Aralarında benim de bulunduğum Malatyaspor yönetimi 1986-1987 futbol sezonuna Octavian Popescu ile başlamış ve başarısız sonuçlardan sonra Rumen hocayla yolları ayırmış yerine Özkan Sümer’i getirmişti.
Özkan Sümer’le birlikte orta sahayı güçlendirmek için Galatasaray’ın önemli futbolcusu Adnan Esen’i (Sarı Adnan) de transfer etmiştik. Tüm Malatya bu iki önemli ismin Malatya’ya geleceği günü dört gözle bekliyordu.
Hiç unutmuyorum Özkan Sümer'le anlaşmamız kesinleştikten sonraki gün, birçok futbolcumuz, yanıma gelerek, bizlere çok teşekkür ettiklerini, kendilerine Özkan Sümer gibi bir hocayla çalışma fırsatı verdiğimiz için teşekkürlerini bildirip bunun her futbolcuya nasip olamayacağını bu şansı verdiğimiz için minnet duygularını ifade etmişlerdi.
Hakikaten Özkan Sümer'le anlaşmamız o günlerde büyük sansasyon yaratmıştı. Özkan Sümer'İ hatırlayamayan genç nesil için anlatayım ;
Türkiye'de şimdi Fatih Terim neyse Özkan Sümer de öyle önemli bir isimdi. Trabzonsporda defalarca şampiyonluk yaşayan daha sonra Galatasaray ve Milli Takımı ardından Denizlispor, Malatyaspor, Konyaspor, Samsunsporu çalıştıran Özkan Sümer Türkiye'nin en popüler teknik direktörlerinden biriydi. Kendi gelmeden şöhreti gelmişti Malatya'ya. Çok sinirliydi ,ağzı bozuktu, aşırı disiplinliydi falan diye…
O gün bu ikiliyi almak için hava alanına giden kişi bendim. Gerçekten şehirdeki heyecan bende de vardı. Uçaktan inişte bile vakarlı ve otoriter yapısı kendini hemen gösteriyordu. Otomobille şehre gelirken havadan sudan konuştuk, hocaya şehrimizi ve futbol sevgisini anlattım.
Tesislere geldiğimizde futbolcular heyecanla bizi bekliyorlardı. Onlara kısa bir konuşma yapıp sözü Özkan Sümer’e verdim. Özkan Sümer’de bir şeyler söyledikten sonra antrenman saatinin iki olduğunu, saat tam iki de soyunma
odasında olacağını o saatte ayakkabısını bağlayan dahi olsa canını yakarım, yani saat iki de her şeyinizle hazır oturmuş soyunma odasında beni bekliyor olacaksınız dedikten sonra konuşmasını bitirdi.
Merakla o saati bekliyordum. Futbolcular Özkan Sümer’in dediklerine ne kadar riayet edeceklerdi, hazır ve nazır hocalarını bekler durumda olacaklar mıydı?
Hocayla birlikte soyunma odasına girerken merakım son haddine ulaşmıştı!
İçeri girdiğimizde şok olmuştum. Futbolcular bir kolej öğrencisi disipliniyle her şeyleriyle hazır, oturmuş, sessiz bir halde hocalarını bekliyorlardı.
Özkan Sümer’in gelişi etkisini göstermişti…
Özkan Sümer, yardımcı antrenör olarak Almanya’dan yeni diploma almış, genç bir hoca getirmişti. Bu isim de sonradan çok meşhur olacak Yılmaz Vural’dan başkası değildi.
Özkan Sümer, benim tanıdığım sözüne güvenilir, kültürlü, kitap okumayı seven, kendini iyi yetiştirmiş, memleket meselelerine kafa yoran entellektüel biriydi. Kıskandığım bir özelliği de kaliteli ve zevkli giyinmesiydi.
Kanal boyunda tuttuğumuz bir dairede kaldığı için bazı akşamlar yemeği evde beraber yer sohbet ederdik .
Yemeğe gittiğimiz bir gün, yardımcı antrenör Yılmaz Vural eve bizden sonra gelince hoca küplere binmiş, misafirlerimizden sonra nasıl gelirsin diye ağzına geleni söylemişti.
Hayatın her alanında yenilmeye tahammülü yoktu, bunu bildiğim için sporcular kampa girince akşamları gider, king, briç gibi oyunlar oynardık. Bu oyunlarda bütün gayem oyunun hocada kalması ve onun sinirlenmesiydi. Çoğu kez de futbolcumuz Eren'le birlikte amacıma ulaşır hocayı hop oturup hop kaldırırdım.
...
Malatyaspor Fenerbahçe ile İstanbul'da oynayacaktı. Fakat Fenerbahçe'nin cezasından dolayı maç Bursa’ya alındı. Uzun bir yolculuktan sonra Bursa'ya vardık ve Çekirge semtinde bir Otel'e yerleştik.
Yol yorgunluğunu atmak için Özkan Sümer'le lobi de oturduk, hocam birer yorgunluk kahvesi içelim mi dedim ve İki kahve söyledim, kahve gelince hocanın sinir katsayısı tavan yaptı, bağırmaya başladı.
Ne olduğunu anlamamıştım...
-"Siz benim nasıl kahve içtiğimi hala öğrenemediniz miİİİİ ?
Daha önce bu otelde defalarca kaldığı için !!!...
Ama nasıl kızgın, kahvenin köpüğü az olmuş,
-"Hocam ne olur kahve biraz köpüksüz olmuşsa telafi ederler " diyorum ama nafile .
Neyse yeni ve bol köpüklü kahveler geldi,
Biraz sonra sakinleşince hocam, bu kadar sinirlenmeniz gerekir miydi, canınıza yazık deyince, o davudi sesiyle çok meşhur sözünü söyledi
-"Atilla bey acırsan acınacak hale düşersin"...
...
Yöneticilik hayatımda onlarca hocayla çalıştım...
Saygı duyduğum sözüne güvendiğim belki de tek hocaydı...
Futbol ve profesyonellik adına çok şeyler öğrendiğim hocamın Salı günü vefat haberini aldım. Türk futbolunda yeri doldurulamayacak biriydi...
Mekanı cennet olsun...