Fikri Demirtaş
[email protected]

IŞIKLAR SÖNMESİN

23 Nisan 2020 20:17

Akçadağ Köy Enstitüsü Eğitim Başı Reyzi Pamir'in Öyküsü.

Akçadağ Köy Enstitüsü Eğitim Başı Reyzi Pamir'in Öyküsü.

1949 yılı Ocak ayı:
Akçadağ Köy Enstitüsü’nde kış çok sert geçiyordu. Kış, kış değil sanki bir afetti. Kar günlerce yağdı, yağdı... Yağan karları geceleri Beydağı’ndan kalkan rüzgârlar oradan oraya savurarak köşe bucak doldurmuş her taraf bembeyaz olmuştu. Sonra öyle bir ayaz oldu ki etraftaki her şey donmaya başladı. Buz olarak okulun çatılarında, lojmanlarında, Karapınar köyünün damlarında, sokaklarında yollarda serilip kaldı. Ağaçların dalları bile buzdan bir kabukla örtülmüş kaskatı kesilmişti. Köy Enstitüsü öğrencilerinin yaptıkları kooperatifin önündeki çeşme, Sultansuyu’ndaki elektrik santraline giden su kanalı da donmuştu. ‘vuu-vuu-vuu’ diye inleyen rüzgârın iliklerine kadar işleyen soğuğunu yaşıyorlardı. Dışarda hala bir fırtına esiyordu. Pencerelerden sallanan camların sesi, dışarda uğuldayan rüzgârın sesine karışıyordu. Akşam mütealadan ( etüd )sonra herkes demir ranzalarda yatağına çekilmiş, rüzgârın ninnisiyle uyumaya çalışıyordu. Geceleri bu ıssız ovanın ortasında yıldız kümesi gibi manzara oluşturan okulun elektriği geceden kesilmişti. Elektrik santralinden nöbetçi öğrenci su kanalını donduğu raporunu telefon santralindki nöbetçi öğrenciye bildirmişti. Geceden Nöbetçi öğretmen ve öğrenci başkanı bu konuda bilgilendirilmişti.

Gündüzde tipi uğultuyla amansız esiyordu. Hiçbir şey görünecek gibi değildi. Bütün okulun binaları, lojmanlar, bahçeler, istasyon, Karapınar köyü göz alabildiğine her taraf donuk beyaz bir örtünün altına saklanmış gibiydi. Sadece evlerin, binaların bacalarından aralıksız yükselen dumanlar bu örtünün altında bir yaşam olduğunu ele veriyordu. Okulun idare binasının karşısında demiryolu ray parçasından 50cm’ kadar kesilip beton bir kaideye asılan kampananın(çan) “.çınnn, çınnn” sesiyle öğrenciler uyanmışlardı. Ayrı ayrı yerlerde bulunan yatakhanelerden çıkarak yemekhanede sabah kahvaltısını yaptılar. Nöbetçi öğretmen gözetiminde , Öğrenci başkanının organizasyonu ile bütün binaların önlerini karlarını kürüdüler temizlediler. Erkek- kız öğrenciler arı gibi çalışıyorlardı. Çatıların saçaklarındaki kristal mızraklar, kılıçlar gibi duvarlara perdelemiş buz sarkıtlarını ellerinde tahta çubuklarla, ucu demir kancalı yangın aletleri ile kırdılar.

Okul öğrenci meclisinin ve okul idaresinin aldığı kararla buz kırma ekibi seçilecekti. Buz kırmaya gidecek kara yağız sırım gibi elli kişilik ekip ile birlikte okul kayak takımından on öğrencinin görevlendirildi. Buz kırmaya gidecek öğrencileri Eğitim Başı Pedegoji öğretmeni Sivaslı Reyzi Pamir götürecekti. Pamir 35 yaşlarında bir yetmiş beş boylarında, kafası biraz büyük yuvarlak, pembemsi geniş yüzlü alnın hafif açık, bıyıksız, kızılımtırak gür saçlı , açık bal rengi çekik gözlü ,etine dolgun atletik yapılı biriydi. Soyadını herhalde ata yurdu Pamir dağlarından almış kendiside Türmenistanlılara benziyordu. Öğrenciler tarafından çok sevilirdi… İşlerini zamanında eksiksiz yapar; Güçlü bir belleğe , sağlam bir kişiliğe sahip , dürüst bir öğretmendi. Geceleri enstitünün dört bir yanını kontrol etmeden eve gitmezdi.. Atatürk ilke ve devrimlerinden kesinlikle ödün vermeyen bir eğitimciydi. Tüm öğrencilerin adlarını numaralarını, nereli olduklarını bilir. Akçadağ'lı okula yeni başlayan çelimsiz bir kız öğrenci olan Muazzez’i kendi evlerine almıştı. Yıllarca küçük çocuklarıyla birlikte aynı odada kalan bu öğrenciye eşiyle birlikte sahip çıkmıştı. Reyzi Pamirin Girit'li eşi Nimet hanımda öğrencilerin ayakları donmasın diye kız öğrenciler ile birlikte battaniyeleri keserek ayaklarına keçe yaparlar.

