Son iki senedir trekking olarak adlandırılan doğa ve dağ gezilerine merak sardım. Çok yüksek dağlar hariç çok yorucu olmayan rotalardaki yürüyüşlere katılıyorum. Bu yürüyüşlere katılanlar özel ayakkabılar ve giyecekler giyerek, suyunu, yiyeceğini alarak dağlara vuruyor ve devamlı yürüyor; hem spor yapılıyor hem de doğa ile bütünleşiliyor. Üyesi olduğu bu trekking ekibi yüksek dağlara da tırmanmaktadır. İşte bu ekiplerde senelerden beri dağcılık yapan arkadaşlara Malatya da bulunan Beydağına dağcıların neden çıkmadığını sorduğumda her zaman sorum cevapsız kaldı.
Neden dağ turizmi, doğa yürüyüşleri, kayak sporu ve dağcılık Malatya da yapılamıyordu? Daha doğrusu, neden yapılmıyordu? Dağcıların Beydağımız hakkında en küçük bir bilgisi yoktu. Geçen ay ünlü dağcı Nasuh Mahruki'nin bir konferansına katıldım. Soru cevap faslı başladığında ünlü dağcıya bizim dağcılara sorduğum aynı soruyu yönelttim:
Sayın Mahruki. Dağcılar binlerce kilometre kat ederek dünyanın dört yanındaki dağlara tırmanmak için gidiyorlar. Türkiye de ise Erciyes, Ağrı, Kaçkar Dağları, Kaz Dağları, Palandöken, Köroğlu Dağları gibi dağların dışındaki dağlara neden tırmanmıyorlar, Örneğin, Beydağının zirvesine hangi dağcılar çıktı, neden dağcılar Beydağına ilgi duymuyorlar, doğa yürüyüşleri tertiplemiyorlar, bu dağın özellikleri nelerdir? diye sorduğumda ünlü dağcıdan sadece bilmiyorum lafı çıktı, bir de maalesef dercesine kafasını sağa sola salladı. Bana da sorarsanız sadece maalesef...
Ben gene de şanslıyım; kısmen de olsa Beydağının eteklerini gördüm. Çocukken, avcılığıyla ünlü Mustafa Dayı bir gün bana Selami haydi hazırlan! Yarın Beydağına keklik avına gidiyoruz. deyince çok heyecanlanmıştım. Yiyeceklerimizi çıkınlayıp, suyumuzu alıp, kafesimizdeki meri keklikle sabah namazı ile birlikte yola düşmüştük. Küçük tepede iki köy vardı: Küçükkaragöz ve Büyükkaragöz köyleri. Oralara geldik. Nefis manzaralarla karşılaştık. Önceden yapılmış olan ve evsun dediğimiz taştan tapılan korunağa girdik. İleride bir yere de etrafına taş yığarak kekliğimizi yerleştirdik. Biz de korunağa girerek beklemeye başladık. Kafesteki kekliğimiz ötmeye başladı. Birkaç keklik havada uçmasına rağmen kekliğimizin yanına gelmedi. Elimiz boş olarak Malatya'ya dönmüştük.
Bir de Küçük Beydağından söz etmenin de yeridir. Küçük Beydağı, Kerneğin (Kernek) tepelerinin olduğu bölgeye verilen addır. Seneler önce, Küçük Beydağında hiç gecekondu yoktu. Özellikle Kernek Şelalesinin sağı ve solunda da yerleşim başlamamıştı.. Oralar doğal piknik alanları idi. Genellikle Hıdrellez de mahallenin kadınları toplanır, bulgur, yağ, ekmek, domates, soğan, peynir gibi malzemeleri ve biz çocuklarını alıp, piknik için müsait olan Kerneğin tepesine Derme Suyunun üstündeki yere, Hayfeneye giderdik. Bizler etrafa dağılır, kenger sakızı kanatır, çiğdem toplardık. Annelerimiz ise ateş yakar pilavlarımızı, köftelerimizi pişirirdi. Hayfeneyi belki yeni kuşak bilmez. Hayfene, değişik kişilerin getirdikleri malzemelerin belli bir yerde birleştirilerek yapılan yemek ve eğlence demektir. Bu eğlencede, imece usulü hâkim olup, ağırlıklı olarak ev yemekleri tüketilir. Et ve mangal yakma hayfenede mevcut değildir. Yapılan yemekler; bulgur pilavı, ekşili köfte, dolma köfte ve salatalar hayfenelerin önemli lezzetlerindendir.
Derme Suyundan da epeyi faydalandım ve yüzmeyi orada öğrendim. Özellikle, Gündüzbey deki Gazino denen yer, Kayalık, Mezarlık bizim mahallenin yüzme yerleri idi. Mahallenin çocukları toplanır oralarda analarımızın izin vermemesine rağmen kaçar giderdik. Demek ki Malatya'nın doğallığından epeyi faydalanmışım. Şimdiki Malatya gençlerinin ve çocuklarının benim kadar şanslı olmadığını düşünüyorum.
Beydağı, türkülerde ve anılarımda hep hayranlık uyandıran bir dağ, bir kültür objesi olarak yer almaktadır. Ancak günümüzde, Beydağını sadece türkü ve anılarda yaşatmak yetmez, dağımızla bütünleşmek gerekir. İlk etapta dağcılık ekipleri ile temas kurulmalı, Beydağının keşfi ile doğası araştırılmalı, dağ tarihinde belgeler var ise toplanmalı, dağı tanıyan rehber kişilerden bilgi ve belge toplanmalı. Orayı yakından bilenler araştırılmalı ve bu belgeler kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Beydağını konu alan yayınlar, antolojiler oluşturulmalıdır. Dağcıların zirve çıkışı yapmaları için ortam hazırlanmalı, Malatya dağcılık turizmi canlandırılmalıdır. En kısa zamanda Malatyalıların da trekking gurupları kurarak özellikle Beydağı havalisi ve diğer gizemli yerlere yürüyüşler tertiplenmelidir. Kayak sporu teşvik edilmeli, dağ turizmi Malatya da canlandırılmalıdır. İşte Malatyalılar olarak bizler bunları tam olarak gerçekleştirir isek Beydağına duyulan manevi bağ maddi açıdan da yaşanarak tamamlanır ve gerçekten de türkünün dediği gibi Beydağı benim dağım, bizim dağımız olur.