Karaca Ahmet Türbesi dışarıdan Görünüşü
Fotoğraf: Fikri Demirtaş
Anadolu da ; sağlığında sevilen, sayılan, buyruğunda gidilen, ulu kişiler; vefat ettiklerinde bunlara saygının, sevginin bir ifade biçimi olarak mezarlarının bulunduğu mekanlar halkın kutsadığı yerlere dönüşür. O'nun inananları sağlığında olduğu gibi Hakk'a yürüdükten sonra da acılarını ve sevinçlerini Onların yattıkları mekânı ziyaret ederek paylaşırlar.
Bu karşılıklı sevgi, saygı ve inanç ilişkisi süreç içinde kurumlaşarak inanç merkezi haline gelebilir. İşte "Karacaahmet Sultan Dergahı da benzer biçimde oluşmuştur. Karaca Ahmet Sultan adı Anadolu'da yaygın olarak bilinen bir kişiliktir. Bugün kendi ismi ile anılan İstanbul-Üsküdar’daki Karacaahmet Sultan Dergâh! O'nun Hakk'a yürümesinden sonra; O'nun sevenleri, sayanları, O'nun bu dünya ve öte dünyaya ilişkin buyruklarına inananlarının ziyaretleri sonucu oluşmuş bir inanç merkezidir.
Karaca Ahmet Türbesi Giriş kapısı
Fotoğraf: Fikri Demirtaş
KARACA AHMET SULTAN
Moğol istilasından kaçarak Anadolu’ya gelen bu dervişin adı, 1371 yılından kalma bir belgede “Süleyman Horosani oğlu Karacaahmet ” olarak geçiyor.
Karacaahmet Sultan , 14’üncü yüzyılda ( Anadolu’da kolonizatör dervişler ) "Alp Erenler" de denen Abdal Musa Sultan, Geyikli Baba, Barak Baba, Karadonlu Can Baba, Kızıl Deli Sultan, Sarı Saltuk Sultan, Kolu Açık Hacim Sultan, Taptuk Emre ve benzeri gibi Hacı Bektaş, Ahmet Yasevi gibi Rum Abdallar’ın iz sürücülerinden Hacı Bektaş Veli’nin dergahında yetişip, hizmet için Batı’ya yollanmış, döneminde çok sevilip sayılan tasavvuf önderlerinden biri.
Tarihçilere göre doğum ve ölüm yılı kesin olarak bilinmiyor.
(ancak , dergahındaki tanıtım plakasında Ölümü 1397 olarak belirtiliyor )
Üsküdar'da bulunan ve Türkiye'nin en büyük mezarlığı olan Karacaahmet Sultan mezarlığı çok eski bir Yeniçeri ve Bektaşi mezarlığıdır. Karacaahmet Sultan Türbesi 'de bu mezarlık alanı içerisindedir.
Dergahın bulunduğu bölge ( Çiçekci, Bağlarbaşı, İbrahimağa ) 1481 yılında Padişah II. Beyazıd tarafından Karaca Ahmet Sultan Bektaşi Vakfına bağışlanmıştır.
Karacaahmet Sultan 'ın İstanbul’da kendi ismiyle anılan türbe ve dergahı dışında altı türbesi daha vardır ; Afyon Karaca Ahmet köyü, Manisa, Sivrihisar, Aydın Tekke köyü, Göynük ve Makedonya.
Akhisar Karaköy, Eşme Karacaahmet köyü , Manisa Horoz köyü olmak üzere üç yerde de makamı bulunmaktadır.
Karacaahmet Sultan ve Yunus Emre gibi isimlerin birden fazla türbesinin olmasını şöyle açıklanıyor;
“Sağlığında, düşünceleri doğrultusunda sevilen sayılan insanlar vefat ettikten sonra da onlara olan saygı sevgi devam ediyor. Türk kültüründe reenkarnasyona benzeyen, onu yaşatma anlayışı var. Toplumda isimleri ile yaşayan pek çok insan geçmişin dinsel, siyasal, felsefi önderi. Anadolu’da bu tür kişilerin birden fazla mezar yerinin olması, o kişinin değişik toplumlarda sevilmesinin bir sonucu.”
Ayrıca, Türk coğrafyasının çok büyük oluşu nedeniyle aynı insanın birden fazla yerde türbesinin bulunmasını açıklayan bir başka nedeni. Türkler Altaylar’dan Akdeniz’e kadar olan bölgede yaşıyor. Anadolu’da yaşayan insanların, Altaylar’da yaşamış ve vefat etmiş birinin türbesini ziyaret etmesi çok zor olduğu için, bulundukları yere, ona atfen türbe veya bazı yerlerde de makam yapılıyor. Bu, Türk geleneğinde çok yaygın. Zaman içinde kutsallık kazandıkça gerçek mezarın hangisi olduğunun unutulduğu " nu vurgulanıyor.
