Pûşîde günümüz insanının pek fazla aşina olmadığı bir terim. Farsça örtü anlamına gelen pûşîde, sandukaları örtmek için kullanılan örtülere verilen isim. Arapça kutu, sandık anlamındaki sudûk kelimesinden gelen sanduka ise tabut şeklindeki mezar üstlerini ifade edip İslâmiyet’ten önce var olan kıymetli kişilere duyulan saygının bir göstergesi olarak, ölen kişinin kaftanı ya da devrin değerli kumaşlarının sanduka örtüsü olarak kullanılma geleneği, İslamiyet’ten sonra da kabul görerek uygulanmıştır.
Hıristiyan Bizans’ta, İslam dünyasında olduğu gibi önemli kişilerin lahitlerinin (sanduka) üzerlerinin bir kumaşla örtüldüğü bilinmektedir. Evliya türbeleri içindeki mezarların üzeri yeşil bir örtüyle örtülür. İncelendiğinde bu adetin bize Bizans’tan geldiği ortaya çıkar.
*****
Millî Eğitim Bakanlığı ile Turizm ve Kültür Bakanlığı arasında 2016 yılında imzalanan protokolle başlatılan “Puşide Projesi” kapsamında 12 olgunlaşma enstitüsünde,
Türk Süsleme Sanatı içinde önemli bir yere sahip puşidelerden üzerinde Maraş işi desen arşivini hazırlayıp uygun bulunanların üretimini gerçekleştirmek ve kültür mirasımızın gelecek nesillere aktarmak için Osmanlı hanedanına ait türbelerdeki puşidelerin yenilenmesi için çalışma yapılıyor.
Osmanlı Hanedanından başka Selçuklu ve Türk beylikleri dönemi, Türk erenleri, evliyaları, paşaları, bilim adamlarının türbeleride ki örtüler de değiştirilmelidir. Örtüler tamir edilirken ve yenileri yapılırken orijinalliği bozulmadan yapılmalıdır.
*****
Tabut ve türbe üzerine örtülerin rengi genellikle yeşil kullanılsa da kırmızı, bordo, lacivert,siyah renklerde kullanılır.
Puşidelerin üzerinde ve eteklerinde
Sadece üzerinde, her insanın ölümlü olduğunu hatırlatan, besmele, lafza-i celâl, Kur'ân-ı Kerim'den âyetler, dualar ve Osmanlı Türkçesiyle yazılmış beyitler işlenmiştir.
"Her can ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz" (Ankebut 29/57)mealindeki ayet yazılıdır. Bu da örfi bir uygulamadır.
Osmanlı'nın atası Ertuğrul Gazi'nin babası Süleyman Şah'ın türbesinin sanduka yüzyıllık bir örtü örtüsü müze envanterinde kayıtlıdır.. Örtünün üzerinde Ayet-El Kürsi, Fetih Suresi'nin 27'nci ayeti ve Allah yazıları bulunmaktadır.
Osman Gazi Türbesi ,Abdülaziz’in Bursa'yı ziyareti sırasında yapılmış kadife üzerine gümüş ve sim ile işlenmiş, Osmangazi’nin şahsiyeti doğumu ve saltanat senesi ile ölümü gibi tarihleri gösteren örtü sandukanın üzerine örtülmüştür.
Sultan 1. Abdülhamid'in sandukasının üzerindeki puşide (örtüde) yer alan yazılar.
Kadife kumaş üzerine sırma ile celi-sülüs osmanlıca şu ibareler yazmaktadır.
Sanduka baş kısım
Cennet mekan firdevs i aşiyan es sultan el gazi abdülhamid han bin es sultan el gazi ahmed han ı salis ala ruhihima et takdisat ma tütle's seb al mesani hazretlerinin tarih i veladetleri 5 recep 1137 (1725)
Cülus u hümayunları : 8 zilkade 1187 (1774), müddet i saltanatları : 15 sene 8 mah 5 yevm, irtihalleri : 13 recep 1203 (1789)
Sanduka kapağı kuzey
La ilahe illallah melikü'l hakki'l mübin
Sanduka kapağı güney
Muhammedün resulullah sadıku'l va'di'l emin
(alıntı )
*****
Fotoğraftaki tabut üzerine örtülen yeşil örtü
Allah, Muhammed
Bismillahirrahmanirrahim
Kâbe resmin altında
La ilâhe illallâh Muhammeden rasûlüllah
Kullu nefsin zaikatul mevti summe ilayna turceuň "Her nefis ölümü tadacaktır; Sonra bize döndürüleceksiniz.",mealinde ki ankebut suresi
A'RÂF-34 Ayetinin Türkçe Okunuşu: Ve li kulli ummetin ecel(ecelun), fe izâ câe eceluhum lâ yeste’hırûne sâaten ve lâ yestakdimûn(yestakdimûne).
