ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

Artvin’den, maddi imkansızlıklar nedeniyle Malatya Doğanşehir, Reşadiye köyüne göç etmek zorunda kalan bir ailenin hikayesidir bu...

1927 yılına gelindiğinde, mensucat fabrikasında gece vardiyasında işçi olarak çalışan Musa Efendinin bir erkek çocuğu dünyaya gelir ve adını Nurettin koyarlar.

Başarılı bir öğrenci olan Nurettin, ilk, orta ve liseyi Malatya’da bitirir. Ülkemizin ekonomik sıkıntı çektiği bu günlerden Musa Efendi ve ailesi de nasibini alır. Musa efendinin paltosunu gündüz Nurettin, akşam Musa efendi giyer işe öyle gider. Liseyi bitiren Nurettin, daha sonra üniversite tahsili için İstanbul’a gider ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nde okuduktan sonra memleket hasreti ağır basar ve Malatya’ya geri döner.

D.S.İ kurumunda işe başlayan Nurettin, bir müddet çalıştıktan sonra, memuriyetin kendine göre olmadığını anlar ve kalbinin sesini dinleyerek işten ayrılır. O memur olmak için yaratılmamıştır ve sevdiği işi yapmaya karar verip, Müteahitliğe başlamaya karar verir.

Bir süre iş alamaz ama umudunu ve inancını hiç yitirmez. Bu arada İnönü stadı yapılmaya başlamış ve inşaat hızla devam etmektedir. Çevre istinat duvarının, yani yıkılan İnönü stadının taş duvarının yapım ihalesine girer ve kazanır. İş Nurettin’e verilmiştir. Bu ilk işinden sonra işler birbirini takip eder. Büyümeye başlamıştır artık. Yurdun her köşesindeki büyük İhalelere girer ve yurt çapında tanınan bir müteahit olmuştur.

İşler büyümüş ve gelişmiştir artık. Gölbaşındaki kömür ocağını da almış ve “Soykan Gurubu” nun temeli atılmıştır.

Genç Nurettin artık Soykan ismiyle anılır olmuştu...

Soykan, yardımsever bir insandı, her kesimden insana yardım ederdi. Bir gün büroda otururken, şöförü Aziz’i çağırıp sorar;

“Yav Aziz, bizim kasap ... nerede?

“Bilmiyorum ağabey”

“Bir kaç aydır gelip şarap parasını almıyor, merak ettim. Sıtmapınarına gidip...bul getir de parasını vereyim”

Aziz hemen gider ve bir süre sonra döner.

“Ağabey, kasap...sizlere ömür”

Bunu duyan Soykan çok üzülmüştür.

Turan Emeksiz caddesinde bulunan, Soykan’ın yazıhanesinin önünde bir taksi durağı vardı. Çalışanı Fahriye hanıma çeşit çeşit yemekler yaptırıp, şöförleri sık sık yemeğe çağırırdı. Yine şöförleri yemeğe çağırdığı bir gün, şöförler iştahla yemeklerini yerken, o, uzun Maltepe sıgarasından bir tane yakıp karşıdan onları seyrediyordu. Dikkatle şöförleri seyreden Soykan’ın gözlerinden iki damla yaş geldi.

Aziz, “Ağabey sen şöförleri yemeğe çağırdın ama sen yemiyorsun sadece seyrediyorsun”

Dikkatle şöförleri seyreden Soykan’ın gözlerinden iki damla yaş geldi.

“Öyle günlerim oldu ki, etli yemek şurda dursun, kuru ekmeği ıslatır yerdim. Şimdi onlar yedikçe ben doyuyor ve mutlu oluyorum...

1979 yılında Malatya valisi, Aydın Özakın, Soykan’ı makamına çağırır ve Malatyaspor başkanı olmasını ister. Soykan valiye, hayatında hiç maça gitmediğini ve futboldan hiç anlamadığını söyler. Ama Malatya’ya faydam olacaksa seve seve bu yükün altına girerim der. Malatyaspor o dönem, Saka Şükrü’nün çocukları adıyla tanınan Şahin Gencer’in yönetiminde kötü bir dönem geçirmektedir.

Soykan bu işe soyununca kulüp yöneticileri borcumuz var diyerek yüklü bir para talep ederler. Soykan bir şartla parayı verir. Noterden bir sözleşme yaparlar, bu tarihten sonra gelecek borçlar beni ilgilendirmez diye.

Bütün bunlar olurken transfer döneminin sonuna gelinmiştir. Apar topar Ankara’ya gidilir ve piyasada kalan futbolcular alınır. Bu futbolcuların birinin futbolla hiç ilgisi yoktur, sadece çok iyi koşmaktadır. Çünkü o futbolcu değil bir atlettir ve mesleğide bir kahvede garsonluktur. Bu anlaşılınca çocuğa bir miktar para verilip gönderilir.

1979 yılının aralık ayında olağanüstü bir kongre yapılır ve yönetim yenilenir. Hoca olarak Ümit Milli takım antrenörü Nihat Atacan’la, Adana Demirspor’dan İbrahim ve santrafor Bilbay’la anlaşma yapılır. Takım biraz olsun toparlanmış ve zorda olsa o yıl ligde kalmayı başarmıştır...

Soykan, başladığı işi en iyi şekilde bitirmek için çabalayan biriydi. Takıma bir hedef koymak gerektiğinin farkındaydı. İlk yıl hedef, kümede kalmak, seneye ilk beş için mücadele edecek bir takım oluşturmak, ondan sonraki yıl şampiyonluk için mücadele edilecekti.

Şampiyon olduğumuz sezonun başında, şampiyonluğun gizli kahramanlarından, asbaşkan Nurhan Taştepe ile aralarında şöyle bir diyalog geçer;

“ Hiç korkma oğlum Allah’ın izniyle bu sezon hiç yenilmeden şampiyon olacağız”

“ Ağabey, öyle şey olur mu? Ligin en önemli futbolcularını İskenderun, Kayseri ve Gaziantepspor aldı. Ligde futbolcu bırakmadılar, para sorunları da yok”

Bunu duyan Soykan, biraz düşündükten sonra

“Sen Mamılo hoca diye birini tanıyor musun?”

“Ağabey, ismini duydum ama tanışmadım”

“Bu Mamılo hoca her cuma benim yanıma gelir, bana telkin ve tavsiyelerde bulunur. Boş adam değildir ha bilesin. Bu cuma bana ne dedi biliyor musun?”

“Yok ağabey, nereden bileyim”

“Nurettin, hiç kafanı takma senin takımın bu sene şampiyon olacak, hem de hiç yenilmeden”

Nurhan Taştepe, bunun inanması zor bir şey olduğunu düşünür, ama sezon sonunda hiç yenilmeden şampiyon olunca Soykan’ın haklılığı meydana çıkmış olur.

Mamılo hoca, Temelli pasajındaki Karadeniz lokantasına gider, talebelerin, fakir fukaranın, düşkünlerin yemek paralarını verirdi. Tanımadıkları biri tarafından hesapları ödenen insanlar hayır duası ederek giderlerdi.

Meğer işin aslı nasılmış biliyor muydunuz?

Hayır yapmayı seven Soykan, Mamılo hocaya para verir, Mamılo hoca da bu parayı bu şekilde fakir fukaraya aktarırmış.

Takdir etmemek mümkün mü?

Soykan’ın büyüklüğü, takımın tüm maddi sorunlarıyla boğuşurken, alt yapı ve tesisleşmeye önem vermesiydi. 1982 yılında, önümüzdeki otuz küsür yıl Malatyaspor’a hizmet verecek ve döneminin en önemli tesislerinden olan Malatyaspor tesislerinin temelini atmış ve inşaatını bitirmişti. Alt yapı Soykan döneminde altın yıllarını yaşamış, o dönem alt yapıdan yetişen futbolcularımız, dışarıya açılarak, daha sonra hiç bir dönemde görülmeyen başarılara imza atmışlardır.

O yıllarda Anadolu takımlarından yalnızca Bursa ve Kayseri dışında hiç birinin tesisinin olmadığını ve en önemlisi bu tesis yapılırken kimseden beş kuruş yardım alınmadığını söylersem Soykan’ın büyüklüğü bir kez daha ortaya çıkar diye düşünüyorum.

Şampiyonluk kolay kazanılan bir olgu değildir. Herkesin fedakarlığı gerekir. Yönetimin cansiperane çalışmasının yanında, Soykan’ın hiç bir maçta takımı yalnız bırakmaması ve bunun futbolculara verdiği güven neticesinde böyle tarihe geçecek bir sonuç çıkmıştır.

