ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

15 Temmuz 2016 Günü yapılan Darbe teşebbüsü nedeniyle sabaha kadar kimse uyumadı. Sabah otelin toplantı salonunda Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu Başkanlar konseyi darbe teşebbüsünü kınamak üzere toplandı. Genel Başkan Nuri Kolaylı, geceden beri Ağrı Valisi Musa Işın’ın verdiği mücadeleye destek verdiklerini belirterek, yaygın medya sayesinde, darbe teşebbüsünün püskürtüldüğünü vurgulayarak “Eğer bu darbe gerçekleşseydi bizler bu saatte bir Kapalı spor salonuna kapatılmıştık. Ama halkımız buna izin vermedi” dedi. Sonra kınama bildirisini okudu:

 “Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu (TGK) mensupları olarak, vatanın güzel parçası Ağrı´ya, mesleğimizin sorunlarını paylaşmak, birliğimizi pekiştirmek ve bağımızı güçlendirmek için yurdun dört bir yanından koşup gelmiş bulunuyoruz. Gazetecilik mesleğini milletin değerlerinin dün olduğu gibi bugün ve yarınlarda da yaşanılır kılınması adına, tüm zorluklara rağmen mücadelesini sürdüren bizler; büyük bir karar ve inançla, dün geceden itibaren yaşanan darbe girişiminin demokrasimiz adına endişe verici olduğunu ifade ediyor ve şiddetle kınadığımızı belirtiyoruz.

Vatanın her bir rengini, kokusunu ve coğrafyasını temsil eden bizler; Türkiye´nin sorunlarının çözümünün ancak ve ancak demokratik sistem içinde olabileceğini, seçimle gelinen makamlardan seçimle uzaklaşılacağına ve hesabın halka verileceğini,farklı düşüncelerin zenginlik görülmesini, bir başkasına hayat hakkı tanımayan yaklaşımların Türkiye´nin gündeminden bir daha gelmemek üzere düşmesi gerektiğini, güvenlik güçlerinin ancak ve ancak vatanın birliğini korumak maksadı ile kullanılabileceğini, Şanlı Türk Ordusu´nun böylesi, çılgınca, ahmakça girişimlerle lekelenemeyeceğini, Milleti oluşturan unsurların tümüne ve milletin değerlerine karşı tüm girişimleri reddettiğimizi, Milli iradenin üzerinde başka bir beşeri gücü kabul etmediğimizi haykırıyoruz.7 federasyonu ve 93 üye cemiyetten 74´ünün, 8. Başkanlar Kurulu için hazır bulunduğu Ağrı´dan Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu mensupları olarak diyoruz ki bizler, en zor zamanda, en zor şartlar altında birliğimizi, beraberliğimizi ve kararlılığımızı muhafaza edeceğiz.

Dün yaşanan gelişmeler göstermiştir ki; Türkiye´de zemin, darbe zihniyetindekiler için asla eskisi gibi uygun olmayacaktır. Çünkü geçmiş dönemlerde sadece devlet tekelinde olan, günümüzde ise bağımsız ve özgür yayın yapan medya, tüm gücüyle bu tür girişimlerin karşısında duracak ve engellenmesine katkı sağlayacaktır.

Demokrasi adına Türk halkı ve Türk medyası dün gece önemli bir sınav ve bir de şehit vermiştir. Medyamız darbecilerin müdahalelerine rağmen yayınlarını sürdürerek darbeye geçit vermemiştir. Milletimize bir kez daha geçmiş olsun derken, darbe girişimini ve terörü lanetliyor, başta basın şehidimiz olmak üzere hayatlarını kaybeden demokrasi ve terör şehitlerimize Allah´tan rahmet, milletimize başsağlığı diliyoruz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur”.

Ağrı Valisi Musa Işın’da sonuç bildirisinin okunmasına katılmıştı. Gazetecilerin programlarını aksatmamalarını isteyerek Doğubeyazıt gezisine devam etmelerini ısrarla istedi. Darbe endişesi yaşayan gazeteciler,  3 Otobüsle Doğubeyazıt’a hareket ettik. İpek Geçidin de Ağrı Dağının dumanlı görüntüsünü izleyerek Doğubeyazıt’a vardık.

