Anne babaların gözünde bebeklerinin gelişimi büyük bir merak konusudur. Ne zaman konuşacak? Ne zaman yürüyecek? Dillenecek mi? Onu kısıtladığımda ‘Ama annee!’ diyecek mi? gibi heyecanlar yaşanır. Çocuğun ilk kelimeleri söylediği dönem büyülü bir dönemdir.
Yazmaya ilk başladığım zamanlarda, “Yazıyorum, bir yerlerde paylaşıyorum ama yazdıklarımı okuyan olacak mı?” diye kendi kendime sorular soruyordum. Okuyanları ve yazdıklarımı beğenenleri gördükçe daha da cesaretlenmeye başladım.
Bu kez de “Yazdıkların ne zaman kitaba dönüşecek?” diyenler çıktı. “Yazar” olamam, hiç değilse “Yazan” olayım diye yazarlık atölyelerine katıldım. Sayın Hidayet Karakuş ve Sayın Aydın Şimşek gibi Türk Edebiyatının değerli ustalarından dersler alma şansını yakaladım.
Sonunda kitap çıktı… Bu ilk kitabımda, doğduğum, çocukluk yıllarımı yaşadığım ve evlerinin tamamına yakını 1986 depreminde yıkılarak yeni yerleşim alanına taşınan köyüm Sürgü’yü yazdım. Ergenlik yıllarımı yaşadığım Doğanşehir’i yazdım. 6 Şubat 2023 tarihinde 11 ilimizde şiddetli bir deprem yaşandı. 1986 depreminde sırasını savdığı için bu depremde Sürgü ayaktaydı. Doğanşehir de seneler sonra Sürgü’yle aynı kaderi paylaşarak yeni yerleşim yerine taşındı. Altmışlı yılların sonu, yetmişli yılların başındaki güzel Doğanşehir’deki gözlemlerimi aktardım.
Her iki yerleşim yerinde, belleklerden silinmeye yüz tutan bazı değerleri diri tutmaya, o dönemin yaşayanlarını ölümsüzleştirmeye ve yaşanmışlıkları yeni kuşaklara aktarmaya çalıştım. Yaşadığım bu yerlerdeki gerçek, bir o kadar da hazin yaşam öykülerini okurlarımla paylaşmak istedim. “Kitaplar, yazılıncaya kadar yazarın, yazıldıktan sonra okurundur” denir. Kitap benden çıktı okurun oldu. İşte kitabınız…
Şu an, bir anne babanın yeni dillenmeye başlayan çocukları hakkında duydukları büyülü dönemin heyecanını yaşıyorum.
Dillenmeye dillendi de… Bakalım yürüyecek mi? Saygılarımla…