-Meslek hayatımda,Ayancık Sinop'ta hizmet verirken çok güç koşullarda Ayancık, Türkeli, Erfelek, Çatalzeytin, hatta Boyabat'ın birçok köyüne çok zor iklim ve yol koşullarında,hurdaya çıkmış jipler ile hasta muayenelerine gittim.
Karda, yağmurda yolda çamura saplanan jiplere ben de patinajdan kurtulsun diye bir el attım Hastaya ulaşmak için orman içinde meşaleler ışığında çamurda,karda kayarak şarampollere yuvarlandım.Bu kazalardan dolayı 40 yıldan beri bel ve sağ bacağımda ağrı çekiyorum.Bundan bile,o günleri, AYANCIK'ı bana hatırlatıyor diye ÇEKTİĞİM AĞRILARDAN MUTLULUK DUYUYOR, ZEVK ALIYORUM.
Kronik solunum yolu hastalarına,kalp yetmezliği hastalarına, Sarılık geçiren hastalara,idrar yolu tıkanıp da idrar yapamayan hastalara,Düşük yapanlara, ters doğum yapanlara,sinir krizi geçirenlere velhasılı kim hastaysa onun köyüne,evine,ayağına gittim.
Elimde geldiğince bilgim ve gücüm yettiğince yardım isteyen insanlara yardım etmeye çalıştım.
Her yaştan,her cinsten hastam için şifa vermeye gayret ettim.
80'li senelerde 45 dakika araba ile,45 dakika yaya çamurlar içinde yürüyerek bir köydeki 96 yaşındaki hasta muayenesine gittim.
Mahalleye girdiğimizde evde yollar üzerine,hastalıklar üzerine,Doktorlar üzerine söylenen ağıtların yükseldiğini duyunca hastamın bizi beklemeden dünya değiştirdiğini anladım.Birkaç kişinin tansiyonlarına baktım,birkaç kişiye sakinleşsinler diye enjeksiyon yaptım.Hava karardığı için bir sopa başına sarılan gazyağına bandırılmış bez meşale ışığında jipten indiğimiz yere kadar yürüdük.Teklif edilen parayı "Ben ölen kişi için ücret almam" diye geri çevirdim,yaptığım enjeksiyonların ilacı da benim cebimden çıkmış oldu.
-Üzüntü içinde,yorgun bir şekilde aynı yol güzergahından geri dönüp evime geldim.Akşam yemeğini yedikten sonra gazete okumaya başladım. Bu esnada Rahmetli Şeyh-ül Muharririn Burhan Felek'in Köşe yazısı gözüme çarptı.
Konu 80 lerdeki hastane ve doktor dizileriydi
Hastane dizilerinin yayınlanmasından şikayetçiydi.
"Benim gibi yaşlı hasta insanlar var bu dizileri izlerken moralmiz bozuluyor,Hem bizim şarkılarımız,türkülerimiz neden ahlı,vahlı..,Eğlendirici değil,dinlerken üzülüyoruz." gibi yakınmaları vardı.
Yorgunluk ve üzüntü üstüne bu makale gitmedi...
Kaptım kalemi kağıdı başladım yazmaya...
"Saygıdeğer Burhan Felek bugünkü makalenizde yaşlı ve hasta olduğunuzu belirterek hastane dizilerinin moralinizi bozduğunu yazmışsınız.Bir de neden bizim türkülerimiz neşeli değil diye yazmışsınız.
Aziz üstadım siz Türkiyenin en saygın yazarı,Şeyh-ül Muharririn olarak isterseniz en güzel en donanımlı hastanelerde muayene ve tedavi olabilirsiniz,helikopterlerle,uçaklarla istediğiniz şehirdeki,istediğiniz Ülkedeki hastanelere ulaşabilirsiniz. Ben bugün 3 saaatlık zorlu bir yolcukuktan sonra ulaştığım hasta evine yaklaştığımızda doktorlar,yollar,hastaneler üzerine ağıtlar yakılıp,türküler söylendiğini duydum,çok üzüldüm.
Bizim türkülerimiz acılarımızdan, yaşadıklarımızdan doğuyor.
Ama isterseniz
ADA VARUPU YANDAN ÇARKLI
BAYRAKLAR DONANMIŞ CAFCAFLI
SİMİTÇİ KAHVECİ GAZOZCUSU
ŞİNANAYDA YAVRUM ŞİNA ŞİNANAY
ŞİNANAY ŞİNANAY HOPA ŞİNANAY
Şarkısını dinleyebilirsiniz.
Saygılar"
gibi bir mektup yazdım,altına İmzamı bastım,verdim postaya.
Üstad daha o konuya girmedi...