Takvim yaprakları 1915 yılını gösteriyordu...
Yer Çanakkale...
Ortalık toz duman... Ve kanlı bir muharebe sonrası...
Apoletlerinden Paşa olduğu anlaşılan üstü başı toz toprak içinde biri! savaş meydanındaydı...
Kan ve barut kokusuna karışmış inlemeler kulaklara mermi gibi giriyordu. Yerde yatan tüfeğine sıkı sıkı sarılmış bir asker gördü. Yanına gitti, usulca eğildi. Kıpırdamıyordu. Parmağıyla şah damarına dokundu. Atmıyordu. Ölmüştü. Askerin yüzündeki belli belirsiz bir gülümsemeyi o zaman farketti. Gözüne biriken yaşları belli etmemeye çalıştı etrafına bakındı. Onlarcası yatıyordu. Bir tanesi savaş şokuna girmiş, omuzundan kanlar akarak şaşkın etrafına bakıyordu. Eline bir matara aldı, yarayı yıkadı, mendilini çıkardı, askerin yüzünü gözünü sildi, ve mendiliyle yarayı sardı. Ayağa kalktı ve yan yana yatan şehitlere baktı. Mırıldandı..
-Fedakâr evlâtlarım... En büyük rütbeyi siz aldınız! Ruhunuz şad olsun…
Az ötede bir sedyeye konmuş, gözleri sargılı bir başka yaralı sıhhiye sedyesine konmuş, ölü ve yaralılara basmamak için bir sağa bir sola yalpalanarak geriye doğru götürülüyordu. Durdurdu.
-Nesi var..?
-Kafası ve gözleri paşam, şarapnel rastlamış.
Yavaşca kulağına doğru eğildi..
-Nerelisin ?
-Denizliliyim paşam..
-Adın ne ?
-Ömer paşam…
-Gözlerinden yaralanmışsın, inşallah iyileşeceksin evladım.. dedi ..Bir yandan da kınalı bir kuzuyu okşarcasına başını okşuyordu. Ömer doğrulmaya çalıştı.
-Benim gözlerim göreceğini gördü paşam.. dedi ve başını yavaşça tekrar sedyeye koydu..
Paşa arkasını döndü. Hıçkırıklarla ağlıyordu...
Bu paşa Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşaydı.. Sonradan “Çobanlı” soyadını alacak olan altın kuşak dediğimiz Harp Okulunun başarılı subaylardından biriydi.
Öyle kahramanlar vardır ki bazen bir hengame ve hercümerç içerisinde unutulur. Çanakkale, bir kahramanlar, centilmenler, fedakarlar, ölümsüzler geçididir. Aynı zamanda Türk’ün bağımsızlığının kurucusu Mustafa Kemal’in ufuktan doğuşunun hikayesidir. O karadadır. Anafartalarda, Conk Bayırında düşmanı tepelerden eteklere, denize doğru sürerken, denizde de kıyamet kopmaktadır. Mustafa Kemal Çanakkale'de cesaret, zeka, ve kahramanlık konusunda yalnız değildir.
“Cevat Paşa” (Çobanlı) bunların en önemlilerindendir. Müstahkem Mevki Komutanı Mirliva (Tuğgeneral) Cevat Paşa. Eski püskü boğaz tabyalarını onaran, tahkim eden, gerekli personel ve teçhizat ile boğazı “geçilmez” kılan o’dur..
18 Mart Çanakkale deniz savaşlarının zafer günüdür ve o gün modern ve ürkütücü bir heybetle Çanakkale boğazına giren zırhlıları, ateş topu yağmuruna tutup çoğunu boğazın dibine yollayan , kalanları da binlerce ölüyü arkalarında bırakarak dönmek zorunda bırakan “Çanakkale Geçilmez” sözünü beyinlere kazıyan Cevat Paşa..
Malatya’nın Arapgir ilçesindendir. 14 Eylül 1870 tarihinde doğdu. Babası Müşir Şakir Paşa'dır. Galatasaray Lisesi'nde öğrenim gördü. 1888'de girdiği Harp Okulu'ndan 1891'de Üsteğmen rütbesiyle mezun oldu. 1892'de girdiği Harp Akademisi'ni de 1894'de birinci olarak bitirdi ve Kurmay Yüzbaşı oldu. 1900’de Albay oldu. 1901 de Tuğgeneral, 1911’de 1. Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanı oldu. 1912’de bir süre Genelkurmay İkinci Başkanlığı’na vekâlet etti. Şubat 1913'te fırkasıyla Balkan Harbi’ne katıldı.