Kar hala yağmaya devam ediyordu. Öğrenciler sırtlarında devletin verdiği kül renkli kabanlar, başlarında siyah bereler, ellerinde eldivenler, ayaklarında çizmelerini giymişler. Okulun öğrenci kantininde toplanmışlar. Eğitim Başı Reyzi Pamir’i bekliyorlardı.
Reyzi Pamir yola çıkmadan kantinde Kurtuluş Savaşı’ndan kısa bir öykü anlattı öğrencilere .’’ Kurtuluş savaşı sürüyordu ve kış başlamıştı. Kar da yolları kapamıştı. Türk ordusu ülkesi için zor koşullar altında savaşıyordu… Yiğitlik gösteren sadece ateş boyundaki Mehmetçikler değildi. Yaşlılar ve kadınlar kucağında çocuklarla yiğitlik gösteriyordu…. Onlar yolların karla kaplı olmasına rağmen mermi götürdüler cepheye kağnılarla… Şerife bacı, ıslanmasın diye kazağını cephanelerin üstüne örtmüş, üşümesin diye yavrusunun üzerine abanmıştı. Sonuçta kendisi soğuktan donarak hayatını kaybetmişti. Askerler top mermileri arasında ağlayan bebeği kurtardılar. Şerife bacı 21 yaşındaydı. ‘’İşte böyle gençler, Atatürk işte bu milletle savaşı kazandı. Bizlerde bu karda kışta Elektrik santralinin buz tutan kanalı açacağız. Işığımız hiç sönmeyecek… İrfan ordusunun neferleri sizlerle cehaleti yeneceğiz. ‘’söyleyince öğrenciler öğretmenlerini coşkuyla alkışladılar…
***
Hava bulutsuz ama bir o kadar da soğuktu. Güneş ışıkları gökyüzünü yavaşça griye bularken Reyzi Pamir’in komutuyla omuzlarında , kumanya çantaları, kürek, kazma, demir çubuklarla,tek sıra halinde birbirlerinin ayak izlerine basa basa... Okulun kayak ekibini takip ederek yola koyuldular. Fırına yaklaşınca mis gibi ekmek kokusu dalga dalga yayılıyordu. İki öğrenci hamur kesiyordu ocağın başında beyaz önlüklü, beyaz kepli usta öğretici. Elinde fırın küreği kızgın ateşlerin arasında ekmekleri alıp tezgâhın üzerine atıyordu… Böyle yürüyüşte marş söylenmez mi ?..
. “Yastığımız mezar taşı, yorganımız kar olsun / Biz bu yoldan dönerisek , namuz bize ar olsun…”

