ALTIN
 2.449,87
DOLAR
 32,8463
STERLİN
41,6020
EURO
 35,1808

Sizleri gene çok eskilere taşıyacağım. Umarım sıkılmazsınız

Konu dramatik ama biraz mizahi anlattım.

Konunun ölen aktörlerine haklarım helal olsun, mekanları cennet olsun.

ÜNİVERSİTE SINAVINA GİTTİM,

İLK DEFA LOKANTADA YEMEK YEDİM!

Liseyi bitirene kadar lahmacun dışında dışarıda, lokantada yemek yememiştim. İlkokul 3.sınıftan sonra gömlekçi çıraklığı yaparken öğlen kalfalara Malatya'nın kasap pazarındaki Gazianteplilerin lahmacun fırınından lahmacun alırdım. Benim haftalığım 25 kuruş. Lahmacun 10 kuruş, ben bu nedenle kendime alamıyordum Fırında sıra beklerken, görünüşü, kokusu aç karnımı guruldatır, ağzımın suyu akar, elbetteki canım çekerdi, ama param bu lüksü yaşamama yetmiyordu. Çok zorda kalırsam lahmacun fırınından bir lahmacun alır, ekmek fırınından da çeyrek pide alır lahmacunu arsına koyup katık yapar yer karnımı doyururdum. Genelde kalfaların öğle yemeğini teslim ettikten sonra ben koştura koştura eve gidip annemin yemeklerini yer geri işyerine dönerdim.

İlkokul 3.sınıfta yaz tatillerinde gitmeye başladığım gömlekçi çıraklığına ilkokulu bitirince asaleten çırak olarak devama başladım. Çıraklık kolay değil…Kalfa yardımcıları ve kalfalar bayağı zulüm kar davranıp eften püften meselelerle kulaklarımı çekip, yanaklarıma beş parmaklarını çıkartıyorlardı. Köylü çocuğuyum gücüm kuvvetim yerinde hani sokaktaki biri olsa dayağın en alasını ben atarım, ama kıdeme hürmet var, büyüğe el kaldırılmaz diye öğretilmişliklerimiz var. Bir de 4 duvar arasında olan olay orda kalmalı, dükkanın sırrı eve taşınmamalı öğretisi var. Serde de yiğitlik var, erkeklik var…2 yıl yedim dayağı gıkım çıkmadı. Aynı mahallede oturduğumuz, her sabah güneş doğmadan birlikte koştura koştura şakalaşarak,5 km yolu katedip işe geldiğimiz İhsan abi dükkana girer girmez değişip sebepsiz zulme başlıyordu.

Ona "Bana zulmetme seni döverim" dediğim halde zulme devam etti.

Bir defasında da kafama altın şövalye yüzüğünün kaşı ile darbeler vurup canımı acıtınca  o sırada ilik ördüğü dikiş makinasını üzerine devirip, ayağımdan çıkarttığım yemeninin pöçüğünden tutup kafasına kafasına vururken, o hengamede yanında bulunan su içtiğimiz testi devrildi, içindeki su çekme katın tabanına yayıldı. Tabi su oradan alt kattaki rafta bulunan gömleklik kumaşların üzerine damlayınca gözü dönmüş haldeki usta yukarı fıraladı; benim her tarafıma yumruklar, tekmeler, tokatlar attı, ense köküme sayısız şaplakları yapıştırırken, kulaklarımı da insafsızca çekti. Hıncını alamadı bir ara devrilen testiyi sapından tutup kafama vurmak için hiddetle kaldırdı, testinin sapı kırıldı, sapı elinde kaldı, testi arkasına düşüp paralandı içindeki olanca su da tabana, dolayısıyla da aşağıdaki rafta bulunan kumaşların üzerine yayıldı. Benim dayak sürem ve şiddeti ustam yoruluncaya kadar arttı.Sonunda ustam yoruldu…

Sonraki günler başımın arka tarafı günlerce şiş kaldı,insafsızca çekildiği için dibinden ayrılan kulak kepçesi dipleri yara oldu, iltihaplandı, sarı sarı cerahat akıttı, kabuklar bağladı…Ama ben erkekliğime, yiğitliğime güvenirliliğime leke sürmedim dükkan sırrını dört duvardan dışarı çıkartmadım...Evde durumu aileme anlatmadım. Hani yediğim dayak neyse, şişen ensemin günlerce zonklaması neyse,ayrılan kulak kepçemin dibindeki sızı neyse de bana en çok koyan ustanın kırdığı, Teze cami şadırvanından içmek için su getirdiğimiz testiyi onar kuruş toplayıp biz çalışanların alması oldu…

Bir öğlen lahmacuncuda sıra geç geldi, eve gidip geri gelmem öğlen tatiline sığmayacağı için lahmacuncuya geri gittim,1 lahmacun için sıraya koymadılar aradan 1 lahmacun bana verdiler, ekmek fırınından da çeyrek pide alıp lahmacunumu arasına sıkıştırdım, acıkmışım, O ZAMANLAR SOKAKTA YEMEK YEMEK AYIPLANIRDI yiyemedim dükkanda yemek için sabırsızlıkla dükkana geldim, öğlen tatili nedeniyle kapalı olan kapıyı vuruyorum, kalfa İhsan abi kapı camının üst kısmındaki çekme katın camından bakıp şakalar, şaklabanlıklar yapıyor, kapıyı açmıyor…Benim karnım acıkmış, gözüm dönmüş açması için diller döktüm, yalvardım yakardım nafile…

