Eskiden insanların arasındaki anlaşmazlıklar, sorunlar mahkemeye gitmeden, sayılan, sevilen güvenilir insanların oluşturduğu "cemaat veya şeriat" denilen bir meclis tarafından çözülürdü. Aşağıda anlattığım olay tamamen gerçek ve yaşanmış bir olaydır.
Babamın Yıllar öncesi, şehirlerarası otobüs işletmeciliği yaptığı yıllarda, Hac mevsiminde Malatya'dan iki firma Aksoğanoğlu Zafer ve Kantarcı turizm hacılara hizmet veriyordu .
Fakat Malatya hacılarının sayısı iki firmanın otobüslerini doldurmaya yetmediği için her iki firmada başka yolcu bulma arayışlarına giriyorlardı.
Bizim firmada Bingöl'den Şeyh Ebubekir Efendi diye bir zatla anlaşarak bir kaç sene üst üste Ebubekir Efendi ve müritlerini kutsal topraklara götürmüş, dolayısıyla da babamla şeyh Efendi arasında bir dostluk oluşmuştu ...
Hac mevsimi yaklaşırken babama bir telefon gelir, arayan Ebubekir efendidir.
-"Adnan bey biz bu sene yine sizi tercih ettik, sizinle hacca gitmeyi uygun gördük, işlemlere başlayın."
O dönem yurt dışına çıkmanın ve işlemlerinin ne denli zor olduğunu tahmin edersiniz. İşlemlerin büyük bir kısmı Ankara'da yapıldığı için babam hemen Ankara 'ya gider uzun uğraşlar sonucu işlemleri bitirir her Hacı için belli miktar tutarındaki parayı (döviz) temin ettikten sonra, Ebubekir Efendiye durumu anlatmak için Bingöl'e gider.
Bundan sonrasını dikkatle okumanızı rica ediyorum, çünkü şimdi çekilen dönem filmleri gibi o dönem insanını anlatan çok çarpıcı ve manidar bir olay göreceksiniz.
Babam, Ebubekir Efendi 'nin müritleriyle beraber oturduğu mekana gider, hal hatır sorduktan sonra,
-Efendi, ben işlemleri bitirdim, bilginiz olsun, hazır olunca bana bildirin demiştiniz deyince, Şeyh Efendi,
-Adnan bey biz bu sene sizinle gitmeyeceğiz, ben Kamil Koç la anlaştım...Babam
-Efendi, nasıl olur, siz beni aradınız işlemleri yap dediniz ...
-Adnan bey, bir yanlışlık olmalı, ben sizi aramadım...
-Efendi olur mu?
-Adnan bey, ben ....
Ortada bir yanlışlık olduğu belliydi, iki tarafta birbirini iyi tanıyan ve güvenen insanlar olduğu için, bilinçli bir yanlışın yapılmayacağı düşüncesiyle ve babam da ısrar edince, Ebubekir Efendi ,
-O zaman şeriat kuralım ...
Ve şeriat, yani mahkeme kurulmasına karar verilir. Fakat mahkeme heyetinin başında efendinin damadı ve diğer sözü geçen makamca yüksek müritler bulunmaktadır..
Şeriat üyeleri önce babamı sonra şeyhlerini dinler ve karar için bir odaya çekilirler .
Babam ise bu şartlarda şeyh Efendi karşısında hiç şansının olmadığını düşünmektedir.
Uzun bir bekleyişten sonra ...
Üyeler kararı açıklamak için dışarı çıkarlar ...
-"Adnan bey haklıdır, bu sene onunla hacca gidilecek" .
Karar verilmiştir ve temyizi de yoktur...
Şeyh Ebubekir Efendi, şaşırmıştır ve babamı biraz yalnız görüşebilir miyiz diyerek dışarı çağırır
-"Adnan bey, bir hatadır olmuş, fakat senden bir ricam var, eğer sen kabul etmezsen yarın bir gün Kamil Koç da buraya gelecek, size ve müritlerime mahcup olduğum gibi onlara da bir kez daha mahcup olacağım, gel senin masraflarını verelim razı ol biz bu sene Kamil Koç'la gidelim, beni bir de onlara mahcup etme"...
Babam da...
-Efendi, tüm haklarım size helaldir, sizi mahcup etmek bize yakışmaz ...
Diyerek hiç bir maddiyat talep etmeden Malatya'ya döner...
SİZLERE SORUYORUM
Şimdilerde bir Şeyh Efendi ile şeriat kurulsa, haklı olma şansınız var mı?
Şeyhini suçlu bulacak bir mahkeme düşünebilir misiniz ?
Dostluğun Azizliğine halel gelmemesi için masraflarını dahi almayan birini düşünebilir misiniz..?
Bir kavme olan kininiz sizi adaletten alıkoymasın diyen yüce rabbimin bu EMRİNİ !uygulayacak olan adaletten ayrılmayan müslüman var mı?
Ben düşünemiyorum...
Ben size hep demiyor muyum;
Eskinin insanları daha kaliteliydi diye ...
Mekanları cennet olsun ...
Selam olsun adaletten ayrılmayanlara...