Öğrencilerin gür sesleri ve sert adımları okul binaları arasında yankılanıyordu. Fırının önünde yüzlerce güvercin atılan ekmek kırıntılarını yiyorlardı. Sesleri duyunca karların içinde kanat çırparak okulun çatılarına doğu uçtular. Kafile sinemanın arkasından geçerek, karları yararak tek sıra halinde yürüyerek yol alıyordu;
Hava soğuk, gök buz mavisi, sonsuz kar denizi... Arga yazısında git gidebildiğin kadar.Gidecekleri yol, yağan kardan kaybolmuştu. Köy Enstitüsü öğrencilerinin yolun kenarlarına diktikleri elektrik direklerini takip ettiler. İstasyona kadar giden yolun sağ yanında öğrencilerin yaptığı heykeller ve Atatürkün , İnönünün , Hasan Ali Yücelin , Tonguç’un bir çok eğitimcinin mermer panolarda sözleri yazılmıştı. Bunlarda kar altında kalmışlardı. Bu eserlerin etrafını da temizlediler. Akçadağ Köy Enstitüsü yazan takın altından geçerek elektrik santralına doğru hareket ettiler.
***
Kırlangıç köyünün dağın doruğunda dümdüz kayanın üzerinde güneş ışınları enstitü binalarının çatılarıyla öpüşüyordu. Ağaçlar kardan elbiselerini giymişlerdi. Başlarını önlerine eğmiş bir huşu içinde hareketsiz bekliyorlardı. Toprağa serilmiş beyaz yorgan güneş ışınlarını alınca göz kamaştırıcı bir güzellikte pembemsi pembemsi parlıyordu. Muhteşem bir renk cümbüşü vardı. Okul ahırının önünde, iri bir çoban köpeği davudi bir sesle ürüyordu. Hayvan gübrelerinin içinde 
Malatya- Adana Demiryolunu yaklaşınca kara tren raylar üzerinde biriken karları hallaç pamuğu gibi atarak ağır ağır soluyarak rampadan çıkıyordu… Bir gürültü bir takırtı… Ardından bir düdük sesiyle makinist selam verdi. Neşelendirdi bütün öğrencileri. Kompartımanın pencerelerinden yolcular kimi el sallıyor kimi mendil sallıyordu. Bu kara tren, uzayıp giden raylarda sadece yolcuları taşımıyordu. Vagon vagon, gönülden gönüle büyüyen ve bu yolculukla içlerine her dem artan beyaz hüznü de gurbete taşıyordu. Onca beyaza inat, kara trenin kara dumanını yayılıyordu her yere. Gri tül gibi ince zarif ve sessiz. Öğrenciler demir yolunu geçip yollarına devam ettiler. Akçadağ istasyonundan geçen her türlü tren hangi saatte geçerse geçsin Köy enstitüsüne selam düdüğü vermeden geçmezdi. Selamı alan öğrenciler sesi duyduklarında sağ ellerini göğüslerinin üzerine koyarak karşılık verirlerdi. “Aşk ile…”diye mırıldanırlardı

Öncü kızak ekibi yolu kestirmeden kısaltıyor. Cibo’nun deresinden vadiden aşağı doğru salıyorlar. Sonra yokuş yukarı nefes nefese kalıyorlar. Durup dinlenmeye vakitleri yok. Arada bir yanık türkü sesi soğuk havayı yarıyor. Kara gömülen ayakları. Kaşlarında ve kirpiklerinde buz damlacıkları oluşmuştu. Sultansuyu’nun vadisinin ağaçların ortasında yılan gibi kıvrımlar yaparak akan derenin kıyısında, ağaçlar arasında Elektrik santralini gördüler. Kulübenin bacasından duman gökyüzüne doğru savruluyordu. Karın sessizliğini, uzaklardan köpek ulumaları duyuluyordu. Belki de kendi aralarında haberleşiyorlardı. Derenin öbür yüzünde, kayaların karşı yamacındaki evlerin arasından on-on beş köylü... Omuzlarında av tüfeği, kiminin elinde kürek ve kazma ağır ağır santrala doğru geliyorlardı… Yanlarında iki köpeğin davudi üremeleri yankılanıyordu . Öğrenciler bu müthiş manzarayı tepeden keyifle seyrettiler… Köylülerin gelişi ile yine yüceden yüce bir imece başlayacaktı…
***
İşte bu tatlı ve eğlenceli yolculukla elektrik santralına gelmişlerdi. Karapınarlı 1949 mezunu Enstitülü Ali Doğan öğretmen Sultansuyundaki okulun Elektrik santralının hikayesini şöyle anlatmıştı. "Santralın yukarısında 1915 Ermeni tehcirinden önce burada Ermeni bir ailenin değirmeni varmış. Onlar gidince yıllar sonra sahipsizlikten yıkılmış. Köylüler ağaçlarnı ,işe yarayan ne varsa almışlar. Bu değirmenin elli metre aşağısına eski değirmenin malzemelerini de kullanarak yeni bir su değirmeni yapmışlar . Bu değirmeni Karapınarlı Haftava Mahmut, Hüseyin Doğan Dede,Yeşilyurtlu Sefer çavuş ortak çalıştırmışlar. Sonra bu su değirmeni olan araziyi Enstitüye o zamanın parası ile 30 bin liraya satıp bölüşmüşler.".
Haftalık nöbet tutan dört öğrenci gelen kafileyi bir ellerinde kürekle silah tutan askerler gibi kulübenin önünde hazır ola gelip başlarıyla selamladılar. Santralın içerisinde sol taraf ayrı bir bölüm. Lavabo, tuvalet. Kapının girişindeki odada demir ikişer katlı, iki ranza. Ortada bir tahta çalışma masası. Duvarda ahşap bir saat, bir saz asılıydı. Köşede küçük bir kitaplık üzerinde radyo, fener birde telefon…

