Akçadağ İmecesi” nasıl oluştu?
Akçadağ Eğitmen Kursu, 1938 yılında Şerif Tekben müdürlüğünde açılır. Akçadağ Eğitmen Kursu Nisan 1938'de, Akçadağ İlçesinde Hamidiye Kışlası denilen yer ile Aziziye Kışlası adı verilen Sultansuyu Harası içerisinde eğitime başlamıştır.
17 Nisan 1940 Köy Enstitüleri yasası çıkınca Eğitmen Kursu yeni kurulan Akçadağ Köy Enstitüsü içine alınır. Akçadağ, Tunceli, Malatya, Adıyaman ve Elazığ’dan öğrenci alır. 1940’ta Akçadağ Köy Enstitüsü Müdürü Şinasi Tamer ve Eğitim başı da Şerif Tekben olur.
17 Nisan 1940 tarihinde çıkarılan 3803 Sayılı Köy Enstitüleri Yasası ile öğretmen yetiştiren okullar ve eğitmen kursları köy enstitüleri adını almıştır.
Yöre halkı eğitim ve öğretime inandıkları ve Atatürk ilkelerine içtenlikle bağlı oldukları için arazilerini düşük fiyatlarla enstitüye vermişlerdir. Böylece 3160 dönüm arazi istimlak edilmiş ve Akçadağ Köy Enstitüsü burada yeniden kurulmuştur. Akçadağ Köy Enstitüsü'nün kurucu müdürü Şinasi TAMER,
Eğitim başı da Şerif Tekben olur. Şerif Tekben, 1942 yılında, Şinasi Tamer’in Akçadağ’dan ayrılışı ile enstitünün müdürlüğüne getirilir. Akçadağ Köy Enstitüsünün gelişiminde Şerif Tekben ve Eğitim Başı Reyzi Pamir, öğretmenlerin, öğrencilerin imece ruhu emeği ve çabaları belirleyici olmuştur.”
Akçadağ Köy Enstitüsü öğrencileri Malatya ve çevre illerden gelen öğrencilerdir. Başlangıçta Akçadağ Köy Enstitüsü'ne Sivas, Erzincan, Diyarbakır,Mardin, Urfa, Bingöl, Muş, Elazığ, Tunceli, Adıyaman ve Kahramanmaraş İllerinden gelen öğrenciler alınmıştır.
1940-1954 Akçadağ Köy Enstitüsü, 1954-1974 Akçadağ İlköğretmen Okulu, 1974-2014 Akçadağ Öğretmen Lisesi-Anadolu Öğretmen Lisesi olarak çevre illerdeki yoksul köy çocuklarına parasız, yatılı, laik, karma, demokratik, bilimsel eğitim ile ışık olmuş aydınlanma kurumlarıydı.
Anadolu öğretmen liselerinin 2013 yılında kapatılması benim gözümde köy enstitülerinin kapatılması kadar kritik düşündürücü sorgulanması gereken bir olay. Böylelikle Köy enstitülerine son darbe vuruldu. Bu okulları kapatarak sonrada bu Köy Enstitüleri yerleşkelerine Köy Enstitüsü'nün kaderine terk edilen korunamayan binalarına sahip çıkmayarak tarihe tanıklık etmesin diye öğrenci emekleriyle üretilmiş, Cumhuriyetin “en kıymetli eseri” denilen enstitü mekânları yıkılarak, yakılarak tümüyle silinmek isteniyordu.
EĞİTİME ADANAN BİR ÖMÜR
Muazzez Öğretmen,
Benimde yatılı okuyarak 1976 yılında mezun olduğum Akçadağ Öğretmen lisesinden.
