ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

İnsanların birbirini sevdiği, saydığı herhangi bir şekilde ırk, cinsiyet, mezhep, siyasi inanç, manevi inanç tehdidi olmadan insanların birbirini kucakladığı bir ortam oluşması için tüm hayatı boyunca uğraş veren küçük bir çocuğun karşısında bile edebinden taviz vermeyen mütevazılık timsali bir kişilik “Hüseyin Doğan Dede”.

Ağır ve vakarlı yürüyüşüyle esnafı selamlayarak Kışla Caddesinden aşağı inen, o nur yüzlü, bembeyaz pala bıyıklı, tiril tiril giysilerine eşlik eden İpek fuları ve fötr şapkasıyla, yürüyüşünün ahengine uygun ritimler çıkaran gümüş kaplamalı bastonuyla hafızamda hep yeri ayrı olan Hüseyin Doğan Dede...

Hüseyin Doğan Dede 1902 yılında Elazığ’ın merkez köylerinden Çatalharman, eski ismiyle Hozik Köyü’ne bağlı Şıhıs mezrasında doğmuştur. Babası Ağuçan (Ağuiçen) Ocağından Seyyîd Doğan Dede’dir. Annesi Şeyh Hasan köyünden Şeyh Ahmet Ocağı Dedelerinden Seyyîd İbrahim Efendi’nin kızı Seyyîde Satı Hatun’dur.

Küçük yaşta yetim kalan Hüseyin Doğan Dede, altı aylık bir zaman aralığında hem annesini hem de babasını kaybetmiş ve Adıyaman’ın Çelikhan ilçesi Pınarbaşı (Bulam) beldesindeki akrabalarının bakımına alınmıştır. Burada yaklaşık iki yıl çobanlık yapan Hüseyin Doğan Dede’yi talipleri olan Balıyan Aşireti, Malatya’nın Kırlangıç köyüne getirmiş ve kendisine bir ev yaparak, Erzincanlı Kemal Dede’yi bakımıyla görevlendirmişlerdir.

8 yaşında hem öksüz hem de yetim kalan Hüseyin Doğan Dede’nin çocukluğu da savaşların gölgesinde geçmiştir. Dede, içinde bulunduğu bu durumu kendi ifadesiyle şöyle özetlemiştir:

“8 yaşında yetim kaldım, Malatya’ya geldikten sonra bana özel öğretmen tuttular, 6 ders aldıktan sonra Balkan Savaşı, ardından 1. Dünya Savaşı, onun arkasından da İstiklal Savaşı başladı. Ben ne öğrendiysem, halktan ve diğer büyük Dedelerden öğrendim”...

Hüseyin Doğan Dede’nin ne yetim kalması ne öksüz olması ne de çok büyük savaşların gölgesinde geçirilen bir çocukluk hayatı Hüseyin Doğan Dede’nin öğrenme azminin ve Dedelik kurumunun getirdiği/gerektirdiği o ilim öğrenme âşkını engelleyememiştir.

Dede, İbrahim Ethem’in şiirlerini Farsça okuyabilecek kadar divân edebiyatına hâkimdir. İslâm tarihi ve hukukunda engin görüşleriyle herkesi etkileyebilmiştir. Hüseyin Doğan Dede, 1915’te Arguvan-Mineyik’te toplanmış ve 40’ın üzerinde Seyyîd Ocağı’nın katılmış olduğu Dedeler Kurultayı’nda, henüz 13 yaşında olmasına rağmen Mürşîd-i Kâmil seçilmiş ve eğitilmesi için özel hocalar tutulmuştur.

Şûrây-ı Devlet Reisliği’nden yani bugünkü adıyla Danıştay’dan emekli Cafer Bey ile Molla Hüseyin Efendi bu özel eğitimi üstlenmişlerdir. Hüseyin Doğan Dede, Alevi-Bektaşi tasavvufunda yetkin birçok Dede’den de dönüşümlü olarak dersler almış ve Arapça-Farsça dillerini, okur-yazar olmak üzere çok iyi öğrenmiştir.

