerini dahi geniş ölçüde Şeyhin sosyal fikirlerine sıkı sıkıya bağlamış olan Börkülceli Mustafa Karaburun’da ilk isyan bayrağı çekmiş ve halkı Şeyh Bedrettin namına yeni bir sosyal mezhebe davet ederek kitleler halinde tam bir inanışla kendisine katı lanlardan bir ordu teşkil etmişti. Börkülceli Mustafa, Şeyhin Kadıaskerliği sırasında kâhyası
Seres’de Kara Hanya Orta Mezarlık Camii ve Şeyh Bedreddin Türbesi Ruines de la Mosquée de Kara Hanya et de la Tombe du Cheikh Bedreddin à Sérès (Grèce)
idi. Onun her türlü fikir ve inanışlarını yakinen öğrenmişti. Şeyh de bu imanlı ve heyecanlı ta raftarını ilk fırsatta harekete geçirecek şekilde hazırlamıştı. Börkülceli’nin Karaburun’da bay rak açtığı sırada yine şeyhin en hararetli taraf tarlarından, aslında bir Yahudi olan Torlak Ke mal de Manisa’da Şeyhin adına isyan etmişti. Bedrettin’in sosyal fikirleri din ve milliyet farkı gözetmediği için Ege mıntıkasındaki gayrimüs limleri de heyacana ve harekete katılmağa sev- kediyordu. Halkın Dedesultan adını verdiği Bör külceli Mustafa ile Torlak Kemal halka şu fikir leri aşılıyorlardı. Bu akideler Şeyhin sosyal mez hebinin özünü teşkil eder. «Bu dünyayı Allah insanların saadeti için yaratmıştır. Yer yüzün deki saadet ve servet yaradılışta müsavi olan insanlara müsavi olarak verilmelidir. Birinin zen gin, diğerinin fakir, birinin tok, diğerinin aç ol ması hali yaradılışa ve tabiata uygun değildir. Nikâhlı kadınlardan başka her şey insanlar ara sında müşterektir. İtaat edilecek kanunlar yara dılış ve tabiat kanunlarıdır. Bunlar akıl ve iz’an ile de idrak olunurlar. Fikir ve vicdanın ahengi tabiat icabıdır, zorla ve kanunla değildir. Bütün insanlar kardeştir. Müslüman, Mecusî, İsevî ve Musevî yoktur. Tagallübe dayanan hükümet meşru olamaz.» Bu fikirler ve telkinler büyük akisler yaratıyor, uzun zamandanberi devam eden muharebe ve istilâlar dolâyısile baskı altın da bulundurulan ve hiç bir emniyete sahıb olma yan geniş kitleyi tesir altında bırakıyor ve Şeyh adına bayrak açanların her türlü nüfuzunu gün geçtikçe artırıyordu. Bursa, Manisa, İzmir, Ay dın ve Konya havalilerinden binlerce insan işle
lerini bırakarak kitleler halinde Dedesul- tan adile şöhret kazanan Börkülceli Mustafa ve Torlak Kemal’e iltihak ediyorlardı. İş bu hali al mışken Bedrettin artık İznik’te kalamazdı. Der hal kaçtı, Karadeniz sahillerine çıktı ve oradan da Kefe yolu ile Eflâk ve Deliormana geçti. Zora bu mıntıkada Batiniliğe yol açan fikirlerinin iyice filizlendiğini seziyordu. Böylece geniş çapta taraftar toplıyarak ya yılmağa devam etti. Fakat Çelebi Sultan Mehmet de uyumuyor, adeta adım adım Şeyhi ve adamlarını takip ediyordu. İlk önce Börkülceli Mustafa üzerine kuvvet şevketti ise de iyice kuvvetlenmiş olan Dedesultan bu kuvvetleri ilk karşılaşmada mağlup etti. Çelebi daha kuvvetli ikinci bir ordu gönderdi. Bedrettin’in bu imanlı ve kuvvetli vekili onu da perişan etti. Çelebi Sultan Mehmet tehlikeyi adam akülı sezip saltana tın elden gideceğini anladığından bütün kuvveti ile Mustafa’nın üzerine yürüdü. Bu