Herkes ölümü tadacak ve bize döndürüleceklerdir’’
A'RÂF-34 Ayeti Türkçe Meali: Bütün ümmetler için bir ecel (süre, zaman dilimi, müddet) vardır. Onların ecelleri geldiği zaman ne bir saat ileri, ne bir saat geri alınmaz
Yeşil örtünün üzerindeki ayetler yaşayan insanlara bir mesajdır ama Arapça ve Kuranı Kerim'i yüzünden okuyup mealini bilmediğimiz için meşazın anlamını anlamıyoruz.
Siyah örtü;
Muhamnedün rasullahi sadikul va'dül emin.
اِلٰهَ اِلاَّالله اَلْمَلِكُ الْحَقُّ الْمُبِينُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللهِ صَادِقُ الْوَعْدِ اْلاَمِين
"Lâ ilâhe illallâhül melikül hakkul mübîn Muhammedün rasûlüllâhi sâdikul va’dil emîn."
"Mülk sahibi Melik, hak ve varlığı birliği apaçık Mübin olan Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur. Vadinde sadık ve emin olan Muhammed (asm) Allah’ın Rasulüdür."
Fotoğrafta görülen bordo örtü.
Tabutunun üzerine örtülen yazı "Lâ ilâhe İllallâhu el-Melikü'l-hakku'l-mubîn Muhammedun resûlullâh sadiku'l-va'di'l-emîn" (Hak ve gerçek olan kainatın sahibi Allah'tan başka ilah yoktur. Güvenilir ve sözünde sadık Muhammed, onun elçisidir) ifadesi yer alır.
Osmanlı döneminde cami içinde Arap harfleriyle Arapça, ayetler, Türkçe sözler yazılı örneklerden biri Bursa Ulu Cami'nde 1815 yılında yapılan taş kürsü camideki en özgün eserlerden biri. Alt ve üst kısmı tek parça olarak mermerden oyulan taş vaaz kürsüsü muhteşem bir mermer işçiliğine sahip. Taş kürsünün üzerinde bulunan bir buket gül oymasının hemen yanındaki kitabede ise Arap harfleriyle Osmanlı Türkçesi olarak yazılan 'Disem muayyende arş asa sezadır. Ne rana kürsi dilkeş edadır' sözleri dikkat çekiyor.
Müezzin, imam Mehmed Muhyiddin Üftade hazretlerinin Ulu cami için yazdığı bir beyit Türkçe Arap harfleriyle
“Ey büyük cami veya ey büyüklerin toplandığı yer. Seni gece ve gündüz ziyaret edenlere müjdeler olsun.” yazılmış...
*****
Ülkemizde cenazelerde tabut üzerine örtülen konan geleneklerden bazıları;
Siyah atın bağlandığı top arabasına konulan Atatürk'ün tabutun üzerine vişne çürüğü renginde kadife örtü ve ipek Türk bayrağı örtülmüştür. "
Türk bayrağı örtülen tabutların üzerine başka birşey örtülmez konmaz.
Kabe'nin her yıl yenilen siyah örtüsünden
nüfuslu kişilere, seçilmiş ailelere verilen
bir parçayı tabut üzerine koyarlar.
Bazı yörelerde tabutun üstüne camiden alınan simle işlenmiş Arapça Kur'an'dan ayet, sure yazılı örtü ile birlikte yeni bir halı, satın alıp bunu da tabutun üstüne örterler. Bu halı törenden sonra camiye hediye edilir.
Baş ucuna bir yemeni örtülmüş tabut, cenazenin bir kadına ait olduğunu gösterir.
Gelinlik çağda ölen kızların tabutlarının üstüne duvak koymak yaygın bir adettir
Bazen tabutların üstüne parti, örgüt, futbol takımı , tekli kumaş parçaları, cemaat simgeleri ve bayrakları örtülmektedir.