Okulun santralı su ile çalışır ve elektrik üretir. Türbinin suyu Sultansuyundan bir bentle kalkar. Toprak bir kanalla gelir, Bentle santral arası üç km’dir. Santralı besleyecek su her mevsim vardır: Ancak kış ayları bazen toprak kanal donuyor. O zaman okul ışıksız kalınıyor. Şiddetli don ve soğuğa rağmen güçlü kuvvetli öğrencilerden seçilen bir ekiple Santrala buz kırmaya gidiliyordu. İşte “ Buz Kırma Nöbeti” buydu…*1
Elektrik santralını türbinlerinden süzülen su, dondurucu havada buza dönüşmüştü. Sultan suyunda küçük şelalelerde uzunluğu 3-4 metreyi bulan buz sarkıtları,dere kenarında ki ağaçlar güzel görüntü oluşturmuştu. Santralın toprak su kanalı, soğuk havanın etkisiyle adeta buz pistine dönmüştü. Öğrenciler, tabanında çok az su bulunan kanalda kızak kayarak hoşça vakit geçirdiler.
Reyzi Pamir “Haydi arkadaşlar zaman geçmeden başlayalım’’ komutuyla… öğrenciler su kanalının kenarına 10 ‘ar metre aralıklarla sıraya geçtiler. Buzlara kazma ve küreklerle vurdukça vurdukça çatlayan dağılan buzların çatırtı sesleri geliyordu. Yüzlerine sıçrayan buz parçaları ateş gibi yakıyordu değdikleri yeri. Buzun altında akan suyun sesi duyuluyordu.
Desenli buzlu camı andıran donmuş su kabarcıkları, buzun derinliğini gösteren kırılma anları da güzel görüntüler oluşturuyor. Okulun fotoğrafçılık kolundan bir öğrenci çalışmaları fotoğraflarını çekiyordu. 
Reyzi Pamir öğrencilerin çalışmalarını zevkle izliyordu.,1943 yılında Enstitü Müdürü Şerif Tekben, santralı kuran Gaspar usta ile birlikte enstitüyü elektriğe kavuşturdukları gün aklına geldi. Önce içinde evi de bulunan bu santral binası yapmışlardı. Türbin, tel ve dinamo için kredi almışlardı, direkler ise çok uzaklardan suyun içinde günlerce çekilerek getirilebilmişti. O gün nasıl bayram yapmışlardı. Göğün yıdızlarını Arga yazısına enstitüye indirmişlerdi...
Eğitim başı Pamir öğrencilerle Sultansuyunda bin bir zahmetle bir çingenenin görüşü olan büyük hasır sepetlerin içine köyden gelen adamlarla ve öğrencilerle derenin içinde dikilecek direklerin yerinde taş doldurmuşlar. Su çok soğuk olduğundan suya giren öğrenci ekibi sürekli değiştirmişlerdi. Bu sepetlerin olduğu yerler bir kaide haline gelmişti. Elektrik direklerini sonra buralara çakmışlardı. Bu elektrik direklerini diktikleri zaman kendisinin soğuk suda uzun süre kalınca ayakları uyuşmaya başlayıp suya düştüğü, yarı baygın sudan çıkarıldığı. Birkaç gün dinlendikten sonra tekrar öğrencilere yardıma gittiği filim şeridi gibi gözünün önüne geldi...
Dinlenme molası verilince nöbetçi öğrencilerin önceden alana yığdıkları odunları yaktılar. Ateşin çevresinde halka halinde tüm öğrenciler toplandı. Nöbetçi öğrencilerden Hekimhan’lı Zeki kulübeden bağlamayı getirdi. Ateşe gidip ellerini ısıttı. Bir taşın üstüne oturdu. Sazın tellerine düzen verdikten sonra hem çaldı, hem de söyledi. Öğrencilerde durur mu? Hep birlikte’ ’Havada bulut yok’’ türküsünü seslendirdiler… Öğrencilerin ağzında türküler yel olup gitti köylerine, sevgililerine…
