'Şirket Hanı yıkmanın, ne denli büyük bir yanlış olduğunu bu şehri yönetenler geç de olsa anlamışlardır diye düşünüyorum. Tarihi bir güzelliği yıkıp yerine estetikten uzak bir garabet dikmek nasıl bir aklın ürünü idi merak ediyorum. Çocuklarımız ,torunlarımız dedelerimizin iş yerleri nasıldı diye sorduklarında ne cevap vereceğimizi bilmiyorum.'
Eski Kışla caddesini anlattığım yazımın son bölümünde, yukarıda yazdığım eleştiri bölümünü yazıp Şirket Hanın müstakil bir yazıyı hakettiğini söylemiştim.
Şimdi dilimin döndüğünce Şirket hanı anlatmaya çalışacağım.
Şirket han 1922 yılında şehrin ileri gelen aileleri, Gaffarağaların Yahya bey , Yakıncıların Emin Efendi ve Fırat ailesinin katkılarıyla yapılmış devrinin en estetik binalarından biriydi. İddia ediyorum yıkılmasa idi bugününde en estetik ve en iddialı turistik merkezlerinden biri olurdu.
Şirket Hanın iki büyük girişi vardı, biri Kışla caddesi tarafından, diğeri Akpınar tarafından ve bu iki girişinde iki mükemmel kapısı. Bu kapılar Topkapı sarayını görenler hatırlar, saray kapısı veya kale kapısı gibi devasa, kapının ek yerleri metal plakalarla perçinli ve en az üç metre boyunda Harika ahşap eserlerdi. Ayrıca bu heybetli kapıların sağ köşesinde bir insanın rahat geçeceği yavru kapı denen kapılar mevcuttu. Bu devasa kapılar gece Bekçi Aziz tarafından kapatılır, sabah erkenden açılırdı. Asım Solmaz dan dinlemiştim Hamido olayları sırasında hanın içindeki insanlar ne yapacaklarını şaşırmışlar, çünkü gözü dönmüş bir güruh yaka yıka kışla caddesinden aşağı geliyor, sıra bir süre sonra hana gelecek. Bekçi Aziz'e iki kapıyı da kapatmasını söyleyip içerde beklemeye başlamışlar, güruh kapıya dayanmış ama nafile kapıları geçip içeri girememişler. Dedim ya kale kapısı diye!
Şirket Hanın Kışla caddesine bakan yanında, Kitapçı Cevrinin dükkanı, hanın girişinde Hulusi Yakın'ın halıcı dükkanı, karşı sırada Cumali Erdoğan ve ortağı Mahmut Kayahan'ın beyaz eşya mağazası ve köşede Bahabey'in merkez eczanesi. Akpınar tarafına dönüşte şapkacı Bedir, önünde varillerle hatırlayacağınız gazyağı satan bakkal Hamdi Kargül ve çocuklarının dükkanı, Timur Kanat'ın deri ve kürk satan dükkanı, Alibeyoğlu Hacı Mehmet dayının acentesi (oto yedek parça )ve yanında berber Tahir. Bunların bir çoğunuz hatırlarsınız ben size hatırlayamayacağınız belkide hiç duymadığınız bir bilgi vereyim 1938 yılında Kiğılı kumaş fabrikası ilk mağazasını Şirket Han girişinde açmıştır.
Şirket hanın yukarıda bahsettiğim bu iki girişi geniş bir avluya açılır, bu avlunun ortasında bir havuz havuzun etrafında küçük masa ve kürsüler de çay, kahve içen sohbet eden insanların kahkahaları duyulurdu. Meşhur Şirket han çeşme'si birer birer yok edilen çeşme'lerimizin en son yok edilenidir . Bu Çeşme'nin su analiz raporu geçti elime ne diyor biliyormusunuz? ,"Renksiz ,kokusuz ,berrak ,kolibasili olmayan içilebilir nitelikte kaliteli bir su". Su sıkıntısı çektiğimiz şu günlerde hatırlatmak istedim......Bu havuza atılan karpuzların bir süre sonra çatladığına birçok kez şahit olmuşuzdur. Özellikle öğlen Çakı kebap salonunda kebap yiyenler, havuzun etrafında, çaycı Bıyıklı Hasan'ın demlediği o nefis çayları, garson Kazım'ın elinden içerlerdi. Handaki tüm esnaf çayını bıyıklı Hasan dan içer, cumartesi günü ikindiden sonra, bıyıklı Kazım elinde bir fincan kahve ile görünür, bu haftalık çay parasının verilme vaktinin geldiğinin göstergesidir.
Avlunun tabanına döşenen Arnavut kaldırımlarını döşeyen ustanın elini öpmek gerek, o günkü imkansızlıklara rağmen bir sanat eseri işler gibi işlemiş ve mükemmel bir taş işçiliği çıkarmıştır ortaya. Bu avluyu anlatırken tuvaleti anlatmamak olmaz, yeni nesil tuvaletlerden çok farklı bir dizaynı vardı, şöyle anlatayım, yekpare bir taş düşünün bir yanda, yekpare bir taş da diğer yanda arada 20-30 cm ilk bir boşluk! alttan akan suya baka baka!!! def-i hacet edilen ve taharet içinde sürekli akan buz gibi karpuz çatlatan o yukarıda anlattığım suyun kullanıldığı, kocaman ahşap kapıları olan bir ortam!
