SÖZÜN ÖZÜ
Ali Haydar KOYUN
Yazar/Engelli Aktivist
E-Posta: [email protected]
Facebook, Twitter, İnstagram: @alihaydarkoyun
Doğal afet denilince ilk akla gelen deprem bu defa Ege’nin İncisi olan İzmir’i kalbinden vurdu…
30 Ekim Cuma günü saat 14.51’de meydana gelen depremde yine onlarca bina yıkıldı, yine onlarca insan enkaz altında kaldı, yine kiminin anası babası, kiminin hayat arkadaşı, kiminin evladı, kiminin sevdiği insanlar hayatını kaybetti.
Her yaşanan doğal afet olayında olduğu gibi bu defada enkaz altında kurtarılanlar, hayatını kaybedenlerin yakınları ve depremi yaşayan insanlar bu acıyı hayatları boyunca bir daha unutamayacaklardır.
Bu insanlar için ne kadar geçmiş olsun dersek diyelim yüreklerindeki bu acı bir daha geçmeyecektir…
Her depremin ardından, her yağmur sonrası oluşan sel baskının ardından yetkili yetkisiz toplum olarak acıyı paylaştığımızı ve bir daha yaşanmamasını temenni ettiğimiz açıklamalar ile paylaşımlar yapar dururuz…
Ancak deprem ve sel gibi doğal afetlerin geride bıraktığı enkazlar kaldırıldıktan sonra hepimiz bu olayı hiç yaşanmamış gibi unutup gidiyoruz…
Acıyı yaşayanların ruhlarında derin bir yara izi bırakan bu tür olayları yaşamayanlar olarak kısa zamanda hayatın normal akışına kapılıp gidiyoruz…
Yeni bir doğal afet yaşanana kadar bir daha da aklımızın ucuna getirmiyor ve hatırlamıyoruz…
Oysa doğal afetlerde insan kaybının önüne geçmek mümkünken, buna neden olan sebepleri önlemek, gerekli tedbirleri almak mümkünken maalesef toplum olarak buna oralı olmuyor ve göz yumuyoruz...
Doğal afetlerin ardından ekranlara çıkan tüm uzmanlar ile bilim insanları depremin insanları öldürmediğini, sağlıksız yapılan binaların öldürdüğünü bıkmadan usanmadan anlatır dururlar…
Ancak ne kadar anlatırlarsa anlatsınlar toplum olarak bu konularda bir türlü bilinçlenmiyoruz, bilinçlenemiyoruz…
Eğer bilinçli bir toplum olmuş olsaydık depremlerde binaların neden yıkıldığını sorgulamamız ve gereken tedbirleri almamız gerekiyordu…
1999 yılında Kocaeli Gölcük de yaşanan depremin ardından imar mevzuatıyla ilgili çıkarılan kanunlar ve yönetmeliklere rağmen halen binalar yılıyor ve insanlar hayatını kaybediyorsa ortada bir şeylerin yanlış gittiğini, uygulandığını, ihmal edildiğini görmemiz gerekiyor…
İşte, görmediğimiz, görmekten kaçındığımız nokta bu konularda toplum olarak hepimizin de suçlu olduğudur…
Siyasetçisi, genel ve yerel idarecisi, mimarı, mühendisi, müteahhidi vb gibi birbirine eklenerek devam eden zincir halkasının sonunda ise millet olarak bizler suçluyuz…
Siz gider fay hattının geçtiği yeri imara, yapılaşmaya açarsanız,
Siz gider imar yönetmeliğine uygun olmayan plan ve projelere onay verirseniz,
Siz gider inşaatta kullanılan demir, kum, çimento vb gibi malzemelerden daha fazla rant elde etme hırsıyla çalacak olursanız,
Siz gider inşaattın yapımında tespit edilen kusurları senin adamın, benim adamım, senin yandaşın, benim yandaşım diyerek görmezden gelerek göz yumacak olursanız,
Siz gider inşaatlardaki kontrolörlük görevini yüzeysel bir şekilde baştan savma yaparsanız,
Siz gider bunların sağlıklı kontrolünü yapmadan ya da eksik yaparak oturum izni verecek olursanız,
Siz gider sağlıksız yapılara elektrik, su, doğalgaz, telefon gibi aboneliklere onay verirseniz,
Siz gider binanın depreme dayanıklılığını araştırmadan, soruşturmadan sadece boyasına, cilasına, oda sayısı ile genişliğine bakarak satın alırsanız,
Siz gider oy derdi ile birkaç yılda bir imar affı çıkaracak olur ve sağlıksız binaları sağlıklı diye onaylarsanız,
Toplum olarak bu hataları yapanları görmemize ve bilmemize rağmen sesimizi yükselterek haykırmıyorsak daha çok canlar enkaz altında kalacak olur…
İşte bu yanlışlıkları toplum olarak sorgulamadıkça, hatası olanlardan yargı önünde hesap sorulmadıkça daha çok bu tür acı olayları yaşamaya devam ederiz…
Sözün özü olarak, siyasetçiler ile idarecilerin en ufak bir sarsıntıda yıkılan binaların önüne giderek timsah gözyaşları dökmesinin hiç kimseye faydası yoktur… Önemli olan bunlar olmadan, yaşanmadan tedbir alınmasındadır. Sorumluluklarını yerine getirmekten kaçınanlar görevlerini tam olarak yerine getirmiş olsalardı bu kadar can’ımızı yitirmezdik. 2020 yılı içerisinde dünya genelinde 7 ve 7 üzerinde meydana gelen depremlere baktığımızda 23 Haziran’da Meksika da 10 kişi ile 17 Temmuz’da Papua Yeni Gine’de 1 kişi hayatını kaybederken 30 Ekim’de İzmir’de meydana gelen AFAD’a göre 6.6 olan, Kandilli Rasathanesine göre 6.9 olan depremde ise 114 kişi hayatını kaybetmezdi.