‘’Havada bulut yok bu ne dumandır
Mahlede ölü yok bu ne figandır
Şu yemen elleri ne yamandır
Ah o Yemendir gülü çimendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Burası Huş’tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir…’’
Dinlenme ve eğlence saati dolunca aynı disiplin içerisinde tekrar işlerine başladılar. Hür pür neşe içinde buzlara saldırdılar. Kırılan buz kütlelerini elleriyle küreklerle kanaldan dışarı attılar.
Gençlerin, nefes verişleri buhar oluyordu. Elleri soğuktan ve çalışmaktan şişip kabaranlar, sudan sırıl sıklam olanlar, yüzleri mosmor olmasına rağmen canla başla çalıştılar. Elektrik santralinin Sultansuyu’ndan bentle kalkan 3 kilometrelik toprak kanalın buzlarını el birliği ile kırarak nöbetlerini bitirdiler. Acımasız doğa güçlerine karşı muzaffer olmuşlardı. Buz kırılınca kanal suyu koca nehir olmuştu. Artık su güldür güldür akıyordu. Kayalara çarpıyor, köpükleniyor, dolanıyor, kıvrılıyor, hızlanıyor, derin uğultular içinde santrala tribününe kavuşmaya ışık olmaya gidiyordu.
***
Reyzi Pamir ’’Arkadaşlar hepinize çok teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun. Mükemmel ve zor bir iş başardınız. Sizler güç işlerin başarılmasına aday olarak yetiştirilmek için buradasınız. Tekrar tebrik ediyorum.’’ dedi. Santral Nöbetçi öğrencisi’’ öğretmenim okulumuzun elektriği yanıyormuş’’ haberini verdi… Reyzi Pamir ’’Akşama sinema var gençler… “Köroğlu “adındaki filim gösterilecek. Okul müdürü, öğretmenlerle birlikte izleyeceğiz’’ deyince. Öğrenciler çılgınca alkışlayarak sevinçlerini belirtiler. Buz kırma savaşını kazanan öğrenciler silahları; demir çubukları, kazmaları, kürekleri omuzlarına aldılar. Öğretmenin’ ’Haydi yiğitler görev tamamlanmıştır.’’ komutuyla tek sıra halinde okula doğru Alay Marşını söyleyerek tekrar yola koyuldular. Görülmeyen suyun çağıltısı taaa uzaklardan duyuluyordu.
‘’yastığımız mezar taşı, yorganımız kar olsun,
Biz bu yoldan döner isek, namus bize ar olsun…’’
Öğrenciler gür sesleri ve karın üzerindeki katır kutur sesleri ile ilerleyerek elektrik santrali ile okul arasındaki yolu da bitirmişlerdi. Buz kırma nöbetinden dönen öğrenciler okula gelince okuldaki öğrenciler coşkun bir tezahüratla alkışladılar. Şenlik yaptılar eğlendiler. Sanki savaştan dönen muzaffer askerlerdi… Öğrenciler doğayla yaptıkları mücadeleyi kazanmışlardı… Geceleri elektrik ışıklarının uzayıp giden ovanın üzerine çöken zifiri karanlığı delerek yeniden yıldızlarla cilveleşmesi ,doyumsuz bir görünüm veriyordu..
---------------------------------
1*Mehmet Ali Cengiz Akçadağ Köy Enstitü kitapçığı . Elktrik Santralı- Sultansuyu syf:84
2* Fikri Demirtaş 1975-1976 yılında Akçadağ İlk Öğretmen Okulundan mezun.
3* Reyzi Pamir öğrenciler tarafından o kadar sevilmiş ki mezun olan öğrenciler çocuklarına, öğretmenlerinin adını, soyadını çocuklarının adlarını koymuşlar . Enstitülü Muazzez öğretmenin çocuklarının adları Emel,Temel , Pamir 'dir.