kuvvetli orduya İstanbul Fatihi Sultan Mehmet’in babası veliaht ikinci Sultan Murat kumanda ediyordu. Genç ve cengâver veliaht şiddet kullanmağa mecbur oldu. Önüne geleni öldürttü. Bigünah ve masum insan kanları sel gibi akmağa başlamıştı. İş ciddileşmiş, Padişah’m tahtı ile memleket ço ğunluğunun kanı karşı karşıya gelmişti. Bu kuv vetli ordu Dedesultan ile karşılaşınca zorlu ve kanlı bir muharebe başladı. Neticede Dedesultan yenilmiş ve esir düşmüştü. Taraftarlarının pek çoğu kılıçtan geçirilmiş ve kendisi en müdhiş iş kencelere maruz bırakılmıştı. Bütün bunlara rağmen Dedesultan katiyen Bedrettin’in sosyal fikirlerinden dönmüyor, hatta onu Peygamber olarak tanıdığını söylüyordu. Bütün işkencelere rağmen bu fikrinde İsrar ettiğinden çarmıha ge rilişinden sonra, halâ mevcut kalan taraftarları fikirlerine hayatları pahasına bağlı olduklarım ifade ederek «yetiş ya Dedesultan» imdadı ile hançerlerini kalplerine sokarak intihar ediyorlar ve oluk oluk kan akıtıyorlardı. Bu kanlı zaferden sonra Yahudi Torlak Kemal de Manisa önünde Şehzade’nin ordusu tarafından çevrilmiş ve üç- bin taraftarile birlikte tamamen kılıçtan geçiril mek suretile imha edilmişti. Sıra Şeyhe gelmişti. Şehzade Murat takviye ettiği ordusu ile Rume liye geçerek ilerilemiş ve Şeyhin ordusu ile Serez önünde karşılaşmıştı. Kısa bir çarpışmadan sonra Şehzade ele geçirmeğe muvaffak olduğu Şeyhi götürüp babasına teslim etti. Çelebi Sultan Mehmet Hükümet aleyhine ve İslam dini akidelerine karşı çok kanlı bir ihtilâle liderlik etmiş olan şeyhi Dedesultan Mustafa ve Torlak
Kemal gibi birdenbire bertaraf etmek istemiyor du. Devrin en kudretli âlimlerinden müteşekkil bir meclis toplayarak Şeyh’in muhakeme ve fi kirlerinin münakaşa edilmesini emretti. Heyeti teşkil eden hocalar müzakere ve münakaşa neti cesinde Bedrettin’in fikirlerini kabul etmemekle beraber cezalandırümasına dair bir hükme vara madılar. Şeyh ilim, tasavvuf ve İçtimaî fikirler bakımından çok kudretli olduğundan, ilmi usul lerle ikna edilemiyor ve ölümüne fetva verilemi yordu. Nihayet aslan Türk olmayan bir hoca, İranlı Molla Sait Haydar’ın fetvasile idamı cihe tine gidildi. Şeyh Bedrettin hayatı pahasına olan bu fetvaya büyük bir soğuk kanlılıkla boyun eğ di ve şahsiyetine uygun olarak Acem Mollanın fetvasını imzaladı.
Uzun yıllardanberi büyük bir emek mahsulü elde ettiği ünine, irfanına ve beşeriyetin müsavatına inanan fikirlerine bile bile kurban olmak istiyordu. Böylece 1417 de Serez’de idam edildi. Halk bu hadiselerden son derece üzgündü. Der hal mezarının üzerine bir türbe yapıldı ve etrafı kütüpane, medrese ve vakıflarile genişletildi. İş te bu yazımıza konu teşkil eden kemikler 1924 de bu türbeden İstanbula getirilmişti. Türbe bu gün Serez’de halâ ayakta durmakta ve tarihe mal olmuş bir bina hüviyeti arzetmektedir.
Yazımızın başında naklettiğimiz kemiklerinin macerası sonunda aradan altı asra yakın bir zaman geçtiği halde bu bakiyelerin tekrar bir türbeye iade edilmesinin de münasip olacağı kanaa tinde bulunduğumuzu belirtmek isteriz.