KARACA AHMET SULTAN'IN MEZARI
Karaca Ahmet Sultan'ın Mezarı Karaca Ahmet Sultan'ın Mezarı İstanbul / Üsküdar'da kendi adını verdiği dünyanın en büyük mezarlığı kabul edilen mezarlıktadır.
Mezarını rüyasında gördükten sonra anıt mezar haline Kanuni Sultan Süleyman'ın kadın efendilerinden Gülfem Hatun yaptırmıştır. Yatıra, sade bir kapıdan giriliyor. Dar bir koridorun karşısındaki kapı girenleri Karaca Ahmet Sultan'a ulaştırıyor. Yatırın olduğu yer geniş bir salon olup, bol ışıklı sade bir kubbe ile örtülüdür. Tam orta yerde nadide yeşil puşilerle örtülü görkemli bir sanduka bulunmaktadır. Yanında büyük bir zikir tesbihi asılı bulunuyor. Yerler halılarla kaplı olup, camlı vitrinde Karaca Ahmet Sultan'ın deve tüyünden örülmüş örijinal hırkası, tesbihi, sancağı ve diğer eşyaları bulunmaktadır. Bu mütevazı türbe yaklaşık 700 yıldır O'nun sevenlerinin O'ndan şifa bekleyenlerin, yardım dileyenlerin ardına dek açık kapısı olarak hizmete devam ediyor.
Türbede, giriş kapısının solundaki kapıdan içeri girilince üç mezar ziyaretçileri karşılar. Bunlar Karaca Ahmet Sultan'a hizmet eden gönül dostlarının mezarlarıdır. Mezar taşlarında; Selim Dede (1156- 1732), Tekkenişin Şeyh Halil (1079- 1688), üçüncü mezardaki tarihte ise; 1050- 1640 yazılıdır.
Kitabeden de anlaşılacağı üzere türbe, Saray matbahı memuru Ziya Bey tarafından karısının ruhu için yaptırılmıştır.
Kapının sol tarafında Ziya Bey’in aynı tarihte inşa ettirmiş olduğu sebil vardır. Kapıdan uzunca bir avluya girilir. Sağ tarafta, mezarlığa açılan bir kapı ve pencereler bulunmaktadır. Sol tarafta ise, sebil odası ve onun arkasında üç kabir mevcuttur. Çimentodan yapılmış bir sandukanın ayak uçuna üç kabir taşı yerleştirilmiştir ki, en eski tarihli olanın kitabesi şudur:
Karacaahmed Sultan ki, kutbü’l-arifin idi
Niyaz ile gelub her subh u şam eşiğine yüz sür
Keramet ehlidir evladı hem sahib-i nazardır
Ziyaret ile tazim et huzurunda ayağın dur
Berat gicesi öldü Şeyh Mehemmed didiler tarih
Bu köhne tekkeden el çekdi hem göçdü Mehemmed
Dede
…………….
…………….
Sene 1050 (1640-41)
Etrafı demir parmaklıkla çevrili olan bu yerdeki ikinci kabir taşı üzerinde şunlar yazılıdır:
Derviş Halil’in ciğerkuşesi
Merhum ve mağfur Selim Dede
Ruhi-çün el-Fatiha
1156 (1743)
Üçüncü kabrin kitabesi de şudur:
Merhum ve mağfur
Tekye-nişin Şeyh Halil
Ruhi-çün Fatiha
1173 (1759)
Son iki taş baba oğula ait olup baba, oğlu Selim Dede’den 16-17 sene sonra olmuştur. Her ikisinin üzerinde tarikat sikkeleri vardır.
*****
Karaca Ahmet Sultan'ın annesi "Sultan Ana"nın mezarı Eşme'de Karacaahmet Köyü'nde bulunuyor. Kız kardeşinin adı ise "Kadıncık Ana"dır. Oğullarından, Kan Abdal ve Kanber Abdal hakkında fazla bilgi bulunmamakta beraber diğer oğlu Hıdır Abdal'ın mezarı Erzincan/ Kemaliye ilçesi Ocak köyündedir. Hıdır Abdal Sultan Dergah. da İstanbul /Üsküdar- Karacaahmet Sultan Dergah. gibi misyonunu günümüzde de sürdürüyor. Alevi inancında "Düşkünler Ocağı" olarak özel ve önemli bir yeri vardır.