Akçadağ Köy Enstitüsü 1947 mezunu Cumhuriyetçi Atatürkçü öğretmen Muazzez Yılmazı Malatya’da ki evinde 23 Ekim 2019 Salı günü hayatımın en anlamlı ziyaretinden birini yaptım. Muazzez öğretmen ilerlemiş yaşına rağmen hayli dinç kalmıştı. Saçları kısa ve griydi.1.50 boylarındaydı. Gözleri koyu kahverengi rengiydi. Sesi, beklenmedik bir biçimde nazik ve anlamlı geliyordu.. Yürümekte zorluk çekiyordu. Elleri yaşlılıktan titremeye başlamıştı. Ancak o bunu umursamıyordu. Muazzez öğretmenin ikram ettiği sıcak ıhlamurun mis gibi kokusunda saatlerce sohbet ettik. Evinin her odası Atatürk ve köy enstitüsü fotoğrafları ve anılar albümü, duvarlarda kitaplıklar ve karanlığı aydınlatan bir öğretmenin evindeydim.
Albümlerin sayfalarını çevirirken yüreğindeki acıyla, tatlı tebessümü birleştirerek yaşadığı sihirli rüyanın başladığı yere götürdü yüreğini. Muazzez öğretmenin evinin her köşesinin fotoğrafını çekerken o da duvardaki fotoğraflarını anılarını gösteriyordu. Ve hüzünleniyor… Gözleri doluyor, hayıflanıyor, iç çekiyordu. Balkon kapısını açıp evlerinin küçük bahçesini gösterdi. Bahçede ağaçlar sararmış, kızarmış turuncu yapraklar yerlere halı gibi serilmişti. Bende Muazzez öğretmenin balkondan bahçeye bakarken bir portre fotoğrafını çektim.
Muazzez Yılmaz Çağdaş Türkiye'nin temeli Köy enstitülerinden Akçadağ Köy 1941-1942 döneminde kayıt olup, 1947 yılında mezun olmuş. Eşi Bekir Yılmazda aynı okuldan 1948 yılında mezun olmuş. Üç erkek bir kızının çocuğunun adlarının da Enstitüde Eğitim Başı Reyzi Pamir kendisini okulda yeni öğrenci iken evine alır çocukları ile birlikte kalır. Öğretmenin adını ve çocuklarının isimlerini evlenince kendi çocuklarına koyar. Çocuklarının isimlerinin Temel, Emel, Osman ve Pamir olduğunu söyledi.
Çocukluğundan, Akçadağ Bahri(Çat yol) köyü ilkokulu öğretmenliğinden itibaren emekli olduğu 1980 yılına kadar geçen 35 yıl 5 aylık öğretmenlik yıllarının anılarını günlük tutmuştur. Reşat Nuri’nin ilk, en önemli ve en güzel romanı ”Çalıkuşu” romanın kahramanlarından Feride'nin anı defteri biçimde yıllarca kaleme almıştır. Muazzez öğretmende babasının ölümünden 15 gün sonra doğmuş. Annesi Malatya’da dayısının yanında kardeşleriyle birlikte büyütmüş. İlkokulu bitirdikten sonra Yatılı Köy enstitüsüne kayıt yaptırmıştır.
Köy enstitüsünden mezun olan binlerce Çalıkuşundan biridir Muazzez öğretmen…
Muazzez öğretmenin bu anılarını akrabası M.Suat Gülşen WWW:suatgulsen.com / [email protected] tarafından kitaplarını Derleme, düzenleme ve Baskıya hazırlamıştır.
Bir yetim Kızın Anıları- 1 Muazzez Yılmaz
Bir yetim Kızın Anıları-2 Akçadağ Köy Enstitüsünden Doğan Güneş. Muazzez Yılmaz
Bir yetim Kızın Anıları- 3 Eğitime Adnan Bir Ömür. Muazzez Yılmaz
Dostlardan Dostlara, Dostluk Şiirleri. Muazzez Yılmaz
Bu bilgi ve kültür yüklü anılarını okudukça sayfaların içinde, yüzlerce Akçadağ Köy Enstitüsü, öğretmenlik yılları siyah-beyaz fotoğraflarına da baktıkça anılarının derinliğinde kayboluyor, olayların içinde yaşıyorsunuz.
Muazzez Öğretmen Bir Yetim Kızın anıları -1 kitabından 25.sayfada 70. Yılında bir aydınlanma atılımı köy enstitüleri yazısını okumaya başladı. Gözleri ışıl ışıldı. Sanki sınıfta ders anlatıyordu. Çok duygulandım.