İşte, Simavna Kalesi fatihi ve kadısı İsrail’in oğlu Şeyh Bedrettin’in kırk sene evvel İstanbula nakledilen kemiklerinin ve kısaca hayatının hi kâyesi budur. Osman SÜMER 1 2 3 4 5 * 7
(1) Onikin’ci Hicri asrın başlarında eyalet valilikle rinde ve sadrazamlıkta bulunmuş, Merzifonlu Kara Mus tafa Paşa maiyetinde yetişmiş, istrancalı Mustafa Paşa.
(2) İstanbul Belediyesinde uzun müddet Mezat Dairesi Müdürlüğü yapan Osman Timur.
(3) Dinî müesseseler hakkında büyük bir vukuf sahi bi olan ve yakın zamanlarda vefat ederek Fatih Camii heziresine defnedilen Esat Serezli.
(4) Tamamen yanlış olan Balkan Harbinde nakledil me rivayeti resmî muhaberatta da görülmektedir.
(5) Bakanlar Kurulu Kararının tarihi 23. 10. 1961, sa yısı 5/1840 dır.
(6ı Bu türbenin giriş kapısı sırasında «İsviçre’de bir ameliyatı cerrahiye neticesinde on sekiz yaşında vefat eden Süleyman Beyin» parmaklıklı mezarı yanındaki baş köşededir.
(7) Bu heyete Topkapı Sarayı Müzesi idarecilerde İs tanbul Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü Kontrolörü ve Sultan Mahmud Türbesinin baş bekçisi dahil olmuştur.
Fotoğraf: Şeyh Bedreddln’în şehri Seres’de Gazi JEvrenos Camii
La Mosquée Evrenos à Serès (Grèce)
*****
Sonuç olarak
"... Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Mahmud günümüzde Yunanistan topraklarında bulunan, Edirne yakınlarındaki Simavna kasabasında doğmuştur.
(ö. 823/1420). Osmanlı fakih ve mutasavvıfı, önemli bir isyan ve ihtilâl hareketinin başlatıcısı ...
Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Osmanlı’nın fetret devrinde Yıldırım Bayezid’in oğlu Musa Çelebi’nin Kazaskerliğini yapan bir gönül eridir...
Osmanlı padişahı I. (Çelebi) Mehmed tarafından cırılçıplak idam edilen Şeyh Bedreddin, Serez'de toprağa verilmişti. Şeyh Bedreddin, Serez çarşısında idam edilirken bu sözü söyler; “ben öldükten sonra yaşayacağım!”
Şeyh Bedreddin adına Edirne’de bir zâviye, Konya’da da bir mescid inşa edilmiştir.
Şeyh Bedreddin İznik’ten kaçtıktan sonra Rumeli’de verdiği derslerden oluşan felsefî, tasavvufî, kelâmî ve diğer fikrî konulara dair en önemli eseri Vâridât olup hakkında yoğun tartışmaların yapılmasına yol açan da daha çok bu eserdeki düşüncelerdir.
Şeyhin kitaplarını çeviren okuyan araştıran ilim adamları Şeyhin Şiîlik ve Alevî-kızılbaşlıkla
hiç bir ilgisinin olmadığı söylesede. Türkmen Alevi- Kızılbaşlar tarafından her zaman desteklenmişler fikirlerini benimsemişlerdir.
Özellikle sol- sosyalist menşeili yazar düşünürler Şeyh Bedreddin, yeryüzündeki servetin eşit paylaşılmasını ve halkların kardeşliğini savunarak, felsefesi Şeyh "Yarin yanağından gayrı her yerde, her şeyde, hep beraber olabilmek. Üzümü, inciri, zeytini hep beraber yiyebilmek." fikri Şeyh Bedreddin İsyanı’nı Anadolu topraklarındaki eşitlikçi ve sosyal adaleti önceleyen bir eylem olarak değerlendiriyor.
Deliorman bölgesinde Alevi Türkmenlerin yoğun yaşadığı bölgelerdeki propaganda faaliyetleri yürütür.
