ALTIN
 3.714,14
DOLAR
 38,0208
STERLİN
50,0889
EURO
 42,0049

Çocuktum evimiz de dükkânımız da çarşıda idi.

Akpınar Caddesini Arasa’ya bağlayan Akpınar Caddesinde olan bakan sokaktaki dükkânımız rahmetli babamın dedemin dostlarıyla dolar taşardı.

Onlar boş beleş dostlar değil samimi insanlar, varlığını paylaşan insanlardı.

Günümüze numunesi kalmadı dersem de yanlış olmaz.

Kasap dükkânımıza gelir et ihtiyaçlarını alır, dükkân müsait ise bir de çaylarını içer giderlerdi.

Bir kısmı fazla varlıklı değildi ama gönüllerindeki varlık holding sahiplerini geride bırakacak kadar zengindi.

Bağ köylerimiz Malatya ile iç içe olmuş, Çilesiz, Banazı, Tecde, Barguzu, Kilayik, Çırmıhtı, Gündüzbey her biri ayrı güzellik sergilediği gibi insanları da ayrı güzellikler sergiliyordu.

Orduzu, Eski Malatya, Dilek onlar da daha farklı…

Varlıklarını dostlarıyla paylaşmak isteyen insanlarla dolu…

Kiraz zamanı, bağ köylerindeki dostlardan kirazlar…

Kayısı zamanı, Malatya bağlı bahçeli evler olduğu için çoğunlukta olan kayısı olmayan komşusuna ikram ederdi.

Üzüm zamanı bağ köylerindeki dostlarından üzümler…

Çocuktum rahmetli Sabiha Halam Gündüzbey e gelin olmuştu.

Eniştem ise Devlet Su İşleri Mensubu Sabahattin Aydın idi.

Gündüzbey ile akrabalık, hısımlık bağı kurulmuştu.

Bu arada Orman Yüksek Mühendisi olan Rahmetli Amcam Bayram Kalaycıoğlu’na eniştemin amcası kızını Güler yengemizi almış hısım akrabalığı pekiştirmiştik.

Her sene meyve zamanı Gündüzbey den eniştem ve akrabalarından hediye kiraz, elma, sarı armut benzeri meyveler, köpük pestili zamanı da köpük pestili gelirdi.

Her ne kadar geçimleri bu meyveler olsa da eşe dosta ikram eden bağ köylülerimiz kalmadı.

Çünkü bağ köylerimiz bitti.

Çilesiz, Tecde, Aşağı Banazı, Barguzu, Kilayik apartmanlara gitti.

Bahçe sahipleri beşer, onar, hatta yirmişer ve daha fazlası, daire sahibi oldular.

Bir anda evler arabalar lüksün içinde buldular kendilerini, babaları ise asla bahçelerini apartmana vermemişti.

Malatya Gazi Lisesinde idareci iken Çilesiz Mahallesinin Samanlı Mahallesinin yerli insanı ile iç içe oluyordum.

1998 lerde açılmaya başlayan Fahri Kayahan Bulvarı bazı insanları sevindirirken bazı insanları da üzüyordu.

Çilesiz ve Samanlı Mahallesinin yerlilerine müteahhitler geliyor bağlarını bahçelerini apartman site yapmak için istiyorlardı. Onlar ise asla kabul etmiyorlardı.

Onlar ineklerinin sütünü tavuklarının yumurtasını alacak bahçelerinden meyve, sebze toplayacak kendileri de yiyecekler dostlarına da ikram edeceklerdi.

Bazılarının geçim kaynağı olsa bile dostlarına ikramları da ayrıyeten oluyordu.

O insanlar şunu diyorlardı. Bizim gözümüz yumulduktan sonra ne yaparlarsa yapsınlar, oksijenini alamadığım dostlarımla paylaşmadığım bir hayatı kabul etmemiz mümkün değil…

O insanlar vefat ettikten sonra Fahri Kayahan Bulvarı apartmanlarla, sitelerle doldu.

