ŞEKER DÜŞÜKLÜĞÜ KOMASINDAN ÇIKTI
"SENİ RUFUMDA GÖRDÜM"
DİYE GÜLÜMSÜYORDU
Kırsal kesimde hekimlik yapmak çok kolay değil...
Pratisyen hekim gözden döte kadar bakmak zorunda kalır.
Gece yarısı yataktan alel acele çıkar hasta başına koşarsın.
Doğru dürüst anamnez almaya fırsat kalmadan, hasta ile yüz yüze gelirsin.
Konsültasyon yok, laboratuvar yok, acil kullanılacak malzeme yok.
Bir tansiyon aleti, bir stetoskop, birkaç enjektör, vardır, beş duyu ile çalışmak zorundasın. Bende 5 duyu da yok, küçükken geçirdiğim ağır kızamıktan sonra burnum koku almadığı için şeker yüksekliği komasından şüphelendiğim hastaların nefesini başka insanlara koklatırdım.
1980 Lİ YILLAR
-Bir gece saat 02:30-03:00 gibi kapım çalındı. Açtım, gelen telaşla
"Doktor Bey babamın beyin damarları tıkanmıştı, yarın Samsun'a götürecektik, bu gece bir kasılmalar oldu, titremesi var" dedi.
Hemen giyinip zaman kaybetmeden hastanın evine gittik. Hastanın bilinci kapalıydı. Vücudu kasım kasım kasılıyordu. Su gibi ter akıyordu. Sanki su emmiş bir sünger sıkılıyormuş gibi tüm hücresinden su akıyordu. Elimin sırtıyla göğüs kafesine dokundum buz gibi soğuk, yapış yapış bir ter vardı, göz bebekleri küçülmüş, ışığa refleksi yok gibi.
Bu ter bana bu hastada HİPOGLİSEMİi var diye bağırıyordu
Çantamdan KAYMAKAMLIĞIN ŞEKER ÖLÇMEMİ YASAKLADIĞI cihazı çıkartıp şekerini ölçtüm, benim cihazın ölçemediği kadar düşük çıktı. Şekerli serum yazdım. Küçük yerlerde eczacılar nöbetlerini evlerinde geçirirler, gece hastalar gider eczacıyı evinden kaldırır eczaneye gelir ilaçları verir. Oğlu Eczaneden alıp gelmek üzere çıktı gitti. Hastam ölümle yüz yüze, acil müdahale gerekiyor, ev ortamı hasta komada şuur kapalı ağızdan içecek vermem sakınca yaratabilir. Oğlu eczaneden ne zaman gelecek belli değil. Mecbur gelin hanımdan ılık su ve şeker istedim.1 kaşık şekeri suda eritip, hastanın burnunu sıkıp iç, yut diye bağıra çağıra dürtükleyip kendine getirmeye çalışarak ağzına kaşık kaşık aktardım. Yuttukça verdim. Hızla kasılmalar ve terleme azaldı. Çantamdan bir serum seti çıkarıp kesip, pipet yaptım, bardağa daldırdım emerek içmeye başladı. Oğlu eczaneden gelene kadar kendine geldi. Oturtmaya kaldırırken, dudaklarında bir mutluluk gülücüğü ile bir şeyler söylemeye çalışıyordu.
Oturttum, kendini biraz daha toparlayınca ne dediğini anlamadığımı söyledim, dudaklarındaki gülücükle "Ben seni rufumda (ruhumda) gördüm, rufumda gördüm" dedi.
O Kasılmalar içinde bilinci ve gözleri kapalıyken beni görmesi mümkün değildi.
Bazılarına göre Ruh bedenden tam ilişkisini kesmeden yükselir ve çevresini, kendi bedenini görürmüş. İsmail amcanın beni ruhunda görmesinin başka bir açıklamasını bilmiyorum. Bilen beri gelsin.
Hastam rahatladıktan sonra ancak anamnez alabildim.
Meğer beyin damarları tıkalı diye beni muayeneye getirdikleri İsmail amca şeker hastasıymış, ilçemizde o tarihlerde görev yapan dahiliye uzmanının muayenehanesinde muayene ettirmişler, zaman zaman kontrole götürüyorlarmış. O gün götürdüklerinde ağzı uyuşuyor diye götürmüşler. Muayene etmiş
"Beyin damarlarında tıkanıklık olabilir, Samsun'a götürün" demiş.
Gece bu olay olmuş.
İsmail amca iyileşti. Ağzının uyuşukluğu falan kalmadı. Beyin damarları tıkalı değildi. Hiçbir yere gitmesine gerek kalmadı. İlaçlarını ayarladım. Ben Sinop Ayancık'tan ayrılıncaya kadar zaman zaman dudaklarında o geceki mutluluk gülücüğü ile muayenehaneme gelir zili çalardı, gider bakardım
"Ben iyiyim Doktor Bey beni merak etme "
der gülücüğünü de alıp sessiz sedasız merdivenlerden iner giderdi
NOT
Şimdi soracaksınız, Herkes evinde kendi şekerini ölçüyor, sana Kaymakamlık Neden Glucometreyi (Şeker ölçme cihazı) kullanmanı yasakladı.
1976'dan beri Adıyaman'dan alıp kullanmaya başladığım cihazı 1980 de Ayancık'ta hekim kardeşlerimin şikayetleri nedeniyle kaymakamlık 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı sanatlarının tarzı icrası kanunu hükümlerine göre uzmanlık alanım olmadığı gerekçesiyle yasakladı.
Ben yasağı her hastada deldim, birçok hastamı ölümden döndürdüm.