Ayaklanmaya farklı inançlardan insanlar katılmıştır. Yalnız bir Alevi ayaklanması değildir. Çağına göre Sosyalist bir ayaklanmadır. Şeyh büyük bir devrimcidir." diye görüş bildiriyorlar. Şeyh Bedreddin kitaplarını yayınlıyorlar, adına romanlar ,şiirler, resimler, filimler , paneller yaparak onu dünyaya tanıtıyorlar...
Sağ muhafazakâr, dinci aydınlar ise Şeyh döneminin önemli bir İslâm bilgini olmasına rağmen,İslam'ın temel inançlarını materyalist düşünceye benzer bir bakış açısıyla yorumladığından bu isyanı devlete karşı gelme mülhitlik ve zındıklıktan ibaret olarak okumaktadır.
İşte, Simavna kalesi fâtihi ve kadısı İsrail’in oğlu Şeyh Bedreddîn’in artık mezarı buradan çıkartılıp halkın içine baba ocağı Edirne'ye, yada İstanbul'da uygun bir yere türbe yaptırılıp tüm insanlığın ziyaret etmesi sağlanamaz mı? Şanına uygun müze, kütüphane , felsefe okulu yapılmaz mı?
*****
" YAĞMUR CİSELİYOR
Yağmur çiseliyor,
Serez’in esnaf çarşısında,
bir bakırcı dükkânının karşısında
Bedreddin’im bir ağaca asılı.
Yağmur çiseliyor.
Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir.
Ve yağmurda ıslanan
yapraksız bir dalda sallanan şeyhimin
çırılçıplak etidir.
Yağmur çiseliyor.
Serez çarşısı dilsiz,
Serez çarşısı kör.
Havada konuşmamanın,
görmemenin kahrolası hüznü
Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.
Yağmur çiseliyor.
Hep bir ağızdan türkü söyleyip
hep beraber sulardan çekmek ağı,
demiri oya gibi işleyip hep beraber,
hep beraber sürebilmek toprağı,
ballı incirleri hep beraber yiyebilmek,
yarin yanağından gayrı her şeyde
her yerde
hep beraber!
diyebilmek için…"
Nazım Hikmet
Yorumlar (0)
Yazarın Diğer Yazıları
IŞIKLAR SÖNMESİN
08 Ocak 2024 14:27
Ali Kapısı Derneği Abdal Musa Birlik Lokması
20 Aralık 2023 14:27
Sazlılar Derneğinde Abdal Musa Lokması
07 Aralık 2023 14:27
Zeynel Abidin Vakfında Abdal Musa Lokması
03 Aralık 2023 14:27
Seyituşağı Köyünde Abdal Musa Birlik Lokması
16 Kasım 2023 14:27
MALATYADA REKLAM TABELACILIĞI
03 Kasım 2023 14:27
Endüstri mirası tescili Tuğla Bacası restorasyonu bekliyor
28 Ekim 2023 14:27
GÜNDÜZBEY- PINARBAŞI KAPTAJ GEZİSİ
17 Ekim 2023 14:27
KABAH ABDAL TÜRBESİ ve GÜRGÜR DEDE TÜRBESİ
10 Ekim 2023 14:27
ELEMENDİK PINARI
02 Ekim 2023 14:27
HEKİMHAN'DA 'TORLAKÇILAR' EKMEKLERİNİ ATEŞ VE KÜLDEN ÇIKARIYOR
09 Eylul 2023 14:27
HEKİMHAN KÖYLÜKÖYÜNDE SARIÇAM ORMANI
29 Ağustos 2023 14:27
BATTALGAZİ'DE ASIRLIK KARA DUT
22 Ağustos 2023 14:27
Zeynel Abidin'de Aşure Lokma Etkinliği
18 Ağustos 2023 14:27
Hekimhan'da Dört Yüz Yılık Ceviz Ağacı
05 Ağustos 2023 14:27
VEFA KONAĞI, DEPREMZEDELERE MESKEN OLDU!
