ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

İstanbul efendiliğiyle Malatya mahalli kültürünü bünyesinde harmanlamış, nevi şahsına münhasır bir hemşerimizden bahsetmek istiyorum: Doğan Karaçam… Nam-ı diğer: Pala Dayı…

Pala Dayı’yı uzun yıllar önce Malatya’da mı yoksa Arapgir’de mi, tam olarak hatırlayamadığım bir yerde görmüş, upuzun pala bıyıkları dikkatimi çekmiş, sonra fotoğrafını çekip yayınlamıştım.

Ben önceleri sandım ki, Pala Dayı sadece bıyıklarından ibaret… Belki de çoğunuz sadece bıyıklarına hayran kalmışsınızdır. Ama o bıyıkların arkasında farklı bir şahsiyet, örnek bir esnaf, sağlam bir karakter ve hakiki bir Malatyalı yatıyor.

Uzun yıllar İstanbul’da düzenlenen “Malatya Günleri”nde arzı endam eden Pala Dayı’yı daha yakından tanıma fırsatım oldu. Satış reyonundaki hareket ve sözlerini, müşteriye davranışlarını, üslubunu gizlice müşahede altına aldım. Fiyatlarının makul, ürünlerinin kaliteli olmasının ötesinde esnaflık anlayışını görünce, “İşte” dedim, “Tam bir Osmanlı esnafı, günümüzün Ahi Evran temsilcisi” dedim içimden…

Sonraları hem Arapgir’deki dükkânında hem de İstanbul’da her buluştukça görüşmelerimiz müşteri satıcı ilişkisinin ötesine geçti ve aramızdaki mesafe iyice daraldı, dostluğumuz pekişti.

Tahmin edeceğiniz gibi İstanbul’a gelişimde bu sefer de kendisini Neşet Fırat abimizle beraber ziyaret ettik. “Mevlanakapı Caddesi, No:31 Şehremini Fatih/İstanbul” adresindeki “Arapgir Pazarı” isimli dükkânına girdiğimizde bizi tamamen organik ve tamamen Arapgir ürünleri ile donatılmış mükemmel bir sabah kahvaltısı sofrası ile karşıladı. Cömert ve ikram sahibi kişiliğinde sınır tanımıyordu.

Doyumsuz sohbeti, İstanbul ve Arapgir Türkçesi ile harmanlanmış belagatli konuşmaları, davranışlarındaki nahiflik Pala Dayı’yı hizmet verdiği bölgede ve geniş çevrelerde tanınan bir şahsiyet haline getirmişti. Ne de olsa Arapgirliydi ve bütün entelektüel özelliklerini doğup büyüdüğü bu eşsiz coğrafyadan kazanmıştı. 30 yıldır İstanbul’da hizmet veriyordu ve bu süre içinde sahip olduğu Arapgir kültürünü İstanbul kültürü ile zenginleştirmişti. İstanbul’a gelenler hem kendi kültürünü kaybedip hem de büyükşehrin hengâmesinde yozlaşırken Pala Dayımız, hem Arapgirli kalabilmiş hem de eski İstanbullu beyefendi kimliğini kazanabilmiştir.

Pala Dayı, esnaflık mesleği irtifa kaydedip yerlerde sürünürken, o sert ve yıkıcı dalgalara kendini kaptırmadan köklerini korumuş ve Arapgirli kalabilmiştir.

Ağırlıklı olarak Arapgir yöresel ürünlerinin satıldığı dükkânının bulunduğu Mevlanakapı çevresinde sadece bir esnaf olarak değil, bir baba, bir abi, bir kanaat önderi gibi sevilmiş ve halk arasında nerdeyse yaşayan bir efsane olmuştur. Dükkânı bir ticari mekân olmaktan çıkmış, bir hayır kurumu ya da bir köy derneği kimliğine bürünmüş. Gelenler sanki bir müşteri değil bir misafir gibi ağırlanıyor.

Son olarak şahit olduğum son derece basit bir hadiseyi anlatayım. İçeri giren bir müşteri yumurta istedi. Pala Dayı baktı ki, yumurtaların bulunduğu kolilerin üzerinde eksik yumurta var. Ben dedim ki, “Bunlar neden eksik, yoksa çalındı mı?” “Öyle deme” dedi, “Belki ihtiyaç sahibi birisi almıştır.”

Bilmiyorum, daha fazla anlatmanın bir anlamı var mı?

Velhasıl Pala Dayı sadece bıyıklarıyla değil hasret duyduğumuz dürüst bir esnaf, cömertlik ve kalender kişiliğiyle de ün salmış İstanbul’da…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.