ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

Ana caddeden kasap pazarına inen sokağın üst köşesinde Osmanlı Bankası, ortada Kırkambar, alt köşesinde de Türk Ticaret Bankası vardı. Bankaların karşısındaki Teze Cami’nin bahçe duvarına boydan boya ayakkabı boyacıları sıralanmıştı.

Yaşlı çınar ağaçlarının gölgesinden yararlanamayanlar plaj şemsiyesinin gölgesiyle korunuyorlardı yaz güneşinden.

Kimi, tahtadan yapılmış sıradan bir sandığın, kimi de altın sarısı başlıkları parıl parıl parlayan, gondol görünümlü bir sandığın başında müşteri bekliyordu...

Duvardaki çiviye asılı teypte, “Ziganadan Toroslara, feryadım yansır dağlara, boyun eğmiş kararlara… İntizarım var!” diyordu Hakkı Bulut.

Kaldırımdan yürüyenlerin ayakkabılarına gözünü dikmiş, “Buyur abi parlasın…” diyen, davetkâr bakışlı boyacılardan birini seçtim.

Tahta sandığın önündeki yüksek tabureye oturdum. Avurtları dişsiz ağzına gömülmüş, saçının boyası sararmaya yüz tutmuş boyacı, kirli ve boyalı elleriyle özenle katladı ütülü pantolonumun paçalarını. Sarkan bağcıkları parmaklarının ucuyla ayakkabımın içine tepti. Çorabım boyanmasın diye sert plastikleri çorapla ayakkabı arasına sıkıştırdı. İki elinde iki fırça, özene bezene temizledi ayakkabılarımın çamurunu tozunu.

Parmağının ucuyla ayakkabının burnuna dokundukça ayak değiştiriyordum. Sağ ayağımı kaldırıp solu, sol ayağımı kaldırıp sağı basıyordum sandığın ayak konacak yerine. Sırtını yasladığı duvardaki demir korkuluğa asılı boy boy bağcıklarla tabanlıkları seyrediyordum Hakkı Bulut’u dinlerken. Dalmışım. Sandıktan gelen “Taaak!” sesiyle irkildim. Dişlisi kırılmış bir makine gibi durdu. Kaldırımda yürüyenlere dikkat kesilmişti.

“Off… of ulan offff!” nidası yükseldi boyacıdan.

Merakımı yenemedim, arkamı döndüm. Yakışıklı bir delikanlıyla güzel bir kadın Osmanlı Bankası’na doğru yürüyorlardı Kırambar’ın önünden. Adamın sağ eli kadının beline dolanmıştı. Birbirlerinin gözlerinin içine bakarak yürüyorlardı. İnce topuklu ayakkabısı, dizüstü siyah eteğinin üzerine giydiği hardal rengi blazer ceketi nasıl da yakışmıştı ağzının dolusunca gülen kadına…

Kadındaki boyu bosu ve mutluluğu gören boyacı, isyan ediyordu yaşadığı hayata…

“Dinine yandııımın dünyası! Yaşım atmışa dayandı. Aha geldim aha gidiyom… Şöyle gasıından dutup da gavrıyamadım” dedi.

Kazancılar İş Hanı’ndaki ofisime döndüğümde katlanan paçalarımın düzeltilmediğini, ayakkabıma son cilanın sürülmediğini gördüm. ( 03.12.2024 Ankara)

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.