Şirket Han Malatya siyasetinin şekillendirildiği, şehrin gündeminin oluştuğu önemli bir mekandı. Bunun nedeni de buradaki şahsiyetlerin siyasetle ilişkileriydi. En önemli siyasetçi Ahmet Fırat idi, defalarca milletvekilliği yapmış olan Ahmet bey çok sevilen ve sayılan bir kişilikti. Ayrıca Ahmet bey eski bir sporcu olup sporla yakın ilgiliydi ve Malatyaspor başkanlığı da yapmış bir kişilikti. Ahmet beyin bürosu da hanın avluya bakan bölümünde bulunurdu. Burada ayrıca girişin sağ tarafındaki dükkan, Nevzat ve Sami Şeftalicioğlu kardeşlerin camcı dükkanı, karşısında Asım Solmaz,Hakkı Turgut ve sevgili arkadaşım Tahsin Turgut'un ortak olduğu Solmaz Tuğla fabrikasının satış bürosu, yanında Ahmet Fırat'ın bürosu, onun yanında yine bir tuğlacı Orduzulu Cumali Karakuş ve yanında da hanın en büyük hissedarı olan avukat Gökalp Fırat'ın bürosu, Kemal Yakın beyin hırdavatçı dükkanı, o dönem çok büyük müteahhitlik işleri yapan Abit Karakaş, daha sonra Mahmut Nedim Karakaş, akaryakıt bayii Hamit Evliyaoğlu, tüccar ama esas mesleği siyaset olan Faik Erdoğdu, müteahhit Cemal Bektaş, eski milletvekili, senatör Nurettin Akyurt 'un avukatlık bürosu ve çaycımız bıyıklı Hasan'ın çay ocağı. Birde sürekli kavga eden eski araba lastiği satan Yusuf ve Şükrü. Bir çırpıda avluda aklıma gelenler bunlar.......
Avludaki en önemli şahsiyet kanımca ayakkabı boyacısı Topal Mustafa dır. Çok gariban bir kişilik olan topal Mustafa'nın en büyük özelliği nedir biliyormusunuz?Yardımseverliği, eline geçen parayla yazın sonuna doğru karpuzları toplar ve evinin en soğuk yerinde muhafaza eder, kışın bu karpuzları hastaneye götürüp hastaların yemesini sağlar, sebebi sorulduğunda "onlar haste yürekleri yanıydır, yesinlerki yürekleri soğuya " derdi. Hergün fırından sıcak ekmek alıp parça parça esnafa dağıttığını hatırlıyorum. Kazandığı üç kuruş parayı da böyle telef ederdi rahmetli. Birde han bekçisi Aziz'in bir serzenişinden bahsederler, rahmetli et almakta zorluk çekiyor ve derken ete zam geliyor, bizimki başlıyor ağlamaya "5 lirayken yiyemedik ,şimdi 10 lira oldu nasıl yiyeceğiz"......
Hanın birde üst katı mevcuttu. Burada da Uçak kiremit fabrikası sahibi güzel giyinmesiyle hatırladığım doktor Sezai Demirel'in babası Hacı Demirel, terzi Bedri, terzi Ermeni Haccik ve ustası benimde arkadaşım olan rahmetli Haykas Makasçı, gömlekçi Paşa dayı, yine terzi Aliseydi Kılıç ve Kamil Çavuş bulunurdu, Kamil Çavuş buradaki Emniyet otelini çalıştırırdı ve rahmetli dedemin iyi dostuydu.
Şirket han anlatılırken Kışla caddesi tarafındaki kapının önünde oturan ve sürekli kendi kendine konuşan ve gülen Orduzulu Mamılo yi anlatmadan geçmek olmaz. Mamılo yu hatırlamayalar için anlatayım. Sürekli askeri elbise, askeri bir palto ve askeri şapkayla dolaşan, kimseyle konuştuğu pek görülmeyen oldukça iri kıyım bir adamdı Mamılo.
Paltoyu da giymez hep omuzuna atardı ,hatırladınızmı.....Orduzulu arkadaşlarımdan dinlemiştim öldüğünde evinden ikibinden fazla kürek, evet bildiğiniz kürek çıkmış. Derler ya herkes bir yöne deli .....
Şirket hanı bir yangın tehlikesi atlatmış, tam karşısında bulunan Malatyaspor kulübü lokalini işleten Otel Erhan ağabeyimizin dikkati sayesinde önce itfaiye, sonra mal sahiplerine haber vermesi neticesinde büyük bir facianın eşiğinden dönülmüştü.
Ve hazin sonu hepiniz biliyorsunuz, Vali Kutlu Aktaş döneminde bu güzelim eser yıktırıldı. İşin en üzücü yanı ne biliyormusunuz?
Vali beye bu fikri verenlerin Malatyalı olması.
Muğla' ya giderseniz bizim Şirket Han gibi bir yapının nasıl işlevsel bir halde kullanıldığını, yerli ve yabancı turistlerin burada nasıl zevkle turistik eşya alış verişi yaptığını göreceksiniz.
Bence en iyisi siz hiç Muğla'ya uğramayın ,
Neden mi? ...
Moraliniz bozulur da ,ondan...