Kafasından hiç çıkarmadığı fötr şapkası, gömleğin üzerine giydiği yeleği ve o yeleğe iliştirilmiş gümüşten köstekli saati, yaz kış çıkarmadığı ceketi ve en önemlisi de fötr şapkayla tam bir tezat teşkil eden şalvarı, bir elinde, elinden hiç düşmeyen tesbihi diğer elinde sarma sıgarasıyla ve iri gövdesiyle bütünleşen Orduzu'lu Kadir, nam-ı diğer Bahçıvan Kadir daha doğrusu yerel namıyla Orduzu Çarşıbaşılı Ahmonun Kadir.
Dedemle olan dostluklarından dolayı İsmet Paşa parkının o silindir kule şeklindeki büfesinin arkasında güller ve çiçeklerle kaplı bir yoldan sonra gidilen evlerine çok gitmişliğimiz vardır. Annem gil! sohbet edip çay içerken bende çiçeklerin içinde oynamayı pek severdim.
Bahçıvan Kadir dayıyı yazmaya değer kılan şey, Malatya'ya yapılan, sonradan ismi İsmet Paşa olan şehrimizin tek resmî parkının ilk bahçıvanı olmasıdır. Bu parkta şu anda gördüğünüz veya göremediğiniz, daha önce var olan ama şimdi olmayan!!! çam, kestane, ıhlamur, akasya ve adını bilemediğim ne kadar ulu ağaç varsa bunları diken ve bakımını yapan bugünlere gelmesine sebep olan kişidir.
Devrinin en mert, kabadayısı olmasıdır, onu yazmaya değer kılan.
Ayrıca kanal boyu dediğimiz caddeler açılırken ve daha sonrasında dikilen ağaçları da kendisinin ve yardımcısı topal Ramazan'ın diktiğini anlatırdı.
Bahçıvan Kadir dayıyı yazmaya değer kılan üçüncü etken onun kişiliğidir, benim Kadir dayı dediğime bakmayın, onu Malatya'da Kadir Ağa diye tanırlar.
Ağalık da bir insana durup dururken verilmez herhalde değil mi?
Okul yılları, yüksek tahsil için Malatya'dan ayrılmam, Kadir Dayıyla uzun bir süre görüşmememe sebep oldu. Malatya'ya döndükten sonra geldiğimi duyunca ziyaretime geldi ve ondan sonraki günlerde de sık sık görüşme imkanı bulduk. Çocuğu olmadığı için beni ayrı bir sevdiğini hissederdim.
Geçmişe merakımdan dolayı Kadir dayı ya ben sorardım o anlatırdı. Bir keresinde cezaevine girdiğinden bahsetti, ama neden girdiğini sormaya cesaret edememiştim.
Canlı tarih gibiydi ondan çok şey öğrendim .
Cezaevi anılarını dinlemek bana çok ilginç gelirdi, şöyle ki ünlü yazar Kemal Tahir'in Namuscular adlı kitabında anlattığı Malatya cezaevini, Hacı Abdullah Mazmanoğlunu ve diğerlerini ben Kadir dayıdan dinlerdim, yani aynı dönem cezaevi arkadaşı olduklarını, beraber yattıklarını anlatırdı.
Kemal Tahir'in Malatya insanının cezaevinde yatanları bu kadar asil ve mert ise cezaevi dişındakiler nasıldır diye merak ettiğini anlatırdı. Bahriye olayında, askeri isyana teşvik etmek suçundan 15 yıl hapis cezası alan Kemal Tahir, Çankırı, Çorum ve Kırşehir cezaevlerinden sonra Malatya'ya geldiği için diğer illerin insanlarıyla mukayeseyi daha rahat yapabilmektedir.
Kemal Tahir 1938 yılında girdiği cezaevinden 12 yıl bilfiil yattıktan sonra 1950 yılında çıkan afla tahliye olmuş, 6-7 Eylül olayları sonrasında tekrar tutuklanmıştır.
Kadir dayıdan, eski Söğütlü caminin cezaevi olduğunu, daha önce cezaevinin, eski belediye yanı Emlak bankasının yerinde olduğunu, Turfandaların olduğu (eski Melita) yerde de emniyet müdürlüğünün olduğunu öğrenmiştim.
İnsan hikayelerimde bugün, günümüze kadar ulaşan, yetmiş, seksen yıllık ulu ağaçları şehrimize hediye eden Bahçıvan Kadir'i anlatmaya çalıştım, hikayesi çok eğlenceli olmayabilir, çok nüktedan bir insanda olmayabilir, hikayede sizleri gülümseten öğeler de olmayabilir ama sizden ricam, ulu çamları, kestaneleri, ıhlamurları görürseniz Orduzu Çarşıbaşılı Ahmonun Kadir dayıyı hatırlayın ve ona bir rahmet dileyin çünkü o bunu fazlasıyla hakediyor...
Kanal boyundaki kendi diktiği ağaçların kesildiğini hissetmiş midir bilmem ama, inanın benim ciğerim sızlıyor.
Bir zamanlar, Malatya isminin başında yeşil tamlaması vardı, desek kim inanır acaba?
Selam olsun Malatya'mın güzel insanlarına...