Ebe dediğimizde ilk aklımıza gelen bebeklerin doğumunda yardımcı olan onların dünyaya gelişinde gerekli müdahalede bulunup sağlıklı bir doğumun yaptırılması akla gelmektedir ve bu da doğru bir tanımdır. Eskiden ebelerimiz geleneksel yöntemlerle doğum yaptıran alaylı tabir ettiğimiz hanım kişilerdi.
Osmanlının son zamanlarında ve Cumhuriyet döneminde artık eğitimli, mesleki okul mezunu bilimsel yöntemlerle doğum yaptıran ebelerimiz yetişmiştir.
Malatya’nın da ilk diplomalı ebesi cennet mekan Ebe Zekiye Ermiş olup Osmanlı son döneminin okumuş diplomalı ebesidir. Ve Malatya da binlerce kişinin doğumu yaptırmış, sert tavırları, sözünü esirgemeyen mizacı 70 yıla yakın hizmeti ile ismini tarihe yazdırmıştır. Annelerin çocuklarını “ Ebe Zekiye anne geliyor” diyerek korkutup hizaya soktukları bir gerçektir.
Ebe Zekiye Ermiş İstanbul da doğmuş, İstanbullu seçkin bir ailenin kızıdır, babası Osmanlı paşasıdır. Ve Kızı Zekiyeyi şimdilerde de meşhur olan ve İstanbul’da yaşayan Karadenizli zengin bir ailenin oğluna istemesi üzerine paşa baba kızını bu aileye gelin verme fikrine sıcak bakmaktadır. Ancak genç okumuş, idealist ebe Zekiye hanım asla evlenmeyi düşünmemektedir. Bu durumdan kurtulmak için devlete müracaat ederek Anadolu da görev yapmak istediğini belirten arzuhali yetkili makama sunar, bu suretle evlenme baskısından kurtulmayı yeğler. Ailenin babanın bundan haberi yoktur.
Ve ilk tayin yeri PÖTÜRGE’ dir apar topar adeta kaçarcasına yollara düşer o günün şartlarında vapurla Samsun’a oradan da karayolu ile Malatya’ ya ulaşır. Pötürgede görev yaparken oranın eşrafı Ayvazzade saatçı Mustafa Ermiş ile evlenir. Daha sonra Malatya il olunca Malatya ya tayin olur uzun yıllar Belediye ebesi olarak görev yaptıktan sonra serbest ebe olarak çalışmasını sürdürür. Ebe Zekiye hanımın hayat hikayesini daha geniş ele alıp yazacağım için bu kadarla yetineceğim.
Konumuz ebeler olduğuna göre ebeleri sadece doğum yaptıran kişiler olarak tanımlarsak haksızlık etmiş oluruz. O nedenle başlığı “HAYAT KURTARANLAR ve HAYAT KURANLAR olarak tercih ettim. Eski zamanları düşünün telefon üç beş evde ya var ya yok, okuma yazma oranı özellikle hanımlar arasında yaygın değil, iletişim zor, matbuat yeterli değil. Olayların ve etkinliklerin haberine ulaşmak zor.
O devirlerde ebelerin dokunulmazlıkları vardı, her haneye rahatlıkla girip çıkabiliyor, hüsnü kabul görüyor, sevilip sayılıyorlardı. Yerine göre arkadaş, yerine göre anne, yerine göre en yakın derdini paylaşacağın sırdaş idiler.
Her kız ve erkek çocuk annesi ve de babası evlenme yaşına gelmiş çocuklarının mutlu olması ve isabetli bir evlilik yapmasını arzu ederler ve bunun için özel çabalar sarf ederler gönüllerinden gelin ya da damat adayları geçirirler.
İşte bu durumlar da başvuracakları en uygun kişi ebelerdi. Sohbet sırasında konu dönüp dolaşıp evlenme çağındaki gençlere gelir. Ebe yöreyi tanıdığı ve genelde her eve rahatlıkla girip çıktığı için değişik adaylardan bahseder “ Uy anam filancanın gızı oğumuş hemi de muallim, boy posu da sizin oğlana uygun ne diysiniz bir nabız yoğlayam mı?”
Adaylar’dan uygun bulananlarla iletişimi ebeler sağlardı. Bir yuvanın kurulmasının en önemli adımlarından biri bu değil midir?
İletişim, görüşme, tanışma imkanlarının kısıtlı olduğu dönemleri düşününce ebelerin önem ve ehemmiyeti daha da belirginleşir. Bu eylemler genç evlilikler için olduğu kadar yalnız yaşayan ileri yaştaki yalnız insanların evlilikleri için de geçerlidir.
Ebelerin bu hayırlı işlerini ileri tarihlerde gazete köşelerinde GÜZİN ABLALAR almaya başlamıştır. GÜZİN ABLA SAYFALARI OLAN GAZETE VE MECMUALAR DA TİRAJ PATLAMALARI HESABA ALINDIĞINDA EBELERİN YAPTIĞI İŞLERİN ÖNEMİ DAHA DA ARTAR.
Ebenin gayret ve çabasıyla ve de kız evinin onayı ile ebe eşliğinde kız evine götürülen oğlanı kızın anası kapıda karşılar salona buyur eder hoş geldin, hal hatır sorma faslı ve de tartmadan sonra adayı olumlu bulunca salondan bir bahane ile çıkar dönüşte kızı da yanındadır, bu annenin imtihanından geçmek demektir. Kız ile tanışma, arkasından çay ikramı ve gençlere birbirinize soracağınız ne varsa sorun çağam biz birazdan döneceğiz deyip ebeyle birlikte salonu terk ederler.
Adaylar suallerle, sohbetle şimdilerin deyimi ile karşılıklı elektrik alıyorlarsa mesele olumlu neticelenir.
Annelerin babaların onayları alındıktan sonra da evlenecekler şerbetleri içilecek, kına, nişan, düğün merasimi Mevlit okunacak ve bunları kim duyuracak kim yakın akraba eş dosta haber verecek? İşte bu işi üstlenen de yine ebeler kapı kapı dolaşıp ilgili kişilere yukarıda saydığım etkinliklerin haberini ve davetini bildirirler. Benim bu anlattığım altmış yetmiş yıl öncesinin alaylı ebelerinin yapmış olduğu hizmetlerdir.
Kapı çalınır açan ev sahibesine;
-“ Sıdıka ğanım Kavuğçunun Abdurrahman efendini ortanca oğlu Mustafa’nın haftaya Perşembe günü şerbeti içilecek, Ğeyriye ğanımın çoğh selamı var davetlisiniz ğaber vereyim dedim.”
-“Peki bacım inşallah ölmez sağ galırsağ helbette geliriz ğeyirli uğurlu ola inşallah.”
Kapı çalınır açan ev sahibesine;
-“Miyese bacı Arpacın Sıddığ begin güççük oğlu Şerafettinin bazar günü sünnet mevlüdü var davetlisiniz ğaber vereyim dedim”
-O maşallah suphanallah demek Şerafettin sünnetlik çağa geldi keşke anası da bu günleri göreydi ölem ölem.”
Kapı çalınır açan ev sahibesine;
-“Şefika ğatun Gantarcının Zöhre ğanımın çoğh selamı var Hakkı efendinin oğlu Adnanın dügününe bekliyor. Bazar günü -ğaberin ola”
-“Uy anam helbette geliriz Zöhreye çoğh selam söyle Allah ğeyirli uğurlu etsin.
Kapı çalınır açan ev sehibesine;
-“Cemile abla Kılıcaslanların Mustafa beyin ölüm mevlüdü var bazar günü ğaber vereyim dedim”
-“Allah gani gani rahmet eylesin, mekanı cennet olsun”
Kapı çalınır açan ev sahibesine;
-“Azzet ğatun Kürtcumoların Emine ğanımın gızı Aynur’nan, Azizlerin Hacihüseyin efendinin zabit oğlu Nejdet’in Perşembe günü şerbeti içilecek Emine ğanım çoğh selam söyledi ğaber vereyim.
-“Helbette Feyziye söylemişti oğlanı everiyik diye. Benden de selam söyle ğeyirli güdümlü olsun.
Kapı çalınır açan ev sahibesine;
“-Satenik ğanım, Tako ğanımın çoğh selamı var kızı Anjelin bazar günü nişanı var davetlisiniz”
“-Çok teşekkür ederim benden de selam söyle nişan elbisesini ben dikmiştim pek te yakıştı Anjel’e.”
Bir de şimdilerden bir izdivaç teklifi;
Telefon çalar;
“- Alo buyurun
-Merhaba ben Mahmut, eski komşunuz
-A.. merhaba Mahmut bey hayırdır, nasılsınız, hanım nasıl?
-Teşekkür ederim iyiyim siz nasılsınız?
duyduğum kadarıyla eşinizden ayrılmışsınız
-Evet çok yıprandım kısmet böyleymiş.
-Nasıl söylesem bilmem ki ben de eşimden ayrıldım sizi de hep beğenirdim komşuluk yıllarından. Sizce de uygunsa?
-Nasıl yani?
-Artık yaşlandım bu zamanda insanıların yalnız yaşaması zor benim bakıma, sizin de bir nefese ihtiyacınız var diye düşündüm. Teklifim de ciddiyim ne dersiniz?
Ve mutlu son ne ebe, ne aracı akıllı telefonlar var ya!..
Düğün, sünnet, mevlit, askerden gelme, askere gitme gibi benzeri etkinliklerin habercisi ve iletim ağını ebelerimiz aksatmadan seri bir şekilde sağlarlardı. Bunu mümkün kılan da şehrin küçük oluşu, herkesin biribirini tanıması şimdiki çağdaş iletişim ve haberleşme araçlarının kıtlığı idi.
Ancak şimdilerde bu tür davetlerin, iletişimin bunca teknik gelişmelere rağmen ebelerin yaptığı kadar sağlıklı olduğu kanaatinde değilim.
Rahmet olsun eski ebelerimize, selam olsun hala bu geleneği bazı yörelerimizde devam ettiren ebelerimize.
Sevgi ve saygılar tüm Malatyalılara.