03 Ağustos 2023 14:27
TARİHİ ESERLERE SAYGI
31 Temmuz 2023 14:27
AKÇADAĞ KÖY ENSTİTÜSÜNDE SİNEMA ANILARI
28 Temmuz 2023 14:27
Profesyonel Fotoğrafçı HÜSEYİN KOÇ Son Yolculuğuna Uğurlandı
09 Temmuz 2023 14:27
BİR BOZKIR KÖYÜ GEBELİ / ARAPGİR
09 Temmuz 2023 14:27
Karapınar'da ŞAH -I MERDAN Ziyareti
09 Temmuz 2023 14:27
DOĞANYOL'UN YENİDEN DOĞUŞU
15 Haziran 2023 14:27
GELİNCİK TEPE
07 Haziran 2023 14:27
AKÇADAĞ KÖY ENSTİTÜSÜ 6 ŞUBAT DEPREMİNİN ARDINDAN
27 Mayıs 2023 14:27
ÂŞIK VEYSEL... Sivrialan köyüne yolculuk...
16 Mayıs 2023 14:27
MEMLEKETİM YIKIK VİRANE OLDU
19 Mart 2023 14:27
MALATYA'DA SITMA SAVAŞ VE BABAMIN ANILARI
13 Ocak 2023 14:27
MALATYA SÜMERBANK FABRİKASI İŞÇİSİNİN RÜYASI
28 Kasım 2022 14:27
AKÇADAĞ KÖY ENSTİTÜSÜNÜN ' GARİP' MEZARLIĞINA SAHİP ÇIKILDI
25 Kasım 2022 14:27
ENGÜZEKLİLER CEM EVİNDE ABDAL MUSA - BİRLİK CEMİ
08 Kasım 2022 14:27
ADINI YİTİREN OKUL...Akçadağ Köy Enstitüsü
13 Ekim 2022 14:27
Hekimhan Ballıkaya (Mezirme) Mahallesi
22 Eylul 2022 14:27
HEKİMHAN-GİRMANA 1. KÜLTÜR ŞENLİĞİ
01 Eylul 2022 14:27
RUS PAZARI / BİT PAZARI
20 Ağustos 2022 14:27
MALATYA ÜÇ HORAN KİLİSESİNDE İKİNCİ AYİN
14 Ağustos 2022 14:27
Kiliseden Kültür Merkezine
28 Temmuz 2022 14:27
Aspuzu Bağları: Karadut Ağacı
11 Temmuz 2022 14:27
TEMMUZ SICAĞINDA İKİ KARA GÜN
04 Temmuz 2022 14:27
Fetiye Uzun Hasan Cami
30 Haziran 2022 14:27
Vefalı Malatyalıların Doğanşehir Gezisi
29 Haziran 2022 14:27
Malatya'da Venk Şapeli
29 Haziran 2022 14:27
CHP KÖY ENSTİTÜLERİ MASASI VE PROJELERİ
21 Haziran 2022 14:27
MALATYA'DA UMUMİ TUVALETLER SORUNU
20 Haziran 2022 14:27
SEYYİD AZİZ DEDE(Ape Aziz) ANMA ETKİNLİĞİ
15 Haziran 2022 14:27
MAVİ DEĞİRMEN / Seferihisar - İzmir
15 Haziran 2022 14:27
Bir Gezi Anısı
06 Haziran 2022 14:27
ASPUZU BAĞLARI
06 Haziran 2022 14:27
Hüseyin Doğan Dede 39.Ölüm Yıl Dönümünde Anıldı
25 Mayıs 2022 14:27
MALATYA DEMİRYOLU MENFEZİNİN HAZİN SONU
13 Mayıs 2022 14:27
MELİTA
10 Mayıs 2022 14:27
YAZAR ÖZGÜR SİNAN'LA ÇANAKKALE'DE KEYİFLİ BİR RÖPORTAJ
07 Mayıs 2022 14:27
KARAGÜL
30 Nisan 2022 14:27
TARİHİN İZİNDE... Mezar Taşlarından Yapılan Demir Yolu Menfezi
30 Nisan 2022 14:27
NE BAHARLARIMIZ GEÇTİ ÖMÜRDEN
11 Nisan 2022 14:27
MALATYA'DA KAYISI AĞAÇLARI ÇİÇEK AÇTI
04 Nisan 2022 14:27
AKÇADAĞ KÖY ENSTİTÜSÜNÜN SAHİPSİZ MEZARLIĞI
01 Nisan 2022 14:27
Akçadağ Köy Enstitüsü 1947 mezunu Öğretmen MUAZZEZ YILMAZ
17 Mart 2022 14:27
ELAZIĞ/ KEBAN- DENİZLİ KÖYÜ KERVANSARAYI
25 Şubat 2022 14:27
Balıkesir'de Tahtakuşlar Köyü
14 Şubat 2022 14:27
GÜLE GÜLE BİLGE İNSAN, İSMAİL KAYGUSUZ...