10 Ağustos 1914’te Çanakkale Müstahkem Mevkii KomutanI oldu. Kasım 1914’te Tuğgeneral oldu. Kara muharebelerinde 3,5 ay görev yaptı. Oradan Galiçya cephesine gitti. 1917 de 8.Ordu Komutanı olarak Sinâ-Filistin Cephesi’de savaştı. 1918’de Harbiye Nazırı oldu. Mayıs 1919’da Genelkurmay Başkanı oldu. 1920 de İngilizler tarafından Malta’ya sürüldü.
Şimdi burada durup, tarihi bir olayı nakledeyim:
1919 da Genel Kurmay Başkanlığı sırasında Mustafa Kemal Mayıs ayında Samsun’a 9. Ordu Müfettişi olarak atanmıştı. Ancak Damat Ferit Mustafa Kemal’den şüpheleniyordu. 14 Mayıs 1919 da Mustafa Kemal’i çağırdı. Odada Cevat Paşa’da vardı. Damat Ferit sorguya başladı. Falih Rıfkı Atay Mustafa Kemal’in ağzından anlatıyor ;
-Mesela, dedi. Samsun ve havalisinde ne yapacaksınız?
Kelimeler adeta ağzımdan dökülmeye başladı..
-Efendim dedim, İngiliz raporlarına göre Samsun ve havalisinde bazı karışıklıklar varmış…Biraz mübalağalıdır, zannediyorum. Ne de olsa bunlar basit şeyler...Yerinde yapacağımız tetkikat ile hallederiz. Şimdiden isabetli bir şey söylemekten korkarım…
Damat Ferit, Cevat Paşaya döndü..
-Siz ne dersiniz ?
Cevat Paşa pek tabii bir tavırla ;
-Öyledir efendim bu gibi işler yerinde hallolunur..
Kanaat getirmemiş görülen Sadrazam’ın kafasında daha büyük bir endişe, sual şekli arıyordu. Derken heyecanlı bir sesle sordu ;
-Pekala siz bana harita üzerinde nerelere kadar kumanda edeceksiniz gösterir misiniz ?
Vesveseye düştüğü noktayı hemen anlamıştım;
-Efendim ben de pek iyi bilmiyorum, belki….takriben (harita üzerine elimi koyarak) ihtimal şu kadar ufak bir parça…diye bazı vilayetleri gösterdim ve manalı bir tarzda Cevat Paşa’nın yüzüne baktım.. Ben haritadan elimi kaldırırken o da ilave etti ;
-Efendim.. dedi paşa tabii o mıntıkadaki kuvvete kumanda edecek.. Zaten nerede ne kadar kuvvet kaldı ki.. ? Sözünü tamamlarken vaziyetin hiç de ehemmiyetli olmadığını anlatmak istermiş gibi masadan uzaklaşır gibi oldu.. İçimden Cevat Paşa’ya teşekkür ediyordum. Her birimiz bir koltuğa çekildik ve kahvelerimizi içmeğe başladık.. Damat Ferit Paşa ferahlamış gibi idi..
-Ne zaman hareket edeceksiniz ?
-Ne vakit emir buyurulursa, ben hazırım arzu ederseniz yarın veya öbür gün...
Ve Mustafa Kemal ertesi gün yola çıkıyordu. Cevat Paşa Damat Ferit’i ikna etmişti. Hatta bir söyleme göre Kazım Karabekir Paşa’yı Mustafa Kemal’e katılması için ikna eden de yine Cevat Paşaydı...
Hülasa:
Arapgirli hemşehrimiz Cevat Paşa, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin mimarıdır. Çanakkale müstahkem mevkii komutanlığı göreviyle dönemin en güçlü donanmasını karadan mağlup ederek boğazı geçilmez kılan ve bir kaç yıl sonra Mustafa Kemal Paşa'ya Samsun'a giden yolu açan muzaffer komutandır.
13 Mart 1938’de 67 yaşında hayata gözlerini yuman Cevat Paşa; İstanbul Erenköy’deki, Sahrayı Cedit Mezarlığı’na defnedildi. Naaşı 27 Eylül 1988’de buradan alınıp Ankara Devlet Mezarlığı’na defnedildi.
Ruhu şâd olsun, mekanı cennet olsun
Yine bir değerimizi andık sizlere de hatırlattık...
Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına...
NOT: Gemi defterine jurnal denir. Tüm dünyada seyrüsefer yapan kaptanlar çok iyi bilirler ki;
“Herhangi bir boğaz geçilince deftere Boğaziçi geçildi, Cebelitarık boğazı geçildi diye yazılır.
Çanakkale boğazına gelindiğinde Gelibolu açıklarında deftere
Şehitlik 2 km den selamlandı yazılır
Asla ve asla hiçbir kaptan Çanakkale geçildi diye yazmaz. Sadece Şehitlik selamlandı diye yazılır.
ÇÜNKÜ ÇANAKKALE GEÇİLMEZ