Bizlere daha güzel bir dünyanın bir hayal olmadığını her davranışıyla gösteren ve hayata karşı umudumuz olan, insanoğlunun en temel içgüdülerinden biri sayılan egoizm ile başa çıkmanın yolunu bulmuş biriydi o...
Maddiyata ya da kişisel çıkarlara önem vermeyen, iyi niyetli, vicdan sahibi ve kendi içinde hesap yapmayan, hiç tanımadığı birileri için bile üzülebilen vicdanı pas tutmamış, gerekirse aç yatmayı göze alıp başkasına zarar vermeyi düşünmeyen müstesna biriydi o...
Bir kere dost dediği birine başkaları gibi arkasından kuyu kazmayı düşünmeyen, çoğunluğun kendine benzetemediği, kısa ama dopdolu hayatını hep başkalarının mutluluğu için yaşamış, başkalarının mutluluğu için kendi aile hayatını bile ikinci plana atmış, canından çok sevdiği çocuklarını bile ihmal etmeyi göze almış nev-i şahsına münhasır, Malatya ve Malatya’lı aşığı birinden İzol aşiretinden Derviş Ağanın torunu Hüseyin Özhan’dan nam-ı diğer “Kernekli Hüseyin” den bahsetmek istiyorum.
Mahallemin daha doğrusu Kerneğin en bıçkın delikanlılarından biriydi. Haksızlığa hiç gelemeyen ve bunun için mücadele etmekten çekinmeyen, delikanlılığın kitabını yazmış diyebileceğim insanlardan biriydi...
Merkeze bağlı Meydancık köyünde 1953 yılında doğan Hüseyin Özhan, çocukluk ve gençlik yıllarını eski adı Battalgazi sokağı olan şimdiki adı ise Dedesinin adı ile anılan (Derviş Ağa) dervişler sokakta geçirdi. İlkokulu Gazi İlkokulunda, orta okulu Atatürk orta okulunda bitirdi. Tüm mahalle arkadaşları gibi, yüzmeyi Kuloğlu Muhammet Dayının kalaslarınını aşırıp dereyi şişirerek öğrenen, kanal boyunun araba geçmez yollarında güneşlenerek arkadaşlık ilişkilerini geliştiren ve kadim dostluklar kuran Hüseyin, tüm mahallelinin yaşam alanı olan ve bir çok futbolcunun yetiştiği “tarla” da diğer arkadaşları gibi futbol oynamaya başladı. (Şimdiki MİT ve Ordu evinin bulunduğu alan) Yenilgiyi kabul etmeyen yapısı ve hırsı ile diğer arkadaşları arasından sivrildi ve küçük yaşta Malatya Amatör futbolunda adından söz ettirerek, Malatya’nın güzide takımlarından Malatya Gençlik’in efsanevi futbolcularından birisi olarak futbol tarihine adını yazdırdı...Futbol aşkı yüzünden Malatya’nın tüm liselerinde okudu. Malatya’nın tüm futbol karmalarına seçildi. Artık Malatya onu “Gençlik’li Hüseyin olarak tanıyordu...
Çok İyi futbolcuydu fakat aşırı hırçınlığı ve kaybetmeye tahammülünün olmaması yüzünden futbolda istediği yere gelemedi...
Askerlik çağı gelince vatani görev için Burdur’a gitti. Askerlik dönüşü aile dostu Sami Sarıbay’ın tavassutuyla Ankara Köy Hizmetleri Elektrifikasyon Daire Başkanlığında işe başladı ve böylece Ankara macerası başlamış oldu. Ankara’nın Kızılay semtinin çok merkezi bir noktasında olan iş yeri artık Malatyalıların buluşma noktası olmuştu. Ankara’ya gelen her Malatya’lı mutlaka buraya uğruyordu. Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğüne Gazi Barut getirilince, iş değiştirip Köy Hizmetleri misafirhane Müdürü oldu. Hemşehrilerine hizmet edecek en uygun yeri bulmuştu artık...
Malatya’dan gelen kim olursa olsun kalacak yeri olmayanları burada yatırdı. Hastaları varsa önlerine düşüp hastahaneye götürdü, iş için gelenlerin işlerini halletmek için çaba harcadı. Parasızlara para verdi, açları doyurdu. Çok defa evine paltosuz ve ceketsiz gittiği oldu, çünkü ihtiyacı olan birine hiç çekinmeden üstünden çıkarıp vermişti. Bu yüzden evinin yakıt parasını bile ödeyemediği günler geçirdi. Bu görevdeyken Malatya’lı hemşehrilerine yardım için günlerce evine uğramadığı dönemler oldu. Misafirhane müdürü iken bir Malatya milletvekili gibi çalıştığının en yakın tanığıyım. Hatta Hürriyet gazetesi bir baskısında Köy Hizmetleri misafirhanesi Malatya Palasa döndü diye ilginç bir haber yapmıştı...
Yaşadığı bu yoğun tempo aile hayatını olumsuz etkilemeye başlamış evliliğinde çatırdamalar başlamıştı. Çok geçmeden çok sevdiği hayat arkadaşından ayrılmak zorunda kaldı. Bu ayrılık çocuklarına aşırı düşkün olan Hüseyin Özhan’ı derinden yaralamış ve eşiyle tekrar birleşme çabaları her seferinde sonuçsuz kalmıştı...
Bu ayrılığa ve diğer bazı problemlere Hüseyin Özhan’ın hassas kalbi daha fazla dayanamadı ve 9 Nisan 2012 yılında geçirdiği bir kalp krizi, annesinin “el eyisiydi Çağam” dediği müstesna dost Hüseyin Özhan’ı aramızdan ayırdı. Sevgili annesi de bu acıya fazla dayanamadı ve bir kaç ay sonra el eyisi yavrusuna kavuştu...
Türkiye’nin düşünemeyeceğiniz noktalarından üzüntülerini ve baş sağlığı dileklerini bildiren insanlar onun ne kadar çok dua aldığının kanıtıydı.
Mert bir delikanlı olsun diye adını Mert koyduğu ve denizleri çok sevdiği için Derya ismini koyduğu kızının acılarını paylaşırken bir çift söz söylemek istiyorum: “Hüseyin Özhan, belki size çok iyi bir gelecek hazırlayamadı, belki bir servet de bırakmadı ama her zaman gurur duyacağınız tertemiz bir isim bıraktı”...
Malatya’nın “Gençlik’li”, Ankara’nın ise “Kernekli Hüseyin’i seni hiç unutmayacağız...
Ruhun şad, mekanın cennet olsun...
Yine bir değerimizi andık, sizlere de hatırlattık...
Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına...