ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

Hey gidi güzel mahallem hey...

Eşitliği, kardeşliği, mertliği, yiğitliği, dürüstlüğü, vefayı, sevgiyi, “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” düsturundan hareket etmeyi öğreten, diğer mahalleye horhoba gitmeyi, horhorda yıkanmayı, derede çimmeyi, taşlarının yara bere içerisinde bıraktığı taşlı tarlada gazozuna top oynamayı, hayata dair birçok şeyi, büyüğe saygıyı, küçüğü korumayı, sevmeyi, mahallenin kızlarına bacımız gözüyle bakmayı, mahallenin namusu kavramını, sportmenliği ve Malatya’lılık kavramını öğreten güzel mahallem, kaybolan bakkal amcalarımız gibi, kaybolan güzel komşuluklarımız gibi ve yitirdiğimiz birçok değerimiz gibi sen de göz açıp kapayıncaya kadar, kaybolup gittin.

Önce anlayamadık ne olduğunu.

Hiç de önemsemedik. Hatta sitelere taşındık ve statümüz değişti diye mutlu bile olduk.

Ama kaybedince anladık kıymetini, gidince anladık değerini.

Mahalle adına her şeyi özledik. Şimdilerde eleştirilen “mahalle baskısı” nı bile arar olduk.

Oysa şunu unutmamamız gerekirdi, mahalleler bize atalarımızın mirasıydı. Bizim de torunlarımıza bırakmamız gereken bir olguydu.

Uzun yılların birikimi yatardı mahallelerde. Mahalle sakinleri, doğumu, ölümü, neşeyi, sevinci, kederi, düğün derneği, topluca pikniğe gitmeyi, Ramazan'ı, Bayramı, birlikte yaşardı. Birlikte ekmek yapar, birlikte şare (şehriye)döker, birlikte salça yapar, birlikte küfte, erişte yapardı, herkes bir dayanışma halindeydi ve en önemlisi kimse kendini değersiz ve yalnız hissetmezdi.

Çoluk çocuk, kadın erkek, büyük küçük, baba oğul, tüm insanların üstü açık kamyonla piknik yapmaya gittiği beraberce yenilen içilen yerin adıydı mahalle.

Ben böyle bir mahallede doğup büyüdüğüm için kendimi şanslı sayanlardanım.

Alevi-Sünni iç içe yaşardık. Bu mahalleden ayrılıncaya kadar en ufak kavga dahi görmedim. Kimsenin kimseye baskısını da görmedim. Mahallemizde hatırladığım kadarıyla cinayet olmamıştı.

Şimdi, bu herkesten ayrı, etrafı sur gibi duvarlarla çevrili modern sitelerdeki her şey yapmacık geliyor bana.

Bahçeler sahte, havuzlar sahte, kaldırımlar bile sahte. Nerede, bizim içinde bülbüllerin öttüğü, mahallenin çocuklarının seslerinin çınladığı, içinden gerçek meyveler çaldığımız bahçeler, nerede bu suni ağaçlardan ve çimlerden oluşan yeşillikler.

Nerede bizim şişirip çimdiğimiz dereler, nerede bu süs havuzları.

Nerede o mahallemizin ağır abilerinin, mahallenin namusu diyerek volta attığı kaldırımlar, nerede bu yürüyüş yolları.

Nerede, ölümüze dirimize koşan, sevincimizi kederimizi paylaşan akrabadan ziyade komşularımız, nerede, selam vermemek için kafasını çeviren ve burnundan kıl aldırmayan eblehler.

Bu güzellikleri, sabaha kadar sayabilirim. Ama bu saydığım mahalle hayatı "eski dünya" ya ait bir kavramdı. "Günümüzün dünyası" mahallemi yerle bir etti, dağıttı. Komşularımın her birini bir yere savurdu.

O ahşap bahçeli evler, dutlar, elmalar, kirazlar yok oldu gitti.

Sülü deynekler, birdir birler, hombekler, hollikler, develeme çevirmeler, bilya oynamalar, hayfene kurmalar, vs hepsi mahallemle birlikte yok oldu gitti.

Yalnız bunlar mı yok oldu sanıyorsunuz.

O kadar çok şeyi kaybettik ki...

Hangi birini sayayım...

Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına...

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.