Anadolu Kızılbaşlarının tek Düşkün Ocağına adını veren Hıdır Abdal Sultan, Anadolumuzun büyük erenlerinden Karaca Ahmed Sultan’ın oğludur.
KARACAHMET SULTAN'NIN ATININ MEZARI
Atın mezarı Karaca Ahmet Sultan'ın yatırının tahminen 100 metre kadar yakınında ayrı bir mekanda mezarlar içinde bulunuyor. Altı sütunlu bir kubbenin altında bulunan bu at mezarı da Karaca Ahmet Sultan'ın sevenlerin ziyaret seline sahne olmaktadır.
Karaca Ahmet'in atının mezarı
Fotoğraf: Fikri Demirtaş
Atını daha çok ziyaret edenler ise daha çok; Yürümeyen ve geç yürüyen çocuklar atının mezarının bulunduğu kubbe altına getirilir. Onları orada yürütürken ayakları arasına arpa serperler. Buraya ziyaretle çocuklarının yürüyeceklerine inanırlar. Bu ziyeret üç cuma günü tekrarlanırsa iyi geleceği şeklinde inanılır.
Karaca Ahmet'in atının mezarı
Fotoğraf: Fikri Demirtaş
GÜNÜMÜZDE KARACAAHMET DERGÂHI
Karacaahmet Sultan Dergahında Osmanlı döneminde İstanbul'da bulunan yaklaşık 20 civarında Alevi- Bektaşi dergâhın 2. Mahmut döneminde "Vaka-i Hayriye" nedeni ile uğradığı akıbete uğrar.
Sadece dedeleri ve yöneticileri değil bina ve içindeki tarihi değeri olan tüm eşyalar,kitaplar yakılır, yıkılır. Dedeler sürgün edilir. Direnenler ise anında yok edildi. Bu sonucu kabul etmeyenler, Üsküdar meydanında kurulan dar ağacını boyladılar.
1826’da Osmanlı Padişahı ikinci Mahmut hem Aleviliği hem Bektaşiliği yasaklayıp, Hacı Bektaş Dergâhları ile bütün Tekkeleri Nakşibendi tarikatına veriyor. 1834 de, işgalci olan Nakşibendi tarikatı, Alevilerin Serçeşmesi olan Hacıbektaş Dergâhının içine Cami minaresi yapılıyor.
Dergahın tekrar açılması, II. Meşrutiyet dönemine denk düşer. Dergâh, Osmanlı'nın İstanbul'a gelişini olduğu gibi Osmanlı'nın yıkılışını da gördü.
Bu yıllarda işgalci güçlere karşı Mustafa Kemal'in önderliğindeki "Ulusal Direniş" hareketine tüm olanaklarını seferber etti.. Ulusal direnişe, para, silah ve asker sağladı. Dergâhın tüm sevenleri Kuvayi Milliye saflarında yer aldılar. Cumhuriyet kurulana dek bu görevi sürdürdüler.
Cumhuriyetin kurulmasından sonra "Tekke ve Zaviyeler kapatıldığı " sırada Karacaahmet Sultan Dergahı sevenleri ve dedeleri " Baba Ocaklarını" gönüllü olarak tıpkı Hacı Bektaş Dergahı gibi kapattılar
ve anahtarlarını bizzat TBMM'ne kendi elleri ile teslim ettiler.
Dergâhın hizmetleri 1969 yılında kurulmuş olan " Karacaahmet Sultan Türbesini Onarma ve Yaşatma Derneği" yapıyor. 51 yıldır hizmet veren derneğin binlerce resmi kayıtlı üyesi bulunmaktadır. Bugün 2500 metrekarelik bir mekan içinde ziyaretçilerine hizmet vermektedir. Dergahta personel çalışmakta. Kapısında 24 saat hizmet veren bekçi görev yapmakta. 24 saat kamera ile izlenmektedir.
Türbe’ye Gündoğumu Caddesine açılan demir bir kapıdan girilir.
Dergah 3 kattan oluşuyor : Girişte çift kanatlı demir kapının üstünde Osmanlıca Arap harfleriyle yazılı , dört mısralı şu kitabe vardır.
"Ravza-i feyz-i fütuh-› Karacaahmed’dir
Gel erenler oku bir Fatiha kıl istimdad
Eyledi zevcesi Fehmiyye Hanım ruhi-cun
Matbah-ı amire memuru Ziya Bey bünyad (1283 – 1866-67)"
ve onun üzerinde Türkçe " Karacaahmet Türbesini Onarma ve Yaşatma Derneği Üsküdar Kuruluş 1969" yazıyor.