İlçenin ana girişinden başlayarak ilçe içinden geçen caddenin toz duman hali Doğubeyazıt’a yakışmıyor. Yıllardır HDP’nin kazandığı Doğubeyazıt Belediyesinin aciz kaldığını gösteren yol ve çevre düzeni eksikliği hemen göze çarpıyor. Doğubeyazıt tel tel dökülüyor, Belediyecilik adına, şehircilik adına bir çalışma yok. Bu nasıl Doğubeyazıt?.

İSHAK PAŞA SARAYI…

Olağanüstü günler yaşayan Doğubeyazıt’ta tomalar askeri kışlaların önünde yolu kapatmış. Polis ağırlıklı güvenlik önlemleri dikkat çekiyor. Öğlen yemeğinin ardından İshak Paşa sarayına hareket ettik. Asfalt ama tozlu yoldan İshak Paşa sarayına vardık. Muhteşem bir tarih ve sanat eseri.  Çeşitli kaynaklar ile Rehberin anlatımıyla İshak Paşa Sarayı hakkında şu bilgiler veriliyor:

“İshak Paşa Sarayı, İstanbul Topkapı Sarayı'ndan sonra son devirde yapılmış sarayların en ünlüsüdür. Saray, Osmanlı İmparatorluğu'nun Lale Devrindeki son büyük anıt yapısıdır. 18. yy. Osmanlı mimarisinin en belirgin ve seçkin örneklerinden olduğu kadar, sanat tarihi yönünden de değeri büyüktür. Sarayın Harem Dairesi Takkapı kitabesine göre yapılış tarihi Hicri 1199, Miladi 1784'tür. İshak Paşa Sarayı şu mimari bölümlerden meydana gelir:

1- Dış cephe, 2- Birinci ve ikinci avlu, 3- Selamlık dairesi, 4- Cami binası, 5- Aşevi (Darüzziyafe), 6- Hamam, 7- Harem dairesi odaları, 8- Merasim ve eğlence salonu, 9- Takkapılar, 10- Cephanelik ve erzak odaları, 11- Türbe binası, 12- Fırın, 13- Zindan, 14- İç mimariden bazı bölümler (kapılar, pencereler, dolaplar, şerbetlikler, şömineler vs. )

Saray iki avlu ve bu avluda bulunan yapılar topluluğundan meydana gelmiştir. Birinci avludaki yapıların bazıları yıkılmıştır. Dört tarafı yapılarla çevrili ikinci avlu dikdörtgen planlıdır. Girişe göre sağ tarafta selamlık ve onun arkasında haremlik vardır. Bunların sonunda cami ve türbe bulunmaktadır. Türbe Selçuklu kümbet mimarisi üslubunda inşa edilmiştir. Saray bölümü iki kattan oluşmaktadır. 366 oda da bu iki kat içinde yer almaktadır. Her odada taştan yapılmış ocaklar vardır. Taş duvarlardaki boşluklar bütün yapının merkezi bir ısıtma sistemine sahip bulunduğunu göstermektedir. Burada yer alan "İshak meram üzere kerem kıldı cihanı-Binyüzdoksandokuz buna oldu tarih" beytinden sarayın miladi 1784 yılında tamamlandığı anlaşılmaktadır. Sarayın ikinci avlusundaki türbe, kesme taştan yapılmıştır. Bu sekizgen türbe, Selçuklu türbe mimarisi geleneğinin tipik örneği olan kümbet şeklindedir ve iki katlıdır. Duvarları geometrik motiflerle süslüdür. Bu türbede Çolak Abdi Paşa, İshak Paşa ve yakınları yatmaktadır.”

KÜRT FİLOZOF AHMED-İ HANİ

İshak Paşa sarayından ayrılıp hemen karşıda bulunan dönemin Kürt Fiozofu  Ahmed-i Hani’nin türbesini ziyaret ediyoruz. Çeşitli kaynaklara göre Ahmed-i Hani şöyle anlatılıyor:

17. Yüzyılda yaşamış Kürt edebiyatçı, astronom, şair, tarihçi ve İslam alimi olarak ün yapmış Ahmed-i Hani, Kürtçe, Arapça, Farsca ve Türkçe’yi çok iyi bilen ve dört dilde özel eserleri olan bilim adamıdır. Mem ü Zin adlı meşhur eserin yazarıdır. Kürtlerin ünlü şair ve mutasavvıfıdır. Eserlerini manzum şekilde kaleme almıştır. Eserlerinde, dönemin sıkıntılarını ve sahipsizliklerini dile getirmiştir. Hânî, 1651 yılında Hakkari Yüksekova'ya bağlı Han Köyünde doğdu. Babasının adı İlyas, dedesinin Rüstem'dir. İlk eğitimini Diyarbakır ve Bitlis'te aldı. Bilahare Doğu Anadolu'nun muhtelif yerlerinde Arapça, belagat ve dini ilimler okudu. Müsbet ilimlerle de ilgilendi. Özellikle astronomiye ilgi gösterdi.