Erzurumspor maçı için takım Erzurum’a gitmiştir. Soykan’ın Gölbaşındaki işleri gece saat ikiye kadar sürmüş, iş bitince yalnız başına arabaya atlamış ve Erzurum’a doğru yola çıkmıştır. Sabaha karşı, doğan güneş ve bastıran uykusuzluk neticesinde bir koyun sürüsünün içine dalıp, bir kaç koyunun telef olmasına neden olur. Tabi arabanın tamponu da dağılır ama hareket etmede bir sorun yoktur. Arabadan inen Soykan çobanın yanına gider, her zamanki yumuşaklığıyla ;

“Yavrum, oldu bir kaza, çok şükür canımıza bir şey olmadı. Koyunların bedeli neyse vereyim de gideyim” der, çoban;

“Beyim sen iyi birine benziyorsun, bir kazadır oldu, hakkım helal olsun, sen istesen kaçar giderdin” diyerek Anadolu insanının ne kadar tok gözlü olduğunu gösteren bir tavır sergiler. Fakat Soykan yine de çobana parasını verir ve yola devam eder.

Maçın sonucu mu?

İhsan’ın attığı iki golle, Malatyaspor 2 Erzurumspor 0

Soykan’ın büyüklüğünü anlatacak bir olay daha anlatayım size ;

Yıl 1985, Kayserispor’un kaptanı Gıyasi Tokoğlu jübile yapmak için Malatyaspor’u davet eder. Yapılan anlaşma gereği, Malatyaspor’un tüm masrafları Gıyasi tarafından karşılanacaktır.

Soğuk bir Kayseri kışında maç için takımımız Kayseri’ye gider. Her zaman olduğu gibi Nurettin Soykan’da maçtadır. Havanın soğukluğundan olsa gerek, Kayseri seyircisi, kaptanlarına vefasızlık edip, maça ilgi göstermemişlerdir.

Maç başlar, bir süre sonra kaptan Gıyasi Tokoğlu arkadaşlarının omuzunda sahayı terkeder. Eder etmesine de, bu masrafları nasıl karşılayacaktır. Soyunma Odasına giderken, duş alıp üzerini giyerken bile hep bunu düşünmektedir. Bu hasılatla bu masrafları ödemesi mümkün değildir. Oysa ne umutlarla jübile yapmış, sonucunda da elinde bir miktar para kalmasını ummuştur.

Maç bitiminde ne yapacağını kendi bile bilmeden, ağlamaklı bir halde, Malatyaspor’un kaldığı otele gider. Hiç olmazsa hesabın kaç lira olduğunu öğreneyim diye resepsiyona hesabı sorar. Aldığı cevapla şok olur.

Hesap ödendi.

Gıyasi’nin bu çaresizliğini farkeden Soykan hesabı kendi ödemiş Gıyasi’yi büyük bir dertten kurtarmıştır.

Bitti mi? Bitmedi.

Bundan sonrasını Gıyasi Tokoğlu’nun ağzından dinleyelim;

Hesabımı ödeyen Nurettin abiye teşekkür etmek için, gözlerimden yaşlar akarak, yanına gittiğimde, güler yüzüyle karşıladıktan sonra, koluma girip otelin tenha bir köşesine götürdü. Şaşırmıştım.

“Nurettin abi, beni utandırdınız, size minnettarım”

“Evladım sen, biraz para kazanayım diye düşünürken, üstelik zarar ettin, önemi yok”

Bunları söyledikten sonra elini cebine attı bir demet para çıkarıp cebime koydu.

“Yapma abi” diyebildim sadece. “Gülümseyerek oradan uzaklaştı”.

Soykan böyle gönlü zengin biriydi.

Soykan Malatyaspor macerasından sonra işinin başına dönmüş, fakat iyi niyetli oluşu, ticaretin kurallarına uymadığı için ekonomik darbeler yemiş ve işleri bozulmuştur.

Tek oğlu Sezar Soykan’ın ölümü onu derinden sarsmıştır. Tam bu acıya alışmışken, hayat arkadaşı Şahende Hanım hayata veda etmiştir. Oğlu ve eşi kendi istekleri olduğu için İstanbul’a defnedilmişlerdir.

Bir süre sonra Nurettin Soykan’da bu hayata veda etmiştir. Cenazesi kendi isteğiyle (İstanbul’da beni kim bilir, kim tanır, burada mezarımı gören belki bir Fatiha okur, beni şehrime gömün, vasiyeti gereği ) Malatya’ya defnedilmiştir.

Başlı başına bir kitap yazılabilecek Nurettin Soykan’ı böyle bir kaç sayfayla anlatmak imkansız. Dilim döndüğünce ve kısaca ancak bu kadar anlatabildim.

Tanımakla onur duyduğum ender insanlardandı. Örnek alınacak biriydi.

Biz Malatyalılar olarak onun kıymetini bildik mi acaba?

Masraflarını kendi üstlenip yaptırdığı “Soykan Parkı” nın ismini bile değiştirmedik mi?

Bir değerimizi daha andık ve de hatırlattık...

Mekanı cennet olsun...

Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına...

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.