HADİ BUGÜN BANA TAKILIN YURDUM ÖĞRETMENLERİ NELER YAŞIYOR BİR GÖZ ATALIM.
BENCE SIKILMAZSINIZ...
YIL 1966, DOĞANŞEHİR ERKENEKTE VEKİL ÖĞRETMENİM, KÜTÜPHANE AÇMAYA KALKTIM, BELEDİYE BAŞKANI İSTEMEDİ DİYE GÖREVİME SON VERİLDİ.
DOĞANŞEHİR ÇÖMLEKOBA KÖYÜNE SÜRÜLDÜM.
BEN SÖYLEDİM BEN İŞİTTİM
Sürüldüğüm Çömlekoba köyü okulunda göreve başladım. Erkenek'te sınıfım 3.sınıftı ve yerleşim birimi konumu ve insanların kültürel yapıları çok farklıydı.Heyelan nedeniyle yer değiştiren beldede yaşayanların çoğu gurbetçi olduğundan belde dışına ailece de gidip geldiklerinden öğrencilerim ile iletişimim yaşları ve konuştukları Türkçe nedeniyle çok güzeldi.
Çömlekoba köyünde 5 SINIF 3 DERSHANE VARDI. Birinci sınıfta 44 öğrenci vardı. Sınıf öğretmeni bir hata yaptığı için görevden alınmıştı, yerine ben görevlendirildim .Pedegojik eğitim almamış ÇAYLAK birinin birinci sınıfa ders vermesi doğru değildi ama seçeneğim yoktu. 2. ve 3. sınıflar bir dershanede ders görüyor öğretmenleri Ayhan arkadaşım da benim gibi vekil öğretmendi.4.ve 5. sınıflar bir dershanede ders görüyor öğretmenleri Müdür Ömer Lütfi Öz de kendi sınıflarını bırakmak istemedi.
Çocukları çok severdim.Benden 5-6 yaş küçük kardeşlerimin bakım ve büyümelerinden bayağı emek vermişdim. Yani çocuklarla anlaşabilirdim.Anlaşabilirdim de çocuklar Türkçe bilmiyor ben Kürtçe bilmiyordum.
Benden önceki öğretmen çocuklara hiçbirşey öğretmemiş,hiçbir proğram plan yapmamış,çocuklara gerekli fiş ve dökümanları dergileri,kitapları hazırlamamıştı.Yani çoook işim vardı çoook..
Gerekli yönetmelikleri,genelgeleri okuyup,yıllık,aylık,haftalık ders proğramlarını hazırladım.Şehire indiğimde renk renk kartonlar,kalemler aldım.Öğrencilere eğitimleri için gerekli Fişleri yazıp dağıttım.
O zamanlar devlet atadığı öğretmen dışında köy okullarına hiçbir katkıda bulunmuyordu.
İş başa düştü...Asıl öğretmen maaşının 2/3 ü kadar aldığım maaşım ile bir taraftan öğretmenlik yapmak için aldığımız eşyaların borcunu ödemeye çalışırken bir taraftan da sınıfımızın kırtasiye ihtiyaçlarını,çocukların eksik yakalık ,önlük ve kitaplarını alıyordum.
Maddi imkanı olmadığını bildiğim öğrencilerimin eksiklerini şehire gittiğimde alırdım.Onları verirken de gururları kırılmasın diye sorular sorar,okuma yarışması yapar kazanana ödül gibi verirdim.Gaffar ağanın oğlu Murat Yaman çok akıllıydı ve yarışmaları o kazanırdı.El mecbur hile yapar ihtiyacı olan bir öğrencimi kazandırırdım
Murat Yaman beni afetsin!
Okulda bir temizlik işi yapacak müstahdem bile yoktu.Soba yakmak,temizlik işleri öğrenciler ve öğretmenler tarafından yapılırdı.Benim öğrencilerim yaşça küçük olduklarından iş bana kalıyordu.Çocuklar kış aylarında her sabah okula gelirken soğuk havada donmak üzere olan elleriyle odunlar ve tezekler getirirlerdi. Bu konu beni çok üzerdi.Şehirlerdek okullarda her türlü konforu sağlayan buraya en ufak bir destek ve yardımı olmayan Devlete mi kızayım,köylüye mi kızayım bilemedim.Ne yalan söyleyeyim
"Eşeğini dövemeyen semerini döver" diye herşeyi devletten bekleyen köylülere elbirliğiyle neden organize olup bir traktör yakacağı okula dökmüyorlar diye içiçin için çok kızdım.Bir de 200 m kadar ötedeki Köy çeşmesi ile okul arasında akan çeşme ayağının,kar ve yağmur sularının sebep olduğu çamurdan geçilmeyen yola bir iki traktör taş,malzeme döküp okula gelirken dizlerine kadar çamura batan çocukları bu sıkıntıdan kurtarmadıkları içinde çok öfkeleniyordum.
Erkenekte kütüphane açmaya kalkığım için sürgün yemiş,perişan olmuştum ama akıllanmamıştım.
Kendi kendime gene bilgiçlik taslamaya başladım.Köylüler ile bu konuları tartışır oldum.Ayrıca köye bir müşterek çamaşırhane ve okul bahçesine komşu bahçede donunu sıyırıp tuvalet yapan bir bayanı gördüğüm için bir de müşterek köy tuvaleti yaptıralım diye tartışmalara girdim.
"Cahil cesur olur" derler ya işte aynen ondan
Baktım tuvalet işine yaklaşmıyorlar, belki gurur meselesi yaparlar diye
"Yav karılarınız açık alanda iş görüyorlar herbişeleri görünüyor" diyecek oldum güldü geçtiler.
Ben söyledim ben işittim.
NOT
ÇAYLAK
Toy, deneyimsiz,acemi
Gençliği sebebiyle görgüsüz ve beceriksiz olan