Her yıl olduğu gibi bu yılda Türkiye Engelliler Haftası 10-16 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşti…
Gerçekleşti dememe bakmayın Korona Virüs pandemisinin gölgesinde ulusal ve yerel anlamda siyasetçiler ile idarecilerin cılız kalan yapay söylemleriyle geldi geçti.
Korona Virüs salgınından dolayı haliyle yapılmayan etkinlikler sosyal medya üzerinde yapılan paylaşımlar ile basın açıklamaları halinde gerçekleşti.
Yapılan paylaşımların ve açıklamaların neredeyse yüzde 99’u sağanak yağmur misali sevgi teması kokuyordu.
Her yıl gerek 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde gerekse de Türkiye Engelliler Haftası’nın vazgeçilmez sözleri arasında yer alan ne kadar söz varsa tek tek sıralandı yine.
Neler yoktu ki bu süslü püslü çiçekli böcekli sözler arasında. O kadar duygu yüklü paylaşımlar ve açıklamalar yapılıyor ki sanırsınız ki sözler parfüm kazanına batırılıp çıkarılmış…
Siyasetçiler ile idarecilerin tamamının yaptığı konuşmaları yıllardır dinleye dinleye artık ezbere bilir her engelli vatandaş…
Abartısız neredeyse tamamı da klişe sözlerle konuşmaya başlar…
“Sevgi her engeli aşar” ile başlanır konuşmalar…
Nedense bu sözlerde bahsedilen her engeli aşan sevgiyi bir türlü siyasetçiler ile idarecilerde göremeyiz… Görmüş olsaydık eğer yıllardır çözümü çok basit olan bir yaya kaldırımlarındaki sorununu 21.yüz yılın Türkiye’sinde yaşamazdık…
Açıklamalar ile konuşmalar benzer sözlerle devam eder…
“Sevgi engel tanımaz”
“Sevgi varsa engel yok”
“En büyük engel sevgisizliktir”
“Sevgi ile engelsiz yarınlara hep birlikte”
“Hayatı paylaşmak için engel yok” şeklinde art arda sıralanır…
Kapanışı ise açılışta yaptıkları gibi ajitasyon kokulu “Tohum toprağa, engelli topluma emanettir.” ile “Her insan bir engelli adayıdır” sözleriyle noktalarlar…
Tabi ki açıklama ya da konuşma 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde yapılıyorsa “Engelliler Gününüz kutlu olsun” şeklinde noktalanırken Türkiye Engelliler Haftası’nda yapılıyorsa da “Engelliler Haftanız kutlu olsun” şeklinde bitirilir…
Bu sözleri duyan vatandaşlarda sanır ki bu ülkede engelli sorunu diye bir şey kalmamış… Bu ülkede her şey engelliler açısından güllük gülistanlık olmuş…
2005 yılında çıkarılan 5378 Sayılı Engelliler Kanunu olmasına rağmen yollarda, sokaklarda hiçbir sorunla karşılaşmadan zevkle dolaşabiliyor ve binalara girip çıkarken erişilebilirlik sorunu yaşamıyoruz sanır…
Şehir içi ya da şehirlerarası yolculuklarda seyahat özgürlüğümüz var, her toplu ulaşım aracına ulaşabiliyoruz sanır…
İstihdam edilmeyen, gerek kamuya gerekse de özel sektöre yerleştirilmeyen bir tane dahi engelli kalmadı sanır…
Eğitimin her kademesinde ayrımcılığa tabi tutulmuyoruz, engelliliğimizden dolayı eğitim kurumlarının kapısından geri yollanmıyoruz sanır…
İstediğimiz sinemaya, tiyatroya gidebiliyor ve istediğimizi izleyebiliyoruz sanır…
Acıktığımızda lokantalara, pastanelere ya da kafelere gidebiliyor, tuvaletimiz gelecek korkusu olmadan doyasıya yemeğimizi yedikten sonra, suyumuzu ve çayımızı içiyoruz sanır…
Haber bültenlerinde engelli bir insanın evlenmesini görüp izleyince “Ne güzel, Allah mutlu mesut etsin” derken kendi kızınızı ya da oğlunuzu sevip âşık olduğumuzda ise “Engelli birine kızımı vermem” ya da “Engelli bir gelin istemem” sözleriyle onurumuzu rencide etmiyorsunuz sanır…
Yapılan ayrımcılık ve ötekileştirici kokan uygulamalarınızı saymakla, sıralamakla bitiremeyiz… Ancak ne kadar söylersek söyleyelim karşımızda üç maymunu oynayanlar olduğu sürece sözlerimiz yine havada kalacaktır…
Sözlerinizde sevginiz gibi sahte ve yalan! Kısacası bu günlerde bizlere tiyatro oyunu sergilemenize gerek yok… Çünkü bunlara inanan da yok!