04 Şubat 2022 14:27
Lütfi Özgünaydın: 'Bir zamanlar Kemaliye'
30 Ocak 2022 14:27
Malatyalı Yazar Necati Güngör beyi İstanbul'da ziyaret
25 Ocak 2022 14:27
KÖY ENSTİTÜLERİNDE KÜTÜPHANELER
24 Ocak 2022 14:27
AKÇADAĞ KÖY ENSTİTÜSÜNDE SİNEMA ANILARI
24 Ocak 2022 14:27
Gazateci Hrant Dink katledildiği yerde anıldı.
24 Ocak 2022 14:27
Geçmişin İzinde DAMASCUS Sergisi
13 Aralık 2021 14:27
DEMİRYOLU KÜÇÜK İSTASYONLARI
03 Aralık 2021 14:27
MALATYADA YENİ FiDANCILAR SİTESİ HAZIR
22 Kasım 2021 14:27
Malatya'da Vanlı Hoca: Şeyh Hacı Hamid Hamd-î Vânî El- Malatî (1873 1955)
22 Kasım 2021 14:27
Malatya'da Venk Manastır ve Kilisesi
16 Kasım 2021 14:27
Malatya'da 'Venk' Manastır ve Kilisesi
25 Eylul 2021 14:27
ARGUVAN YOLLARINDA
15 Eylul 2021 14:27
HEKİMHANLI SADIK BABA
15 Eylul 2021 14:27
Malatya ERHAÇ Askeri Hava üssü Adı Nereden Geliyor
15 Eylul 2021 14:27
HEKİMHANLI ÂŞIK ESİRİ BABA
08 Eylul 2021 14:27
SÜRYANİ KADİM MOR BARSAUM MANASTIRI / DİLBER KALESİ
24 Ağustos 2021 14:27
ASLANTEPE HÖYÜĞÜ'NÜN UNESCO YOLCULUĞU... Temmuz 31, 2021
03 Ağustos 2021 14:27
Malatya'ya kuşbakışı bakanları şaşırtan dairesel tarlalar
27 Temmuz 2021 14:27
Aşağıbağlar Suflâ Cami (1850) Yeşilyurt/Malatya
26 Temmuz 2021 14:27
MALATYA'DA ROMA ODA MEZARLARI... YİNE TOKİ
26 Temmuz 2021 14:27
Okulun Atatürk Anıtına Saygısızlık
08 Temmuz 2021 14:27
MALATYA CASA ŞEHİTLİĞİNİN KÜNYELİ MAHZUN AĞAÇLARI
08 Temmuz 2021 14:27
ŞEKER FABRİKASININ ALKOL ÜNİTESİ KADERİNE TERK EDİLDİ
05 Temmuz 2021 14:27
AKÇADAĞ KÖY ENSTİTÜSÜ YERLEŞKESİNDEN HÜZÜNLÜ KARELER
28 Haziran 2021 14:27
BİN YILLIK SELÇUKLU KIRK KARDEŞLER MEZARLIĞI İÇLER ACISI HALDE
28 Haziran 2021 14:27
Ulu Camii Sit Alanına 30 yıl önce yapılan okul binası yıkıldı
07 Haziran 2021 14:27
Battalgazi Çolakoğlu Köyü
24 Mayıs 2021 14:27
Malatyada sebze fidelerini dikme, dönemi başladı
04 Mayıs 2021 14:27
Hurda Depolarının Şehir Dışına Çıkarılması
04 Mayıs 2021 14:27
Malatya'da İlkbahar
14 Nisan 2021 14:27
YOLUM DÜŞTÜ HACI BEKTAŞ'A
05 Nisan 2021 14:27
SANCAKTAR ABDULVAHAP GAZİ TÜRBESİ
18 Mart 2021 14:27
TOPKAPI SARAYI ve CELLAT ÇEŞMESİ
07 Mart 2021 14:27
KARACA AHMET SULTAN TÜRBESİ
07 Mart 2021 14:27
AYASOFYA'YA YOLCULUK.