*****
Camilere giden cemaat camilerde duvarlarda
hat yazılı ayetleri, hadisleri , halifelerin adlarını, cenaze namazına katılan , türbelere gidenler tabutu ve türbeyi örten kumaş üzerinde ki Arap harfleriyle yazılı Arapça , Farsça, Osmanlıca yazının ne anlama geldiğini biliyorlar mı?
Bu yazılanlar ana dilleri olmadığından ve Arap alfabesi kullanmadıklarından Osmanlı Türkçesi nide okuyup yazamadıkları için 'hayır ' diyeceklerdir...
Camilerde , türbe ve tabutların üzerine serilen örtüler de v.b yerlerde Arapça harfleri dışında başka dillerde ve alfabeleri ile Kur'an ayetleri hat ( kaligrafi) yazılamaz diye Kur'an-ı Kerim'de böyle bir ayet var mıdır?
Arapça yazıların altında Türkçe Latin harfleri ile açıklama yapılamaz mı? Son zamanlarda tabut üstünde Arapça yazılan ayetin altına küçük bir yazı ile Türkçe anlamına yazılmaya başlanmış.
Arapçayı Arap alfabesini kutsal saymak
Yine Kur'ân'da buyrulur:
"Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi-lisâni kavmihi li-yubeyyine lehum" ("Ve onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kavminin diliyle gönderdik...") (İbrahim, 14/4).
Her kavme peygamber gönderildiğine göre, bütün diller eşittir; birine, kutsaldır, diyemeyiz.
Türk kavimine inecek olsaydı da Türkçe olurdu sanırım. (sonuçta onlarda o dili anlıyor)
Sırf buradan yola çıkıp Arapça kur'an okumanın daha sevap olacağı, cennette Arapça konuşulacağı gibi şeylere inanmakta bunun sonucu olabilir.
Rum Suresi’nin 22. ayetinde “Sizin dilleriniz ve renkleriniz Allah’ın ayetlerindendir'der. Allah alemlerin rab'bıdır ve yarattıkları insanların bütün dillerini ve yazdıkları alfabeleri bilir .
İslam'ın evrenselliğine ve Kur'an'ın ayetlerine karşı gelmektir. yalan sokmaktır, büyük günahtır.
*****
Dünya dilleri içinde türkçe birçok ülkede farklı lehçelerde olsa bile konuşulan ulusal dildir. Ortak bir proje ve akademik çalışmayla bu lehçe farklılıkları ortadan kalkar. Ve Türkçe konuşan Türk halkları, toplulukları aynı dili konuşur ve anlaşa bilir hale getirilebilinir.
İslam coğrafyasında veya tüm dünyada Müslümanların farklı ulus ve kültürlerde konuştukları dilleri manevi dil siyaseti ile Arapça , ardından batı dillerinin ortak dili sayılan ingilizce dili ile planlı ve kararlı olarak asimilasyona tabii tutulmaktadır.
Ana dilimizi hatta kültür değer ve inançlarımızın dilimizin korunması için bu iki emperyalist dil asimilasyonuna karşı her halkın , her milletin kendi anadiline sahip çıkmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Atatürk'ün dediği gibi "Ülkesini yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
Türk Dil Bayramı nedeni ile yayınladığı mesajda
" Köklü ve geniş bir birikime sahip olan Türkçemiz, farklı dillerle etkileşimine rağmen özünü asla kaybetmemiştir. Bize özgü düşünmeyi sürdürmemiz, ilmi çalışmalar yapmamız, seçkin kültür, sanat ve edebiyat eserleri üretmemiz, dilimizin korunması için de son derece önemlidir. Eğitim hayatımızda da Türkçe hassasiyetini, çocuklarımıza, gençlerimize en etkili biçimde verebilmemiz gerekir. Türkçemizi yaşatmak ve tüm varlıklarıyla gelecek nesillere aktarmak, dilimize sahip çıkmak hepimizin sorumluluğudur. Tüm vatandaşlarımızı bu hususta hassasiyet ve çaba göstermeye çağırıyorum. Türk Dil Bayramı’nın, çocuklarımız ve gençlerimiz başta olmak üzere, tüm milletimiz için bu doğrultuda hayırlı bir uyanışa vesile olmasını diliyorum.” demiştir.