Küçük yaşta olmasına rağmen Kurtuluş Savaşı’nda aktif görev almış ve kendine bağlı tüm Alevi-Kızılbaş Seyyîd Ocaklarını harekete geçirmiştir. Özellikle Adana bölgesinin Fransız işgalinden kurtarılmasında da oluşturduğu milis kuvvetleriyle Milli Mücadeleye güç vermiştir.

1946 yılına gelindiğinde ise Hüseyin Doğan Dede, hayatı boyunca, kendi isteği dışında yaptığı tek ve istisnasız bir alana yani siyasete, halktan gelen yoğun baskılara dayanamayarak girmek durumunda kalmıştır. Dede, 1946 yılında gerçekleştirilen milletvekili seçimlerinde bağımsız aday olmuş ancak seçilecek kadar oy almasına karşın, seçim sisteminin o günkü şartlarından dolayı milletvekilliğini kazanamamıştır.

14 Mayıs 1950’de gerçekleştirilen genel seçimlerde CHP’den Malatya milletvekili olarak meclise girmiş ve 9. dönemdeki mecliste Malatya’yı temsil etmiştir.

Konu buraya gelmişken çok kişinin bilmediği bir olayı nakledeyim;

Bu seçimde Parti CHP Genel Başkanı İsmet İnönü parti başkanlarına tanınan özel bir haktan dolayı hem Ankara’dan hem de Malatya’dan aday olmuştu. Ankara’da seçimi kazanamayan İnönü Malatya’dan milletvekili seçilerek meclise girebilmişti. Tabi bunda Hüseyin Doğan Dedenin katkılarını söylemeye gerek yok sanıyorum.

Parti Gurup toplantılarında konuşulanlar birileri tarafından basına sızdırılınca bu sızdırmanın Hüseyin Doğan Dede tarafından yapıldığını düşünen yetkililer Dedeye gurup toplantısına girmeyebileceğini kararların kendisine imzalatılacağını söyleyince olayı anlayan Dede gurup toplantılarına katılmaz. Fakat sızdırma hala devam etmektedir. Bir süre sonra İsmet Paşa’nın odasına giden Hüseyin Doğan Dede hemşehrinize sahip çıkamadınız diyerek İnönü’nün tüm israrlarına rağmen partisinden istifa eder.

1954 – 1965 yılları arasında aktif siyasetten uzak kalmayı tercih etmiştir. 1960 ihtilalinde Sivas’a sürgüne gönderilmiştir.

1965 seçimlerine girildiği dönemde Hüseyin Doğan Dede halktan gelen yoğun istek üzerine tekrar Milletvekili adayı olmuş ve seçildiği 1965 - 1969 yılları arasında bu kez de Adalet Partisi’nde (AP) milletvekilliği görevini yürütmüştür.

1970’ten sonraki dönemlerde siyaseti tamamen bırakmış ve dönemin olumsuz şartlarından dolayı 1975 yılından sonra yaşadığı şehir olan Malatya’dan İstanbul’a göç etmiştir. İstanbul’a gitmiş olmasına rağmen, vefat ettiği 3 Mayıs 1983 tarihine kadar Malatya’yı sık sık ziyaret etmiş ve talipleriyle olan bağını koparmamayı başarabilmiştir.

14 çocuğu bulunan ve 3 Mayıs 1983’te Hakk’a yürüyen Hüseyin Doğan Dede’nin nâ’şının Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilmesine karar verilmiş fakat bu karara karşı çıkan başta Balıyan köyleri olmak üzere Malatya’daki talipleri, nâ’şı alarak Kırlangıç Köyü’ne getirmiş ve 6 Mayıs 1983 Cuma günü nâ’şı buraya defnetmişlerdir...

“Sırtınızda yük taşısanız dahi aman ha, çocuklarınızı muhakkak okutun”

diyerek eğitime verdiği önemi vurgulayan ve çocuklarına siyasetten uzak durmalarını vasiyet eden Hüseyin Doğan Dede Malatya'nın, sevginin, barışın, huzurun kenti olmasında her zaman öncü olmuştur...

Mekanı cennet olsun...

Yine bir değerimizi andık sizlere de hatırlattık...

Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına…

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.