“ Cumhuriyeti kuran çağdaş aydın kadrolar, Yalnızca köylüyü kalkındırmayı değil, onu bilinçlendirerek çağdaş bir yaşama kavuşturmayı da amaçlayan Köy Enstitüleri devrimci bir hareketti. Böylece 17 Nisan 1940 ‘da Köy Enstitüleri kurulmaya başlandı. O günün şartlarında kalkınmanın köyden başlayacağına inanıyorlardı. Eğitim köylere inmeliydi. Köyden gelen yetenekli öğrenciler, bu okullarda eğitim gördükten sonra köylerine dönerek, okuma fırsatı bulamayanlara okuma-yazma öğreteceklerdi. Pratik ve teorinin bir arada gösterildiği Köy Enstitülerinde yaşama dair ne varsa öğretiliyordu…
Enstitülerde kararlar, öğretmen-öğrenci iş birlikteliği sonucunda alınırdı. Okul yöneticileri ile öğrenciler her konuyu özgürce tartışırlardı. Okul içinde demokrasi vardı. “Eğitim üretim içindedir” hedefiyle hareket eden bu okulların ana amacı ülkeyi kalkındırmaktı. Bu çağdaşlaşma atılımı kısa zamanda etkilerini gösterdi.
Köylerden gelen ürkek üstü başı yırtık köy çocukları, artık Dünya klasikleri okuyor, müzik aletleri kullanıyor ve tiyatro yapıyordu. Bunun yanında duvar ören, marangozluk, demircilik ve tarım yapan genç dinamik, eğitimli bir nesil yetişiyordu.
Tonguç Hoca’nın yönetiminde yürütülen Köy Enstitülerini UNESCO tüm geri kalmış ülkelere çağdaş bir kalkınma modeli olarak gösterdi. Enstitülü köylü kız çocukları başlarında okul şapkalarıyla özgür ve eşitlikçi bir birey olmanın hazzını yaşadılar.
Bu okullardan mezun olan öğretmenler, gittikleri köylerde hemen işe sarıldılar. Köylerde sosyal çalışmalar başladı. Köy okuma odaları, tiyatrolar kuruldu. Ekilen tohumlar yeşeriyor, geri kalmışlık, cehalet terk ediliyordu. O dönemin milli Eğitim bakanı Hasan Ali Yücel bu aydınlanma projesini yönlendiriyordu. Köy Enstitülerinin etkileri bütün ülkeye yayılıyordu.
Amerika hükumetinin hazırladığı raporda :”Dikkatli olun Türkler büyük bir eğitim atılımıyla gelmektedirler” deniliyordu. İçeride ise büyük toprak sahipleri, ağalar, gericiler bu gelişmelerden hiç memnun değillerdi. Enstitüleri karalama kampanyası başlatmışlardı. Köylünün uyanışı, eğitilmesi, Köy Enstitülü öğretmenlerin varlığı onları çok rahatsız ediyordu.
Amerika'nın, toprak ağalarının baskısı sonucunda, oy kaybetme korkusuyla CHP,1946 sonrası bu okulların özünü kaybettirecek değişiklikler yaparak büyük darbe vurdu. Yüksek Köy Enstitülerini kapattı! Daha sonra ise bundan cesaret alan DP, 1954 bu aydınlanma okullarını kapatarak, Öğretmen okullarına dönüştürdü. Bu okullardan birçok sanatçı, yazar yetişti ve yapıtlarıyla kültür yaşantımıza renk kattılar.
Cumhuriyetin bu okulları kapatılmasıydı bugün çok çok ilerilerde olacaktık!”
Sonsöz olarak Muazzez öğretmen dönemin güzide okullarından biri olan; Atatürkçü, hürriyet aşkı, yenilikçi ve kalkınmanın öncüsü aydın öğretmenler yetiştiren; Akçadağ Köy Enstitüsü mezunu olmaktan gurur duyarak, öğretmenlik anılarımı kitaplarımda anlattım diyerek kitaplıktan yayımlanan dört kitabını bana hediye etti… Yurdumuzda az sayıda kalan bozkırda açan çiçekler, sonbahar yaprakları gibi vakti gelen toprağa kavuşuyordu.