 

 

 

  

 

Yorumlar (0)

Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!

Yazarın Diğer Yazıları

IŞIKLAR SÖNMESİN
08 Ocak 2024 20:17

Ali Kapısı Derneği Abdal Musa Birlik Lokması
20 Aralık 2023 20:17

Sazlılar Derneğinde Abdal Musa Lokması
07 Aralık 2023 20:17

Zeynel Abidin Vakfında Abdal Musa Lokması
03 Aralık 2023 20:17

Seyituşağı Köyünde Abdal Musa Birlik Lokması
16 Kasım 2023 20:17

MALATYADA REKLAM TABELACILIĞI
03 Kasım 2023 20:17

Endüstri mirası tescili Tuğla Bacası restorasyonu bekliyor
28 Ekim 2023 20:17

GÜNDÜZBEY- PINARBAŞI KAPTAJ GEZİSİ
17 Ekim 2023 20:17

KABAH ABDAL TÜRBESİ ve GÜRGÜR DEDE TÜRBESİ
10 Ekim 2023 20:17

ELEMENDİK PINARI
02 Ekim 2023 20:17

HEKİMHAN'DA 'TORLAKÇILAR' EKMEKLERİNİ ATEŞ VE KÜLDEN ÇIKARIYOR
09 Eylul 2023 20:17

HEKİMHAN KÖYLÜKÖYÜNDE SARIÇAM ORMANI
29 Ağustos 2023 20:17

BATTALGAZİ'DE ASIRLIK KARA DUT
22 Ağustos 2023 20:17

Zeynel Abidin'de Aşure Lokma Etkinliği
18 Ağustos 2023 20:17

Hekimhan'da Dört Yüz Yılık Ceviz Ağacı
05 Ağustos 2023 20:17

VEFA KONAĞI, DEPREMZEDELERE MESKEN OLDU!
03 Ağustos 2023 20:17

TARİHİ ESERLERE SAYGI
31 Temmuz 2023 20:17

AKÇADAĞ KÖY ENSTİTÜSÜNDE SİNEMA ANILARI
28 Temmuz 2023 20:17

Profesyonel Fotoğrafçı HÜSEYİN KOÇ Son Yolculuğuna Uğurlandı
09 Temmuz 2023 20:17

BİR BOZKIR KÖYÜ GEBELİ / ARAPGİR
09 Temmuz 2023 20:17

Karapınar'da ŞAH -I MERDAN Ziyareti
09 Temmuz 2023 20:17

DOĞANYOL'UN YENİDEN DOĞUŞU
15 Haziran 2023 20:17

GELİNCİK TEPE
07 Haziran 2023 20:17

AKÇADAĞ KÖY ENSTİTÜSÜ 6 ŞUBAT DEPREMİNİN ARDINDAN
27 Mayıs 2023 20:17

ÂŞIK VEYSEL... Sivrialan köyüne yolculuk...
16 Mayıs 2023 20:17

MEMLEKETİM YIKIK VİRANE OLDU
19 Mart 2023 20:17

MALATYA'DA SITMA SAVAŞ VE BABAMIN ANILARI
13 Ocak 2023 20:17

MALATYA SÜMERBANK FABRİKASI İŞÇİSİNİN RÜYASI
28 Kasım 2022 20:17

AKÇADAĞ KÖY ENSTİTÜSÜNÜN ' GARİP' MEZARLIĞINA SAHİP ÇIKILDI
25 Kasım 2022 20:17

ENGÜZEKLİLER CEM EVİNDE ABDAL MUSA - BİRLİK CEMİ
08 Kasım 2022 20:17

ADINI YİTİREN OKUL...Akçadağ Köy Enstitüsü
13 Ekim 2022 20:17

Hekimhan Ballıkaya (Mezirme) Mahallesi
22 Eylul 2022 20:17

HEKİMHAN-GİRMANA 1. KÜLTÜR ŞENLİĞİ
01 Eylul 2022 20:17

RUS PAZARI / BİT PAZARI
20 Ağustos 2022 20:17

MALATYA ÜÇ HORAN KİLİSESİNDE İKİNCİ AYİN
14 Ağustos 2022 20:17

Kiliseden Kültür Merkezine
28 Temmuz 2022 20:17

Aspuzu Bağları: Karadut Ağacı
11 Temmuz 2022 20:17

TEMMUZ SICAĞINDA İKİ KARA GÜN
04 Temmuz 2022 20:17

Fetiye Uzun Hasan Cami
30 Haziran 2022 20:17

Vefalı Malatyalıların Doğanşehir Gezisi
29 Haziran 2022 20:17

Malatya'da Venk Şapeli
29 Haziran 2022 20:17

CHP KÖY ENSTİTÜLERİ MASASI VE PROJELERİ
21 Haziran 2022 20:17

MALATYA'DA UMUMİ TUVALETLER SORUNU
20 Haziran 2022 20:17

SEYYİD AZİZ DEDE(Ape Aziz) ANMA ETKİNLİĞİ
15 Haziran 2022 20:17

MAVİ DEĞİRMEN / Seferihisar - İzmir
15 Haziran 2022 20:17

Bir Gezi Anısı
06 Haziran 2022 20:17

ASPUZU BAĞLARI
06 Haziran 2022 20:17

Hüseyin Doğan Dede 39.Ölüm Yıl Dönümünde Anıldı
25 Mayıs 2022 20:17

MALATYA DEMİRYOLU MENFEZİNİN HAZİN SONU
13 Mayıs 2022 20:17

MELİTA
10 Mayıs 2022 20:17

YAZAR ÖZGÜR SİNAN'LA ÇANAKKALE'DE KEYİFLİ BİR RÖPORTAJ
07 Mayıs 2022 20:17

KARAGÜL
30 Nisan 2022 20:17

TARİHİN İZİNDE... Mezar Taşlarından Yapılan Demir Yolu Menfezi
30 Nisan 2022 20:17