O insanların bereketi bitti.

Çocukluğumdan ,babamın, dedemin dostlarından söz etmiştim.

Barguzulu Cumali Kozluklu Amcamız, bizim kasap dükkanından et alır. Bedir babamın, İbrahim dedemin, ilgisinden memnun kalır. Dükkânın devamlı müşterisi olur. Yakınlarını da bizim dükkâna yönlendirir.

Üzüm zamanı, Barguzu dan bir sepet üzüm getirmiş, ikram…

Meyve zamanı bağ köylerinden gelen ikramlar.

Orduzu dan gelen bir bakraç yoğurt…

Hangi birini sayayım o günün insanı zengin değildi ama gönülleri holding sahiplerini satın alacak kadar zengindi.

Günümüze gelelim…

İkram eden, malının zekâtını veren bir kısım kişilerin dışında kimsecikler kalmadı.

Üç beş tane kayısı ağacı olup, onu dostlarıyla paylaşan kişilerin dışında yakınına, dostlarına kayısı ikram edenleri görmüyoruz.

Kayısı ağacı olmayıp başka illerde yakınları dostları olan, Malatya’da piyasadan kayısı alıp dostlarına gönderen çok insanımız olduğu gibi yakınlarına kayısı gönderen bahçe sahiplerinden de söz etmek gerekir.

Bu kişiler, şahsi itibarlarını düşündükleri gibi Malatya’nın itibarını düşünen dostluklara değer veren kişilerdir. Her zaman bu hemşerilerimize karşı sevgimiz saygımız farklıdır.

Yüzlerce kayısı ağacı olup, bir tanesini bile ikram etmekten imtina edenleri de görüyoruz.

Eskiden geçimleri kayısı olanlar birkaç ağaç yakınlarına ikram için ayırır, geri kalanları satarlardı.

Bugün artık onlar bitme noktasına geldi.

İkram edenlere Allah devamlı veriyordu.

Onlardan meyve eksik olmuyordu.

Rahmetli Hüseyin Amcamın kullandığı bir Malatya sözü şöyle idi.

İnsanlar arasında kademe farkı var sözünü kullanırdı.Cömert insanla pahıl(cimri) insan bir olur mu? Kademe farkı var. Pahıl biriktirir biriktirir hayır yapamadan ölür gider. Cömert insan da ikram eder mutlu yaşayıp ölür gider.

Bu sene öyle bir şey oldu ki, 11 Nisanı 12 ye bağlayan gece kış ortası gibi kar yağdı.

Gece don oldu. Bütün meyveler yandı. Yapraklar meyve zarar görürken ağacın gövdesi de büyük oranda etkilendi.- 11 leri daha fazlasını Malatya gördü.

70-80-90 yaşındaki insanlara sorduğumuzda biz bu yaşa kadar böyle bir afet görmedik cevabını alıyoruz. Bende görmedim. Çok çok belirli miktarda kayısı yanar o kadardı.

Şimdi bütün meyvelerimiz gitti. Kayısı ,Erik, Kiraz, Elma, Armut, Şeftali, ceviz hepsi bitti.

Allah çiftçimizin yardımcısı olsun. Rençber olup ta bütün ümidini sırf kayısıya bağlayanların, kayısıdan meyveden başka geliri olmayanların yardımcısı olsun.

Esnafımızın yardımcısı olsun. Çiftçimiz kazanacak ki esnafa yansısın.

Ümidini Malatya da kayısı zamanı geçici işçi olarak çalışmaya bağlayan dar gelirli insanlarımızın Allah yardımcısı olsun.

Veren Allah alan Allah, insanlarımızın yardımcısı olur inşallah…

Bir doğa afetiydi… Söyleyecek sözümüz yok…

Sadece Malatya’mız değil ülkemizin milyar dolarları gitti.

Gönül zenginliğimiz bitti milli servette gitti.

Saygılarımla.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.