***
Girişte konukları bekçi ve x ray cihazından geçtikten sonra Karaca Ahmet Sultan'ın yatırı karşılıyor. Solda derviş mezarları onların bitişiğinde geç işte akıl hastalarının tedavi edildiği küçük bir oda yer alıyor. Bu oda bugün danışma odası olarak kullanılıyor.
Karaca Ahmet Derneği Başkanı ile birlikte
Muharrem Ercan (dede )
Uzun koridorun sonunda 500 metrelik bir salon çıkıyor. Bu salonda oturma grupları var. Bunlar canlar sohbet ediyor. Getirdikleri lokmaları dağıtıyor. Duvarda boydan boya Hz. Hüseyin ve 12 imamın resimleri asılı.
Salonun solundaki kapı mutfağa ve kesimhaneye gitmek isteyenleri ulaştırıyor.
Kurbanlar ve mutfak hijyenik şartlarda hizmet veriliyor. Mutfakta pişen yemekler asansörle üçüncü kattaki yemekhaneye çıkartılıyor. Lokmalar self servis ile gelen canlara görevli aşçılar ve yardımcıları tarafından pay ediliyor. Yemekhanede aynı anda yaklaşık 2 bin kişi yemek yiyebiliyor. Duvarlarda Atatürk ,Hacı Bektaşi Veli, Karacahmet'in bez üzerine yapılmış büyük portreleri asılı .
Giriş kattta; çay oçağı, büfe, ve kitap ve hediyelik eşye satış yeri var. Kitaplık çok zengin Genel kültür ,tarih Alevilik konusunda araştırma- inceleme , ozanların şiir kitapları,dergiler ve cd' ler satılmaktadır.
Dergâhın ikinci katına çıkıp Cemevinde yapılan dedenin yürüttüğü Ceme katılabilirsiniz.
"Aleviler ibadetlerini cem olarak yürütürler, Cem’de kadın erkek yok can vardır ve kadın ile erkek iç içe oturur. Her can’ın başı açık, yalınayaktır.
Cemden sonra dileyen 3. katta aşevindeki etli bulgur pilavına canlarla birlikte " Bismişah" deyip kaşık sallayabilirsiniz.
Cemden sonra salonda düzenlenen çeşitli yazarların, araştırmacıların konuşmacı olarak katıldığı konferans ve panele izleyici olarak katılabilirsiniz.
İnternet salonunda perdede yansıtılan Alevilik ile ilgili filimler, belgeselleri izlenebilir.
Dergahta bağlama, semah, bilgisayar, ingilizce ve benzeri kurslarına katılabilirsiniz.
Bunları dışında dergâh tarafından organize edilen Alevi inanç merkezlerine yapılan gezilere gidebilirsiniz.
***
Karaca Ahmet Sultan'ın yatırına yaklaşık 700 yıldır Anadolu'nun dört bir yanından derdine derman arayanlar , sayanları ziyarete gelirler.
Karaca Ahmet Sultan''n diğer Anadolu ve Rum Erenleri''den bir farklı yanı ise;
ermişliğinin, dervişliğinin yanında bir de hekim-evliya olması, akıl hastalıklarını tedavi etmesidir.
Bugün Karacaahmet Sultan Dergah, olarak bilinen yer, yıllarca sinir ve ruh hastalıkları tedavi merkezi olarak hastalara "şifa ocağı"olmuştur.
Anlatılanlara ve inanılanlara göre ; Karaca Ahmet Sultan'ın tedavisi şöyle olurmuş : Dergaha gelen akıl hastası tomruğa urgan ile sıkıca bağlanarak geceyi dergah avlusunda geçirirmiş. Sabah hasta iplerinden çözülüp mürşide götürülürmüş. Hasta ilk gece iyi olmamış ise, bir veya birkaç gece daha bu yöntem denenirmiş. Mürşitten başkası ile görüştürülmez, tuzsuz ekmek ve sebze çorbası dışında yemek verilmez. Düzelme görülürse önce ayak ipleri çözülür, mürşit gözetiminde dergah avlusunda gezdirilirmiş.
Karacaahmet Sultan'ın oturduğu taşın dövülmesinden yapılan toz , su ile karıştırılıp hastaya içirilirmiş. ( Bu toza cevher denir ) Soğuk su ile duş yaptırılır. ( şok etkisi )