NE BAHARLARIMIZ GEÇTİ ÖMÜRDEN
11 Nisan 2022 20:17

MALATYA'DA KAYISI AĞAÇLARI ÇİÇEK AÇTI
04 Nisan 2022 20:17

AKÇADAĞ KÖY ENSTİTÜSÜNÜN SAHİPSİZ MEZARLIĞI
01 Nisan 2022 20:17

Akçadağ Köy Enstitüsü 1947 mezunu Öğretmen MUAZZEZ YILMAZ
17 Mart 2022 20:17

ELAZIĞ/ KEBAN- DENİZLİ KÖYÜ KERVANSARAYI
25 Şubat 2022 20:17

Balıkesir'de Tahtakuşlar Köyü
14 Şubat 2022 20:17

GÜLE GÜLE BİLGE İNSAN, İSMAİL KAYGUSUZ...
04 Şubat 2022 20:17

Lütfi Özgünaydın: 'Bir zamanlar Kemaliye'
30 Ocak 2022 20:17

Malatyalı Yazar Necati Güngör beyi İstanbul'da ziyaret
25 Ocak 2022 20:17

KÖY ENSTİTÜLERİNDE KÜTÜPHANELER
24 Ocak 2022 20:17

AKÇADAĞ KÖY ENSTİTÜSÜNDE SİNEMA ANILARI
24 Ocak 2022 20:17

Gazateci Hrant Dink katledildiği yerde anıldı.
24 Ocak 2022 20:17

Geçmişin İzinde DAMASCUS Sergisi
13 Aralık 2021 20:17

DEMİRYOLU KÜÇÜK İSTASYONLARI
03 Aralık 2021 20:17

MALATYA’DA YENİ FiDANCILAR SİTESİ HAZIR
22 Kasım 2021 20:17

Malatya'da Vanlı Hoca: Şeyh Hacı Hamid Hamd-î Vânî El- Malatî (1873 – 1955)
22 Kasım 2021 20:17

Malatya'da Venk Manastır ve Kilisesi
16 Kasım 2021 20:17

Malatya'da 'Venk' Manastır ve Kilisesi
25 Eylul 2021 20:17

ARGUVAN YOLLARINDA
15 Eylul 2021 20:17

HEKİMHANLI SADIK BABA
15 Eylul 2021 20:17

Malatya ERHAÇ Askeri Hava üssü Adı Nereden Geliyor
15 Eylul 2021 20:17

HEKİMHANLI ÂŞIK ESİRİ BABA
08 Eylul 2021 20:17

SÜRYANİ KADİM MOR BARSAUM MANASTIRI / DİLBER KALESİ
24 Ağustos 2021 20:17

ASLANTEPE HÖYÜĞÜ'NÜN UNESCO YOLCULUĞU... Temmuz 31, 2021
03 Ağustos 2021 20:17

Malatya'ya kuşbakışı bakanları şaşırtan dairesel tarlalar
27 Temmuz 2021 20:17

Aşağıbağlar Suflâ Cami (1850) Yeşilyurt/Malatya
26 Temmuz 2021 20:17

MALATYA'DA ROMA ODA MEZARLARI... YİNE TOKİ
26 Temmuz 2021 20:17

Okulun Atatürk Anıtına Saygısızlık
08 Temmuz 2021 20:17

MALATYA CASA ŞEHİTLİĞİNİN KÜNYELİ MAHZUN AĞAÇLARI
08 Temmuz 2021 20:17

ŞEKER FABRİKASININ ALKOL ÜNİTESİ KADERİNE TERK EDİLDİ
05 Temmuz 2021 20:17

AKÇADAĞ KÖY ENSTİTÜSÜ YERLEŞKESİNDEN HÜZÜNLÜ KARELER
28 Haziran 2021 20:17

BİN YILLIK SELÇUKLU KIRK KARDEŞLER MEZARLIĞI İÇLER ACISI HALDE
28 Haziran 2021 20:17

Ulu Camii Sit Alanına 30 yıl önce yapılan okul binası yıkıldı
07 Haziran 2021 20:17