Hânî, yörenin önemli merkezlerinden olan Cizre'de bulunduğu sıralarda meşhur eseri Mem ü Zin'i kaleme aldı. Ahmed-i Hani'nin en önemli yönü, halkçı oluşudur. O aslında aydınlanmanın öncüsü sayılır.  Şiirlerinde komşu halkların sanatıyla dilleriyle yarışır ve bununla Kürtlerin sahip olduğu yeri dile getirir. Ancak Hani’de başka halkları karşısına alan bir milliyetçiliğe rastlanmaz. Tam tersine Hani hep eşitliği gösterir. Komşu halkların kültürel, tarihsel, dinsel yakınlıklarını kardeşlik olarak görür. Kimi şiirlerinde her bir mısrasını Kürtçe, Farsça, Türkçe, Arapça ifadelendirdiği dörtlüklerde sembolize eder.

Hani, aynı zamanda iyi bir eğitmen ve dil uzmanıdır. Dönemin felsefi, teolojik ve edebiyat bilgilerini iyi özümsediği ve bu yönüyle yetkinleştiği anlaşılıyor. Şiirlerindeki derin kültürel birikim ve bilgi hayranlık uyandıracak düzeydedir. Mem û Zîn adlı temel yapıtında her olayı ele alışı derin bir çözümleme biçimindedir.

Ahmed-i Hani, Şihabeddin Sühreverdî, Farabi, Feqiyê Teyran, Molla Ahmed-i Cezirî, Platon, Aristoteles, Muhyiddin İbn Arabi,Ali Hariri, Firdevsi ve Ömer Hayyam gibi daha birçok büyük şahsiyetten etkilenme düşünceler ortaya koyar. Hani bu birikimini 4 ayrı dilde dile getirir. Kültürel birikimi söz konusu dilleri yetkince kullanmasına dillere hakimiyeti de birikimin sistemleşmesine yol açmaktadır. Hani’nin Kürtçe'yi kullanması olağan üstüdür. İşte bu nedenle halka çok kolay bir şekilde dini eğitim vermek için hem Arapça hem de Kürtçe dilinde çok pratik ve halkın kavrayabileceği metotlar geliştirir. Hani’nin özellikle çocuklar için Nûbihara Biçukan adlı eserini  küçük çocuklar için yazdığını belirtir. Filozof Ahmed-i Hani, ardında birçok tarih, şiir divanı, astronomi ve dinî kitap bırakmıştır. 1707'de Doğubayazıt'ta vefat etmiştir.”

Ahmed-i Hani’nin türbesinde dua ederek ayrılıyoruz. Malazgirt ve Bulanık’tan gelen gazeteci dostlarımızın aracıyla, kafileden ayrılarak Ağrı’ya dönüyoruz. Ağrı Üniversitesi Rektörlüğü tarafından Üniversite yerleşkesinde verilen yemeğe katılmak için giderken Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinin muhteşem görüntüsü karşısında etkileniyoruz. Ağrılı iş adamı İbrahim Çeçen’in hemen hemen tüm binalarının yapımını üstlendiği Üniversite yerleşkesi, 40 yıllık üniversitelerin yerleşkelerini çoktan sollamış. Çevre düzeni ve modern binalarıyla göz kamaştırıyor Üniversite.

Şaşkın bir şekilde Otele dönüyoruz. 3 Gündür Ağrı’daydık, darbe kalkışmasını yaşadık ama ne terör, ne bir korku, ne de bir telaş. Ama terk edilmişlik bölgeyi sarmış. O nedenle kim ne derse desin Doğuyu gezmenin tam zamanı. Ağrı sizleri bekliyor.

Rahmetli Haydar Karaduman ve Gazeteci Hüseyin Karaaslan Ağrı’dan çok etkilenmişlerdi, korku ve telaş yoktu. Haydi dönelim diyeceklerine, bir de Muradiye Şelalesini görelim demezler mi?

Düştük Van yoluna, istikamet Muradiye Şelalesi.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.