27 Şubat 2021 14:27
MALATYA ÇINARLI CAMİİ / SURP ASDVADZADZİN Kilisesi
21 Şubat 2021 14:27
ŞAHKULU SULTAN DERGÂHI
07 Şubat 2021 14:27
ZEYNEP- KAMİL HASTANESİ ÖLÜMSÜZ BİR AŞK HİKAYESİ
01 Şubat 2021 14:27
MALATYALI İSMAİL AĞA CAMİİ. HAMAMI, ÇEŞMESİ
30 Ocak 2021 14:27
Koca Vaiz Baba Türbesi
30 Ocak 2021 14:27
TÜRBE VE TABUTDA ÖRTÜ (PÛŞÎDE) KÜLTÜRÜ
28 Aralık 2020 14:27
UMUMİ TUVALETLER
09 Aralık 2020 14:27
HEKİMHAN, TARİHİ SURP PIRGİÇ KİLİSESİ
03 Aralık 2020 14:27
HEKİMHAN'IN TARİHİ MEZARLIKLARI ve YENİ MEZARLIĞIN HİKAYESİ
29 Kasım 2020 14:27
Hekimhan Hükümet Binası Yangını
26 Kasım 2020 14:27
ARAPGİR'İN KAHVERENGİ YOL LEVHALARI
19 Kasım 2020 14:27
İÇİNDE MEZARLIĞI OLAN OKUL
12 Kasım 2020 14:27
HEKİMHAN DİPSİZ GÖL (SÜLÜK GÖLÜ)
04 Kasım 2020 14:27
Malatya'dan Hatay'a Hafta Sonu Gezisi
28 Ekim 2020 14:27
MALATYA'DA İLYAS TENEKELİ KÖŞK MİNARELİ CAMİ
22 Ekim 2020 14:27
HEKİMHAN CEVİZiNİN HİKAYESİ
16 Ekim 2020 14:27
MALATYA SURP YERRORTUTYUN (Taşhoran ) Kilisenin Yeni Kubbesi.
14 Ekim 2020 14:27
Yüce dağ başında bir garip mezar
11 Ekim 2020 14:27
Hekimhan'ın Tarihi Çeşmeleri Kaderine mi Terk Edildi?
07 Ekim 2020 14:27
Kapatılan Köy okulları kaderine mi terk edildi?
06 Ekim 2020 14:27
DİLEYİCİ ROMANI-Fatma Çağlayan
16 Eylul 2020 14:27
12 EYLÜL KARANLIĞINDA KAYBOLAN BİR NESİL
13 Eylul 2020 14:27
SULTANSUYU HARASINA HİPODROM NEDEN YAPILMIYOR?
25 Temmuz 2020 14:27
MALATYA'DAN ERZİNCAN-BAŞBAĞLAR KÖYÜNE YOLCULUK...
23 Haziran 2020 14:27
Hekimhan-Güzelyurt Ilıca Tıpka Ocağı
19 Haziran 2020 14:27
HEKİMHAN - YAĞCA GEYİK ve DAĞ KEÇİSİ ÜRETİM MERKEZİ
16 Haziran 2020 14:27
FUGACI ABBAS USTA (Abbas Soğukpınar)
15 Haziran 2020 14:27
MALATYA KAYISI ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ
22 Mayıs 2020 14:27
Aziz Mor Ahron Kadim Süryani Manastırı (M.S 329)
17 Mayıs 2020 14:27
MALATYA SÜMER İLKOKULU BİNASI YIKILIYOR
11 Mayıs 2020 14:27
IŞIKLAR SÖNMESİN
23 Nisan 2020 14:27
370 YAŞINDA KIZILCIK AĞACI
19 Mart 2020 14:27
MEZAR TAŞLARINDAN YAPILAN DEMİRYOLU KÖPRÜSÜ
18 Mart 2020 14:27