Battalgazi Çolakoğlu Köyü
24 Mayıs 2021 20:17

Malatya’da sebze fidelerini dikme, dönemi başladı
04 Mayıs 2021 20:17

Hurda Depolarının Şehir Dışına Çıkarılması
04 Mayıs 2021 20:17

Malatya'da İlkbahar
14 Nisan 2021 20:17

YOLUM DÜŞTÜ HACI BEKTAŞ'A
05 Nisan 2021 20:17

SANCAKTAR ABDULVAHAP GAZİ TÜRBESİ
18 Mart 2021 20:17

TOPKAPI SARAYI ve CELLAT ÇEŞMESİ
07 Mart 2021 20:17

KARACA AHMET SULTAN TÜRBESİ
07 Mart 2021 20:17

AYASOFYA'YA YOLCULUK.
27 Şubat 2021 20:17

MALATYA ÇINARLI CAMİİ / SURP ASDVADZADZİN Kilisesi
21 Şubat 2021 20:17

ŞAHKULU SULTAN DERGÂHI
07 Şubat 2021 20:17

ZEYNEP- KAMİL HASTANESİ ÖLÜMSÜZ BİR AŞK HİKAYESİ
01 Şubat 2021 20:17

MALATYALI İSMAİL AĞA CAMİİ. HAMAMI, ÇEŞMESİ
30 Ocak 2021 20:17

Koca Vaiz Baba Türbesi
30 Ocak 2021 20:17

TÜRBE VE TABUTDA ÖRTÜ (PÛŞÎDE) KÜLTÜRÜ
28 Aralık 2020 20:17

ŞEYH BEDREDDİN'İN MEZARINI YAPIN
25 Aralık 2020 20:17

UMUMİ TUVALETLER
09 Aralık 2020 20:17

HEKİMHAN, TARİHİ SURP PIRGİÇ KİLİSESİ
03 Aralık 2020 20:17

HEKİMHAN'IN TARİHİ MEZARLIKLARI ve YENİ MEZARLIĞIN HİKAYESİ
29 Kasım 2020 20:17

Hekimhan Hükümet Binası Yangını
26 Kasım 2020 20:17

ARAPGİR'İN KAHVERENGİ YOL LEVHALARI
19 Kasım 2020 20:17

İÇİNDE MEZARLIĞI OLAN OKUL
12 Kasım 2020 20:17

HEKİMHAN DİPSİZ GÖL (SÜLÜK GÖLÜ)
04 Kasım 2020 20:17

Malatya'dan Hatay'a Hafta Sonu Gezisi
28 Ekim 2020 20:17

MALATYA'DA İLYAS TENEKELİ KÖŞK MİNARELİ CAMİ
22 Ekim 2020 20:17

HEKİMHAN CEVİZiNİN HİKAYESİ
16 Ekim 2020 20:17

MALATYA SURP YERRORTUTYUN (Taşhoran ) Kilisenin Yeni Kubbesi.
14 Ekim 2020 20:17

Yüce dağ başında bir garip mezar
11 Ekim 2020 20:17

Hekimhan'ın Tarihi Çeşmeleri Kaderine mi Terk Edildi?
07 Ekim 2020 20:17

Kapatılan Köy okulları kaderine mi terk edildi?
06 Ekim 2020 20:17

DİLEYİCİ ROMANI-Fatma Çağlayan
16 Eylul 2020 20:17

12 EYLÜL KARANLIĞINDA KAYBOLAN BİR NESİL
13 Eylul 2020 20:17

SULTANSUYU HARASINA HİPODROM NEDEN YAPILMIYOR?
25 Temmuz 2020 20:17

MALATYA'DAN ERZİNCAN-BAŞBAĞLAR KÖYÜNE YOLCULUK...
23 Haziran 2020 20:17

Hekimhan-Güzelyurt Ilıca Tıpka Ocağı
19 Haziran 2020 20:17

HEKİMHAN - YAĞCA GEYİK ve DAĞ KEÇİSİ ÜRETİM MERKEZİ
16 Haziran 2020 20:17

FUGACI ABBAS USTA (Abbas Soğukpınar)
15 Haziran 2020 20:17

MALATYA KAYISI ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ
22 Mayıs 2020 20:17

Aziz Mor Ahron Kadim Süryani Manastırı (M.S 329)
17 Mayıs 2020 20:17

MALATYA SÜMER İLKOKULU BİNASI YIKILIYOR
11 Mayıs 2020 20:17

370 YAŞINDA KIZILCIK AĞACI
19 Mart 2020 20:17

MEZAR TAŞLARINDAN YAPILAN DEMİRYOLU KÖPRÜSÜ
18 Mart 2020 20:17

Tüm Yazılar