"Açsana ulan eşşekoğlu eşek" diye küfürü basınca İhsan abi sinirlendi, dişlerini gıcırdatarak geldi kapıyı açtı,

O kulaklarımı çekip, ense köküme şaplaklar, kafama şövalye altın yüzüğünün kaşı ile darbeler vururken çekme kata çıktık. O dövmeye devam etti, ben lahmacunu yemeye devam ettim. Çeyrek ekmek arası Lahmacun bittiğinde dövme devam ediyordu. Karnım doymuştu bir bardak da su içtim, ayağımdaki yemeniyi çıkarıp pöçüğünden tutup İhsan abinin alnının çatısına yapıştırdım, yere düştü, O cüssece ve yaşça benden büyüktü fırsat vermeden atladım üzerine arka arkaya kafasına kafasına yemeniyi indirdim. Ondan hazzetmeyen, gıcık alan hadiseyi keyifle seyreden çalışma arkadaşlarımız, onu yeteri kadar hırpalamama fırsat verip sonunda beni İhsan abinin üzerinden alıp ayırdılar.

İhsan abi öğle tatili bitip de usta gelinceye kadar ağladı, usta gelince ona beni şikayet etti. Usta gene celallendi, Allah yaratmış demedi

"Ulan sana bi de sefil Hüseyin diyorlar (ki hakikatten kimse ile sorunu olmayan kendi ve çevresi ile barışık, çevreye pozitif enerji yayan bir çocuk olduğum için sefilliğim tescillenmişti), hani sefil görmesek inanacağız, yav senin neren sefil" diye diye beni iyice bir benzetti, vallah billah sersefil etti…

Evinde kiracı olduğumuz usta akşam dükkan sırrı falan demedi beni bir de babama anneme şikayet etti. Neyse ki ailem benim sözüme güvendi, bana yapılan işleri anlattığımda beni çıraklıktan aldılar.

Bu sefer akrabadan bir erkek terzisi yanına çırak verildim. Liseyi bitirinceye kadar da orada çıraklık, kalfalık yaptım. Burada da öğlen yemeğe eve gidip gelirdim. Burada Lahmacun işi yoktu. Karşıdaki Seher lokantasından çorba siparişi verilirdi. O zamanlar, şehriyeli çorba, mercimekli çorba gibi çorbalar sipariş verirdik. Hemen yolun karşısındaki lokantaya gidip zıkkımlanmazlar dükkana getirtirlerdi. Bende para ne gezer…Kafaya koymuşum kendime elbise yaptıracağım, gömlek, kravat, şapka, kitap, defter alıp ortaokula başlayacağım diye yemeyip, içmeyip haftalık paralarımı biriktiriyorum. Kalfa merhamete geliyor, çorba kasesinin dibinde birkaç kaşık bırakıp,

"Bunu da sen iç"

deyip kendi sanki et yemeği yemişte dişlerinin arasında lifleri kalmış gibi diş diplerini muçuk mucuk emip kürdan ile diş aralarındaki yemek artıklarını uzaklaştırmaya çalışarak çorba kasesini bana ikramda bulunurdu.

Ben babaannemin dediğine göre anlı, şanlı Eylaz Keyhanın torunu onun bunun artığına tenezzül edecek adammıyım, ben pis boğazmıyım. Değilim…Şükürler olsun ki çok aç kaldım da hiç pisboğaz olmadım…

Öyle oldu ,böyle oldu. Ortaokula başladım, Lisede de boş zamanlarında terziliğe devam ettim. Sonunda üniversite sınavlarına girmek için Malatya'dan Adana'ya gittik. Memleketten ilk defa ayrılışım. Arkadaşlar ile kahvaltı için bir lokantaya gittik. İlk defa bir lokantaya yemek yemek için gitmiştim. Garson geldi ne yiyeceğimizi sordu.

"Ne var" dedik

"Çorba var" dedi.

Getirmesini istedik getirdi. Heyecanla kaseye kaşığı daldırdım, ne şehriye var, ne mercimek. İçinde lif lif tanımadığım birtakım parçacıklar var. Garsona

"Bu ne çorbası" diye sordum

"İŞKEMBE ÇORBASI" dedi.

Tanımadığım, bilmediğim bir tad, iğrendim yiyemedim. Garsona "Başka ne yiyecek var" dedim

"ARNAVUT CİĞERİ VAR" dedi. gene bilmediğim, tanımadığım bir kavram, mecburen

"Olur ondan getir" dedim getirdi.

Görünüşüne baktım bir şeye benzetemedim, çatalı batırıp bir parça ağzıma koydum. Anaaa o neee ula bu nasıl ciğer. Buz gibi, tadı tuzu, yağı yok. Biz alışmışız anamızın soğanlı, biberli, domatesli, tereyağılı kuzu ciğer kavurmasına, öldürseler bu boğazımdan geçmez. Yemedim… Yiyemedim…Aç kaldık, ama hesabı ödeyip çıktık sokakta simitçiden simit alıp bir kıraathaneye gidip çay ısmarlayıp çay, simit ile karnımızı doyurduk. Rabbime şükürler olsun…

Not:

İhsan abiye allah rahmet etsin küsmedik, darılmadık, doktor olduğumda da "iyi ki kavga etmişiz, dükkandan çıkmışsın bak doktor oldun" diye kendine de pay çıkarttıydı.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.