Babanızı da getirseydiniz bari!...
...
Malatya’da hamam kültürünün bu denli yaygın olmasının ve hamamların kültürümüzde önemli bir yer bulmasının nedeni o yıllar evlerde bugünkü anlamda banyonun olmamasıydı.
İnsanlar, gusül ve temizlik ihtiyaçlarını o yıllarda ya çarşı hamamlarında ya da evlerin belli odalarında bulunan “gusülhane”veya “hamamlıklar”da karşılarlardı.
Hamamlık da neyin nesi dediğinizi duyar gibiyim.
Hamamlık eski evlerde yıkanmak için ayrılmış, çoğunlukla yanları çinko kaplı dolaba benzer yerlerdi. Bizde genellikle makat tabir edilen oturma mekanlarının içine monte edilir ve bir kapak açılarak içine girilirdi. Bazı eski evlerin, konak tipi olanlarında ebeveyn banyosu diyebileceğimiz, yüklük biçiminde yatak odası hamamlıkları mevcuttu.
İleriki yıllarda evlerin daha da modernleşmesiyle bugünkü anlamda banyolarla tanışma şansı yakaladık...
Eveet, hamamlar, hamamlarımız, çağalığımızdan gençliğimize, gençliğimizden yaşlılığımıza her dönem hayatımızda olan ve her dönem aldığımız lezzet farklı olan hamamlarımız.
Malatya'mız köklü bir hamam kültürüne sahipti. Eskiden evlerde ısıtmanın yetersizliği, banyo odasının olmayışı, evlerin kalabalık olması gibi nedenlerle gerek kadınlar gerekse erkekler sık sık hamama giderdi.
Eskiden saç bakımı için kullanılacak malzemeler sınırlıydı. Saçın parlak ve canlı görünmesi için en önemli malzeme baş kiliydi.
Baş kili, Kiltepe Mahallesi'nde Kilci Fado’nun bahçesinden çıkardı. Kil ocağını Kilci Fado kendisi kazar, kili kendisi çıkarırdı. Bütün gün çalışır, ancak birkaç kilo kil çıkarır ve hamam girişlerinde, kadınlara satardı.
Baş Kili suyla yumuşatılarak, başa sürülür, iyice saça yedirilir sonra saç, bol suyla durulanıp güzelce taranırdı. Böylece taranan saç, gerekli parlaklığa ve yumuşaklığa kavuşurdu....
1960 yıllarında kullanılan bir çoğu anılarımızda olan, eski hamamlarımızı bir hatırlayalım isterseniz;
Mazıcı iş Hanının, Edison'un olduğu yerde, Saltoğlu Nuri Beyin çalıştırdığı, Saltoğlu hamamı vardı. 1960 lı yılların ikinci yarısında kapanan Saltoğlu hamamı sadece erkeklere hizmet vermekteydi.
Küpçüler sokağının başında erkeklere hizmet veren Hacı Hüseyin Hamamını, önceleri Nuri Akdeniz çalıştırdı. Daha sonra Malatya Belediye başkanı olacak Nuri Nebioğlu ve oğulları, Ünal, Güral, ve elim bir uçak kazasında ölen oğlu Bedir Nebioğlu ile birlikte çalıştırdı. Daha sonra kapandı.
Tahtalı Minare Hamamını Adil Tekin adlı bir hemşehrimiz çalıştırmaktaydı. Tahtalı Minare semtindeki bu hamamın da ömrü çok uzun olmadı maalesef.
Yeni Cami, yanındaki 1873 tarihinde yapılan, tarihi Belediye Hamamını Mehmet Kureyşin çalıştırmaktaydı. Kadın ve erkeklere hizmet veren bu hamam daha sonraki yıllarda Hadi Çekirdek ve oğlu Cengiz Çekirdek tarafından çalıştırılacaktı.
Postane yanında hizmet veren, Dayıoğlu Dursun'un çalıştırdığı Yıldız Hamamı. Hem kadın hem erkeklere hizmet veren bu hamam hizmetine hala devam etmektedir.
