Çin Hanedanı, başta Büyük Hun İmparatorluğu olmak üzere kuzeyden gelen “Moğol” ve “Türk” boylarının saldırısına karşı savunma amacıyla duvarının yüksekliği 6 metre, taban kalınlığı 7 metre ve üst kalınlığı ise 6 metre civarında olan üst kısımlarında atlar ve arabaların gidebildiği, kalın duvarlar boyunca siperlik ve okçu delikleri, 200 metrede bir gözetleme kulesi ve 9 kilometrede bir fener kulesi bulunan 2500 kilometre boyunca uzanan ve dünyanın yedi harikasından biri sayılan muhteşem bir duvar yaptılar…
Rahatlamışlardı…
Nasıl olsa artık düşmanlar bu muhteşem yapıyı aşamayacak ve rahat edeceklerdi…
Fakat kazın ayağı hiç de öyle olmadı.
Çin Seddinin inşa edilmesinden sonraki yıllarda Çinliler üç misli daha fazla işgale uğradılar…
Neden mi?
Türk piyade askerlerinin hiçbir zaman duvara tırmanma ve duvarı aşma ihtiyaçları olmadı.
Çünkü, işin kolayını bulmuş muhafızlara rüşvet vererek kapılardan kolayca girmişlerdi.
Çinliler yüksek ve kalın duvar inşa etmiş fakat duvar muhafızlarının karakterlerini inşa edememişlerdi..
…
Demek ki neymiş!
“İnsan karakterini inşa etmek, her şeyin inşaasından önce gelmeli”… imiş…
Ülkemizin bugünkü ihtiyacı tam da işte budur.
Bir oryantalistin sözlerini anımsadım;
Bir milletin ahlaki yapısını bozmak istiyorsanız önce aile yapısını bozun sonra eğitim sistemini sonra da rol modellerini alçaltınki İNSANİ DEĞERLERİ öğretecek kimse kalmasın…
Kıssadan hisse;
Tarihçi Arnold Toynbee’de 12 ciltlik magnum opus Tarih Araştırma Çalışması’nı şu cümlelerle bitiriyor;
“Büyük medeniyetler başkaları tarafından çökertilmez, kendi yaşamlarına kendileri son verir”…
Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına…