ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

Büromun tam karşısında, Akbank'ın bulunduğu, Kemal

Yakın beye ait bina, 1960 lı yıllarda iki katlı tamamen ahşap, alt kısmında salaş bir lokanta, üst katında da sıra sıra terzi dükkanlarının olduğu bir bina konumundaydı.

Yandan dar bir merdivenle üst kata çıkılır, çıkarken ahşabın ve paslı çivilerin gıcırtısı bir mahalle öteden duyulurdu. Terzilere çıkanlar binanın sallanmasıyla irkilirlerdi.

Ahşabın korunması, böcek, vs yapmaması için mazotla silinir, mazot kokusu bir iki gün içinde değişik bir koku halini alır, fakat o garip koku bize esans kokusu gibi gelirdi. Bugün bile çoğunuzun bilmediği o kokuyu özlüyorum.

Bitişikteki Emirahmetoğlu garajında ki çaycıya çıplak sesle bağırarak çay söylenir, aynı şekilde cevap alınırdı .

Anlatmaya çalıştığım bu binanın alt katında Hacı Özyavuz adında (Adıyaman'lı Hacı lakaplı) birinin lokantası vardı. Hacı dayıyı tanımak onuruna eriştim çünkü hem dedemin iyi dostu, dolayısıyla aile dostumuz, hemde yıllar sonra kanal boyunda him(bitişik) komşumuz olacaktı.

Çoğu insan Hacı dayının hiciv kısmıyla ilgilenir; insan ,adam gibi adam Hacı dayıyı hep es geçerler.

Yalan onun lügatında sadece bir sözcüktü, bilmezdi yalan söylemeyi, düşünemezdi bile. Vefa onun için İstanbul'da bir semt değildi, arkadaş onun için herşeyden önemliydi. 1962 yılında dedem o zamanın illeti olan tüberküloz hastalığıyla boğuşurken, onun iyi beslenmesi lazım diyerek her öğlen dedeme yemek gönderirdi. Tabi bu yemeklerin çoğunu da ben yerdim. O zaman çarşı yemeği yemek farklı bir ayrıcalıktı. Daha sonraki yıllarda Kantar lokantasını dedem ona verecek, bizim lokantayı Hacı Dayı işletecekti...

Ahşap lokanta da gün bitmiş, garsonlar evlerine gitmiş Hacı dayı da su bardaklarını üstüste kule gibi dizmiş(eskiden öyle yaparlardı) eve gitmek için son hazırlıklarını yapmaktaydı. Sağı solu kontrol ettikten sonra dışarı çıkıp dükkanın kilidini takıp evinin yolunu tutacaktı ki, onu yukarıdan izleyen muzip kişi de, ahşap binada birkaç kez zıplayınca bina zangır zangır sallanmaya ve dükkandaki bardaklar birer birer düşmeye başladı. Zavallı iyi niyetli Hacı Dayı zelzele oluyor diyerek, dükkanı tekrar açıp bismillah, bismillah diyerek dualarla bardak kırıklarını toplar, süpürür ve bardakları tekrar dizip bir kez daha dışarı çıkar, tam kilidi takarken yine aynı sallantı ve Hacı Dayı yine bismillah bismillah diyerek içeri girer yine kırıkları süpürür ve dışarı çıkar. Üçüncü defa yine sallantı olunca hışımla içeri girer, sağlam ne kadar bardak, tabak, şişe ne varsa hepsini kırar ve gökyüzüne dönerek

-"Murad'ın oldumu "

der. Rabbine bu kadar samimi sitem ancak Hacı Dayı da olurdu.

Büyük oğlu Cahit Özyavuz ve onun arkadaşı ve meslektaşı pantoloncu Fikri namı diğer dıngır la olan her konuşması birer hiciv içerirdi.

Bir İnönü hayranı olan Hacı Dayının İnönü heykeliyle de konuşmaları çok meşhurdur. Dükkanı kapatıp eve giderken heykelin önünde bir mola verir, paşa ile günün mütalaasını yaptıktan sonra evin yolunu tutardı. Evden önce ki bir uğrak yeri de Fikrinin dükkanı idi, Fikri'ye bir iki laf sokmadan eve gitmezdi.

Birgün bu dükkan da çok sıgara içildiği ve sevmediği insanların dükkanı doldurduğu bir gün

- "Cami gibi tükanı meyhaneye çevirmişsiniz" sözü kulaktan kulağa yayılmıştır. Üçüncü uğrak yeride rahmetli Bedri Kartal'ın kireç ve tüp bayiliği yaptığı dükkandır. Buradada günün siyasi haberleri tartışıldıktan sonra bitişikteki evine nihayet girerdi. Bu arada kızı Zekiye doktor çıkmış, ailenin maddi sorunları büyük ölçüde hallolmuştu. Kanalboyunda Yaşar Hanlıoğlu'nun evini kızı alınca Hacı dayıyla komşu olduk...

Bahçemiz tam bitişikti, Hacı Dayı da o sıralar yaşlanmış, emekli olmuş sürekli evde, bahçede vakit geçiriyordu. Onun için sürekli birbirimizi görüyor ve sohbet ediyorduk. Bazan öyle laflar ediyordu ki anlamını çok sonra ancak anlayabiliyordum.

Babamı çok sever ve sayardı, Ednan oğlum diye başladıkları muhabbetleri gözümden yaş gelinceye kadar gülerek izlerdim.

Bir gün Zekiye abla doksan bin liraya yeni bir araba alır. Oğlu Cahit de babasını aldıkları arabayı göstermek için gezmeye çıkarır. Sürat doksana gelince babasına,

-"Baba bak doksana basıyım"der, cevap muhteşemdir,

-"Doksana değil oğlum doksanbine basıysın dikkat et.

Birgün oğlu Cahit eve geç kalmış, zavallı Hacı Dayı merak içinde bekliyor. Gecenin ileri bir saatinde Cahit gelir, ortalığı kolaçan eder, babasının beklediğini görünce, azar işiteceğini de bildiği için biraz bekler, tesadüf bu ya Hacı Dayı o an tuvalete gider. Cahit de fırsat bu fırsat diyerek elbiseleriyle yatağa dalar ve horlamaya başlar. Tuvaletten dönen Hacı dayı horlayan oğlunu görünce

-"Uyumadan horlayanın..............mi"der.

Çalışmayan oğlu Cahit'den şikayetçidir, birgün oğluyla giderken caddede arızalı bir aracı yiteleyen(iten) birilerini görürler, Hacı Dayı oğluna sorar,

-"Cahit bu ne oğlum? Nediyler"?

-"Baba araba çalışmıyı ,onlarda yiteliyler" cevap manidardır

-"Demekki neymiş oğlum çalışmayana nederlermiş yitelerlermiş ."...

Hacı Dayı bir polisle kavga etmiş ve bir yumruk atmıştır, tabi olay mahkemelik olur. Mahkeme görülür hakim kararını verir, Hacı Dayı suçlu bulunmuş, hakim kararı açıklamıştır.

-"Hacı Özyavuz 55 lira para cezasına çarptırıldınız"

Hacı dayı yanında duran polise bir yumruk daha atar ve hakim bey 110 lira olsun der...

Bir bayram günü eşimle birlikte bayramlaşmaya gittiğimiz bir gün, evde başka misafirler de vardı, fakat bir bayan akrabası vardı ki kimseye söz sırası vermiyordu. Hacı dayı tam hal hatır edecek kadın söze başlıyor, Hacı Dayı susmak zorunda kalıyor, bir iki derken Hacı Dayının sabrı taştı ve sandalyesini sert bir hamleyle bizim tarafa, onların da sırt tarafına çevirerek

-"Yeter yav, sesinizi kesinde aççığh biz konuşağh" demesini ne ben ne eşim hiç unutamadık .

Hacı dayı böyle şahsına münhasır, nüktedan, lafını sözünü esirgemeyen, lafı eğip bükmeden konuşan, kendi ailesiyle ve kendiyle dalga geçebilen nesli tükenen değerlerimizden biriydi. Hacı Dayıyı anlatmaya devam etsek rahat bir kitap dolusu yazmamız gerekir.

Artık şehrimiz de böyle insanlar kalmadı maalesef, bizim görevimiz bu değerlerimizi bizden sonraki kuşaklara anlatmak, daha doğrusu unutturmamak olacaktır.

Mekanı cennet olsun.

Selam olsun Malatya'mın güzel insanlarına...

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.