Gavur Hamamı eski kilise civarında hem kadın hem erkeklere hizmet veren Samanlıoğlu Şükrü beyin çalıştırdığı bugün yerinde yeller esen bir hamamımızdı.
Mahmut Kavukçuoğlu'nun çalıştırdığı Kavukçuoğlu Şifa Hamamı, Hayati Pazarbaşı'nın çalıştırdığı Saray Hamamı ve Metin Pazarbaşı'nın çalıştırdığı Saray Sauna, daha sonraki yıllarda açılan ve halen çalışmaya devam eden hamamlardır.
Bu kadar bilgiden sonra biraz daha hafızaları zorlayıp, o güzel günlere dönelim;
Hamam kadınlar için yıkanmak ve eğlenmek için bir fırsattı. Ayrı bir özelliği de evlenecek delikanlılar için kızların güzelliklerinin ve hizmetlerinin görüleceği bir mekandı.
Evlenecek kızlar için gelin hamamı, loğusa kadınlara kırk hamamı, adak hamamı ve daha niceleri...
Kadınlar için, hamama gitmek belli ritüellerden sonra gerçekleşirdi. Önceden hazırlanan bohçalar ve kildenlikler evde çalışan kadınlarla birlikte hamama gönderilir, ve hanımefendinin ve yakınlarının hamama gelecekleri söylenir ve hanım kürününde, hanım kurnasının ayrılması söylenirdi. Eğer hanımefendi daha önceki gelişlerinde "delleklere" iyi bahşiş vermiş ve hatırı sayılan biriyse, hemen hanım kurnasına hanımefendinin tası konur ve bu da kurnanın sahibinin olduğunu gösteren bir işaret sayılırdı.
Kildenlik nedir diye bilmeyenlere anlatayım; İçine lif, kese, sabun konulan, bakır veya gümüşten yapılmış altı delik, kapaklı ve kulplu bir kaptır.
Bohçada ise genellikle Bursa işi havlular, sedef, Fildişi ya da şimşir taraklar, Suriye işi İpek keseler, el örgüsü lifler, kokulu sabunlar bulunurdu…
Bütün bunlardan sonra hanımlar genelde faytonlarla hamama gelirlerdi.
Hamamda dört kapalı kürün (müstakil yıkanılan bölüm.) iki açık kürün birde kazan kapısı denen çok sıcak olan bölüm vardı. Kazan kapısı ve giriş kapısının bulunduğu bölgedeki kurnalarda pek yıkanılmazdı ancak yoğun günlerde halktan kişilere verilirdi. Kazan kapısının sağındaki kürüne issi kürün denirdi çok boğucu sıcak olurdu. Kapıya yakın kürüne Kıllı kürün denirdi tanınmış kişiler burayı tercih etmezdi. Kazan kapısının solundaki kürüne ılık kürün denirdi kış günleri için tercih edilirdi. Ilık kürünün yanındaki açık küründe yaz günleri yıkanmaya uygundu. Açık kürünün yanındaki kürüne hanım kürünü denirdi.
Hamamın göbek taşında veya kazan kapısında iyice terleyen kadınlarımız sonra, birbirlerinin sırtını keseleyip güle oynaya yıkanırlardı. Genellikle gençler yaşlıların sırtını keseler ve “Sizin de keseleyenleriniz bol olsun” duasını alırlardı. Hamamın kubbesi kadın ve çocuk sesleriyle çınlar, def ve dombeleğin ahengi türkülerin nağmelerine karışırdı.
Hamamda sıcak su aralıklı olarak iki defada verilirdi. Birinci bölümde tellaklar kese ve sabunlama işlerini bitirirdi. Suyun kesik olduğu arada (biten sıcak suyun tekrar ısınması için) evden beraberinde getirilen yemekler yenirdi.
Hamam sefasından sonra ak pak olmuş ve kızarmış yüzlerini erkekler görmesin diye kimseye görünmeden bir an evvel evlerinin yolunu tutarlardı...
Kadınlar Hamamı genellikle gündüzleri hizmet verirdi. Kadınlar öğleyin hamama gider, akşam vakti zar zor çıkarlardı...(Haydin sular kesiliyi nidalarıyla)...
Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına...