Biz ilkokulda iken "Yurttaşlık bilgisi" diye bir dersimiz vardı. Daha sonraları bu dersi müfredattan çıkardılar. Böylesine faydalı bir dersi niye kaldırdılar diye düşünmeden edemiyorum ve bu dersi kaldıranların iyi niyetli olduklarını hiç düşünmüyorum maalesef!.
Bu dersin amacı neydi, bilmeyenler olabilir diye öncelikle onu anlatayım.
Bizler kaldırımda üç beş kişinin kolkola girip yürümemesi gerektiğini, sokaklara tükürmenin çok ayıp bir şey olduğunu, cenaze geçerken ayağa kalkıp cenaze geçene kadar tazimle ayakta durmayı, yemek yemeyi, su içmeyi, büyüklere saygıyı, küçüklere sevgiyi, selamlaşmayı, otobüste, metroda büyüklere yer vermeyi, yüksek sesle konuşup etrafı rahatsız etmemeyi, yiyip içtiklerimizi sokaklara atmamayı, devletin vatandaşına karşı sorumluluklarını, vatandaşın devlete karşı sorumluluklarını, devlet malı yemenin en büyük günahlardan biri olduğunu, kısacası tüm toplum kurallarını ve de edepli olmayı hep bu dersten öğrenmiştik. Ondan dolayıdır ki, bu yurttaşlık bilgileriyle yetişen insanlar birlikte yaşama ve toplum kurallarını içlerine sindirdikleri için kimseyi rahatsız etmezler, yediği içtiği şeylerin artıklarını, paketlerini denize, plaja daha doğrusu ortalık yere atmazlar, atanlara da tepki gösterirler.
Tepki gösterirler de ne olur?
Aldıkları cevap kocaman ve edepsizce ağız dolusu bir "sana ne" olur..!!!
Bu dersi kaldıran zihniyet, artık bu dersler amacına ulaştı toplumumuzun adab-ı muaşeret konusunda öğrenecek bir şeyi kalmadı ki bu derse de ihtiyaç kalmadı..! diyerek bu dersi kaldırdılar herhalde diyesim geliyor...
ama maalesef diyemiyorum, çünkü toplum bu konuda çok bilgisiz bu bilgisizlik de sokaklara, caddelere, parklara, plajlara ve özellikle de gözümüz gibi korumamız gereken denizlerimize, göllerimize, nehirlerimize kirlilik, insanımıza da saygısızlık olarak geri dönüyor.
Geçtiğimiz günlerde şehrin kalabalığından kaçıp biraz dinlenmek için şehrimizin piknik alanlarından birine gittik. Biraz ilerimize bir gurup genç geldi. Ülkemizin geleceğini emanet ettiğimiz!! kızlı erkekli bir gurup. Kimsenin bir başkasının eğlencesine karışma hakkı yoktur, ama eğlence etrafı rahatsız ediyorsa durum farklılaşıyor tabi. Bağıra çağıra etrafı rahatsız ederek sözüm ona eğlendiler. Yediler içtiler ve gitme saati gelince bütün pisliklerini orada bırakıp gitmeye hazırlandılar. Dayanamadım ve;
-" Evladım bu bıraktığınız poşetler, plastik bardaklar, plastik şişeler birazdan rüzgarla göle uçacak. Biliyor musunuz? Doğanın bunları temizlemesi için çook çok uzun yıllar geçmesi gerekiyor. Yemek yediğiniz kaba pisliyorsunuz farkında değil misiniz? Üstelik siz bu yörenin insanlarısınız, bu kaynağı kurutmaya hakkınız var mı? Dedelerinizin size bıraktığı bu güzellikleri bu gidişle siz torunlarınıza bırakamayacaksınız"
Bu ağdalı sözlerimin etkili olduğu düşüncesiyle gençlerin şimdi ne yapacaklarını merakla beklemeye başladım. Her halde utanmışlardır, çok mu ağır konuştum diye düşünürken, O da ne! pişkin pişkin gülümseyerek pisliklerini almadan gittiler, ve bana dönüp:
-"Aman amca ya, biz mi kurtaracağız bu ülkeyi salla gitsin, sen keyfine bak"...
Gerçekten bu güzelim ülkemi kurtarma görevi siz ve sizin gibi sorumsuzlara kaldıysa ve güzel ülkem sizin gibi gençlere emanet edildiyse, vay ülkemin haline.
Mahallemizde, belediyenin görevi olan evlerimizin önünün süpürülmesini dahi belediyelere bırakmayıp süpüren annelerimizden, mahalle camisinin çeşmesine dahi sahip çıkan insanlardan, mahallenin büyüklerini sayan, küçüklerini koruyan o muhteşem insanlardan, tebessüm sadakadır diyen bir nesilden, aynı camide namaz kılıp selamlaşmayan insanlara ve de günümüzün sorumsuz gençlerine...
Nereden nereye...
İçim karamsarlıkla doluyor...
Ya bunlardan gelecek nesil..!
İşte onu düşündükçe vah ki vah, vah vah ki vah vah.
Onun için ne yapıp ne edip el birliğiyle şu "Yurttaşlık bilgisi" dersini bir an evvel müfredata koyalım lütfen..!
Bu kuralları okulda öğretelim
Öğretme görevi bunların ailesine kaldıysa işte o zaman yandığımızın resmidir..!!!
Selam olsun yurttaşlık bilinciyle yetişmiş, Malatya’mın güzel insanlarına ...