Ellili yılların ilk yarısı...
Henüz okul yaşına gelmemişim.
O yıllarda annemle "Kadınlar Matinesi"ne giderdik. İyi anımsayanlar vardır: O zamanlar haftada iki gün, salı ve cuma günleri Malatya sinemalarında kadınlar matinesi olurdu.
Annem bir sinema tutkunuydu. Özellikle yerli melodram filmlerini (ağlayışlı filmler) kaçırmazdı.
Genellikle elimden tutup beni de yanı sıra götürürdü sinemaya.
Bir gün yine böyle, Şehir Sineması'na gitmiştik. Sinema salonu kalabalıktı. Bilet alındı, o kalabalıkta güçlükle salona girebildik.
Film henüz başlamıştı. Sinemayı dolduran o kalabalıkta bir haber uçuştu salonda. Salonu dolduranlar arasında bir dalgalanma oldu. Bazı seyirciler filmi bırakıp dışarı çıkmaya başladı. Seyircileri dalgalandıran haber şuydu:
"İstanbul Sineması'na Hamiyet Yüceses gelmiş!"
Dışarı çıkanlar arasında annemle ben de vardık.
Bilindiği gibi Şehir Sineması ile İstanbul Sineması karşı karşıya idi.
Doğruca karşıya geçtik. İstanbul Sineması da tıklım tıklım. Az sonra başlayacak olan konserde bütün koltuklar satılmıştı.
Gişedeki görevli, ayakta izlerseniz, bilet vereyim" diyor.
Hamiyet Yüceses'i ayakta dinlemeyi göze alıyor annem.
Radyodan dinleyip sesini pek sevdiği bir sanatçıyı kaçırmak istemiyor.
Konser boyunca ayakta kaldık. Başkaları da vardı elbet bizim gibi ayakta dinleyen.
Sonra evimize döndük.
Akşam babam eve geldiğinde annem haberi verdi: "Bil bakalım bugün oğlumla kimi dinledik?"
"Kimi dinlediniz?"
"Hamiyet Yüceses'i!"
Onu dinlemek için sinema biletini bile yakışına nedense babam şaşırmamıştı.
"Konser vermeye devam edecekmiş. Sen de git! Yakından dinlemek radyodan dinlemeye benzemiyor."
Babam ilgilenmedi.
"Ben onu gençliğinde çok dinledim," dedi.
Meğer doğruymuş bu dediği.
Hamiyet Yüceses, ünlü bir sanatçı olmadan önce Malatya'da sahneye çıkarmış. Malatya'dan İstanbul'a götürmüşler onu. Plakları gelmiş Malatya'ya...
Yıllar sonra bunu yaşlı kuşaktan tanıdıklarıma sordum. Doğruladılar. Müzikli bir kahvehanede mi, bir gece kulübünde mi ne, her gün sahneye çıkar, Malatyalılara söylermiş.